ISSN: 0041-4247
e-ISSN: 2791-9714

Yılmaz Kurt

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü, Emekli Öğretim Üyesi, Ankara/TÜRKİYE

Anahtar Kelimeler: Çukurova, Âyân, Karslızâdeler, Mukata‘a Satışları, Mütesellimlik, Ahmet Bey.

Giriş

18. yüzyıl bir anlamda “Âyânlar Yüzyılı” olarak adlandırılabilir. Timarların hass-ı hümâyûnlara evrilip daha sonra mukataalara dönüşmesi, taşralarda eşraf ve âyânların bu mukataaları satın alıp güçlenmelerine yol açtı. III. Selim, Yeniçeri Ocağı’nın gücünü dengelemek amacıyla kurduğu Nizâm-ı Cedîd projesini destekleyen taşra âyânlarının önünü açtı. Yozgat yöresinde Çapanoğlu Süleyman Bey, Samsun’dan İskenderun’a kadar bütün Orta Anadolu’da güç ve nüfuz sahibi oldu. Çapanoğulları’nın desteğini alan Hasanpaşazâdeler ise Adana ve Tarsus yöresinde diğer âyânları etkisizleştirerek bölgede siyasî ve ekonomik gücü elde ettiler.

Hasanpaşazâdelerin ortaya çıkışı ve güçlenmeleri hakkında bundan önceki makalelerimizde yeterli bilgi verilmişti[2] . Burada tekrara düşmeden yeni belgelere dayanarak Hasanpaşazâde Ahmet Bey’in 1798-1802 yılları arasındaki mütesellimlik dönemi belgelerini değerlendireceğiz. Bu belgeler içerisinde en önemlileri 1798 yılında başlayan Osmanlı-Fransız savaşı hazırlıkları ve alınan tedbirler ile ilgili belgelerdir.

I. Napolyon’un Mısır’a Saldırması

1798 yılının sonları, Napolyon Bonapart’ın “Müslümanları kurtarmak” propagandası ile Mısır’ı işgal edip Suriye üzerine yürüdüğü yıllardı[3] . Napolyon’un karşısında Nizâm-ı Cedîd askeri ile savunmaya geçen Cezzar Ahmet Paşa, Akkâ Kalesi önlerinde “Hindistan Fatihi” olmak hülyaları kuran Napolyon’a ilk yenilgisini tattırmıştı[4] . Bu savaş sırasında Osmanlı hazinesi para sıkıntısı çekince çoğu zaman uygulanan bir yola başvuruldu. Ellerinde mâlikâne şeklinde mukataa bulunan kişilerden binde üç cebelü bedeliyyesi olarak cebelü başına 150’şer kuruş alınmasına karar verildi. Bu yolla Adana sancağından hazineye gelmesi beklenilen 3.351 kuruşun Darbhâne-i âmireye teslimi için Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e ve Adana kadısına ferman gönderildi[5] . Bu fermanın gönderilmesinden tam 1,5 yıl sonra 30 Haziran 1800 tarihinde gönderilen ikinci bir fermanda, bu 3.351 kuruştan 1 akça bile ödenmediği bildirilmekte, bu paranın her kimlerin zimmetlerinde kalmış ise tahsil edilerek bu iş için gönderilen Çukadar Mustafa’ya teslim edilmesi emir edilmekteydi[6] .

1801 yılında Adana eyaletinde bulunan timar sahiplerinin çocuk ve ihtiyarlarının cebeli bedeli olarak 19,5 nefere karşılık toplanması gereken 790 kuruşun tahsili için de Defterdâr çukadarlarından Yusuf Ağa Adana’ya özel görevli (mübaşir) olarak gönderilmişti[7] .

Devlet, başlayan savaşa rağmen mukataa sahiplerinden ödemeleri gereken cebelü bedeliyyelerini almakta zorlanmaktaydı. Oysa ki çıkan savaş sırasında devletin zaten dar olan bütçesi iyice sarsılmıştı. Adana eyaletinde bulunan devlete ait mukataaların eski ve yeni muaccele alacaklarından 1213 senesine mahsuben tertip olunan cebelü bedeliyyelerinden arta kalan 3291,5 kuruş ve 18 akçanın, cebelü bedeliyyesi vermek zorunda olan kişilerden tahsil edilerek Darbhâne-i âmireye teslim olunması için gönderilen mübaşire teslimi istenilmekteydi. Cebelü bedeliyyelerini ödemeyen mukataa sahiplerinin elinden mukataaları alınarak başkalarına verilecekti. En son ihtimale göre cebelü bedeliyyeleri o köyün öşür vergilerinden tahsil edilecek ama muhakkak tahsil edilerek hazineye gönderilecekti[8] .

