Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin idârî teşkilâtında Tanzimat’tan önce ve radikal mahiyette yapılan değişiklikler, 2.Mahmud devrine rastlamaktadır. Klâsik dönemde devletin idâre teşkilâtının merkezi durumunda bulunan Divân-ı Humâyûn, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasından sonra, yeniden şekillendirilmiştir. 2.Mahmud ilk olarak, Divân-ı Humâyûn teşkilâtında bulunan ve Sadrâzam’a bağlı olan birimleri, yönetimde uzmanlığın gelişmesine ve yerleşmesine yönelik olacak şekilde ve fakat Sadrâzam’ın başkanlığında toplanacak olan Heyet-i Vükelâ’ya dâhil olma şartını değiştirmeksizin, ‘Nezâret’ler (Bakanlıklar) hâline getirmiştir.
Bunun ilk adımı olarak 12-13 Mart 1836’da, aynı Hatt-ı Humâyûn içinde olmak üzere Divân-ı Humâyûn’daki ‘Sadâret Kethüdâlığı’, ‘Umûr-ı Mülkiye Nezâreti’ne (sonraki ismi ile Umûr-ı Dâhiliye Nezâreti’ne)[1] , ‘Reisü’l-küttâb’lık ise, ‘Umûr-ı Hâriciye Nezâreti’ne[2] dönüştürülmüştür. Daha sonra 28 Şubat 1838’de, devletin mâli işlerine bakan ‘Bâb-ı Defterî’ de ‘Umûr-ı Mâliye Nezâreti’ olmuştur.[3]
1856’ya kadar olan dönemde, Heyet-i Vükelâ’ya dâhil olacak şekilde ve “imâr-ı mülke bakılmak ve, zirâat ve ticâret ve zanâat hakkında mevadd-ı nâfı’a’nın icrâsına mercî olmak üzere”, 24 Mayıs 1839’da Ticâret Nezâreti’nin[4] , bu Nezâretten zirâat işlerinin ayrılması ile 16 Ocak 1846’da Zirâat Nezâreti’nin[5] ve nihâyet 8 Ekim 1848’de de Nâfı’a Nezâreti’nin[6] kurulduğunu görmekteyiz.
Diğer taraftan Osmanlı’da idâre ve kazâ işlerinin yüksek istişâre ve karar meclisi olan Divân-ı Humâyûn, yapısı i’tibâriyle yetersiz kaldığı için zamânla önemini kaybetmiş olup, 1700’lü yılların sonlarında 3.Selim, devlet işleri için ‘Meclis-i Meşveret’ ve ‘Meclis-i Şûrâ’ isimleri ile iki Meclis kurup bunları çalıştırmış idi.[7] 2.Mahmud zamânında ise, idâre işlerini daha da yaygınlaştırıp uzmanlaştırmak gayesi ile, 1838’den i’tibâren muhtelif konularda yeni danışma ve karar meclisleri kurulmuştur. Bunlardan birisi de, Haziran 1838’de Hâriciye Nâzırlığına bağlı olarak kurulan ‘Meclis-i Zirâat ve Sanâyi’dir.[8] Bu Meclisin ismi, ele aldığı konuların tamâmını ifâde etmediği gerekçesi ile 3 Eylül 1838’de ‘Meclis-i Umûr-ı Nâfı’a’ olarak değiştirilmiştir.[9] 13 Aralık 1841’de kaldırılan[10] bu Meclis, Şubat 1843’de, Meclis-i Zirâat adı ile yeniden kurulmuş olup, sıra ile Mâliye, Ticâret, Zirâat ve tekrar Ticâret Nezâretleri’ne bağlanmıştır.
Tanzimattan önceki dönemlerde ülkenin i’mâr faaliyetleri, genellikle merkezî olmayan bir sistemle idâre edilirdi. Eyâlet ve sancaklar, yol, köprü v.b. altyapıları kendileri yapar ve onarırlar idi. Bu işlerin merkezî bir konum alması ve plânlanması ise, Tanzimat sonrasında olmuştur. Bunun için 1845’de, Meclis-i Vâlâ’ya bağlı bir ‘Nâfı’a Hazînesi’ teşkil edilmiştir.[11] Bu sûretle altyapı çalışmaları için, ilk defa merkezî bir fon oluşturulmuş oldu.
8 Ekim 1848 (9-10 Zilka’de 1264)’de de, bir İrâde ile ve Heyet-i Vükelâ’ya dâhil olarak kurulan Nâfı’a Nezâreti’ne İsmâil Paşa atandı.[12] Yeni Nâzır Sultan Abdülmecîd’in huzurunda yapılan bir törenle görevine başladı. Kuruluşdan hemen sonra, Pâdişâh’ın irâdesinde yer alan konuları da ihtivâ etmek üzere, bu yeni Nezâret’in görevleri ile ilgili bir nizâmnâme çalışmasına başlandı.[13]
Pâdişâh, Nâfı’a Nezâreti’nin ilgileneceği konuların neler olması gerektiğini belirleyen Nizâmnâme’nin Meclis-i Vâlâ’da kaleme alınmasını irâde eylemiş olduğu için, Meclis-i Vâlâ Dâiresi’nden bâzı kişiler ile Nâfı’a Nâzırı İsmâil Paşa’dan meydana gelen komisyonda, Nizâmnâme ve Tâlimat şeklinde hazırlanan lâyiha, yeni Nâzır’ın da katılımıyla bu Meclis’te görüşülmüştür. Müzâkereler sonunda bu Nizâmnâme’nin, nâfı’a işlerinin ‘Allah’ın izni ile’ ilerlemesini sağlayacak şekilde hazırlanmış olduğu ve bu lâyihada yazılı konuların, Nâfı’a Nezâreti’nin görevleri olarak belirlendiği kaydedilerek, 13 Şubat 1849 (19 Rebiü’l-evvel 1265) târihli bir mazbata ile, Pâdişâh’ın irâdesine arz olunmak üzere Sadâret Makamı’na sunulmuştur.
Sadâret Makamı da, Nâfı’a Nezâreti’nin görevlerini belirten bu Nizâmnâme’yi, nâfı’a işlerinin bir kat daha ilerlemesini sağlayacak şekilde ve etraflıca düşünülerek, güzel kaleme alınmış olduğunu beyân edip, İrâde-i seniyye’yi istihsâl için, mazbata ile birlikte 8 Mart 1849 (12 Rebiü’l-âhır 1265)’de Pâdişâh’a arz etmiştir.[14]
Pâdişâh, gönderilen belgeleri incelediğini beyân ve Sadâret’in görüşlerine aynen iştirâk ederek, Nezâret’in bu nizâmnâmeyi uygulamasını irâde ile, Divân-ı Humâyûn Kalemi’ne kaydı için, 9 Mart 1849 (13 Rebiü’l-âhır 1265)’de Sadâret’e göndermiştir.
