ISSN: 0041-4247
e-ISSN: 2791-9714

Abdullah Zararsız

Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Antalya/TÜRKİYE

Anahtar Kelimeler: Mora İsyanı, Süleyman Penah, Muhsinzade Mehmed Paşa, Rum İsyanı

Giriş

Hicrî 1135 (Miladî 1722-23) yılında Mora’da dünyaya gelen Süleyman Penah Efendi, bir süre eğitim aldıktan sonra İstanbul’a gelmiştir. Vezir Mustafa Paşa’nın maiyyetinde divan katibiyken tezkireciliğe, ardından da kethüda katipliğine getirilmiştir. Ancak Mustafa Paşa’nın azlinden sonra tarafgir olduğu gerekçesiyle Kıbrıs’a sürgün edilmiştir. Dokuz aya yakın bir süre Kıbrıs’ta kalan Süleyman Penah, adanın sıcak havasına dayanamadığını belirten yakarışlarının neticesinde Bursa’ya gönderilmiştir. Bir süre Bursa’da kaldıktan sonra afedilen Süleyman Penah Efendi maliye tezkireciliği, sipah katipliği, başmuhasebecilik, şehreminliği, süvari mukabeleciliği, matbah eminliği gibi görevlerde bulunduktan sonra 1786 yılında İstanbul’da veba nedeniyle hayatını kaybetmiştir[1] .

1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Rusların kışkırtması ve destekleri neticesinde Mora’da bulunan Rumlar, 1770 yılı başlarında ayaklanmıştır. İsyan çıktığında memleketi Mora’nın Gastun kasabasında bulunan Süleyman Penah Efendi, isyan sırasında Mora’da yaşanan olayları ayrıntılı bir şekilde kaleme almıştır. Meydana gelen olayların yanı sıra olayların nedenlerine de değinen Süleyman Penah, düzeltilmesi ve düzenlenmesi gereken hususlara dair fikirlerini de cesur bir şekilde beyan etmiştir. Bahsi geçen eser, günümüzde Millet Kütüphanesi Ali Emiri tasnifinde 563 yer numarası ile kayıtlı olup “Tarih-i İhtilal-i Mora” adıyla kataloglanmıştır[2] . Söz konusu eser 1942-43 yıllarında Aziz Berker tarafından Tarih Vesikaları dergisinde neşredilmiştir[3] . Millet Kütüphanesi’nde bulunan bu yazma eserin yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Kâmil Kepeci tasnifinde “Mora Vakasına Dair Bir Zatın Yazdığı Tarih” başlığı ile müellif meçhul olarak kaydedilen bir risale daha mevcuttur[4] . Adı geçen risale incelendiğinde, hem içeriğindeki bilgiler ve üslup, hem de el yazısının AE 563 ile aynı olması ve risalenin sonunda müellifin ismini zikretmesi (El-fakîr Süleyman) nedeniyle bunun da Süleyman Penah Efendi tarafından kaleme alındığı anlaşılmaktadır[5] .

Süleyman Penah Efendi’nin iki eseri karşılaştırıldığında, Kâmil Kepeci tasnifinde bulunan nüshanın (KK 60) daha az detaya sahip olduğu anlaşılmaktadır. KK 60’ta Mora isyanını ve isyanın bastırılmasını anlatan müellif, bunun ardından Mora’da isyanı hazırlayan nedenleri aktarmış ve buna karşı alınacak tedbir önerilerini zikretmiştir. Süleyman Penah Efendi, AE 563’te ise olayları ve önerilerini çok daha detaylı bir biçimde ele almış; ayrıca sancakların idari ve iktisadi yönetimlerine yönelik önemli tespitlerde bulunmuştur. Müellif, AE 563’te Mora seferine zeyl olarak yazdığı risaleyi H.1200 (M.1786) yılında kaleme aldığını belirtmiştir. Böylece anlaşılmaktadır ki, Süleyman Penah Efendi, Mora isyanı sırasında meydana gelen olayları KK 60’a kaydetmiş, daha sonra buradaki kayıtları detaylandırarak ve eklemeler/ çıkarmalar yaparak AE 563’ü vücuda getirmiştir.

KK 60’a Göre 1770 Mora İsyanı[6]

1763 yılında Lehistan’daki kral seçimine Rusların müdahalesiyle başlayan ve Rusların bölgedeki baskısını iyice arttırmasıyla devam eden sürecin sonunda Leh soylularının bir kısmı Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. Bu soylular, Lehistan’a yardım edilmesi karşılığında Podolya bölgesinin Osmanlılara terk edileceğini vaat etmiştir. Uzun süredir Ruslara savaş ilan etmek isteyen ancak sadrazamların muhalefetiyle karşılaşan Sultan III. Mustafa, karşısına çıkan bu fırsatı kaçırmamış ve henüz savaş hazırlıkları dahi tamamlanmadan Rusya’ya savaş ilan etmiştir[7] .

İki devlet arasındaki savaş devam ederken 1770 yılının Şubat ayı sonlarında Mora’da yaşayan Rumlar, Rusların desteği ile isyan ettiler. Ancak Süleyman Penah Efendi’nin aktardığına göre Mora’daki Rus kışkırtması, iki devlet arasındaki savaştan birkaç yıl önce başlamıştır. Rusların H.1170 (M.1756-57) yılında Mora’nın ileri gelenlerine gönderdiği haberlerde, yakın zamanda Osmanlı Devleti üzerine saldırıya geçileceği ve vakti geldiğinde isyan etmek için hazır olmaları gerektiği vurgulanmıştır. Gelen haberler üzerine harekete geçen Mora kocabaşıları, aralarında anlaşarak Mora’daki Arnavutların bölgeden uzaklaştırılmasına karar vermiş ve ilk iş olarak dört Arnavut’un eşkıyadan olduğunu iddia ederek sürgün edilmelerine dair haklarında emr-i ali alınması için mütesellime başvurmuşlardır. Ortaya çıkan bu durumdan cesaret alan Rum ahali ise Arnavutlara karşı saldırıya geçerek bazılarını katletmiş, bazılarını ise din değiştirmeye zorlamışlar, en nihayetinde de Arnavutları Mora’dan çıkarma konusunda başarıya ulaşmışlardır. Bölgede meydana gelen olaylar üzerine Silahdar Hamza Paşa Mora valiliğine atanmış ve kısa süre sonra buraya gelerek olayların çıkmasında öncü olan birkaç kocabaşıyı öldürmüş ve bu suretle isyan sükûn bulmuştur[8] .

1768 savaşı başlamadan birkaç yıl önce Hacı Murad müstear isimli bir Rus casusu Rumeli, Karadağ ve Korvaleş üzerinden Mora’ya gelmiş ve burada Mora kocabaşıları ve Manya kaptanlarıyla görüşerek isyanın altyapısını hazırlamıştır[9] . Bahsi geçen Hacı Murad, Mora’da bulunduğu sırada bölgenin en zenginlerinden olan Benaki’nin evinde iki gün misafir kalmıştır. Ancak misafirinin Rus olduğunu idrak edemeyen Benaki, Trepoliçe’ye gittiğinde görüştüğü Süleyman Penah’a durumu aktarmıştır. Bunun üzerine Hacı Murad’ın casus olduğundan şüphelenen Penah Efendi, durumu Mora ser-ayanı Gördüslü Yusuf Bey’e aktarsa da Yusuf Bey bunu Penah Efendi’nin ahaliden bazı kişilere olan garazına hamletmiştir. Önlem alınmadığı takdirde işin büyüyeceğini düşünen Süleyman Penah, hadiseyi İstanbul’daki tanıdıklarına bildirmek amacıyla detaylı bir mektup kaleme almıştır. Ancak bu mektubu ele geçiren Yusuf Bey, durumu Trepoliçeli kocabaşılara aktarmış, ayrıca kadıdan da Süleyman Penah’ın sürgün edilmesi için ilam talep etmiştir. Kadı bu talebi reddederek Süleyman Penah’ın bu konuda sessiz kalacağını taahhüt etmiş ve Süleyman Penah ile de görüşerek kendisinin haklı olduğunu düşündüğünü ancak Yusuf Bey’e laf anlatmanın mümkün olmadığını belirterek mektubu yakmış ve Süleyman Penah’ın sükût etmesini sağlamıştır[10].

Süleyman Penah Efendi, bir süre sonra Trepoliçe’den ayrılarak memleketi Gastun’a gitmiştir. Burada Rusların faaliyetlerine dair haberler alan müellif, kaza ileri gelenlerinin bulunduğu bir mecliste Rumların isyan edeceğine dair aldığı haberleri aktarmıştır. Mecliste bulunan voyvoda Hacı Hüseyin ile kadı Ömer Efendi, Süleyman Penah’ın sözlerini birkaç gün sonra Mora mütesellimine iletmiştir. Bunun üzerine mütesellim ağa “reayanın isyan edeceğini iddia edenlere gereken cezanın verileceği”ne dair tehdit içeren bir mektup göndermiştir. Süleyman Penah’ın isyan çıkacağına dair iddiasını sürdürmesi üzerine olaylar müellifin idamına kadar gideceği sıralarda isyan patlak vermiş ve Süleyman Penah Efendi bu şekilde canını kurtarmıştır[11].

Rumların isyana hazırlandıklarına dair bir uyarı da Mora’da bulunan divan tercümanından gelmiştir. İsyandan bir yıl evvel ahalinin durumunu Mora mütesellimine ve Gördüslü Yusuf Bey’e aktaran tercüman, mütesellim ve Yusuf Bey tarafından ahalinin isyanına dair söylentilerin yayılması durumunda kendisini cezalandıracakları yönündeki tehditleri karşısında susmak zorunda kalmıştır[12].

Mora’daki Rum isyanı 1770 yılının ilk aylarında başlamıştır. Rusların Akdeniz harekâtını yönetecek olan Aleksi Orlov, isyanın başlamasından birkaç ay önce geldiği İtalya’nın Livorno şehrinde satın alma ve kiralama yoluyla gemiler tedarik etmiştir. Orlov’un buradaki hazırlıklarını tamamladığı sırada, 1769 yılı sonlarına doğru denize açılmış olan Rus donanmasının bir kısmı Livorno’ya ulaşmıştır. Orlov buradan Mora’ya gönderdiği mektupta bütün Rus gemileri Manya limanına girmedikçe ahalinin isyan etmemesi yönünde uyarılarda bulunmuştur. Ancak Şubat ayı sonlarında Rus gemileri Mora kıyılarına yaklaştığı sırada fırtınaya yakalanan birkaç geminin Manya limanına girmesi üzerine bunun isyan işareti olduğunu düşünen ahali harekete geçmiş ve isyan bu şekilde başlamıştır[13]. İsyan kısa sürede yarımadayı sarmış ve Arkadya, Karitana, Kalamata, Andrusa, Kalavrita, Mizistre, Anavarin gibi birçok yerleşim merkezi asilerin kontrolüne girmiştir. Asiler, muharebe esnasında vire şartı ile teslim olan Arkadya ve Mizistre’de vireyi ihlal ederek Müslümanların tamamını katletmiştir[14]. Asilerin kuşattığı Balyabadra, Moton ve Koron kaleleri ise hem ahalinin desteği hem de kalelerin tahkim olması sayesinde direnmeyi başarmıştır. Çevre kazalardan kaçan Müslüman ahali, Mora’nın idari merkezi olan Trepoliçe’de toplanmış ve böylece birkaç bin kişilik bir askeri kuvvet oluşmuştur[15].