Fransız saldırısını durdurmak için Sadrazam Yusuf Ziya Paşa komutasında büyük bir ordunun Suriye’ye gönderilmesi kararlaştırıldığından Adana ile Ceyhan arasında bulunan Misis menzilinde 1.500 kile (33 ton) arpa[9] ve 200 kile (5 ton) un ve 225 baş koyun, 800 kantar (44 ton) saman ve 150 araba odunun Misis kazasından satın alınarak hazır edilmesi için Misis kadısına ve Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e ferman gönderilmişti[10]. Verilen bu rakamların azlığı aslında bütün Osmanlı ordusunun değil sadece Sadrazamın maiyyeti ile Misis menzilinde konaklamak istediği şeklinde değerlendirilmelidir. Ordunun beslenmesi için Adana sancağından iyi koçların her biri 75 para; toklu ve keçinin her birisi 50 para olmak üzere 1.000 baş koyunun satın alınması istenilmekteydi[11].

Ordu ihtiyacı için Misis Köprüsü menzilinde alınacak zahirenin alım fiyatları da Adana kadılarına ve Mütesellim Ahmet Bey’e gönderilen fermanda belirtilmekteydi. Buna göre 1 İstanbul kilesi arpa (22, 2 kg) nakliye ve çuval parası dâhil olmak üzere 50- 60 akça üzerinden satın alınacak ve parası peşin ödenecekti. Alınacak arpa 6,500 kile; alınacak un (dakîk) ise 750 kile olarak belirlenmişti[12]. Adana ve Tarsus sancaklarının Napolyon’a karşı gidecek orduya karşı vazifeleri bununla bitmiyordu. 80.000 kile unun Beyrut İskelesi’ne taşınabilmesi için gerekli çuvalları da bu sancakların halkının temin etmesi istenilmekteydi[13]. 4 kile un bir çuvala konulacağından en iyi kilimden toplam 20.000 kolanlı deve çuvalı, Adana ve Tarsus satınalma sorumlusu Halepli Mehmet eliyle temin edilecek ve orduya teslim edilecekti. Bu belge sayesinde biz bir deve yükünün yaklaşık 220 kg civarında olduğunu tahmin edebiliyoruz[14]. Ancak uygulamada bölgeler arasında oldukça değişiklikler gösterse de at yükünün 166 kg; deve yükünün ise 288 kg olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır[15]. Ordu satınalma görevlisi kapıcıbaşılardan Halepli Mehmet hakkında kısa bir süre sonra şikâyetler gelecek ve görevden alınarak soruşturmaya uğrayacak, mallarına el konulacaktır[16].

Ordu sefer için yola çıktığında yiyecek ve içeceklerinin temin edilmesi kadar ordunun masrafları için gönderilen hazinenin korunması da önemli idi[17]. Uzun mesafede kara yolundan güvenliği sağlamak daha çok zaman ve daha çok asker gerektirmekte idi. Bu yüzden dönemin en gözde âyânı Bozok sancağı mutasarrıfı Çaparzâde (Çapanoğlu) Süleyman Bey’in gönderdiği hazinenin ve bundan sonra İstanbul’dan ve diğer sancaklardan gelecek hazinenin Tarsus İskelesi’nden gemilerle Beyrut İskelesi’ne taşınması ferman olunmaktaydı[18]. Mısır Seferi sırasında Karahacılı ve Kürkçü aşiretlerinden istenilen kışlak akçasının toplanıp hazineye ulaştırılması işinde Sadrazam çukadarı yanında Çaparzâde (Çapanoğlu) Süleyman Bey’in adamlarından İsmail Karayılan’ın da görevlendirilmiş bulunması Nizâm-ı Cedîd yapılanmasında Çapanoğulları’nın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir[19]. Süleyman Bey’in tek başına bu sefere Bozok sancağından derlediği 4.000 askerle katılmış olması da III. Selim ile aralarındaki güven ve samimiyetin bir göstergesidir[20].