Bundan sonra yapılacak olan işlem, Sadâret’in arzında da yazılı olduğu üzere, İrâde-i seniyye ile kanûni hüviyet kazanan bu Nizâmnâme’nin uygulanması için, Nâfı’a Nezâreti’ne ve bilgi alarak gereğine göre hareket edilmek üzere, Mâliye Bakanlığı başta olmak üzere diğer ilgililere gönderilmesidir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, İrâde / Meclis-i Vâlâ Nu.3770’de bulunmakta olan[15] ve, onbir ayrı fıkradan meydana gelen bu Nizâmnâme ile, bir sunuş mazbatası, bir arz tezkiresi ve bir İrâde-i seniyye’den ibâret olan tamamlayıcı belgelerin fotokopileri ve yeni alfabe ile metinleri bu makalenin ekinde verilmiştir. Bu Nizâmnâme, yeni kurulan Nâfı’a Nezâreti’nin İlk Görev ve Teşkilât Kanunu mahiyetinde olduğu için bir özetini de orijinal metinden önce vermek istedik.
Burada bir hususu özellikle açıklamak gerekir. O târihlerde ‘nâfı’a’ kelimesi, bindokuzyüzlü yıllarda kullanıldığı gibi, sâdece ‘bayındırlık altyapısı’ karşılığı olmayıp, ‘zirâat, ticâret, mâdencilik, orman, (hâttâ) maârif ’ gibi, halkın genel yaşama seviyesini yükseltecek konuları da ihtivâ edecek şekilde çok geniş bir muhtevâyı târif için kullanılmakta idi. Bu bakımdan nizâmnâmede yer alan ve bugün diğer Bakanlıkların görev alanında bulunan hizmet konularının, başlangıçta Nâfı’a Nezâreti’nin görevleri arasında olması tabîi karşılanmalıdır.
Nizâmnâme’nin yürürlüğe girmesinden altı gün sonra, 15 Mart 1849 (19 Rebiü’l-âhır 1265) de Ticâret Nâzırı Süleyman Paşa Derya Kapûdanlığı’na atanınca aynı gün, yine Pâdişâh’ın irâdesi ile Nâfı’a Nezâreti kaldırılarak Ticâret Nezâreti’ne katıldı ve İsmâil Paşa, Ticâret Nâzırı oldu.[16] İsmâil Paşa bu yeni görevinde, nâfı’a işlerinin de nâzırı olarak Nizâmnâme’nin uygulanmasına gayret etmiştir. Nâfı’a Nezâreti daha sonraki yıllarda, (12 Haziran 1863-17 Haziran 1863) ve (18 Haziran 1866-22 Haziran 1866) târihleri arasında kurulup kapanmış[17] ve Şubat 1868’de tekrar açılmış, bir ara Ticâret Nezâreti ile birleştirilmiş, sonra tekrar bağımsız bir nezâret olmuş ve Cumhuriyet dönemine bu şekilde girmiştir.
Nezâretin, teşkilât ve görevi konusundaki İkinci Nizâmnâme ise, bu târihden sonrasına ait olup 2 Şubat 1870 (Gurre-i zilka’de 1286) târihlidir.[18]
Makalemize konu olan Nizâmnâme Düstûr’larda yer almadığı gibi, orijinal hâliyle veyâ yeni alfabe kullanılarak bütünüyle, herhangi bir kitapta da yayınlanmış değildir. Müellifi olduğum ve, Mayıs 2005’de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yayınlanmış olan “Bayındırlık Bakanlığı Târihi - 8 Ekim 1848 / 31 Aralık 2004” adlı kitabımda ise, bu Nizâmnâme’nin sâdece kısa bir özetine yer verilmiş ve fakat bütünü yayınlanmamıştır. Dolayısıyla söz konusu Nizâmnâme, orijinal hâli ile, ilk defa bu makale ile gün ışığına çıkmaktadır.
Nizâmnâme metninin özeti
- Zirâat, çiftçilik, sanâyi ve zanâat konularının ilgi görmesi gerekli olup, bu Nezâretin işleri en önce, ülkede tarım, çiftçilik ve sanâyi ile uğraşanların rağbet görmesi ve bu nâfı’a konularının kolaylaştırılması ile, malların ve ürünlerin arttırılması çârelerinin araştırılmasıdır.
- Bu işlerin uygun yollarla yerine getirilmesi, zamâna bağlı olduğu için, Devletin hazînesine başvurularak sırasına konulup, mümkün olmayacak işlerle uğraşmadan, yapımı kolay olanlarına öncelik vermek ve bunu gerçekleştirecek yollara başvurmak, Nâfı’a Nezâreti’nin izleyeceği akılcı davranışın gereği olmalıdır.
- Nâfı’a Hazînesi, kamunun yararına olacak hususlar için ve İrâde-i seniyye ile kurulmuş olmakla, Nezâretin görevlerinin yerine getirilmesi, bu Hazîne’nin kapasitesine de bağlı olduğundan, Nâfı’a Nezâreti bu gibi durumlarda, Nâfı’a Hazînesi’nin o andaki uygunluğuna göre keyfiyeti Bâb-ı Âli’ye sunarak konunun Meclis-i Vâlâ’da görüşülmesini sağlamalı, diğer taraftan, şimdiye kadar nâfı’a işlerinin görülmesinde geçerli olan evrak ve belgeler de Nâfı’a Nezâreti’ne aktarılmalıdır.
- Nâfı’â konularının büyük işler olması i’tibâriyle, bu konularla ilgili görüşmeleri ve istişâreleri yapacak şekilde bir Meclis’in, bu Nezâretin bünyesinde bulunması gerekmektedir. Nezâretin kurulması için buyurulan İrâde-i seniyyede de belirtilmiş olduğu için, Meclis-i Zirâat, bütünüyle birlikte Nâfı’a Nezâreti’nin emrine verilmeli ve ismi de Nezârete nisbetle Meclis-i Nâfı’a olarak değiştirilmelidir.
- Zirâat ve çiftçilik konularında ülkenin belirli yerlerinde görevli olan Zirâat Müdürlerine görev verilerek, bulundukları yerlerdeki arâzilerin niteliği ve halkın yetenekleri araştırılmalı, buna göre ürün artışı için ahâli teşvik edilmeli, hâttâ çiftçilik ve sanâyiye dâir eğitim verilmeli, ülkenin muhtelif yörelerine göre zirâat, çiftçilik, sanâyi ve zanâat konuları Meclis’lerde görüşülüp, gerektiğinde Bâb-ı âlî’den izin ve yetki, Pâdişâh’tan da İrâde alınmalıdır.