Mora’da isyan çıktığına dair haberler kısa sürede İstanbul’a ulaşmış ve ilk iş olarak Anabolu muhafızı Muhsinzade Mehmed Paşa Mora seraskerliğine getirilmiştir[16]. Derhal harekete geçen Mehmed Paşa, bölgede bulunan ayanların da desteğiyle Trepoliçe’nin yardımına yetişmiş ve burada gerçekleşen çarpışmanın ardından asilerin gücü kırılmıştır[17]. Trepoliçe muharebesinin ardından büyük bir hızla hareket eden ayan kuvvetleri, kısa sürede yarımadadaki bütün kaleleri asilerin elinden almayı başarmıştır[18]. İsyanın bastırılmasının ardından Ruslar, isyanın elebaşlarını da yanlarına alarak Mora’yı terk etmiştir[19].

Süleyman Penah Efendi’nin Islahat Önerileri

Süleyman Penah Efendi, isyanın başlaması ve bastırılmasını anlattıktan sonra hem KK 60’ta hem de AE 563’te isyanın çıkış bölgesi olan Manya’nın fiziki özelliklerini aktarmış, ahalisinin ise ne şekilde kontrol alınabileceğine dair önerilerini sıralamıştır. Müellife göre Manya’da deniz kıyısında bir yerde Ülgün-i Cedid ismi verilecek bir kale yapılmalı ve bölgedeki ahalinin emlaki Arnavutluk ve Ülgün’den buraya iskân edilecek kişilere verilmelidir. Ancak Süleyman Penah Efendi bunların da yeterli olmayacağını ve Manya bölgesinde her yönüyle ıslahat yapılması gerektiğini, aksi halde Manya’daki isyan hareketlerinin devam edeceğini belirtmiştir[20].

Müellif, Manya’yla ilgili verdiği bilgilerin ardından KK 60’a “Keyfiyet-i İrad-ı Cezire-i Mora” başlığı ile devam etmiş ve burada Mora’nın vergi gelirlerinin valilere tahsis edilmesi gerektiğine dair görüşlerini paylaşmıştır. Bunun ardından Mora’daki yerel güçlerin durumunu anlattığı bölümlerle devam eden Penah Efendi, özellikle Gördüs ayanı Yusuf Bey’e eleştirilerini sıralamıştır[21].

Süleyman Penah Efendi, Mora’daki cizye ve avarız vergilerinin tevziatının ne şekilde olması gerektiğine dair önerilerini de kaydetmiştir. Müellif, isyandan dolayı bazı kazalarda ahalinin firar ettiğini ve henüz dönmediklerini belirterek, Mora’nın defterlerde yazılı cizyesinin tahsil edildiğinde eksik çıkması durumunda eksik miktarın kazada mevcut olan reayaya yüklenmemesi gerektiğini savunmuştur[22]. Müellif, bu bölümlerin ardından Mora kalelerinin ve kalelerde görevli askerlerin genel durumuna dair gözlemlerini aktardıktan sonra ayanlarla birlikte isyanın bastırılması için Mora’ya gelen Arnavut askerlerin durumlarıyla ilgili görüşlerini kaydetmiştir[23].

KK 60’ın son bölümünde yerel idarecilere dair düşüncelerini ifade eden Penah Efendi, kazalara tayin edilecek ayan ve kocabaşıların ahaliye zulmetmeleri için tok gözlü kimseler arasından seçilmesi ve seçilenlerin isimlerinin Mora divanında duyurulması gerektiğini vurgulamıştır. Mora’daki isyanı kısa sürede bastıran Muhsinzade Mehmed Paşa’ya övgülerin dizildiği bir bölümle devam eden eserin son kısmında müellif, Mora’da süvariden ziyade piyade askerinin muhafazada bırakılmasının, piyade askerin ise Arnavutlar arasından seçilmesinin daha faydalı olacağını belirtmiş ve KK 60 birkaç sayfa boşluktan sonra yazılan bir hatime ile sona ermiştir[24].

ʻMORA VAKASINA DAİR BİR ZATIN YAZDIĞI TARİH’[26]

Cenâb-ı Hakk ve feyyâz-ı mutlak hakk-ı ʻâcizânemde ʻinâyet-i rabbâniyyesi şâyân buyurulur ise sene-i mâziyyede Mora cezîresinde vâkıʻ olan keyfiyet-i ihtilâl ve muhâdese âsâr-ı ʻâcizâne olmak üzere müdevven bir târîh tertîb ve ekser-i muhârebe ve muhâsarada bulunduğum hasebiyle fihrist şekline ʻâcizâne her husûs zabt olunub ve lüzûmu mertebesince ihtisâr üzere işbu cerîdeye derc ve vakt [ü] hâle göre cezîrenin keyfiyetlerinden baʻzı lüzûmî husûs-ı muhassenât[27] ilhâk ve tastîr olundu.

Mübâderet der Mukaddemât-ı Hıyânet-i Kefere-i Moskov

Kefere-i Moskov ez-kadîm Devlet-i Ebed[iyy]ü’d-devâm ile tarh-ı aʻmâl-i ferzin tekâbül ve ferâğa kıyâm üzere oldukça ʻavn ü ʻinâyet-i cenâb-ı Rabb-i müsteʻân ve mededkârî-i rûhâniyyet-i peygamber-i âhirü’z-zamân ve kuvvet-i baht-ı ʻOsmâniyân-ı gîtî-sitân ile cünûd-ı hezîmet-nümûd-ı küfâr mübtelâ-yı kahr ve inkisârı ve cünûd-ı nusret-mevʻûd-ı İslâmiyyenin galebe ve intisârından dâʻimâ cümlemiz ihtişâd kefere-i hezîmet-esere berk-i şemşîr-i gâziyân ile âteş-sûz ve makhûren firâr ve rec’ü’l-kahkarihi diyâr-ı nuhûset-âsârlarına ricʻat ve mağlûb olduklarına binâ’en bin yüz yirmi târîhleri evâhirinde Brut’da vâkıʻ olan inhizâmından sonra fî-mâ-baʻd ʻOsmâniyân ile mukâvemetden rû-gerdân ve katʻ-ı ümîd eylemeleriyle hudʻa-i firengâneye teşebbüs ve devlet-i ebed-peyvende kemâl mertebe sıdk ü taviyyet izhâr ve iğtifâl ve İsveç kralı üzerine hücûm ve memâlik-i vefîresini zabt ü ihtilâs ve der-hâl pây-i taht-ı hezîmeti olan Mosk[ov]a şehrini terk ve yirmi konak ilerüye Bahr-i Muhît’den münfasıl Baltık Körfezi kurbunda müceddeden pây-i taht binâ ve bir şehr-i cedîd inşâ ve kral-ı Moskov ismiyle olmak üzere şehr-i mezbûru Petroburgo tesmiye ve mahall-i mezbûrda limân ve tersâne tedârük ve sâ’ir düvel-i Nasârâ misillü deryâda nâm ve şân istihsâl dâʻiyyesine düş[üb] ve mâl kuvvetiyle (donanma?) tertîbine dâ’ir marangoz ve üstâd ve sâ’ir levâzım ve mehere-i deryâdan ( ) cezb ve ihzâr ve sefâyin tertîb ve kasd-ı melʻanete müterakkıb-ı vakt üzere olub elli târîhlerinde kasd-ı mezbûra nev-ʻa-mâ mübâderet edüb ancak cenâb-ı hallâk-ı cihân ve nizâm-fermâ-yı kârhâne-i ekvân hîn-i mezbûrda kahr ve sulha mürâcaʻat ile terk-i kâl ü kîl olunduğunu hatt-ı Yunâniye’ye intisâbımız takrîbiyle baʻzı tahrîrât-ı Rumiyân ve takrîrlerinden maʻlûmumuz olmuşdur.

Tertîb-i Mukaddemât-ı ʻİsyân-ı Reʻâyâ-yı Cezîre-i Mora

Yetmiş târîhinde ʻumûm-ı reʻâyânın bellü başlularına Moskov’dan vürûd eden haberlerde kasdımız olub elimize girürse ʻOsmanlu üzerine hücûm musammemdir ve size dahi bundan sonra hîn-i iktizâda haber gönderilür ve ihbârımız üzere iktizâ eden tedbîr ve ʻisyân içün âmâde olasız. Haber-i mezbûr cezîre reʻâyâsına vürûd eylemekle derhâl Mora kocabaşıları miyânelerinde ittihâz eyledikleri mubattîn[28]-i hıyânet-karîn reʻâyâ ile meşveret ve cezîrede olan tâ’ife-I Arnabudân’ı bir tarik ile tard ü tebʻîde mübâderet ve ibtidâ-yı emrde ism ve şöhretleriyle dört nefer Arnabud mücerred eşkıyâdandır, tard ü tebʻîdleriçün emr-i ʻâlî ısdârını iltimâs zımnında bir kıtʻa iʻlâm ahz ve bir kıtʻa emr-i ʻâlîşân ısdâr etdirilüb ve hîn-i mezbûrda cezîrede vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz bulunmadığından mütesellimler bulunmağın bi’z-zarûr mağlûb ve baʻzı mahzûr melhûzuyla mürâcaʻatlarına iʻânet tesvîg ve mârrü’l-beyân dört nefer Arnabud bahânesiyle târîh-i mezkûrda reʻâyâ ʻisyân ve baʻzen Arnabud tâ’ifesini katl ve hayyen ahz eylediklerini küfrü teklîf ile şişeye urub pişirdükleri ʻâmmenin maʻlûmudur ve sâ’irlerini cebren cezîreden ihrâc ve ahâlîden kimesne [bunlara] sâhib olmak tarîki mümkin bulunmadı.

(2) Vürûd-ı Cennet-mekân Firdevs-âşiyân Silâhdâr Hamza Paşa der Cezîre

Reʻâyâ-yı mesfûrûn Arnabud tâ’ifesini cezîreden baʻde’t-tard Moskovlunun diğer cevâbına müterakkıblar iken müşârün ileyh vürûduyla ve kemâl mertebe ʻadl ü dâdından ve birkaç kocabaşı katl eylediğinden ve Moskov’dan henüz diğer cevâb zuhûr etmediğinden li-maslahatin sükût üzere eğerçi oldular lakin katʻ-ı ümîd etmeyüb cevâba intizâr ile baʻde’l-yevm cezîreye Arnabud uğratmadılar.