Mısır’a gidecek ordunun Adana’dan geçeceği kesinleştiğinde, Adana menzillerinin masrafının artacağı düşünülerek bir önceki senenin masraflarına 6.500 kuruş daha zam yapılması gerekmişti. Bu sırada Adana umûr-ı fukara vekili olan Mustafa Ağa, bütün ileri gelenlerin huzurunda Adana Menzili’nin işletmesi hakkını bir yıllığına 18.500 kuruşa Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e devir etmişti. Mustafa Ağa’nın görevi belirtilmiş olmasına rağmen kim olduğu konusunda bir açıklama yapılmamış olsa da bunun Ahmet Bey’in amcasının oğlu Mustafa Ağa olduğunu rahatlıkla düşünebiliriz[21].

1799 yılı Eylül ayında Adana mütesellimine İstanbul’dan tehdit dolu bir ferman ulaştı. Çünkü Ahmet Bey kendisinden istenilen 500 nefer mîrîli piyade askerini hazırlayıp vaktinde orduya teslim etmemişti. Halbuki Osmanlı ordusunun 5 Cemâziyelûlâ tarihinde Mısır üzerine hareket edeceği kesinleşmişti. 500 asker bu tarihe kadar gelip orduya katılmazsa sadece kapıcıbaşılıktan olmayacak, çok daha ağır cezalara uğratılacaktı[22]. Bu 500 asker için 20.000 kuruş ve bu askere başbuğ olarak tayin olunan Gökvelizâde[23] Paşa Ahmet Ağa’ya yeme-içme masrafı olarak 3.536 kuruş olmak üzere 23.536 kuruşun 15.436 kuruşu Adana Kalesi dizdarı Es-seyyid Mehmet Ağa’ya; 8.100 kuruşu dahi Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e teslim edilmişti[24].

Bir ay sonra, Nisan 1800 tarihinde gelen ikinci bir fermandan anlaşıldığına göre Ahmet Bey’den istenilen sadece 500 mîrîlü asker temin etmesi değildi. Masraflarını bizzat kendisinin karşılayacağı 500 asker ile birlikte 1.000 nefer seçme askerle bir an önce gelip orduya katılması istenilmekteydi. Fermanda te’kid kısmında “te’kîden ve isti‘câlen ve tenbîhan ve istid‘â’en” kelimelerinin ardı ardına sıralanması Ahmed Bey’in bu sefere “bi’n-nefs” katılacağına devletin pek ihtimal vermediği şeklinde yorumlanabilecektir[25]. Nitekim kısa bir süre sonra “Ahmet Bey’in Ordu-yı hümâyûna me’mûriyeti var mıdır?” sorusuna cevap olarak yazılanlar Osmanlı devlet mekanizmasının sorumluluktan kaçan, yuvarlak laflarla geçiştiren yapısını açıkça ortaya koymaktadır. Daha önceki fermanlarda çok net bir şekilde “bi’n-nefs” askerinin başında orduya gelmesi istenildiği, 3 ayrı te’kid ve tehditle bildirildiği halde Haziran ayı başlarında “kendüsü ve yâhud kendüye mu‘âdil başbuğ ile” orduya göndermesi istenilmesi açık bir karar değişikliği olarak görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki Adana müteselliminin İstanbulda bulunan kapu kethüdaları iyi çalışmışlar, verilen emrin yumuşatılmasını başarmışlardı[26]. Gerçekten de Ahmet Bey 1812 yılında ölünceye kadar hiçbir savaşa katılmayacak ve Adana dışına hiçbir zaman çıkmayacaktır.

Adana Mütesellimi Ahmet Bey toplayacağı 1.000 askerle sefere gitmek konusunda pek istekli değildi. Dedesi Hasan Paşa 1771 yılında Özi muhafazasında ölmüş, dedesinin amcası Serdengeçti Ağası Ömer Ağa ise İran seferine gitmiş ve geri dönmemişti. Osmanlının seferleri artık eskisi gibi zafer ve ganimetlerle sonuçlanmıyordu. “Emr-i ulû’l-emre” itaat etmeyenlerin şer‘an cezâları belli olsa da savaş sırasında ülke içerisinde bir karışıklık çıkması istenilmiyordu. İstenilen asker ve zahirenin, bunları taşıyacak develerin temini için Çukurova’da güçlü bir ismin iş başında bulunması en akıllıca yoldu. Bu yüzden 3-5 defa kendisine sefere katılması için emr-i şerîf ve özel mübaşirler gönderilmiş olduğu halde “henüz hareket etmeyen” Ahmet Bey’in suçları bir kez daha af edilecek ve “gazâ ve cihâd” için ordu-yı hümâyûna katılması bu “mahsûs” fermanla tekrar istenilecektir[27].