- Nâfı’a Nezâreti, İstanbul’da ve ülkenin diğer yörelerinde üretilmekte olan kumaş ve dokumaların, kaliteli ve ehven fiyatla elde edilmeleri için gereğini yapmalıdır. Bu durumda halkın yerli malını tercih edeceği tabîidir.
- En önemli konulardan birisi de, binalardır. Yakın bir geçmişte, Ebniye (Binalar) Nizâmnâmesi hazırlanmış ve uygulamaya konulmuş idi. Binalar nâfı’a konusu olduğu için, bu nizâmnâmenin yürütülmesi, bundan sonra Nâfı’a Nezâreti ve Nâfı’a Meclisi vasıtasıyla olmalıdır. Bundan önce, Devlete ait yapıların ilk keşifleri ile kesin hesapları arasında hayli farklılık ortaya çıkmakta idi. Ayrıca, inşaat mevsimine de dikkat edilmediği için, bunlardan dolayı Hazîne kaybına sebep olunmakta idi. Bundan sonra Devlet yapıları, bu konulara dikkat edilerek, Nâfı’a Nezâreti’nin gözetiminde yürütülecektir. Bunun için de, mevcut olan Ebniye Müdürlüğü, Ebniye Muâvinliği’ne dönüştürülerek, Ebniye Meclisi dâhil olmak üzere bütün Ebniye teşkilâtı, Nêzâret’in emri altında görev yapacaklardır. İstanbul veya taşrada, binalarla ilgili bir konu olduğu zaman, bunun için gönderilen yazı, Bâb-ı Âlî’den Nâfı’a Nezâreti’ne havâle edilecek, önce Ebniye Meclisi’nde ve sonra Meclis-i Nâfı’a’da görüşülecek, Nezâret’in tezkiresiyle Bâb-ı Âli’ye sunulacak ve buyurulacak İrâde’ye göre de gereği yapılacaktır. Binaların yapım ve onarımı konusunda, malzeme seçimlerinde, kamu yararı ile birlikte Hazîne yararı da göz önüne alınacaktır. Binalar ile görevli kişilerin bilgisizliklerini gidermek ve bu sûretle ecnebî mi’mâr ve kalfalara başvuruyu azaltmak için, eğitim yolu tercih edilmeli ve bina yapımı eğitimine önem verilmelidir. Ülkenin muhtelif bölgelerindeki malzeme fiyatlarının belirlenerek, merkez incelemesinde tek bir fiyat uygulanması yerine, mahallî fiyatlar kullanılarak keşifler hazırlanmalıdır. Binaların inşaat mevsiminde yapılmalarını sağlamak üzere, inşaata başlamak için Nezâret’ten emir almadan işe kalkışılmamalıdır.
Taşra yollarındaki köprülerin tâmiri, Nâfı’a Hazînesi’ne ait olmakla birlikte, bunlar eğer vakıf malı iseler bunlar tarafından, değilse, hayır sâhipleri tarafından, bu mümkün olamıyorsa, bedeli oradaki halk tarafından karşılanmak üzere, taşradaki (Vilâyet ve liva) Meclisleri tarafından yaptırılmalı, bu da mümkün olamıyorsa, Nâfı’a Nezâreti’ne havâle edilerek Ebniye ve Nâfı’a Meclisleri’nde görüşülüp izin alındıktan sonra, Mâliye Nezâreti’nden de parası bulunarak gereği yapılmalıdır. Binalar ile ilgili olarak bundan başka ne gibi konular çıkarsa, Ebniye ve Nâfı’a Meclisleri’nde görüşülüp Bâb-ı Âli’den izin alınmalıdır.
- İrâde-i Seniyye, orman işlerinin de Nâfı’a Nezâreti’ne verilmesini buyurmuştur. Ormanlarımızın teknik esaslara uygun olarak işletilmeleri için gerekli olan hususlar, Nâfı’a Meclisi’nde görüşülüp gereği için, Meclis-i Vâlâ’dan izin alınmalıdır. Tersâne’nin, devlet yapılarının ve şahısların ihtiyâcı olan kerestenin teminini sağlamak gerekli olduğu için, ülkenin ormanlarında istenildiği şekilde gelişigüzel kesim yapılmamalı ve sâhildeki uygun yerlerde de ormanlar tesis edilmelidir. Daha önce mevcut olan ve Tersâne tarafından yürütülen orman nizâmına ait evrak ve kayıtlar, Nâfı’a Nezâreti’ne aktarılmalıdır. Orman bölgelerinin tetkiki ile, bunların ne gibi bir düzenlemeye tâbi olmaları gerektiği hususları, Nâfı’a Meclisi’nde kararlaştırılıp Meclis-i Vâlâ’da görüşülmelidir.
- Dersaâdet’te kaldırımlar (taş döşeli sokaklar) her sene Zabtiye Müşîri ve İhtisâb Nâzırı (o günün Belediye Başkanı) tarafından onarılmakta, bedelleri de Hazîne tarafından karşılanmakta ise de, kısa zamanda bozuldukları için yapılan masraflar boşa gitmektedir. Bunları, Avrupa’daki emsâlleri gibi yapmak için bir tecrübe geçirilmiş ise de, bu yeni tarzın mâliyeti yüksek olduğundan, bunun yerine su yolları ve lâğımların yapılması tercih edilmiştir. Şimdi yapılan kaldırımlar, ufak tefek taşlar, kiremit parçaları ve biraz topraktan ibâret olup, bunlar gayet çirkin ve uygunsuzdur. Daha önce bu husus Meclis-i Vâlâ’da görüşülmüş ve kaldırımların sağlam yapılması, bunun için de, maaşla çalıştırılacak güvenilir özel bir kaldırım me’mûru atanması ve bunun emrine aylıklı kaldırımcılar verilmesi kararlaştırılmış idi. Bu işlerle de Nâfı’a Nezâreti görevlendirilmeli, bu konuda akla gelecek başka tedbirler olursa, Nâfı’a Meclisi’nde görüşülerek Nezâret’ten izin alınmalıdır.