Vürûd-ı Moskoviyyü’l-Asl be-Nâm ʻAcı Murad

Mesfûr ʻArabî ve Farsî ve Türkîde kemâl mertebe okur ve yazar dânişmend bir kâfir [olub] seyyâh tarîkiyle yetmiş yedi târîhinde Rumili ve Karadağ ve Korvaleş ve Bahr-i Sefîd adalarını geşt ü güzâr ve âhir-i seyâhati Mora ve Manya olub ittihâz eyledikleri Mora kocabaşılarıyla ve Manya kapudânlarıyla sırrâne ve mektûmâne müşâvereden sonra gâ’ib olub ve Benaki dimekle maʻrûf kocabaşı boşboğazdır deyu kusûrlarının tenbîhleriyle[29] mesfûra haber verilmeyüb ancak güzârı esnâsında konağında bir iki gün müsâferet ile ikâmetinden Benaki mesfûra nev-ʻa-mâ şübeh ʻârız lakin Moskovlu olduğunu fehm etmeyüb Devlet-i ʻAliyye tarafındandır zannıyla Trepoliçe’ye geldiğinde taraf-ı ʻâcizâneme ifâde ve mukaddemen dahi bu husûsa dâ’ir semâʻ ile müştebihen hatm olmağın Benaki mesfûr bu makûle şey’i fehm eylememek içün vakt ü hâle göre münâsib dil-firîbâne sûret-i zâhirde cevab vermeyüb ve mesfûr ʻAcı Murad câsûs olduğu derûnuma yer eylemekle sarf-ı vusʻ-ı mûrâneme mübâderet ve tecessüsüne bezl-i kudret ve ʻinâyet-i Hakk ile min-evveli ilâ-âhirihi keyfiyet-i meşveret ve ittifâklarına bi-ecmaʻihim ʻıttılâʻım[30] oldukda cezîrede ser-aʻyân Gördüslü[31] Yusuf Bey’e anlatmak güc-i muktezâ-yı cibilliyet-i tabʻ-ı hıyânet-âyâtından nâşî baʻzı kefereye tekdîrimizi sevk eylediğinden eğerçi taraf-ı ʻâcizâneme ye’s geldi lakin keyfiyet-i mezbûr mû-be-mû maʻlûmum olub ʻâkıbet neye varacağı yakînen ʻilmimiz olduğundan sabr ü karârım kalmayub ancak ol makûle umûr-ı cesîme biz makûle ʻacîz kimesne ifâdesine mübâderet ( ) kesb menzilesinde maʻnâ olmağın gâh havf gâh gayret eyleyerek keyfiyet-i mezbûru âsitânede bildiğimiz baʻzı kimesnelere tafsîlen tahrîr ve tahrîrâtımız tutulmağile mîr-i merkûm Trepoliçeli iki kocabaşıya ifâde ve Trepoliçe kadısından nefy iʻlâmımızı mîr-i merkûm matlûbunda kâdî-i mûmâ ileyh vermeyüb sükûtumuzu taʻahhüd ve bizi çağırub işte keyfiyet bu ve bilürüm tahkîkdir lakin Yusuf Bey melʻûnuna tamaʻ-ı hâmmından nâşî anlatmak gücdür ve beni tezvîrât ile kazâya giriftâr eyler deyu tarafımıza ifâde ve kâğıd-ı mezbûrları ihrâk [eyledi], efendi-i mûmâ ileyh hâlen âsitânededir.

Me’yûsen Trepoliçe’den Gastun’a ʻAzîmetimiz Beyânındadır

Trepoliçe’de olduğumda bi’d-defeʻât baʻzı kefereden Moskov ile ittifâklarını birer tarik ile haberi alındığından başka Ayapetroslu Gola’nın oğlu Yanaki tarafımıza ifâde ve İnebahtı tarafından zuhûr eden bir râhib-i müfsid kasabât ve kılâʻda bazar günleri bâzâr kurulub etrâf kurâlardan reʻâyâ gelüb beyʻ ü şirâ kadîmî iken râhib-i mesfûr zuhûrunda bâzâr Nasarâya muʻayyen iken bâtılânesini icrâya gönder siz ol günde ʻamel ü bâzâr edersiz deyu reʻâyâyı tebrîd ve karîben Moskov hurûc edecekdir deyu yevm-i mezbûrda âyinünizi icrâ ile me’mûr olasız ve bâzârı bâzâr gününden bozub cumʻa-ertesi günü[ne] tahvîl ve reʻâyâ bâzâr gününde iş görmeyüb ve misl-i Yehûd ateş yakmayub, koyun sağmayub alacağını birisi verse kabz etmeyüb bu fakîr tecrübe eyledim, vereceğimi verdim kabz etmediler, râhib-i mesfûr İnebahtı kazâsını minvâl-i muharrer üzere ifsâd baʻdehu Badra’ya ʻubûr ve Badra’ya vusûlü günde üç bin mikdârı reʻâyâ mesfûru istikbâl ve ol günde Yahudilerin havralarını ve bir Yahudinin hânesini basub ve gâret eylediler ve kâfeten cezîreyi bu vech üzere yetmiş dokuz târîhinde ifsâd edüb ve hükkâm ve zâbitân ve memleket sâhibleri bu nedir demeyüb ve bilmeyüb ve minvâl-i muharrer üzere diyârımız Gastun’a vürûdumuzda keyfiyet-i mezbûrun istiknâhına dikkat ve tekrâr ve be-tekrâr tecessüs olundukda (3) diyârımız civâr-ı Frengistân olmağın bu makûle vukûʻât ve hudûsât zuhûrunda ve cemîʻ Frengistân’ın keyfiyetlerine ʻıttılâʻım olmak içün civârımızda vâkıʻ Venedik cumhûru cezîrelerinden Zakesna[32] nâm cezîre temekkünlerinden dost ittihâz edindiğim kimesneler keyfiyet-i mezbûru otuz kadar mektûblarıyla tarafımıza ifâde ve tevâtüründen mutlak kazâya giriftâr olacağım zâhir olmağın mütehayyir kalayım ve müddet-i vâfirede leyl ü nehâr cenâb-I “şekil 1” tazarruʻ ile dem-güzâr üzere iken mârrü’l-beyân Zakesnalı dost ittihâz etdiğim birini Gastun’a getürdüm ve min evveli ilâ âhirihi tarafımıza takrîr ve Venedik reʻâyâsı Frenk olmayub Rum olmağın ânlar dahi ittifâk üzere olduklarını dostâne tarafımıza inhâ ve Venedik reʻâyâsını tahrîk içün ibtidâ-yı emrde Körfez’den[33] vürûd eden bir kıtʻa Moskov sefînesine mahsûsan iki defʻa câsûs gönderdim ve tavsiye ve telkîn eylediğimiz üzere câsûs-ı mezbûr reʻâyâ tarafarından gönderilmiş zannıyla üçer gün sefînede ikâmet ve müteʻaddid ʻalâmet ve kasd-ı melʻanetlerini îzâh ile tarafımıza haber getürüb vilâyetimizde âbâ-ʻan-ceddin hânedân Hatmanzâde Mustafa Ağa ve Ahmed Ağa dahi hîn-i mezbûrda husûs-ı mezkûra ʻıttılâʻ[34] tahsîl ve meşveret tarîkiyle beyne’l-ahâlî lisâna getürdüğümde fakat mûmâ ileyhümâ ve Derviş Ali Ağa ve Mahmud Bey ve Molla Mehmed ve bu fakîr iʻtimâd ve sâ’ir ahâlîlerimiz kahvehâne erbâbından esâfil-i nâssdan şerîr ve müzevvir erâzil ü mahâzîl ol esnâda voyvoda bulunan Mermer Hacı Hüseyin ve kâdîmiz Ömer Efendi’ye tâbiʻ ve cümlemize hücûm ile ve Mora mütesellimi ağaya tahrîr ile cümlemizi tahvîf ve mûmâ ileyhüm mütehayyir kalub min-baʻd lisâna getürmeğe mecâl ve kudretleri kalmadığından bi’l-iktizâ bu fakîr hasbîce kasden li-süvâr fedâ-i ser ü cân edüb meydâna çıkub ve müddeʻâ-i mezbûru tasdîk ve emr-i muhâfazaya lâ-büd tedmîrde ( ) içün ihtimâm üzere olduğumda ve hakîkat-i hâli yâhûd takrîrimizi kâdîmiz iʻlâm eylemesiçün var kuvveti bazuya getürdüğümde kâdîmiz ve voyvoda-i mezbûr ile ittifâken hâlâtımızı mütesellim ağaya tahrîr ve mütesellim ağa dahi Yusuf Bey’e su’âl ve mîr-i merkûm dahi mûmâ ileyhi iğtifâl ve buyuruldu gönderüb reʻâyâ ʻisyân edecek ve Moskov sefîneleri gelecek deyu kim lisâna getürür ise cezâsı tertîb olunur [deyu] vilâyetimizde üç gün çarşu ve bâzârda dellâllara nidâ etdirüb ve baʻdehu vilâyeti kendülerine tâbiʻ etdirüb ve üzerime hücûm ve kazâya giriftâr edeceklerinden ben dahi ihtirâz üzere olub şekl-i ihtifâda olduğumda peyderpey tarafımıza teʻâkuben vürûd eden haberler ve fitne-i mezbûr ne mertebe iştidâd olacağı zâhir olmağın sabr ü karârım kalmayub ya mükâfât yâhûd kizb ise cezâmı tertîb içün sened olmak içün keyfiyet-i mezbûru tafsîlen bir kâğıda derc ve tastîr ve kâdîmiz Ömer Efendi’ye irsâl eylediğimde tekrâr voyvoda-i mezbûr ile ittifâk ve ahâlî(y)i cemʻ ve iʻdâmımıza mübâderet ve bize rağmen iki hıdmetkârımı ahz ve takrîr ve habs ve efendi-i mûmâ ileyh voyvoda-i merkûmun sekbânlarını taʻyîn ve bir tarafa kâğıdımız gitmemek içün leyl ü nehâr tahzîr ve esbâb-ı müdâfaʻa ve muhâfazadan menʻ ve küfârdan eşedd bizi muhâsara ve tekdîrimize küllî dikkat [ve] taʻcîzleri ol rütbede oldu ki gaddârân-ı mezbûrândan necâtımız ihtilâl-i mezbûr zuhûruna münhasır ve bir dahi inzivâya karâr ve fitne-i mezbûrenin zuhûruna müterakkıb ve encâm-ı kâr muʻâteb olmayalım deyu iʻtimâd edenler ile hakîkat-ı hâli tekrâr mütesellim ağaya mühürlerimiz ile mektûb irsâl ve Yusuf Bey gelüb ve iʻtimâddan mûmâ ileyhi rû-gerdân ve tekrâr tehdîdimize mübâderet ve tekdîr içün Hatmanzâde Mustafa Ağa Trepoliçe’ye ihzâr ve bir kat dahi bizleri tahzîr ve bu bâbda bâb-ı ümîd mesdûd ve ya şehîd ya gâzi kazâyânın zuhûruna müterakkıb olub durduk.

(4) İbtidâ-i ʻİsyân-ı Reʻâyâ-yı Cezîre ve Manya ve ʻUbûr-ı Reʻâyâ-yı Venedik der Cezîre

Serdâr-ı Moskov Orlof sefîneleri ʻazîmetlerinden evvel birkaç mâh menzil ile Alıkorna’ya[35] gelüb Frengistân’dan baʻzen iştirâ ve baʻzen istîcâr-ı sefâyin ve mühimmât-ı sâ’ire tedârükiçün gelmişidi. Ve tetmîm-i mühimmât ü sefâyin eylediğinde asıl Moskov’dan gelen on beş kadar sefâyin dahi Alıkorna’ya vürûdlarında reʻâyâ[ya] gönderdiği kâğıdında cümle sefînesiyle Manya liman[ın]a gelmedikçe kimesne ʻisyân etmesün [deyu] tenbîh etmişken ʻinâyet-i Hakk ile sefâyin-i makhûr-karîn deryâda şedâyid-i rûzgârdan perîşân ve ibtidâ-yı emrde beş altı kıtʻası Manya’ya zuhûrunda reʻâyânın ve Manya ve Venedik reʻâyâsının sabra mecâlleri kalmayub derhâl ʻisyân ve taraf taraf cemîʻ aktâr-ı cezîre bir günde muhâsara ve tarîkleri sedd ü bend bir kazânın âher kazânın keyfiyetlerinden haberi alınmak imkânı kalmadı. Moskovlunun ise maksûdları cümle sefînesine Manya’ya vürûdunda tasavvurları üzere Mora ve diyâr-ı sâ’ire ittihâz ve tahsîs eyledikleri bir günde mîsâk[36]-ı mezbûr üzere ʻisyân ve sefâyin-i makhûr sedd-i boğaza ʻâzim çünkü minvâl-i muharrer üzere ibtidâ-yı emrde vürûd eden sefâyin ile reʻâyâ ʻisyân ve Orlof sefâyin-i sâ’iresiyle baʻde uhrâ zuhûrunda gavgayı hâzır bulub nâ-çâr ol dahi Mora tarafarına firâr eyledi.