Adana müteselliminin sefer görevinden affedilerek geri hizmete alınması için yeni bir gerekçe Ahmet Bey’in en büyük koruyucusu konumunda bulunan Bozok Âyânı Süleyman Bey’in şukkasında açıklanmaktaydı: Ahmet Bey, Suriye taraflarına gönderilecek olursa Adana Valisi Hüseyin Paşa ve Maraş Valisi İsmail Paşa, Maraş altından dolaşıp Adana’yı boş bulup gelip buraya yerleşebilirler. Süleyman Bey ile devlet adamları arasında yapılmış, fakat açıklanması istenilmeyen bir plan vardır. Süleyman Bey bu planın Ahmet Bey’e de gizlice duyurulmasının ve Ahmet Bey’in Adana’da bırakılmasının uygun olacağı görüşündedir. Çünkü Ahmet Bey gerektiğinde Yörüklerden ve diğer bazı yerlerden alacağı askerler ile bu iki paşanın önünde durabilecektir[28]. Bozok mutasarrıfı Çapanoğlu Süleyman Bey ile Adana ve Tarsus mütesellimleri arasında açık bir bağlantı olduğunu bildiğimizden[29] Süleyman Bey’in bu iki mütesellimin yerlerinde kalmaları ve sefere katılmamaları konusundaki çabasını anlamamız mümkün olmaktadır. Nitekim Süleyman Bey, Trabzon Valisi Hazinedaroğlu Canikli Ali Paşa ile çatışmaya girdiğinde hem Hasanpaşazâdeler ve hem de Menemencioğulları aşiretleri askerlerini alarak ona yardım için Yozgat’a gitmişlerdi[30]. Dolayısıyla bu iki valinin potansiyel tehlike olarak gösterilmesini âyânların valilere karşı dayanışmasının bir yansıması olarak da değerlendirmek mümkündür. Süleyman Bey, bu iki mütesellimin bölgeden uzaklaşması ile yerlerine yabancı kişilerin gelmesinden ve bölgedeki gücünün zayıflamasından korkmakta, bu iki Paşa’nın Bahçe dolaylarının ünlü âyânı Abdülfettahoğlu ile müşaverelerinden söz etmektedir.

1801 yılı Haziranı geldiğinde devlet, Ahmet Bey’den istediği askerin sayısını 250’e indirmiş ama bu kadar askerin toplanması için bile İstanbul’dan Hasan adlı birisini mübaşir olarak göndermişti. Fermanın baş kısmında İngiltere askeri ile birlikte Fransızları nasıl perişan ettikleri uzun uzun anlatıldıktan sonra Adana kazâsından “harb ü darb erbâbından” 250 nefer seçme askerin “2 en nihayet 3 gün zarfında” uygun iskeleden başlarındaki muktedir bir başbuğ ile gemiye bindirilerek Ordu-yı hümâyûna gönderilmesi emir edilmekteydi. Usul gereği emir tekrar edilmekte konunun önemi açıklanarak “bu vakti evkât-ı sâ’ireye kıyâs ile özr ü illet îrâdı” yoluna gidilmemesi özellikle hatırlatılıyordu[31]. Aynı konuda daha önce gönderilen fermanlarla birlikte değerlendirildiğinde 250 asker için İstanbul’dan özel mübâşir gönderilmesinin garabeti yanında bu kadar uzun bir ferman yazılması bürokrasinin Padişahın gözünü boyama çabası olarak açıklanabilir.