- İstanbul’un civârında yeterli adette su bendleri ve su yolları var iken, yaz günlerinde ve belki her mevsimde sıkıntı çekilmekte olup, bu sıkıntı sâdece ibâdullah’a (halka) âit olmayıp,- Allah göstermesin- çıkabilecek yangınların söndürülmesi, bu yüzden mümkün olmayabilir. Bu sıkıntının sebebi, bendlerin bir süreden beri temizlenmeyip çamurların çoğalması ve ilâve su kaynaklarına ait yolların bozulmuş olması dolayısıyla, su temininin sâdece bendlere inhisar etmiş olmasıdır. Su, hayat için gerekli olan maddelerin en önde geleni olmakla, bu işlerin çözümü için, su ile ilgili konularda Nâfı’a Nezâret’i görevlendirilmelidir. Her ne kadar, İstanbul’un su işleri ve tâmirleri, Evkaf-ı Hümâyûn Nezâreti’ne ait ise de, konunun Nâfı’a Nezâreti tarafından çözümlenmesi, bu bağlılığa bir engel değildir. Eskiden, bendlerin temizlenmesi için bunların civârında bulunan kaza ve köylerin ahâlisi yükümlü kılınmış ise de, Tanzimat Fermânı ile bu yükümlülükler kaldırılmış ve ücret karşılığı yaptırılması gerekli görülmüş olduğundan, bendlerin temizlenmesi ve diğer kaynaklara ait su yollarının onarımı için gerekli işlerle Nâfı’a Nezâreti görevlendirilmiş olup, ondan izin alınarak bu işler yapılmalıdır. Bu durumda Su Nezâreti (Müdürlüğü) ile Meclisi de Nâfı’a Nezâreti bünyesinde olmalıdır.
- Nâfı’a konuları bunlardan ibâret olmayıp ortaya çıkabilecek her türlü nâfı’a işleri ve önemli hususlar Nâfı’a Meclisi’nde görüşülmeli ve gereği için Bâb-ı Âli’den izin alınmalıdır.
Nâfı’a Nezâretinin ilk Teşkilât Kanunu olan
Nizâmnâme’nin, yeni yazı ile orijinal metni
UMÛR-I NÂFI’A NEZÂRET-İ BEHİYYESİ ME’MÛRİYETİNE DÂİR MECLİS-İ VÂLÂ’DA Bİ’L-MÜZÂKERE KALEME ALINAN MEVÂDDIR.
Beyâna hâcet olmadığı vechile her devlet ve milletde zirâat ve felâhat ve sanâyi’ ve hirfet mâddeleri i’tinâya şâyân ve bu mazbatanın lâyıkıyla fi’ile götürülmesi mültezim idüği nümâyân olarak şimdiye kadar zirâat maddesinde bâzı menâfi’ müşâhede buyrulmakda ise de henüz matlûb vechile pek de yoluna giremediğinden bunların umûr-ı tesviye ve teshîliyesiyle menâfi-i umûmiyesinin meydana çıkarılması ihrâcât ve idhâlât maddelerinin hüsn-i muvâzene ve ta’dîlini mûcib olacağından sâye-i mekârim-vâye-i Cenâb-ı Pâdişâhî’de bu husûslara dâir mevâdd-ı mühimmenin kuvveden fi’ile ihrâcı içün müteallik buyrulan emir ve İrâde-i seniyye vechile Nâfi’a Nezâreti mansıb-ı celîli vaz’ ve icrâ olunmuş ve bu keyfiyet dahî müstelzim-i âlî bulunan imâri-i mülk-i milletin bir kat dahî iktisâb-ı miknet-i saltanat niyet-i hâlisesiyle olduğundan Nezâret-i müşârünileyhânın mesâlih-i lâzımesinin en evlâ Memâlik-i Şâhânede zürrâ’ ve erbâb-ı hirfet ve sanâyiin tervîc-i kâr ve menfa’at ve teshîl-i umûr-ı nâfı’alarıyla her bir emti’a ve eşyânın teksîri çâresine bakılması hususudur.
Bu emr-i ehemmin matlûbe muvâfık suretler ile istirsâli zamâna mevkûf ve bâzı meta’lara tensîk-i harc ve vâpur ve fabrikalar misillû esbâb-ı lâzıme ihdâsı ile her bir metâ’ın cinsine ve zürrâ’ın dahî teshîl-i zirâatleri zımnında bâzı sanâyi’i vâkı’alarına ve işbu husûs dahî sermâye-i vâfireye menût olup Rabbimiz teâlâ ve tekaddes Hazretleri cihân durdukça ömr-i şevket-i Şâhâneyi efzûn buyursun sâye-i iksîr-vâye-i Hazret-i Mülkdârîde bu hususlarda himmet-i bülend-meziyyet-i cenâb-ı cihânbâni mebzûl idüğünden böyle maddelere dahî şudur diyecek bir şey yoğısa da her devletde bu makule şeyler def ’aten olmayup refte refte olmak ve emvâl-i hazîne-i celîleye gönderilerek ve sırasına konularak müstehîl ile uğraşmayup sehhilü’l-icrâ olanları takdîm ve mümkinü’l-icrâ olanları ta’kîb birle yapı işinin ilerlemesi ve teşebbüs olunacak mevâddan birinin kuvvede kalmayup fi’ile gelmesi ve hâsıl olacak sûretler ile teşebbüs olunması Nezâret-i müşârünileyhânın şiârkâr-ı âşinâsı ve fetânet-i kâmilesine ma’tûf bulunması
Nâfı’a Hazînesi menâfi-i âmmeyi müstelzim olacak mevâd içün bâ-İrâde-i seniyye mukaddem tahsîs ve icrâ olunmuş ve nezâreti dahî Meclis-i Vâlâ’ya rabt kılınmış umûr-ı nâfi’anın ayrılması bâzı cihetler ile iâneye menût olduğu halde beher hâl Nâfı’a Hazînesi’nden olmak iktizâ eyleyeceğinden ve bu sûret dahî hazîne-i merkumenin tahammülüne menût bulunduğundan Nezâret-i müşârünileyhâ bu makule mevâdda iktidâr ve iâne misillû keyfiyet vuku’unda hazîne-i merkumenin hâl ve tahammülüne göre keyfiyeti bâmazbata ve takrîr Bâb-ı Âli’ye bi’l-i’fâde Meclis-i Vâlâ’da müzâkere kılınarak i’câbının icrâsına himmet olunması ve bir tarafdan dahî Nezâret-i müşârünileyhâ tarafından mülk ve millet ve teba’aya nâfi’ mevâdd-ı matlûbe husûlünü ve hazîne-i celîle vâridât ve usûlüne hiçbir vechile dokunulmaması suver-i hasenesiyle berâber teksîr-i vâridât-ı hazîneye maslahat-ı nâfi’ası Nezâret-i müşârünileyhânın vâbeste-i uhde-i hamiyetleri olması ve sâye-i mevkıfet-vâye-i cenâb-ı Pâdişâhî’de şimdiye kadar umûr-ı nâfi’aya dâir olan evrâk ve lâyıhalar kalemlerinden bulundurularak Nâfi’a Nâzırı tarafına verilmesi