Muhâsara-i Gastun

Minvâl-i muharrer üzere fitne-i mezbûr zuhûrunda Gastun kasabasını reʻâyâdan ve Venedik reʻâyâsından yirmi bini mütecâviz kefere muhâsara eylemeleriyle cümlemiz birkaç hâneye girüb muhkem mazgallar alınub leyl ü nehâr emr-i muhâfazada bezl-i kudret eylediğimizden küfâr-ı hâksâr olduğumuz hânelere hücûma tecâsür etmeyüb çend rûzdan sonra Glarenca37 nâm iskelede on beş pâre top tedârük ve toplar ile hücûm edecekleri maʻlûmumuz olmağın ve hânehâ-i mezbûrûn topa dayanmayub telef olacağımız zâhir ve firâr cânımıza minnet ancak derûn-ı kasabadan sahrâya çıkmak izdihâm-ı kefereden düşvâr ve hudʻa-i harbiyeden bir deke muhtâc olduğundan imdâdımız gelür deyu bağteten iki bin tüfenk şenlik eylediğimizde kefere gerçek sanub ve kasabadan birkaç sâʻat baʻîde çekilüb imdâdımız zuhûruna intizâr üzereler iken fırsatı ganîmet ʻadd ve kasabadan hurûc ve sahrâya ʻâzim ve kefere hicretimizi istimâʻ ve tecemmuʻ edince üç sâʻat mikdârı mahalle vardığımızda mâl tamaʻıyla ekser-i kefere kasabaya hücûm ve kusûrları ardımızca olub ekser-i nisvân ü sıbyân yayan ʻuryân olmağın Badra bize on dört sâʻat iken gücile iki gün bir gece yürümece Badra’ya vürûdumuz mukadder ve esnâ-yı râhda ardımızca olan küfâr ile leyl ü nehâr muhârebe derkâr ve birkaç esîr ile şehîdimiz vâkıʻ ve emvâl ü eşyâmız cümlesi gâret olundu.

Keyfiyet-i Humk-ı Ahâlî-i Badra ve Muhâsara-i Kalʻa-i Badra

Balyabadra’ya vürûdumuzda Badra ahâlîlerinin kazâlarında olan subaşı ve sipâhîlerini reʻâyâ varoşa kaçırub ve varoşdan bir hatve bîrûna çıkılmayub muhâsara üzereler iken bir mertebe gâfiller idi ki katʻan bu makûle şey’e ihtimâl vermediler ve Badra’ya vürûdumuzda hakîkat-i hâlden haber verilüb kalʻaya zahîre ve mîrî kuyularını tathîre ve levâzımât-ı sâ’ire tanzîmine ibrâm olundukça ânlar üzerimize Gastunlu misillü hücûm ve me’âhiz-i bâtılâne ve câhilâne ile tekdîrimize mübâderet ve Venedik konsolosu[38] mahkemeye varub Venedik reʻâyâsı düvel-i sâ’ire misillü Frenk değildir patrikleri Rumdur ve kendüleri Rum olmağın ânlar dahi ʻisyân edüb cezîreye ve bâ-husûs Badra’ya gelüb gârete tasaddî ve baʻde uhrâ Devlet-i ʻAliyye (5) cumhûru mu’âheze edeceğinden ruhsatınız ile dört çekdiri cumhûr tarafından İnebahtı körfezine taʻyîn ve aktâr-ı mezbûru emr-i muhâfazada dikkat etsünler ifâde eyledikçe Badra ahâlîleri mersûmu tekzîb ü tehdîd ve tard ü tebʻîd ve çekdirileriniz zuhûrunda rızâmız yokdur deyu ye’s cevâb edilüb ve minvâl-i muharrer üzere on gün mikdârı Badra varoşunda olduk ve leyl ü nehâr varoşu muhâfaza ve muhârebe derkâr ve birkaç şehîdimiz olub baʻdehu bir gün küfâr kırk elli tabl çalarak beş yüz bayrak küşâdıyla açıkdan zenbûr-vâr varoşa hücûm ve zabt ve bizler kalʻasına tahassun ve on dokuz gün leyl ü nehâr aç ve susuz muhârebe derkâr ve küfâr dahi on bir top ile kalʻanın cevânib-i erbaʻasını muhâsara ve me’kûlât ve meşrûbâtdan cümlemize ye’s gelmişiken ʻinâyet-i Hakk ile ibtidâ-yı emrde zuhûr eden imdâd Arnabud tâ’I fesi ve seksen kadar İnebahtılı seherî küfâr metrislerine nümâyân olduklarında ve dîdebânlarımız tarafımıza haber ve kalʻalu dahi hurûc ve bi-hamdillahi taʻâlâ küfâr kahr ü demâr olunub metrislerinden firâr ve varoşa tahassun ihrâcları düşvâr olduğundan ekser varoşu ateş ile ihrâk ve küfâr makhûren firâr ve Venedik reʻâyâsını cenge getüren yüz kadar kayık ve martiko ve şehtiye Venedik reʻâyâsının olmağın firârîler süvâr ve firâr ve muhâsarada olan ehl-i İslâm’a açlıkdan zaʻaf târî olmağın ve gelen imdâd kalîl olmağın ol mikdâr nusret ile iktifâ olundu. Feth-i mezbûr Kızıl Yumurta’ya iki gün olmağın kefere ihzâr eyledikleri beş bin müntehab kuzu ve yumurta-i lâ-yuʻadı ʻinâyet-i Hakk ile ehl-i İslâm (silik) ve imdâda vürûd eden dilâverân-ı Arnabudân ve bâ-husûs Ergirili Mustafa Bölükbaşı ve sâ’ir bölükbaşılar ve Ülgünî Zafil Ağa ve câhidu fî sebîlillâhi hattâ cihâdihi[39] fehvâsınca eyledikleri cenk hâric-ez-tahrîr olub cenâb-ı Hakk iki cihânda ecr-i cezîller ʻinâyet eyleye, âmin.

Muhâsara-i Arkadya

Arkadya kasabası bir kalʻaya tahassun semt olmadığından reʻâyâ ve Manyaludan on beş bin mikdârı küfâr muhâsara ve telef olacaklarını fehm eylemeleriyle vire tarîkiyle çıkmak üzere ehl-i İslâm silâhlarını muʻâhedeleri üzere küfâra teslîm ve birkaç gün ʻazîmetlerini taʻvîk ve maslahat zımnında Anavarin’e ʻazîmet eden otuz hane kadar ehl-i İslâmı Moskovlu kayık ile İnebahtı’ya irsâl ve Arkadya’da kalanlar bin altı yüz hâne mikdârı baʻzen katl ve esîr ve kusûrlarını küfâr-ı Mora bir büyük hâneye vazʻ ve ihâneten ateş ile cümle[yi] ihrâk eylediler.

Keyfiyet-i Hicret-i Karitana ve Londar ve Fenar

Üç kasaba Trepoliçe’ye semt olduğundan Manyalunun hurûcuyla Trepoliçe’ye rıhlet ve necât buldular.

Keyfiyet-i Muhâsara-i Kalavrita

Küçük kasaba olmağın bulunan yüz kadar ehl-i İslâm bir büyük hâneye girüb bağteten küffâr muhâsara ve muhârebelerinde otuz kadar küfâr telef esnâsında kocabaşı Zaimoğlu gelüb mâllarını terk ve yalnız selâmet-i nefsleriyle vire şürûtuyla gücile Salona’ya[40] mürûr ve yine deryâda giderler iken ol havâlîde bulunan Venediklü kayıkları reʻâyâ[yı] tahrîk ve ehl-i İslâm-ı mezbûr üzerine hücûm ve on beş mikdârı şehîd olub mâʻadâları Salona’ya vürûd ve Vostice kasabası dahi bu vech üzere dâfiʻ oldu.

(6) Keyfiyet-i Muhâsara-i Kalʻa-i Anavarin

Leyl ü nehâr muhâsara ile kalʻa dîvârı hedm olmağın vire şürûtuyla kalʻa[y]ı Moskov zabt ve ehl-i kalʻa[y]ı baʻzen Girid’e ve baʻzen İnebahtı’ya irsâl, Moskovun rızâsı olmaksızın reʻâyâ otuz mikdârını esîr eyledi.

Muhâsara-i Koron

Koron birkaç gün muhâsara olub küfâr terk eyledi.

Keyfiyet-i Muhâsara-i Andrusa

Küfâr muhâsara edüb ehl-i İslâm kullelere girüb üç gün muhârebeden sonra vire şürûtuyla Andrusa’yı teslîm ve ahâlîleri kalʻalara ʻâzim ve bir kullesi kenâr-ı kasabada olmağın içinde olan yüz elli mikdârı nüfûsu küfâr esîr ve telef eyledi.

Keyfiyet-i Hicret-i Kalamata

İbtidâ-yı emrde Manyalu hurûcunda yalnız kağnılarıyla çıkılub kalʻalara vardılar.

Keyfiyet-i Muhâsara-i Trepoliçe

Bî-hadd küfâr muhâsara edüb ve henüz Çatalcavî Hacı Ali Ağa dahi ʻaskeriyle zuhûr ve küfâr üzerine hücûm ve muhâsaraları ancak beş dakîka olub makhûren küfâr firâr lakin ʻasker kalîl olmağın etrâfa varılmayub ancak kasaba muhâfazasına ikâmet verdi, mahall-i sâ’ire varılmayub.[41]

Keyfiyet-i Muhâsara-i Mizistre

Mizistre ʻazîm kasaba olub ve civârında olan ehl-i İslâm köyleri dahi varub vâfir ʻasker iken küfâr kesret üzere olub muhâsaralarında mukâvemet etmediklerinden vire şürûtuyla tedbîr-i nâkısalarından silâhlarını küfâra teslîm ve küfâr dahi Arkadya misillü baʻzen esîr ve sâ’irlerini telef ancak yüz cân mikdârı necât buldu.

Keyfiyet-i Muhâsara-i Moton

Birkaç gün muhâsara olub küfâr istilâ eylemek üzere iken vürûd eden Hacı Ali Ağa ve teʻâkuben Hacı Osman Bey ve İsmail Ağa Moton üzerine ʻâzim ve cümlesi rüstemâne cenk edüb küffârı bozub kalʻa muhâsaradan halâs ve mahall-i mezbûrda çend rûz ikâmetlerinde me’kûlâtdan ʻasker zarûret üzere iken Beyzâde ʻaskeriyle ve vâfir zahîre ile zuhûrunda mütevekkilen ale’l-llâh cümlesi Anavarin fethine ʻâzim küfâr istimâʻ eylemekle firâr ve ʻasker-i İslâm vardığında kalʻayı zabt eylediler.

Keyfiyet-i Muhâsara-i Manya

Cümle cezîre müceddeden feth olundukdan sonra eğerçi bir mikdâr ʻasker Manya’ya taʻyîn olunub kenârlarında cüz’îce[42] tazyîk ve kıllet-i ʻasker ve sâ’ir mahzûr melhûzuyla üzerine hücûm ve istîsâl münâsib görülmeyüb tedbîr-i Efâtûnîsiyle merhametlü veliyyü’n-niʻam Muhsinzade efendimiz hazretleri birkaç bellü başlu Manya keferesini ele getürüb rehîn tarîkiyle Anabolu’ya habs ve suret-i istimâlete ve istimâlet verilüb âher tarîkiyle tazyîk imkânı olmadı fethi vakt-i hâliyyede ve deryâda donanmaya muhtâcdır. Allahu taʻâlâ fethini müyesser eyleye âmin.