Fransa karşısında kazanılan zaferlerde, ilk defa kendilerine böyle bir görev verilen Nizâm-ı Cedîd askerlerinin bu başarısının öne çıkarılması ve Nizâm-ı Cedîd projesinin güç kazanması arzu edildiğinden Padişah III. Selim’e de “Gazi” unvanı verilmesi uygun bulunmuştu. Ona göre Mısır, III. Selim tarafından ikinci kez feth edilmiş olmaktaydı. Akkâ Kalesi’nde 60 günden fazla süren kuşatmanın sonunda Fransızlar’ın çekilmek zorunda kalmaları dile getirilerek Akkâ savunmasından duyulan memnuniyet öne çıkarılmaktaydı. Bu yüzden verilen fetvaya dayanılarak okunacak hutbelerde padişahın isminin “Gazi Sultan Selim” olarak anılması emir edilmişti[32].

II. Ahmet Bey’in 5 Yıl İçin Adana Mütesellimi Atanması

1799 yılında Sultanönü (Eskişehir) sancakbeyi Mehmet Paşa’ya Rumeli Beylerbeyiliği payesi verilmiş ve İsmail Kalesi’nin muhafazası ile görevlendirilmişti. İsmail Kalesi’nin korunması önemli olduğundan Mehmet Paşa’ya bu görevine ek olarak Adana eyaleti de verilmişti. Bu yüzden Adana’da devlet işlerini yürütmek üzere halen Adana mütesellimi olarak bulunan Hasanpaşazâde Ahmet Bey’in mütesellimliğinin devam ettiğine ilişkin ibkā fermanı yayınlanarak Adana eyaletinde bulunan kadı ve naiblere gönderildi. Ahmet Bey’in bu görevinin uzatılmasında halkı sevmesi ve tecrübeleri sayesinde fakir halkı ve memleketi gereği gibi koruyabileceği düşünceleri etkili olmuştu[33].

Haziran 1799 tarihli bu ibkā fermanından iki ay kadar sonra bu sefer Ahmet Bey Divân-ı hümâyûna bir arzuhal ve ek olarak Adana kadısının i‘lâmını ve Adana halkının mahzarlarını göndermişti. Adana kadısı ve Adana halkı Ahmet Bey’in mütesellimliğinden duydukları memnuniyeti belirtiyorlardı. Esas amaç ise kötü niyetli birtakım kimseler olur da Ahmet Bey hakkında Divân’a bir şikâyette bulunacak olurlarsa bunların dinlenilmemesi istenilmekteydi[34]. Bölge âyânlarının yapılacak olan şikâyetlerin önüne geçmek ve onları daha işleme konulmadan redd ettirmek için bu şekilde belgeler düzenlettirerek İstanbul’a göndermeleri bir savunma mekânizması haline getirilmişti. Bu isteklerine kadı veya müftü gibi ulema sınıfından insanları da dâhil edebilmeleri de bölgedeki güçlerinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Ahmet Bey, “hüsn-i hâline dâ’ir” bu tür yazıları göndererek yapılacak şikâyetleri işleme koydurmamak için çaba gösterse de Tarihçi Câbî Ömer Efendi onun hakkında oldukça sert suçlamalarda bulunmaktan kaçınmayacaktır[35].

İsmail Kalesi Muhafızı ve Rumeli ve Adana Beylerbeyi Mehmet Paşa’dan sonra 1799 yılı ağustos ayının sonlarında Hüseyin Paşa’yı Adana valisi olarak görmekteyiz. Adana için vali değişikliği, mevsim değişikliğinden daha olağan bir durumdur. Ancak vali değişse de Adana’yı idare edecek vekili değişmiyordu. Ahmet Bey yine mütesellim tayin olunmuş, Adana şehir merkezinden, Dündarlı (Dindarlı), Karakışla, Sarıçam ve Karaisalı nahiyelerinden tahsil olunan 16.500 kuruş imdâd-ı seferiyye yeni vali Hüseyin Paşa’ya teslim edilerek kendisinden hüccet alınmış ve kadı siciline işletilmişti[36].