Mevâdd-ı nâfi’a umûr-ı cesimiyeden ve icrâ-yı fi’iliyesine lâyıkıyla himmet ve gayret olundukça kesb-i mübâhat eyleyeceği bedihîyâtdandır. Bu cihetle me’mûru bulunan Zâtın maiyyetinde müzâkere-i umûr-ı lâzıme zımnında bir Meclis teşkili i’câb-ı maslahatdan olduğu halde Zirâat Meclisinin Nâfı’a Nezâreti maiyyetinde bulunması emr ve İrâde-i seniyyesi mahz-ı inâyet ve ayn-ı kerâmet olmak mülâbesesiyle Meclis-i mezkûrun iktizâsı vechile hey’etiyle Nezâret-i müşârünileyhâ maiyyetine tahviliyle Nezârete nisbetle Nâfı’a Meclisi ta’bîr kılınması
Ve bir de zirâat ve felâhat mâddeleri Memâlik-i Mahrûse-i Şâhânenin mevâkı’-i münâsibe-i mezkûre muhtelif olarak sâye-i şevket-vâye-i cenâb-ı Cihândârî’de mahâllerinde vücûhdan ve Meclis azâlarından Zirâat Müdîrleri nâmına me’mûrları var ise de yalnız bunların me’mûriyetleriyle matlûb hâsıl olamayup Nâfi’a Nezâreti tarafından dâima her bir mahâl ve mevâkı’in keyfiyyet-i arziyye ve isti’dâd-ı sekenesi bi’t-tahkîk Zirâat Müdîrleriyle bi’l-muhâbere ka’biliyet-i ehâliye göre teşvîk ve iğvâ olunarak umûr-ı zirâat ve mahsûlâtlarını teksîr ve bu sırada hirfet ve sanâyi’e dâir şeyler öğretilerek maslahat-ı matlûbenin ilerlemesi esbâbını ikmâle himmet ve bu makule mevâdd-ı nâfi’a ve hayriye meclislerinde bi’l-müzâkere Bâb-ı Âlî’den istizân birle müteallik buyrulacak emr ve İrâde-i seniyye vechile icrâlarına ihtimâm ve usûl-ü câriyesi üzre Meclis-i Nâfı’a’da tertîb olunacak cedvelleri kayd ile ânın üzerine her bir mahâllin zirâat ve felâhat ve sanâyi’ ve hirfet maddeleri hakkında ya’ni bu misillû şeylerin ilerleyüp cümlenin iktisâb-ı menfa’at-ı sahîha eylemeleri tahtında lâzım gelen tedâbîr i’câbât-ı mevki’iyyeye göre icrâ buyrulması
İrâde-i beyân olunduğu üzre her bir devlet kendü mülk ve teba’asının i’mârını i’câb eden muâmelâtı ikmâle dahî mâ-hasal-i himmet ve miknet etmek şiâr-ı mülkdârîden olduğu bedîhî olup Nezâret-i Nâfı’a dahî bu sûretle olan menâfi’i teba’a ve mülkü mültezim-i vesâili istihsâle i’tinâ eylemek i’câb-ı hâl ve me’mûriyetinden olduğundan Dersaâdet ve memâlik-i Şâhânede i’mâl olunmakda olan kâffe-i akmişe ve sâirenin hem temiz ve hem de rahîs behâ ile husûle gelmesi ve herkesin rağbet eylemesini i’câb eder sûretle olması ne makule vesâile mütevakkıf ise izâfını bi’t-teşvîk semt-i suhûleti dahî derdest ve irâde ederek bu hirfet ve san’atın sâye-i teshilât-vâye-i Hazret-i Pâdişâhî’de arzû-yı matlûbe muvâfık sûretle ilerlemesini ikmâle himmet olunduğu halde teba’a-i memâlik-i Devlet-i Aliyye emti’a ve eşyâsının revâcı ziyâde olacağından suver-i hakîmâne ile şerâit-i teşvikiye bi’l-icrâ bu emr-i muktezânın dahî bi-havlihi Teâlâ istihsâline himmet ve i’tinâ olunması
Ta’rîfden müstağni olduğu üzre ebniye maddesi dahî i’tinâya şâyân mevâddan olarak inşâ’-i ebniye hakkında esbâb-ı i’mâriye ve muhâtara-i nâdiriyeden de sâye-i tahfiziye olmak üzre kârgir ebniyenin ahşâp binalara rüçhâniyet-i müsellemesine mebni geçende ebniye zımnında nizâm-ı mahsûsa kaleme alınarak bâ-İrâde-i seniyye mahâllerine kayd olunmuş ve ebniye mâddesi mevâdd-ı nâfı’adan ma’dûd olduğundan Nâfı’a Nezâreti’nin bu emr-i muktezâsı dahî nezâreti şâmil olacağı tabiat-ı maslahatdan bulunmuş olduğundan ebniye nizâmının bir sûret-i müşârünileyh ma’rifetiyle Nâfı’a Meclisi’ne kayd etdirilerek aleddevâm icrâsına Nezâret-i müşârünileyhâ ve Nâfı’a Meclisi tarafından i’tinâ olunması ve şimdiye kadar ta’mir ve müceddeden inşâ’ olunmakda olan ebniye-i mîriye usûl-i mi’mâriyeye tevfikan evvel emirde keşf ve muâyene olunmakda ise de vâkı’ olan keşfe lâyıkıyla bakılamadığından ekser ve belki mecmu’ inşâ’ olunan ebniyenin keşf-i sâni ta’biriyle olan keşfinde hayli tefâvüt görülmekde ve bir de mevsimiyle yapılmayarak ve hîn-i inşâsında me’mûrları tarafından eşyâ-yı lâzımesine dikkat olunmayarak hasâr-ı hazîne vuku’ bulmakda idüğünden Nezâret-i müşârünileyhâ tarafından bu hususlara dahî kemâ hiye hakkuhâ dikkat ve erbâbıyla müzâkere ve vakt-i inşâ’ ve mevsim-i binâyı gözeterek keşf ve metânetle berâber fâide-i hirbe sadedinde ise ol sûretin istihsâline himmet olunması ve bu sûrete nazaran ebniye mesâlihinin dahî Nâfi’a
Nezâreti tahtında bulunması lüzûmuna ve Ebniye Müdîri Efendi ve mi’mârları ve Ebniye Meclisi ve sâir ebniye me’murları temâmıyla Nâfi’a Nezâreti ma’iyyetinde bulunması i’câb edeceğine binâen Ebniye Müdürlüğü’nün Ebniye Muâvinliği nâmına tahviliyle kâffe-i umûr-ı ebniyede Nezâret-i müşârünileyhâya mürâcaat etmek üzre bundan böyle gerek Dersaâdet ve gerek taşraların ebniyesi nizâmnâme-i matbu’ mucebince icrâ olunup ebniyeye müte’allik mevâd iktizâsına göre Bâb-ı Âlî’den Nâfı’a Nezâreti’ne bi’l-havale oradan Ebniye Meclisi’nde müzâkere etdirilerek sûret-i icrâiyeleri hakkında yapılacak mazbatalar Meclis-i Nâfi’a’da dahî görülüp tecvîz ve tedkîk olundukdan sonra Nâfi’a Nezâreti tezkireleriyle Bâb-ı Âlî’ye takdîm olunup icrâ-yı iktizâları hakkında müteallik buyrulacak İrâde-i seniyye keyfiyeti Nâfı’a Nezâreti’ne beyân ve iş’âr buyrulması ve ebniye maddesinde menâfi-i umûmiye ile berâber menâfi-i hazîne-i celîle dahî mültezem bulunarak bu husûsda nef ’-i hazîne ne vechile olabiliyor ya’ni ta’mir ve inşâ’ olunacak binâların eşyâ-yı lâzımesi resimsiz ve hemen lâzım olduğu gibi