(7) Gazâvât-ı Cezîre ve Fütûhât-ı Cezîle

Balyabadra derûn-ı cerîdede tahrîr olunduğu üzere baʻde’l-feth çend rûz mürûrundan sonra Gastun fethine ʻasker gönderilüb ve taʻyîn kılınan ʻasker iki yüz otuz beş âdem olub küfâr bunları çok sanub firâr ve ehl-i İslâm beş gün ikâmetlerinde küfâr tecessüs edüb asker kalîl olduğunu maʻlûmları oldukda hücûm ve kıtâl-i ʻazîm olub iki yüz mikdârı küfâr telef ve ancak üç ehl-i İslâm şehîd olub küfâr bundan böyle kesret üzere ehl-i İslâm zuhûr edeceğini fehm eylemeleriyle mukaddemen ehl-i İslâmdan ahz eyledikleri emvâl ü eşyâ ve kendü mâllarını ve hınta ve sâ’ir hubûbâtı cümlesini ve cemîʻ sahrânın reʻâyâsı ʻıyâllerini beş on gün zarfında kayıklarıyla Zakesna’ya mürûr eylediler ol esnâda Badra’da olan dilâverân-ı Arnabudân ve Ülgünlü ve Gastun ahâlîlerinden iki bin mikdârı ʻasker Gastun’a ʻâzim ve kasabayı bilâ-kıtâl zabt ancak iskeleler kullelerinde bulunan Venedik reʻâyâları ve reʻâyâdan kefere[yi] istîsâl eylediler.

Halâs-ı Kalʻa-i Moton ez-Muhâsara

Müddet-i vâfire kalʻa-i mezbûr muhâsara ve küfâr istîlâ eylemek üzere iken Trepoliçe cenginde bulunan Hacı Ali Ağa hâric ez-taʻbîr gazâsı vâkıʻ ve ʻasker kalîl olmağın Mermeriye derbendinden ʻubûr ve Moton’a ʻâzim olmak imkânı olmadığından tevkîf ve Hacı Osman Bey ve İsmail Ağa zuhûrlarında cümlesi ʻaskerleriyle mütevekkilen ale’l-llâh Moton halâsına ʻâzimler olub derbend-i mezbûru mürûr ve Moton’a vürûdlarında küfâr üzerine hecme-i şîrânelerine tâkat getüremeyüb firâr ve bî-hadd istîsâl olunub ve küfârın edevât-ı harbiye ve topları ve cebehâneleri ve cümle mühimmâtları ahz olundu. Esnâ-yı cengde küfâr kesret üzere olmağın üç defa ehl-i İslâm gürîzân olduklarında İsmail Ağa bir tarafdan sell-i seyf ve o bir tarafdan Hacı Osman Bey ve bir tarafdan Hacı Ali Ağa ʻaskeri cenge teşvîk ve ânlar dahi hücûmlarıyla bir lahzada küfâr târumâr oldu. Mahall-i mezbûrda Beyzade dahi zuhûr eylemekle Anavarin tarafına ʻazîmet ve küfâr firâr etmeğin kalʻayı zabt eylediler.

Feth-i Arkadya

Arkadya reʻâyâsı hîn-i istîlâda ehl-i İslâmı bir hâneye vazʻ ve ihrâk eylemeleriyle cünûd-ı nusret-mevʻûd ahz-ı intikâm dâʻiyyesiyle Hacı Ali Ağa taʻyîn kılınub ve kifâyet mertebe küfârı istîsâl mâʻadâsına re’y verildi.

Feth-i Kalamata ve Andrusa

Kalamata ve Andrusa ve Nişi ol havâlîde semt olan Manya üzerine hücûm Hacı Osman Bey ve İsmail Ağa taʻyîn kılınub Kalamata ve Andrusa’yı baʻde’l-feth Manya üzerine hücûm ve bir mikdâr istîsâl ile bâlâda tahrîr olunduğu üzere re’y verildi.

Feth-i Mizistre

Mora mütesellimi ve Hacı Ali Ağa taʻyîn kılınub ve ʻinâyet-i Hakk ile feth ve ʻusâtı istîsâl ü istirkâk ve ol tarafda münâsib mahalle Manya üzerine hücûm ve bir mikdâr istîsâl ile tahrîr olunduğu üzere (8) istîmân verilüb Mora mütesellimi ibtidâlarda Yusuf Bey iğfâl ve dil-firîb eylemekle gafet edüb lâkin sonra Trepoliçe cenginde ve Mizistre fethinde gayret ve hamiyyeti ve ʻaskere inʻâmı hadden efzûn olub.[43]

Feth-i Aya Petros

Kazâ-i mezbûre sûret-i zâhirde ʻisyân etmeyüb ʻaskere zahîre hıdmetlerinde olub ancak kazâlarında Prastoz[44] nâm karye ʻisyân eylemekle gûşmâl olundu. Kezâlik Trepoliçe kazâsında birkaç köy ʻisyân üzere olduklarından gûşmâl olundular.

Feth-i Karitana ve Londar ve Fenar

Etrâfda olan fütûhât ve istîsâl ve istirkâk kazâhâ-i mezbûrûn küfârına lâhık olmağın itâʻat edüb re’y verildi.

Feth-i Kaza-i Gördüs

Gördüs kazâsı derbende civâr olub ve ʻasker mürûrundan ʻusâta fırsat bulamayub ancak dağ köyleri ve bâ-husûs Tırhala nâm karyede beş altı gâvur[45] olub mütehavvil Moskov tarafından binbaşılık verilüb sedd-i boğaz taʻahhüd ve bunca melʻanetleri râfiʻ olmuşiken tamaʻ-ı hâmmından Yusuf Bey sâhib olub dilâverân-ı Arnabudân ısgâ etmeyüb karye-i mezbûru tahrîb eylediler.

Feth-i Vostice

Papoli nâm bölükbaşı fethine ʻâzim olub kasabayı zabt ancak civârında bir manastır olub iki buçuk ziraʻ arzan ve on iki kadden dîvâr ile dâ’iren mâdâr muhît ve manastır müteʻaddid hücerât ile civâr-ı mezbûr vasatında vâkıʻ ve dîvâr-ı mezbûrun kapusu kavî temürden olmağın fethi müşkil olub bîrûndan birkaç gün muhâsaradan sonra dîvâr kenârında efâka ser çekmiş bir koz ağacı olub baltalarıyla katʻ ve ipler ile bend edüb bâlâsını zirve-i dîvâra istinâd ve nerdübân misillü olduğundan Arnabudân koz ağacından dîvâra çıkub ve dîvâr sakf-ı manastıra karîb olmağın manastır üzerine çıkılub kiremitlerden pencere açub tavana nüzûl ve mazgallar ihdâs odanın içinde olan küfârı tüfenkleriyle ürküdüb küfâr âher odaya firâr edince ol oda muhâfazasına tavanda tüfenk endâz durub ve baʻzıları resenler ile oda içinde kırk elli Arnabud indirüb oda-i mezbûru zabt baʻdehu bu vech üzere âher oda fethine mübâderet birle birkaç odayı baʻde’l-feth sell-i seyf olub içinde olan Vostice kocabaşıları beş yüz güzîde küfârı bir kocabaşıdan mâʻadâlarını cümleten istîsâl ve kifâyet mertebe levend Vostice muhâfazasına taʻyîn olundu.

Feth-i Kalavrita

Çapar Süleyman Ağa kazâ-i mezbûrda vâkıʻ Tezeroz taʻbîr olunur kebîr köyde ihtişâd üzere olan küfâra hücûm ve bir mikdâr istîsâl ve istirkâk ile kusûr kazâya re’y verildi, muhâfazasına Papoli taʻyîn kılındı.

Cezîre-i Mora’ya vürûd eden imdâd gerek Türk uşağı ve Arnabud ve Ülgünlü ve sâ’ir vâkıʻ olan cenkleri hadd-i kıyâsdan olub kezâlik binbaşılar ve sâ’ir tavâ’if-i ʻasker ve Gördüs muhâfazasına taʻyîn kılınan Numan Bey ve sâ’ir ecânîbden vürûd eden ağavâtın (9) ve Hacı Osman Bey ve İsmail Ağa ve Hacı Ali Ağa ve Beyzade ve sâ’irleri her vechile hıdmetleri sebkat Hüdâ-yı müteʻâl iki cihânda ecr-i cezîller ʻinâyet eyleye âmin.

Bâ-husûs sonra zuhûr eden mîrmîrân-ı kirâm efendilerimiz Trepoliçe muhâfızı devletlü İsmail Paşa ve maʻiyyetinde Binbaşı İsmail Ağa’nın gayret [ü] ihtimâmları ve bahâdırlıkları hadden efzûn ve Gördüz muhâfızı devletlü Hasan Paşa tedbîr-i Efâtûnî ve gayret ve ihtimâmlarına hadd-i karâr olmayub kezâlik devletlü Kurd Paşa gayret [ü] ihtimâmları ve bâ-husûs Badra muhâfızı devletlü gayûr El-hacc Osman Paşa sadâkat istikâmet ve hüsn-i tedbîrleri bî-kıyâs olub Hüdâ-yı müteʻâl cümlesine nebevî ve uhrevî ecr-i cezîller ʻinâyet ve karîben rütbe-i vâlâ-yı vezâret ile behrever ve istihsâl-i rızâ-yı yümn-iktizâ-yı hazerât-ı evliyâ-yı elf-mi’eye muvafak eyleye âmin.

İhbâr-ı Tercemân-ı Mora

Mora’nın bâ-berât-ı ʻâlî dîvân tercemânı reʻâyânın ihtilâllerini vukûʻundan bir sene mukaddem kerrât merrât mütesellim ağaya ifâde eylediğinde Gördüslü Yusuf Bey iğfâl edüb ve mîr-i mûmâ ileyh mütekebbir ve câhil [ü] nâ-dân kimesne olub zât-ı humk-âyâtında merkûz olan taʻannüd-i humku yâd-ı reşk-ârına tercemânın kasdı olub hatâya sevk eder deyu ikisi birden tercemânı çağırub ve reʻâyâ ʻisyân edecek ve Moskov sefîneleri gelecekdir deyu bir ferde tevâtür etmeyesin bilâ-emân cezânı tertîb ederiz deyu mersûmu tehdîd ve tahzîr eylemeleriyle sükût eyledi.

Evsâf ve Keyfiyet-i Manya

Nizâm-ı küllî Manya’ya şimdiki hâlde galibâ münasib değildir. Zîrâ kesret-i ʻaskere ve donanmaya muhtâcdır. Sefâyin-i küfâr ʻinâyet-i Hakk ile deryâda makhûr olur ise ol zamân nizâmına irâde-i ʻaliyye taʻalluk eder ise sedd-i İskender kadar bir iş olur. Nice olur dinür ise ekser keferesini istîsâl ve sebî ve istirkâk baʻdehu Manya hudûdunda kenâr-ı deryâda vâsiʻ bir limanlu mahalde müceddeden muhkem bir kalʻa binâ ve ismine Ülgün-i Cedîd tesmiye olunub ve telef olan Manya keferesinin emlâklerini meccânen baʻzen Arnavud ve baʻzen Ülgün’den kimesnelere verilüb iskân etdirilüb ve mahall-i mezbûr cemîʻ Frengistân ve Arabistân ve memâlik-i İslamiyân’dan deryâda geşt ü güzâr eden sefâyin beher-hâl mahall-i mezbûrdan ʻubûr eylemeleriyle kalʻa-i mezbûre maʻmûr ve karîbü’l-ʻahdde cedîd bir Ülgün misillü kesret-i ʻasker olub maʻâza Allahu taʻâlâ cezîreye bir düşmen zuhûrunda cezîre imdâda muhtâc olmadığından başka fenn-i deryâda dahi mâhir kimesneler peydâ (10) olub hîn-i iktizâda istihdâm olunurlar selefde Manya’da bî-maʻnâ üç dört kalʻası olub tahrîb kılındı. Mârrü’z-zikr Manya nizâmına mübâderet ve kalʻa binâsına mübâşeret olundukda züyûf-ı ʻakl olan sâde-dilân-ı cezîre ol kalʻaları sevk edeceklerdir. Lakin lutfî yokdur nizâm, nizâm-ı küllî gerekdir olur ve olmaz tezelzül ile fenâ bulmayub ve yevmen-fe-yevmen kesret-i nüfûsa esbâbı ola böyle olmadığı sûretde Manya cezîrenin düşmenidir, evfâ ihtilâl ile böyle fesâd edegelmişlerdir.