1683-1699 Kutsal İttifak Savaşları sırasında başlayan Rumeli şehirlerini koruma çabası 1768- 1774 savaşları sırasında da aynen devam etmişti. Adana 1608 yılında eyalet olmuş ancak bölgenin konar-göçer yapısı ve stratejik konumu dolayısıyla valilerin Adana’da valilik yapmaları kolay olmamıştı. Güçlenen âyânlar eyalete bir vali gelmesini ve yarı bağımsız yönetimlerinin gölgelenmesini hiç istemezlerdi. 1801 Mısır Seferi sırasında gücünün doruklarına ulaşan Ahmet Bey de mütesellimlik süresinin belirsizliğinden rahatsız olmuş ve bir yolunu bularak 5 yıllık mütesellimlik beratını almayı başarmıştı. Ahmet Bey bu iş için öncelikle Adana kadısını yanına almış ve halktan gerekli mahzarları temin etmesi onun için hiç de zor olmamıştı. Gerekçeler 50 yıldan beri tekrarlanan gerekçelerdi:

Adana’yı çekirge istilâ etmiş; aşırı yağışlar sebebiyle evlerin çoğu harap olmuş; kıtlık yüzünden halk etrafa dağılmış Adana’da üçer-beşer hâneli 20- 30 köy kalmış; Adana şehir merkezinde ise 500-600 hâne kalmıştı. Bu durumda Adana valilerinin gelirleri sadece imdat-ı hazeriyye gelirleri ile sınırlanmıştı. Ayrıca gelecek olan valileri oturtabilmek için uygun bir konak bulmak bile çok zor bir işti. Adana valisi Mehmet Paşa da Rumeli’de İsmail Kalesi’nin korunması ile görevli olduğundan Adana zaten mütesellim marifeti ile yönetiliyordu. Bu durumda Adana’nın bayındırlığı ve refahı için şehir yönetiminin 5 sene boyunca bir vezir veya beylerbeyine verilmeyip mütesellimlikle yönetilmesi için padişah bu fermanı yayınlamak zorunda kalmıştı[37]. Bütün bu tavizlerin altında yatan gerçek ise devletin Yeniçeri nüfuzunu kırmak ve Nizâm-ı Cedîd’i güçlendirmek için bölge âyânlarının önünü açmak planı idi. Boz-ok (Yozgat) âyânı Süleyman Bey’in adamı olarak bilinen Hasanpaşazâde Ahmet Bey de bu çerçevede 5 yıllık mütesellimlik beratını almış oluyordu.

III. Mukataa Satışları ve Değişmez Mukataa Üçlüsü

Adana Mütesellimi Ahmet Bey, kardeşi Mehmet Bey ve amcasının oğlu Mustafa Bey ile birlikte devletten birçok mukataa ve mâlikâne satın almışlardı. Bu mukataalardan birisi de Adana ve Tarsus sancaklarında bulunan Yörügân ve Tevâbi‘i Mukataası idi. Bu mukataaların 1205 senesinden 1212 senesine gelinceye kadar toplam 7 yıllık kalemiyye gelirlerinden 4.847 kuruş 40 akça, sadrazam bulunan Yusuf Ziya Paşa’nın Adana ve Mersin valiliği döneminden alacağı idi. Bu 7 yıllık alacağın tahsili büyük problem olmuş ve dönemin güçlü âyânı Bozok mutasarrıfı Süleyman Bey bir kısmını tahsil edebilmiş ise de bir kısım bakâyâ kalmıştı[38]. Öyle anlaşılıyor ki Yusuf Ziya Paşa bu alacağını 7 sene boyunca tahsil edememiş ve Sadrazam olunca sürüncemede kalmış olan bu alacağını almak imkânına kavuşmuştu[39]. Zaten Mısır seferi açıldığında bölgeyi tanıyan güçlü bir vezirin Sadrazam yapılması düşünülmüş ve Yusuf Ziya Paşa sadrazam yapılarak Mısır’a kadar gönderilmişti[40]. 1800 yılı başında bu mukataanın yine aynı üçlü elinde bulunduğunu görmekteyiz[41].

Adana Mütesellimi Ahmet Bey 1801 yılında yine mukataa işletmesinin başında idi ve Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın 7.429 kuruşa ulaşan alacağının tahsil edilebilmesi için İstanbul’dan bu sefer de Çukadar Zeki Ağa gönderilmişti. Bu borcun sahiplerinden birisi Adana Mütesellimi Ahmet Bey ve diğeri de amcasının oğlu Mustafa Bey idi. Burada Ahmet Bey’in kardeşi Mehmet Bey’in ismi her nedense anılmamıştı. Belgede bu paranın Sadrazama niçin gönderilmesi gerektiği de açıklanmaktaydı: “Sadrazam olanların dairelerini idare etmeleri ve özellikle de sefer masraflarını karşılayabilmeleri bu tür kalemiyye akçaları ile” mümkün olabilmekteydi. Bu yüzden de Cemaat-ı Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Âdet-i Ağnâm-ı Nâhiye-i Dündarlu ve Tevâbi’i Mukataası’nın 1206 senesinden 1214 senesine gelince ödenmesi gereken 7.249 kuruş tutarındaki kalemiyye vergisinin her ne olursa olsun âcilen gönderilmesi emir edilmekteydi[42]. Mukataanın yıllık 678,5 kuruş olan kalemiyye gelirlerinin yarısı Ahmet Bey ile Mustafa Bey’e diğer yarısı ise bizzat Sadrazama gönderilmekteydi.