değerinden ziyâde behâ ile alınarak bu bâbda tasarrufât-ı mümkine değil belki teksîr-i masarrifât olmakda olduğu meşhûd ve ma’lûm olduğundan eşyâ-yı lâzıme-i ebniyenin hem temiz ve sağ ve behâsının rahîs olması ne makule esbâb ve vesâil-i mümkine ve teshîliyeye menût ise ol sûretin bi’l-müzâkere icrâsına ve şu kadar ki bu maddede pek çok sûretler hâtıra gelür ise de vakit ve hâl ve maslahâta evfak ve müstehil olmayarak icrâsı ve fi’ile gelecek suver-i hasenenin i’fâsı gözetilerek bu makule şeylerde dahî semt-i suhûlet her tarafıyla düşünülerek ve ehven behâ ile mahsûlât-ı ebniyenin ilerleyerek bi’t-teksîr anlar ile yaptırılmasına derdest-i Şâhânede bu kadar usûl-i mi’mârî bilür kalfa ve sâir ebniye takımı var iken bunların bâzı mevâdda olan cehilleri cihetiyle bizzarûre ecnebi mimâr ve kalfalara bâzı husûslarda müracâat i’câb etmekde olduğundan ve ebniye me’muru ve Meclisi Nezâret-i müşârünileyhâ tahtında bulunacağından bu husûslara dahî noksan ve muhtaç tahsil her ne ise onlar dahî hâsıl olarak Kasr-ı Humâyun-ı Mülûkâne’de ka’ide-i mi’mârî dahî lâyıkıyla tahsil kılınmasına himmet olunması ve sâye-i lütûfvâye-i Hazret-i Pâdişâhî’de beher sene Dersaâdet ve gerek taşralarda yapılmakda olan ebniye-i mîriye her ne kadar mensûpları olan zevât ve me’mûrânı ma’rifetleriyle inşâ’ olunması lâzım gelür ise de nezâreti Nâfı’a Nezâreti’ne muhavvel olup evvel emirde keşfi ve sûret-i inşâ’sına ve levâzımât-ı ebniyenin hâlis olup metânet ve resânet-i matlûbiyesine ve keşifden ziyâde masraf ile hasar vâkı’ olmamasına dikkat ile tesviye-i makbûlesine velhâsıl gerek ibâdullâhın ve gerek cânib-i mîrinin ebniye maddesinde siyânet-i sahîhasıyla levâzımât-ı ebniyenin her tarafda kesret üzre bulunup irsâlinde i’tidâl husûsunun istikmâline ve taşralarda yapılan ebniye-i mîriyenin keşfine lede’l-hâce Ebniye Meclisi’nden mi’mâr kalfaları ve mühendis gönderilerek eşyâ-yı lâzımenin behâsı öğrenilmesi mümkinâtdan ise de Nezâret-i Nâfı’a tarafından dâima her bir mahâlde lüzûmu olup kullanılan eşyâ-yı ebniyenin fiât ve behâsının öğrenilmesine refte berâber her tarafın istihsâl-i ma’mûriyetine elzem olan himmet ve ikdâmın i’fâsına dahî sür’at kılınması ve gerek ebniye-i mîriye ve gerek ibâdullah hakkında zuhûr eden şeyler Bâb-ı Âlî’den Nâfı’a Nezâreti’ne havâle olunup ve ebniye Dersâadet’de ise bizzât azîmetiyle keşfine ve taşralarda ise iktizâsına göre me’mûr gönderilüp müşâhedesiyle tesvîyesine bakılup Ebniye Meclisi’nde söyleşildikden sonra i’câbına göre Nâfı’a Meclisi’nde dahî müzâkere olunarak ol vechile mazbatasının tanzîmine istizân olunması ve bir de ebniyede asıl dikkat olunacak şey mevsiminde yapılması kazıyyesi olduğundan bu bâbda her bir ebniye-i mîriye hakkında istizân olunan şeyler evvel emirde Nâfı’a Nezâreti cânibine havâle olunarak vakit ve mevsimi oradan beyân olunmadıkça zinhâr ebniyeye başlanmasına ruhsat buyrulmaması ve taşralarda olan köprülerin caddede olanlarının ta’miri iktiza eylediği halde Nâfi’a Hazînesi’nden ru’yet olunup sâir mahâllerde olan köprüler vakfı olduğu halde vakfından olmadığı sûretde ashâb-ı hayr taraflarından ve o dahî mümkün olmadığı takdîrde masârıfâtı ehâli tarafından tesviye olunmak üzre taşra Meclisleri nezâretiyle yapdırılması ve bu dahî olmadığı halde derece-i lüzûmuna göre Nâfı’a Hazînesi’nden ta’miri mukarrer olduğundan bundan böyle taşralardan ta’miri niyâz olunan köprüler maddeleri evvel emirde Nâfi’a Nezâreti’ne havale olunarak Ebniye ve Nâfi’a Meclisleri’nde müzâkere ile sûret-i kararı bâmazbata ve tezkire istizân olundukdan sonra Mâliye Nezâret-i Celîlesiyle dahî muhâbere olunarak iktizâsına bakılması ve rivâyet olunduğuna göre ebniye keşfine me’mûr olanların bâzı usûl-i nizâmiyeye mugayir hareketleri vuku’ bulmakda olduğundan bunların ıslâhât-ı lâzımesine dâir keyfiyât-ı muktezîyesi bi’l-mutâla’a beyân ve ifâde eylemesi ve ebniye nizâmından başka daha sâir suretle nef ’-i âmmi mûcib olur şeyler Ebniye ve Nâfı’a Meclisleri’nde hâtıra gelür ise bi’l-etrâf müzâkere olunarak Bâb-ı Âlî’den istizân kılınması
Benzeri hâcet olmadığı üzre her devletde orman nizâmı umûr-ı cesîmeden olarak nizâm-ı mahsûsu var ise de i’tinâ ve dikkat olunduğundan nizâm-ı mahsûsuna bakılarak bu madde bir hüsn-i sûrete konulur ve lâyıkıyla bakılır ise ol nakliyeye ezher-i cihet müstelzîm-i menfa’at olacağına ve bu orman maddesinin Nezâret-i Nâfı’a’ya verilmesi iktizâ-yı İrâde-i seniyye’den bulunduğuna binâen dermân-ı fennî üzerine te’li’fât-ı mevcûde ve nizâmına nazaran Memâlik-i Mahrûse ormanlarının dahî istihsâl-i hüsn-i zâbıtası ne makule esbâba mütevakkıf ise Meclis-i Nâfı’a’da müzâkere olunarak ba’dehu Meclis-i Vâlâ’da dahî bi’l-mütâlaa iktizâsının icrâsı istizân olunarak gerek Tersâne-i Âmire ve gerek ebniye-i mîriye ve ibâdullah içün lüzûmu olan kereste ile berâber hatab maddesinin sûret-i kat’ı ve naklinde teshîlât-ı lâzımenin istihsâli ve şu kadarı Tersâne-i Âmire içün bâzı cibâl-ı ma’lûmeden beher sene kat’ı ve tenzîl olunan kereste ve sâirenin Tersânece nizâm-ı mahsûsu olarak ânın tatarruk-ı halelden vikayesi ehem