Keyfiyet-i Îrâd-ı Cezîre-i Mora

Mora’nın mukâtaʻât ve cizye ve ʻavârızından mîrî akall-i kalîl şey alurdu. Kusûru yağma idi, vülât-ı ʻizâm hazerâtı efendilerimize dahi muʻayyen şey bulunmayub ve cizye ve ʻavârız ve îrâd-ı sâ’iresi hakîkati üzere nizâm-ı cedîdeye rabt ve vülât-ı ʻizâm efendilerimiz hazerâtına bi-emri ʻâlî muʻayyen şey tahsîs olunmuş olsa mîrîye intifâʻ-ı ʻazîm olub ve reʻâyâ âsûde-hâl ve vülât-ı ʻizâm efendilerimize vâfir şey hâsıl olurdu lakin nizâmını aʻyân-ı cezîre ve kocabaşıları sevk eylemek kendü melʻanetlerine mâniʻ idi vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz melʻanetlerine mâniʻ sevdâsında olduklarında aldıkları şey bilâ-emr olduğundan derhâl tezvîrâta sülûk ve şikâyet ederler idi. Bu husûs içün ve kendüleri dahi mâl ekl edecek semt kalmazdı ol vechile nizâmına fehm etmediler. Ve nizâm husûsunu lisâna getürenleri birer tarik ile tekdîr ederlerdi ve miyânelerinde dirler idi vüzerâ-yı ʻizâm efendimizin aldıkları muʻayyen olmak bizden mürâcaʻatları kalmayub ve melʻanetlerimize müsâʻade etmezler reʻâyâ hücûm edüb bizden şikâyet eder ve harâb oluruz ve bu kerrât-ı meşveretleri vâkıʻ ve bu kadar zamân devleti [ve] vüzerâ-yı ʻizâmı bî-hûde taʻcîz etmişlerdir. Ve illâ nizâm-ı cedîde mümkindir ve bu nizâmdan cânib-i mîrîye ekalli beş yüz kise akçe aldığından ziyâde hâsıl olur vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz dâ’ire-i ʻulyâlarıyla geçinür ve reʻâyâ [dahi[46]] harâb olmaz zîrâ reʻâyânın çekdiği zulmün nihâyeti yokdur. Ve ol zulm aʻyân voyvodası ve kocabaşılarının olub âherin değildir.

Evsâf-ı Zaleme-i Cezîre

Gastun sâkinlerinden Hatmanzade Mustafa Ağa ve Ahmed Ağa hem-diyârımız olduklarından değildir bâ-husûs tarafımızı rahne-dâr etmişlerdir. Lakin tahrîrât-ı fakîrâne hasbîcedir mûmâ ileyhümâ ebâ-ʻan-ceddin cezîreden bir akçe ekl etmiş ve bir mürtekibâtı irtikâb etmiş değillerdir. Ehl-i ʻırz ve reʻâyâ-perver ve dîndâr kimesneler olub bunlardan başkaları mine’l-bâb ile’l-mihrâb sene-be-sene fukarâ-yı raʻiyyetden mâl-i vâfire ekl edüb bâ-husûs Gördüslü Yusuf Bey min evveli ilâ âhirihi cezîrenin ızlâl ve harâbına bâʻis-i müstakill olub senede bir kere saray döşemesi üçer kise akçeye olur iken âlet-i mülâhaza bir gâvûru koyub döşeyüb ve kırkar kise akçe tevzîʻ ve ekl ve bu bir şey değildir ve mîr-i mûmâ ileyh ol rütbede zulmü olurdu ki geçen senelerde Trepoliçe’de ipde oynayan bir çengi kızını iki bin zer-i mahbûba iştirâ edüb ve altun-ı mezbûru Mora defterine vazʻ ve bir bahâne ile fukarâ-yı raʻiyyete tevzîʻ ve kıs ʻalâ hazâ aʻyân ve kocabaşıyân (11) ekl eyledikleri mâl-i mîrînin aldığından birkaç kat ziyâde idi.

Evsâf-ı Gördüzlü Yusuf Bey

Mîr-i mezbûrun cezîrede seksen kise akçe çiftlikât ve zeʻâmet îrâdı mütecâviz ve Mora’dan ekl eylediği akçeden şübhesiz bin kise akçe iddihârı olub ve ecânîbden ʻasker ile imdâd-ı cezîreye diyâr-ı âher aʻyânları gelüb ve Yusuf Bey Mora’ya bir akçe hıdmeti vâkıʻ olmadığından başka ihtilâl takrîbiyle kazâsı istilâ görmediğinden vâfir kâr edüb ve ekser umûrda kerrât merrât hıyâneti zuhûr ve çengi akçesi ve sâ’ir hıyâneti tahrîrime hâcet değildir. Tecessüs ile tedrîcî maʻlûm buyurulur.

Keyfiyet-i Hıyânet-i Yusuf Bey der-Derbend-i Mora

Mora derbendi kurâları derbendi muhâfazaya me’mûr olub vakt ü hâle göre ânları istihdam ve elde olmalarıçün fehm etmeyüb mücerred hıyânet kasdıyla iğmâzü’l-ʻayn edüb bellü başlu ve belki ednâ ve aʻlâsının derbend reʻâyâsının ehl ü ʻıyâlleri sûret-i zâhirde sıyânet içün ve hakîkatde rehn olmak içün Gördüs Kalʻası vâsiʻ olmağın içine vazʻ eylemek vâcibe-i zimmeti iken hilâfıyla ʻamel ve derbend-i mezbûr hizâsında vâkıʻ Kluri nâm adaya ehl ü ʻıyallerinizi geçirüb sıyânetlerini ilkâ ve tesvîk mesfûrûn dahi gökde aradıkları şeyi yerde bulub derhâl ʻıyâllerini ada-i mezbûra nakl ve ânlar savt-ı tüfenkleriyle kalub merâm üzere elde olmayub ednâ bahâne ile melʻanet eylemelerine mîr-i merkûm bâʻis olmuşdur.

Evsâf-ı Ada-i Mezbûr

Mîr-i merkûmun nihânîce sevkiyle derbend reʻâyâları ehl [ü] ʻıyâllerini ada-i mezbûra geçürmekle sâ’irlerini etrâfdan tesvîk ve on bin kadar küfâr tecemmuʻ edüb kayıklarıyla çıkub Derbend ve İstefye ve Atina kazâlarının tarîklerinin seddine bâʻis oldu. Öte günlerde ada-i mezbûra Moskovlu dört sefne gelüb beş yüz mikdârı küfârdan ʻasker yazub sefînelerine vazʻ eyledi.

Keyfiyet-i Îrâd-ı Cizye be-Nizâm-ı ʻAtîk-i Cizye

Cizye ve ʻavârız mukâyese olub yine mukâyese bozmayub mukâyese üzere tahsîl ancak baʻzı kazânın reʻâyâsı telef ve perâkende olub henüz gelmediklerinden noksân zuhûr eder ise mümkin ise istimâlet içün noksân reʻâyânın cizyeleri mevcûd reʻâyâlara tahmîl olunmayub istimâlete dâ’ir maʻnâdır ve tecessüs olunub mevcûd reʻâyâ mikdârı yine şürût-ı mukâyese üzere evrâkları verilüb tahsîl oluna.

Evsâf-ı Cizye-i Manya

Mukaddemen cizye vermeyüb gücile senede beş on kise akçe verürler idi. Ne vechile dinür ise baʻzı aʻyân ve kocabaşılar Manya’dan vâfir şey ekl ve ʻisyâna tergîb ve vülât-ı ʻizâm efendilerimize sagîren ve kebîren ibrâzıyla cizye ve ʻavârız vermediklerinden başka bir kat ziyâde itâʻatden hurûclarına bâʻis ve cizye[y]i Manya ve ʻavârızı Mora reʻâyâsına tahmîl ve tahsîl ederlerdi.

(12) Evsâf-ı Selâse-i Cizye-i Mora

Monla evrâk

100: ednâ 85, evsat 10, aʻlâ 5=100

Be-hesâb-ı zer-i mahbûb: ednâ 85, evsatdan 20, aʻlâdan 20= 125

Ber vech-i tahmîn-i taksîm yüz evrâkda

Meblağ

436,5 İsâbet

120 Muʻtâd-ı kadîm üzere vülât-ı ʻizâm efendilerimize cizyede birer guruş maʻâş

30 Kazânın cizyelerini tahsîl edecek kazâ cizyedârına

13,5 Kazânın hâkimlerine küşâdiye baʻzen birer ikişer üçer akçeden ve vülât efendilerimize harc-ı râh

600

Mevcûd reʻâyâdan minvâl-i muharrer üzere beş guruşdan tahsîl ve noksân zammıyla şey mutâlebe olunmaz ise istimâletdir

Kıssadan hisse beyânındadır

Makarr-ı vülât-ı ʻizâm olan Trepoliçe’nin yetmiş yedi târîhinden berü sicillâtı getürülüb nazar olundukda Mora’ca vâkıʻ olan tevzîʻât maʻlûm olur hisse-i ʻazîmdir ve Mora’da her kazâda ne mertebe zulm olurdu bundan bilinmez istîlâ görmeyen kazâların sicillâtı zâyiʻ olmayub Badra ve Gördüs ve Anabolu ve Moton ve Koron kazâlarının sicillâtı getürülüb yetmiş yedi târîhinden seksen dört târîhine varınca nazar olub hisse-i ʻazîm maʻlûm olur vüzerâ-yı ʻizâm[47] isnâd ile ne mertebe zulm olurdu ve fî-mâ-baʻd maʻaşlarına sedd çekilürdü.

Keyfiyet-i Tevzîʻât-ı Mora

Elbette bu esnâda dahi menzil akçesi ve sâ’ir muktezî olan şey ile defter tevzîʻ olunur ancak ziyâde şey tevzîʻ olunmamak içün defter tevzîʻini Türkî ve Rûmî buyuruldularıyla ekîd ve şedîd şehâdetleriyle menʻ olunub ve bu reʻâyâya bâʻis-i istimâletdir ve menʻ-i zulmdür. Ve tevzîʻi muktezî olan defteri de kazâların kâdîleri defter edüb ve imzâ keşîde ve manzûr-ı hazret-i veliyyü’n-niʻamî içün defteri dîvân-ı Mora’ya irsâl ve nazar olunub tevzîʻ olunacak maddeler dahi maʻlûmdur, defter sahh ise bâlâsında buyurulub ve eyâlet mührüyle temhîr ve irsâl ve baʻdehu sicille kayd ve tahsîl bilâ-buyuruldu fî-mâ-baʻd defter (13) tevzîʻini menʻ ve gelen defterde bir akçe ziyâde var ise şakk ve tashîh içün girüye irsâl ve şürût-ı mezbûru kavî tutub icrâsına dikkat ve fî-mâ-baʻd bilâ-buyuruldu defter tevzîʻ olunmamak içün tehdîd zîrâ el-yevm memleket harâb iken vâkıʻ olan tevzîʻât harb yokdur ve tenfîr-i reʻâyâya ve tekrâr ʻisyâna bâʻisdir bir tarafdan iskâna ve istimâlet ile ihtimâm iken ve ekl edecek etmekleri yok iken vâkıʻ olan tevzîʻâtdan civârda olan harbî keferelerinden erbâbına hicâb ʻârız olacak mertebedir ve bu vech [üzere] nizâm verilmediği sûretde ebedî Mora nizâm bulub maʻmûr olmaz.

Keyfiyet-i ʻAvârız

ʻAvârızdan dahi aʻyân ve kocabaşıyân ve voyvodalar mâl-i vâfire zamm ve ekl ederler, mîrînin hanede dokuzar buçuk guruş olub maʻâş ʻavârız vülât-ı ʻizâm hazerâtına birer buçuk guruş harac bâb-ı hânede otuzar para ʻavârız-ı Manya hânede otuzar para tevzîʻ olunurdu.

Cezîre nizâm-ı cedîdeye irâde-i ʻaliyye buyurulur ise vâfir şey hâsıl ve reʻâyâ âsûde-hâl vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz hazerâtına şey-i vâfire tarîki vardır ancak bu husûs vaktine merhûndur baʻde’s-sulh reʻâyâ dahi katʻ-ı ümîd edüb cemʻ olur ve nizâmı mümkindir.

Umûr-ı cezîre Yusuf Bey’den su’âl ile hakîkati dâʻimâ haber vermez vülât-ı ʻizâma leke olacak tarafını inhâ ol rütbede hıyânete saʻy ederdi ki kapuda ne olur ve olmaz bir tarîkiyle birer kâtib ve sarrâf intisâb etdirüb câsûsluk ederler idi ancak sarrâf murâd buyurulur ise Trepoliçeli Mortahani Haim Yahudi sâʻikdir mîr-i merkûmun sevkiyle olanlardan hazer oluna.

Gastun voyvodası kahvehâne erbâbından olub Gastun’dan dört beş kocabaşı ihtilâli huzûr-ı şerʻde haber vermişiken gâʻurlar aslı yokdan ihtilâle dâ’ir kelâm söylediler deyu iʻdâmlarına kasd ve ol gâʻurlar bizden otuz gün mukaddem ol melʻûn havfından Frengistân’a firâr ve oldukları mahalden vâkıʻ olan havâdîsâtı ketm etmediler. Gastun’a olduğumuzda haberleri gelürdü binâ’en mezbûr Hacı Hüseyin bâʻis-i ihtilâl olduğundan ʻibretü’s-sâ’irîn cezâsı tertîb olunsa sevâb-ı ʻazîmdir ve bu husûsu sırren ve ʻalenen Gastunludan tefahhus hilâfım çıkar ise cezâ taraf-ı ʻâcizâneme olsun Gastun kâdîsini bulub voyvoda-i mezbûr ile ittifâk ve cezîrenin harâbına [bâʻis] olan Ömer Efendi dahi âsitânede Zincirlikuyu’da Kanlufurun kurbunda olur bâlâda tahrîrimiz olan ihtifâda olduğumda tarafına gönderilen kâğıdımız el-yevm yedindedir maʻlûm olur.

(14) Menʻ-i Zahâ’ir-i Cezîre ʻAn-Nakl ü Fürûht “şekil 2”

Sene-i mâziyede reʻâyâya ve ahâlîye kifâyet mertebesince mahsûl olub bâ-husûs Gördüs Kazâsı’nda çok olub ancak etrâfa verdiler Yusuf Bey hufyeten kefere ile müzâkere ve güyâ iskele mahzenlerinde hınta vazʻ olunsun, ahz tavsiyesi üzere gâʻurlar gecelik ile mahzenden ahz ertesi günü hıntamı gâʻurlar gasb eylediler deyu figân-ı kâzibe ile ʻâlemi taʻcîz eder.

Evsâf-ı Kılâʻ-ı Cezîre

Cezîrenin kalʻalarının yerlüyânı esâmelü[48] ve tîmârluları nâ-mevcûd olub ve olanlar dahi âher kazâlarda oturub ve ağaları tîmâr ve esameyi[49] ekl edüb doldurub ve fî-mâ-baʻd âher kazâda ikâmet etmeyüb kalʻada emr-i muhâfaza olub bu bâbda emr ile tehdîde muhtâcdır. Min-baʻd kalʻada ikâmet etmeyenlerin dirlikleri âhere verilüb ve ocaklar noksân fıkarât kullanmayub Mora Kasteli’nde ser-dizdâr olub yirmi beş seneden berü dizdârlıkdan senede vâfir şey kârı iken Kastel’de yirmi beş sâʻat ikâmeti yokdur ihtilâlden bir hafta evvel Kastel’e vardı ve Kastel Venedik binâsı olub bî-bedel bir kalʻa iken vîrâne şekline girmişdir.

ʻİsyân edüb ve girüye gelmeyecek olan reʻâyânın mülkleri ve Mizistre ahâlîlerinin telef olub vârisleri kalmayanların mülk ve tîmârları yerlü Moraluya dirliği ve mülkü olanlara verilmeyüb olmayanlara baʻzen emlâk ve tîmârdan verilüb mâʻadâlarını ve ekserîlerini cezîrede ikâmet eylemek üzere Arnavud tâ’ifesine ve Ülgünlülere verilüb ʻasker çoğalur ve her kazâda ikâmet eden Arnavud tâ’ifesini tedrîcî terbiye ve iʻmâl içün maʻrûf Arnavudlardan vâfir şey verilüb “şekil 3” şekline girecek kadar mahlûlât verilüb kesret-i ʻaskere bâʻisdir.

Evsâf-ı Tâ’ife-i Arnabudân

Sene-i mâziyede çok iş görüb baʻzen hasâretleri dahi vâkıʻ oldu. Ancak bâʻis-i hasârât vürûd eden Arnabud ʻaskeri derme çatma olub miyânelerinde birini bölükbaşı ittihâz alıvermediğiyle herkes birer bölükbaşı olub gârete tasaddî ancak emr-i muhâfazada istihdâm olunacak Arnavud ʻaskeri bu makûle olmayub Arnabud ümerâsından ve mîrmîrânlarından olub maʻrûf aʻyânlarından olub getüreceği ʻaskeri bu vech üzere zabt eder ve mikdâr-ı zerre hasârât olmaz merhamet-şiʻâr veliyyü’n-niʻam efendimiz hazretlerine ʻasker iktizâ edüb getürmeğe irâde-i ʻaliyyeleri buyurulur ise böyle ʻasker getürüb ancak bu makûle ʻasker mîrîye muhtâcdır ʻulûfe ve taʻyînâtları vermelüdür.

(15) Vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz hazerâtı mevâdd-ı sâ’ire aldıkları şey, tavsiye kılınan Haim Yahudi defterinden maʻlûm olur lakin bu esnâda muʻtâd üzere alınmak eyü değildir.

Mora kazâlarının cizyelerini yerlülere verilmeyüb kâğıd başına onar para tahsîldâriye taʻyîn kılınub giden adam vilâyetden ekl eylemek üzere kapudan tahsîldârlar taʻyîn olunur ise reʻâyâyı çok zulmden âzâda bâʻisdir.

Cenâb-ı Hakk ve feyyâz-ı mutlak şevketlü kudretlü ʻazametlü veliyyü’n-niʻam-ı enâm pâdişâh-ı Sikender-ihtişâm efendimiz hazretlerinin vücûd-ı hümâyûnların cemîʻ âfât-ı arziyye ve semâviyyeden masûn ve serîr-i saltanat-masîr-i mülûkânelerinde ber-karâr vüzerâ-yı ʻizâm efendilerimiz hazerâtı vücûd-ı ʻâlîlerin cemîʻ âfâtdan ve sû-i karînden emîn ve habîb-i ekrem hürmetine cemîʻ ümmet-i Muhammedî berren ve bahren cemîʻ küfâr üzerlerine mansûr ve muzafer eyleye âmin bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîn.

Cezîrede her kazâda birer aʻyân ve ikişer kocabaşı bâ-buyuruldu nasb olunub ve büyük kazâ ise üçer ve dörder kocabaşı nasb olunub yedlerine buyuruldu verilüb lakin beyaz üzerine verilmeyüb ibtidâda bir buyuruldu götürülüb öteden berü fukarâ-yı raʻiyyeti tahrîb mücerred voyvoda ve aʻyân ve kocabaşılardan olub fukarâ-yı raʻiyyetin umûrlarını tesviye içün her kazâda birer aʻyân lüzûmu mertebe ikişer ve üçer ve nihâyet dörder kocabaşı taʻyîn olunmak refâh-ı hâl-i reʻâyâya dâ’ir keyfiyet olduğundan gerek aʻyân ve gerek nasb olunacak kocabaşılar öteden berü mücerrib ve perhiz-kâr kimesneler olub cümle ittifâklarıyla olacak aʻyân ve kocabaşılar ism ve şöhretleriyle dîvân-ı Mora’ya iʻlâm oluna deyu ve kocabaşılara kalpak giydirilüb iʻtibâr oluna. ʻAtîk tercemân merhametlü veliyyü’n-niʻam Muhsinzade efendimiz hazretlerine sadâkat üzere hıdmet ve yedine sadâkatini müşʻir buyuruldu iʻtâ ancak mukaddemen haber verüb ısgâ etmediklerinden ve emvâl ü eşyâsı yağma ve ʻıyâli ʻırzı hetk olduğundan ve sâbık Mora muhâfızı Hacı Osman Paşa efendimiz ile geçinmeyüb firâr eylemekle mesfûr bulunmadığı takdîrce maʻrûf-ı (16) reʻâyâdan bir kimesne terceman olmağa muhtâcdır. Yehûd olmaz, maʻrûf-ı kefere olmaludur reʻâyâya istimâlet versün.

Fitne-i mezbûrun zuhûrunu zâbitân ve hükkâm iʻtimâd etmeyüb gafet üzere olduklarından başka emr-i muhâfaza ve tedbîr-i müdâfaʻada olanları dahi menʻ ve tahzîr eylemeleriyle ve bağteten küfârın hücûmundan sâbık sipehsâlâr-ı zafer-şiʻâr-ı Mora merhametlü veliyyü’n-niʻam sadr-ı esbak Muhsinzade Mehmed Paşa efendimiz hazretleri cezîrede bulunmamak olsa zenbûr-vâr keferenin hücûmunu defʻ âherin ʻuhdesinden gelmeyüb kâfeten cezîreye küfâr istîlâsı mukarrer idi. Lakin müşârün ileyh efendimiz hazretleri Efâtûnî tedbîrinden ve bezl-i emvâl [ü] vücûd eylediğinden tevfîk-i Hüdâ’ya mukârin ve küfârı defʻ edüb âsâr-ı muhassenâtları[50] hâric-ez-taʻbîr olub ilâ yevmi’l-kıyâm elsine-i nâssda dâsitân olmak içün sebt-i cerâyid-i târîh olmağa sezadır.

Bu rütbe tahrîrât haddim değildir. Ancak muktezâ-yı gayret vazîfeden ezyed hâmegüzâr-ı işʻâra tecâsür merhametlü veliyyü’n-niʻam efendimiz hazretleri bi’l-yümn ve’l-ikbâl teşvîk ve cenâb-ı Hakk her husûslarında tevfîk-i ʻaliyyesin bedraka-i refîk eyleye âmin. Ancak bu rütbe haddim değildir. Ancak tahrîrât-ı ʻâcizânem üzere tevzîʻâtı menʻ etmeyüb ve bilâ-buyuruldu defter tevzîʻi aʻyân ve voyvoda ellerine ihâle buyurulur ise eyü gelmez hatâ-yı ʻazîmdir hazer gerekdir.