olup bu orman maddesinin dahî Nâfi’a Nezâreti’ne verilmesinden merâm Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne’de olan ormanlarda husûle gelen eşcârın lüzumlu lüzumsuz kat’ olunmasının önü kesdirilmesi ve sâhilde münâsip olan yerlerde bi’s-suhûle orman yetişdirilmesi kazıyyesine mebni olduğuna ve bu dahî Tersâne-i Âmire usûl-i câriyesine muvâfık göründüğüne binâen bundan böyle emir ve İrâde-i seniyye-i Şâhâne buyrulduğu halde Tersânece olan nizâmât kemâkân mer’iyyü’l-icrâ olmak üzre fakat ormanların nezâret-i umûmiyesi Nâfı’a Nezâreti’ne bi’l-ihâle mukaddem orman nizâmına dâir evrâk ve kuyûd her ne tarafda ve ne vechile ise Nezâret-i müşârünileyhâ tarafından bi’l-istihsâl nizâm-ı sâbıkına ve iktizâ-yı dikkat ü hâl ve maslahatına göre i’câbât-ı lâyıka ve müessiresi ikmâl olunması ve orman bulunan mahâllerin keyfiyetleri Nezâret-i Nâfı’a tarafından bi’l-etrâf anlaşılup her birinin mevkı’ine göre ne suretle nizâma rabtı lâzım gelür ise Meclis-i Nâfı’a’da kararlaşdırılup Meclis-i Vâlâ’da dahî bi’l-mütâlaa i’câbına nezâret-i müteferriası istizân kılınması
Sâye-i şevket-vâye-i cenâb-ı Pâdişâhî’de Dersâadet’de iktizâ eden mahâller kaldırımları beher sene Zabtiye Müşîri ve İhtisâb Nâzırı ma’rifetleriyle ta’mir ve tesviye olunarak masârifâtı haylıca akçeye varup Hazîne-i Mâliye’den tesviye ve i’tâ olunmakda ise de yapılan kaldırımlar az vakitde fenalaşarak olunan masârif beyhûde telef ve hebâ olmakda olduğundan ve şimdiye kadar işbu kaldırım maddesinde Avrupa kaldırımlarına mütemâsil yapılmak üzre bâzı tecrübeler tebeyyün etmiş ise de masârıfında ziyâdelik olduğundan başka su yolları ve lağımların haylûleti cihetiyle icrâsı müstehil görünerek terk olunup fakat şimdi yapılan kaldırımlar dahî ufak tefek taşlar ve kiremit parçalarıyla biraz toprakdan ibâret olarak bu dahî gâyet çirkin ve uygunsuz bir şey olacağından bundan akdem bu husûs Meclis-i Vâlâ’da bi’l-müzâkere şimdiki yapılan kaldırımların metânet vechile yapılması ve maaşlı mu’temed ve müntehab münâsib biri mahsûs kaldırım me’mûru ta’yin ve ma’iyyetine dahî aylıklu kaldırımcılar verilerek me’mûr-u mumâileyh aleddevâm gezüp hemen bir mahâllin kaldırımından bir taş çeküp bozulmak sûretini tutduğu gibi derhâl ol mahâllin taşını yerine koyarak fenâ bulmamasına dikkat etmesi sûreti kararlaşdırılarak me’mûrlarına bildirilmiş olmakla bu hususun dahî bu vechile Nezâret-i müşârün ileyhâ tarafından iktizâ-yı hüsn-i tesviyesi bi’l-mütâlaa ve’t-tahkîk icrâsına ibtidâr ve Meclis-i Nâfı’a’da müzâkere olunarak bu bâbda hâtıra gelen daha bâzı şeyler olduğu halde dahî bâmazbata beyân ve istizân kılınması
Sâye-i meâli-vâye-i cenâb-ı Cihândârî’de Dersaâdet civârında bu kadar bendler ve su yolları mevcud iken eyyâm-ı sayfda ve belki her vakitde sûret-i sıkıntı çekilmekde olup bu madde yalnız ibâdullâhın zarûretini müstelzim olmayarak Hudâ ne-kerde vuku’a gelen harîklerin sür’at-ı itfâsına muktedir olunamadığından envâ’-ı uygunsuzluğu mûcib olmakda ve buna sebeb dahî bendlerin biraz müddetden berü lâyıkıyla tathîri mümkin olamayub çamurların ziyâdeleşmesi ve katma lağımlarının dahî bozulup bütün bütün İstanbul’un idâresi bendlere münhasır olmuş olarak sâye-i mekârîm-vâye-i Hazret-i Şehriyârî’de bendlerin tathîri ve katma lağımların ta’miri bir iki seneden berü tasavvur olunarak evvel ve âhir vuku’ bulan keşiflerin de envâ’-ı ihtilâfı anlaşılmış ve su maddesi havâyic-i zarûriyenin en akdemi bulunmuş olduğundan bunun kazıyye-i çâresine bakılması iktizâ-i halden olmasıyla bu maddenin dahî Nezâret-i Nâfi’a’ya verilerek bu su maddesi Evkaf-ı Hümâyun Hazînesi’ne âid maslahatdan olup her halde ta’mir ve tesviyesi oradan olmak iktizâ eder ise de Nezâret-i Nâfı’adan idâresinde bu irtibâta halel gelmeyeceğinden ve mine’l-kadîm bendlerin tathîri maddesine civârda bulunan bâzı kazâ ve kura ehâlisinin me’mûriyetleri ve idâresi de Tanzimât-ı Hayriye münâsebetiyle anlar fesh olunduğundan yalnız tathîr ve tesviye ve ta’mirden ücret-i münâsibe ile ameliye görülmeğe mütevakkıf bulunduğundan gerek bendlerin muhâfaza ve tathîri ve gerek katmaların fenâ bulmayarak hüsn-i icrâsı ve masârıf-ı vâkı’anın ru’yeti emrinde teshilât-ı lâzım ve takyidât-ı vâfiye ne makule tedâbire mütevakkıf ise bi’l-müzâkere ve bi’t-tahkîk Nezâret-i müşârünileyhâ tarafına bâmazbata beyân ve iktizâsı istizân olunması ve bu hâle nazaran Su Nezâreti’yle Meclisi’nin dahî Nâfı’a Nezâreti tahtında bulunması iktizâ edeceği
Bu misillû me’mûriyet-i cesîmede vuku’ yâfte olacak hususât pek de mahdûd olmayarak i’câb-ı hâl ve maslahâta tatbik olunması lâzımeden olmasıyla bu bâbda zuhûra gelecek kâffe-i mevâdd-ı nâfı’a ve hususât-ı ehemmenin Meclis-i Nâfı’a’da müzâkeresiyle sırasıyla Bâb-ı Âlî’den bâmazbata istizân kılınması
Bâlâda muharrer hususât şimdilik Nâfi’a Nezâret-i behiyyesinin esâs-ı me’mûriyetinden olmak üzre kaleme alınmasına ve icrâ-yı iktizâsı mücerred menût-ı emr ve İrâde-i seniyye bulunmuş olduğundan keyfiyetin Dîvân-ı Humâyun Kalemi’ne kaydıyla iktizâ eden mahâllere ilm u haberlerinin tanzîm ve i’tâsı lâzım geleceği.