Ve Mora’ya iktizâ eden ʻasâkir çoklu atlu iktizâ etmez Mora’ya göre piyâde iktizâ eder sâniyen Foyniçe kasabası sâkinlerinden istihdâm olunmayub aʻyârî gümüşdür baʻde uhrâ nedâmet derkârdır baʻzen Türk uşağı getürülür ise mâniʻ değildir lakin ekser ʻasker Arnabud ʻaskeri olub ve ʻasker-i mezbûr dahi tecessüs olunub öteden berü istihdâm me’lûf ʻaskerden ve bölükbaşıları maʻrûf ve müstelzim kimesneler olub nefs-i Delvine ve Ergiri ve Libohova ve Gardik ahâlîlerinden bölükbaşıları olsa ânlar neferâtını zabt ederler sâbık Galos muhâfızı saʻâdetlü El-Hacc Osman Paşa bin beş yüz nefer ʻasker ile emr-i muhâfazada kıyâm ve bir akçe ziyân olmayub mûmâ ileyhin baʻzı bölükbaşıları mevcûdu ve sadâkat istikâmetleri nümâyân olmuşdur ve merhametlü veliyyü’n-niʻam efendi hazretleri bi’l-mecd ve’l-ikbâl Mora’ya teşrîferinde ekalli bin ʻaskerden mütecâvize muhtâcdır. Ve Derbend pek ihtilâl üzere ise İstefe’de Hacı Ali Ağa’yı getürüb meşveret buyursunlar.

(24) Saʻâdetlü semâhatlü nezâfetlü nebâhatlü kerîmü’ş-şiyem sultânım efendi-i kerr ü bîzımân hazretleri

Hümâda gencîne-i ʻirfân olan zât-ı muʻâvin-nişânları lebrîz-i nukûd-ı ʻâfiyet olmaları duʻâvâtıyla ʻarîza-i senâ-cûy-I “şekil 4” budur ki müzâkeresi sebkat eden ihtilâl-i cezîre ve levâzımât-ı terekkübât-ı sâ’ire ʻâcizâne işbu cerîdeye sebt olunub ancak kâğıd mürekkeb merâm üzere bulunmadığından ve perîşân hâlimiz olduğundan şuʻûr-ı tahrîrât husûsuna dikkat ve rabt-ı kelâma miknet kalmayub ancak okunacak kadar olub ve her husûsa âşinâ olursunuz. Cenâb-ı Hallâk cemîʻ umûrunuza tevfîkler ʻinâyet eyleye âmin.

El-fakîr Süleyman











KAYNAKLAR

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Kamil Kepeci Tasnifi (KK.d), 60/1.

Berker, Aziz, “Mora İhtilâli Tarihçesi veya Penah Efendi Mecmuası”, Tarih Vesikaları Dergisi, C II/7, s. 63-80; C II/8, s. 153-160; C II/9, s. 228-240; C II/10, s. 309-320; C II/11, s. 385-400; C II/12, s. 473-480, İstanbul 1942-1943.

Bulut, Erkin, The Life and Ideas of An 18th-Century Ottoman Bureaucrat: Süleyman Penah Efendi and His ‘Order of the Climes’, Sabancı Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020.

Cezar, Yavuz, “Osmanlı Aydını Süleyman Penah Efendi’nin Sosyal, Ekonomik ve Mali Konulardaki Görüş ve Önerileri”, Toplum ve Bilim, S. 42, İstanbul 1988, s. 111-132.

Fedakar, Cengiz, “Mora İsyanı (1770)”, Tarihin Peşinde Bir Ömür: Abdülkadir Özcan’a Armağan, haz. H. Alan-Ö.İşbilir-Z. Aycibin-M. A. Kılıç, İstanbul 2018, s. 587-604.

Gündoğdu, Birol, Ottoman Construction of the Morea Rebellion, 1770s: A Compherensive Study of Ottoman Attitudes to the Greek Uprising, University of Toronto Yayımlanmamış Doktora Tezi, Toronto 2012.

Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, C V, haz. Nuri Akbayar, İstanbul 1996.

Nagata, Yuzo, Muhsinzade Mehmed Paşa ve Ayanlık Müessesesi, Tokyo 1982.

Nagata, Yuzo, “Greek Rebellion of 1770 in the Morea Peninsula”, Memoirs of the Research Department of the Toyo Bunko, n.46, Tokyo 1988, s. 85-101.

Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), haz. Abdullah Zararsız, Ankara 2017.

Telci, Cahit, “Bir Osmanlı Aydınının XVIII. Yüzyıl Devlet Düzeni Hakkındaki Görüşleri: Penah Süleyman Efendi”, Osmanlı, C VII, Ankara 1999, s. 178-188.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C IV/1, Türk Tarih Kurum Yayınları, Ankara 2011.

Dipnotlar

  1. Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), haz. Abdullah Zararsız, Ankara 2017, s. 15-18; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, C V, haz. Nuri Akbayar, İstanbul 1996, s. 1550-1551.
  2. Bundan sonra AE 563 olarak anılacaktır.
  3. Aziz Berker, “Mora İhtilâli Tarihçesi veya Penah Efendi Mecmuası”, Tarih Vesikaları Dergisi, C II/7, s. 63- 80; C II/8, s. 153-160; C II/9, s. 228-240; C II/10, s. 309-320; C II/11, s. 385-400; C II/12, s. 473-480, İstanbul 1942-1943; Süleyman Penah Efendi’nin yapılmasını düşündüğü ıslahatların değerlendirilmesine dair bkz. Yavuz Cezar, “Osmanlı Aydını Süleyman Penah Efendi’nin Sosyal, Ekonomik ve Mali Konulardaki Görüş ve Önerileri”, Toplum ve Bilim, sayı 42, İstanbul 1988, s. 111-132; Cahit Telci, “Bir Osmanlı Aydınının XVIII. Yüzyıl Devlet Düzeni Hakkındaki Görüşleri: Penah Süleyman Efendi”, Osmanlı, C VII, Ankara 1999, s. 178- 188; Erkin Bulut, The Life and Ideas of An 18th-Century Ottoman Bureaucrat: Süleyman Penah Efendi and His ‘Order of the Climes’, Sabancı Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020.
  4. Bundan sonra KK 60 olarak anılacaktır.
  5. Süleyman Penah Efendi, iki eserin girişinde de eseri yazma nedenlerini sıralamıştır. Ancak yazar, AE 563’te kendi adını ve babasının adını beyan ederken, KK 60’ta ise bu bilgilere yer vermemiştir. Her iki eserde de olayları kaleme alma nedenlerini aktaran müellif, Mora bölgesinin genel durumuna dair görüşlerini de eklediğini belirterek giriş kısmını nihayete erdirmiştir. BOA, KK 60, s. 1.
  6. İsyanı ele alan yayınlar için bk. Birol Gündoğdu, Ottoman Construction of the Morea Rebellion, 1770s: A Compherensive Study of Ottoman Attitudes to the Greek Uprising, University of Toronto Yayımlanmamış Doktora Tezi, Toronto 2012; Yuzo Nagata, “Greek Rebellion of 1770 in the Morea Peninsula”, Memoirs of the Research Department of the Toyo Bunko, n.46, Tokyo 1988, s. 85-101; Yuzo Nagata, Muhsinzade Mehmed Paşa ve Ayanlık Müessesesi, Tokyo 1982; Cengiz Fedakar, “Mora İsyanı (1770)”, Tarihin Peşinde Bir Ömür: Abdülkadir Özcan’a Armağan, haz. H. Alan-Ö. İşbilir-Z. Aycibin-M. A. Kılıç, İstanbul 2018, s. 587-604.
  7. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C IV/1, Ankara 2011, s. 365-368.
  8. BOA, KK 60, s. 1; Süleyman Penah Efendi, Mora’da isyan öncesi olaylardan bahsettiği bu iki başlığı AE 563’e dahil etmemiştir.
  9. Hacı Murad isimli casusun gerçek adının Papasoğlu Mavromihali olduğu düşünülmektedir. Birol Gündoğdu, Ottoman Construction of the Morea Rebellion, 1770s, s. 227.
  10. BOA, KK 60, s. 2.
  11. BOA, KK 60, s. 3; müellif, AE 563’te Hacı Murad’ın faaliyetleri ile bu bölümü aynı başlık altında birleştirmiş ve yeniden ele almıştır.
  12. BOA, KK 60, s. 9; müellif AE 563’te tercümanla ilgili bölümü isyanın çıkmasından önceki olayları anlattığı kısma almıştır. Süleyman Penah burada isyanın bastırılmasının ardından ayan kuvvetlerinin tercümanın evini basarak ve kızına tecavüz ettiklerini ve tercümanın sadakatinin karşılığını böyle acı bir şekilde aldığını belirtmiştir. Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), s. 66.
  13. BOA, KK 60, s. 4.
  14. BOA, KK 60, s. 4-6.
  15. Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), s. 66-73.
  16. Yuzo Nagata, Muhsin-zade Mehmed Paşa ve Ayanlık Müessesesi, s. 39.
  17. Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), s. 74.
  18. BOA, KK 60, s. 7-8.
  19. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C IV/1, s. 397.
  20. BOA, KK 60, s. 9-10.
  21. BOA, KK 60, s. 10-11.
  22. BOA, KK 60, s. 12-13.
  23. BOA, KK 60, s. 14.
  24. BOA, KK 60, s. 15-16, 24; Süleyman Penah Efendi’nin Arnavutlarla ilgili görüşlerinin birkaç yıl içerisinde değiştiği görülmektedir. 1786 yılında kaleme aldığı AE 563’te Arnavutlara sert eleştirilerde bulunan müellif, Arnavutların son derece vahşi bir kavim olduğunu belirterek bunların terbiye edilmeleri ile ilgili fikirlerini paylaşmıştır. Süleyman Penah Efendi, Mora İhtilali (1770), s. 106-114.
  25. Balyabadra (Patras).
  26. Metinde köşeli parantez [ ] içinde yazılan kelimeler, akıcılığı sağlamak amacıyla tarafımızdan eklenmiştir.
  27. Metinde محاسنات şeklinde yazılmıştır.
  28. Metinde مباطین şeklinde yazılmıştır. Kelimenin, “içten pazarlıklı, gizli kin tutan kimse” anlamındaki mubattın (مبطن (kelimesinden uydurulmuş bir çoğul olduğu düşünülmektedir.
  29. Metinde تنبه şeklinde yazılmıştır.
  30. Metinde اطلعم şeklinde yazılmıştır.
  31. Metinde کوردوزلو şeklinde yazılmıştır.
  32. Zakynthos (Zante, Zaklise) Adası.
  33. Korfu Adası.
  34. Metinde اطلع şeklinde yazılmıştır.
  35. İtalya’da bulunan Livorno şehri.
  36. Metinde مساق şeklinde yazılmıştır.
  37. Glarentza, Mora Yarımadası’nın kuzeybatısında bulunan bir liman kasabası.
  38. Metinde قونسولوزی şeklinde yazılmıştır.
  39. Tevbe suresi, 41. ayetten kısaltılmıştır.
  40. Gün. Amfissa, Korint Körfezi’nin kuzeyinde bulunan bir şehir.
  41. Cümle burada sona ermiştir.
  42. Metinde جزیجه şeklinde yazılmıştır.
  43. Cümle burada sona ermiştir.
  44. Günümüzde Prastos.
  45. Metinde کاعور şeklinde yazılmıştır.
  46. Metinde ایدی şeklinde yazılmıştır. Ancak anlam bütünlüğü açısından “dahi” kelimesinin kullanımının daha doğru olacağı kanaatindeyiz.
  47. Metinde اعظام şeklinde yazılmıştır.
  48. Metinde ایساملو şeklinde yazılmıştır.
  49. Metinde ایسامه şeklinde yazılmıştır.
  50. Metinde محاسنات şeklinde yazılmıştır.

Şekil ve Tablolar