Bu Nizâmnâme’nin Meclis-i Ahkâmı Adliye tarafından kabulüne dâir Mazbata
Rehîn-i ilm-i âlî-yi vekâlet-penâhîleri buyrulduğu üzre Nâfı’a Nâzırı atufetlû İsmâil Paşa Hazretlerinin umûr-ı me’mûresine ve müteferri’ât-ı lâzımesinin tahdîdine dâir iktizâ eden nizâmnâmenin Meclis-i Vâlâ’da kaleme alınması hususu iktizâ-yı İrâde-i seniyye-i Hazret-i Şehinşâhî’den olmasıyla Meclis-i Vâlâ Dâiresi’nde bâzı zevât-ı kirâm ve müşârünileyh hazerâtından mürekkeb olmak üzre tertîb olunan komisyonda nizâmnâme ve ta’limât sûretinde kaleme alınan lâyiha Meclis-i Vâlâ’da kıraat olunarak ledelmuta’lâa münderic olan mevâd sâye-i me’âlî-vâye-i cenâb-ı Cihândârî’de icrâ buyrulmakda olan mevâdd-ı nâfi’a ve umûr-ı hayriyenin biavnihi Teâlâ ilerlemesini mûcib olur hususât-ı mühimme ve muktezîyeden olduğundan manzûr-ı vâlâ-yı vekâlet-penâhîleri buyrulmak içün takdîm kılınmış olmağla hüküm ve ifâdesi nezd-i âlî-yi âsifânelerinde dahî rehîn-i tasvîb buyrulduğu halde lâyıha-i mezkûrede muharrer olan mevâd Nâfı’a Nezâreti’nin esâs-ı me’mûriyeti addolunmak üzre Dîvân-ı Humâyun Kalemi’ne kayd ile icrâ-yı iktizâsına mübâderet olunmak içün müşârünileyh hazretlerine ve iktizâ eden tarafların ma’lûmu olarak hususât-ı muharrerede Nezâret-i müşârünileyhâya mürâcaat olunmak üzre Nezâret-i Mâliye’ye ve lâzım gelen mahâllere ilm u haberlerinin istârına mübâderet kılınacağı muhat-ı ilm-i âlem-şumûl-i Sadâret-penâhîleri buyruldukda her halde emr ü fermân Hazret-i men lehü’l-emrindir. Fi 19 Rebiü’l-evvel 65( 1265)
(Mühür) Meclis-i Ahkâm-ı Adliye
Nizâmnâme’nin tasdîki konusunda Sadâret Makamı’nın arz Tezkiresi ve İrâde-i seniyye
Atûfetlû Efendim Hazretleri;
Nâfı’a Nâzırı atûfetlû İsmail Paşa Hazretleri’nin umûr-ı me’mûresine dâir muktezâ-yı emr u fermân-ı isâbet unvân-ı Hazret-i Şehinşâhî üzre Meclis-i Vâlâ’da müşârünileyh hâzır olduğu halde bi’l-müzâkere kaleme alınan nizâmnâme ol bâbda terkîm olunan mazbata ile ma’an manzûr-ı âlî-yi-cenâb-ı Pâdişâhî buyrulmak içün arz ve takdîm kılınmış ve mevâdd-ı münderecesi umûr-ı nâfi’anın bir kat daha ilerlemesini müstelzim olmak üzre etrâflı mutalâa olunarak güzel kaleme alınmış olmağla medlûl ve ahkâmı muvâfık-ı emr ve İrâde-i Hazret-i Tâcdârî buyrulur ise mazbata-i merkumede beyân olunduğu vechile müşârünileyh hazretlerinin esâs-ı me’muriyeti olmak üzre Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne kayd ile icrâ-yı iktizâzına ibtidâr olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkîmine mübâderet kılındı Efendim. Fi 12 Rebiü’l-âhir 65 (1265)
Ma’rûz-ı çâkir-i kemîneleridir ki ;
Vâdi-i edâ-yı tefhîm olan işbu tezkire-i sâmiye-i Sadâret-penâhîleriyle zikr olunan Nizâmnâme ve Mazbata manzûr-ı âlî-yi cenâb-ı Mülûkâne buyrulmuş ve vâkı’a mevâdd-ı münderecesi umûr-ı nâfi’anın bir kat daha ilerlemesini müstelzim olmak üzre etrâflı mutalâa olunarak güzel kaleme alınmış olmasıyla mazbata-i merkumede beyân olunduğu vechile müşârünileyh hazretlerinin esâs-ı me’mûriyeti olmak üzre Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne dahî kayd ile icrâ-yı iktizâzına ibtidâr olunması şeref-efzâ-yı sudûr buyurulan İrâde-i seniyye-i Hazret-i Şâhâne iktizâ-yı celîlinden bulunmuş ve mezkûr Nizâmnâme ve Mazbata yine savb-ı savab-nümâ-yı âsifânelerine ba’s ve tisyâr kılınmış olmağla ol bâbda emr ü fermân Hazret-i men lehü’l-emrindir. Fi 13 Rebiü’l-âhir 65( 1265)”