Adana ve Tarsus Yörügânı Mukataası sanki “Adana mütesellimi izzetlü necâbetlü Ahmed Bey’e” zimmetlenmiş gibiydi. Ancak Ahmet Bey bu mukataanın mal ve kalemiyyesini devlete ödemek konusunda pek istekli değildi. Çeşitli sebep veya bahânelerle ödenmemiş olan devlet alacaklarının alınabilmesi için devlet Ahmet Bey’e bir kolaylık göstermiş ve bu parayı yılda 5.000 kuruş olarak taksite bağlamıştı. 1215 senesi için ödenmesi gereken 5.000 kuruş taksit ve kalemiyyesi olan 2.727 kuruş yine ödenmemiş ve İstanbul’dan Sadrazam çukadarlarından İnce Ahmet elinde bir fermanla çıkagelmişti. Hemen ardından konunun önemli ve acele olduğunu bildiren bir uyarı fermanı daha geldi. Bunun üzerine Adana Mütesellimi 5.000 kuruşa karşılık bir poliçe imzalayarak mübaşire teslim etmiş ve 2.727 kuruşun da “birkaç gün içerisinde” temin edilip gönderileceği sözünü vermişti. Verilen söz poliçe kadar geçerli değildi ve bu 2.727 kuruş ödenmedi. Halbuki bu para Yeniçerilerin maaşları için tahsis edilmiş olduğundan beklemeye imkân yoktu. Yeniçerilere aylıkları zamanında ödenmediğinde kazan kaldırabilirler, sadrazam, belki de padişah makamından olabilirdi. Bu yüzden ödenmeyen bu 2.727 kuruş için Topkapı Sarayı ağalarından Makremecibaşı İbrahim Ağa, Adana’ya gönderilmişti[43]. Bu işi takip edecek olan kişi, bu emrin muhatabı olan Adana mütesellimi olunca verilen emrin ne kadar ciddiyetle takip edileceği daha çok Adana kadısının ve bu iş için görevli olarak gelen mübaşirin çaba ve yeteneğine bağlı idi.

Mukataa gelirlerinin ve kalemiyye ücretlerinin toplanıp İstanbul’a gönderilmesinde yaşanan problemlere ilişkin pek çok olay İstanbul’dan yeni fermanların ve yeni mübaşirlerin gönderilmesine yol açmaktaydı. Devlet toplayamadığı bu paraların tahsilinin ne kadar önemli ve ne kadar acil olduğunu göstermek için çoğu zaman bu paralarla yeniçerilerin aylıklarının ödeneceğini öne çıkarmaktaydı. Öyle anlaşılıyor ki konunun ne kadar önemli olduğunu anlatmanın en kestirme yolu bu idi. Küçükkend Mezraası Mukataası’nın 2.873 kuruşluk taksit akçası için İstanbul’dan özel görevli gönderilmesi ve bunun Yeniçeri mevacibi için tahsis olunduğunun bildirilmesi bunun örneklerinden birisidir[44].

Adana Mütesellimi Ahmet Bey, kardeşi Mehmet Bey ve amcası oğlu Mustafa Bey’in ortaklaşa sahip oldukları Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukataasına vergi verenler konar-göçer halktı. Bu konar-göçer insanlar çeşitli yerlere gittiklerinde her yörede yönetimde bulunan örf görevlileri kendilerinden ayrı ayrı vergi talep etmekteydiler. Bu durum hem halkın perişanlığına sebep olmakta hem de vergilerini vermekte oldukları mukataanın gelirlerinin azalmasına yol açmaktaydı. Başmuhasebe defterleri incelendiğinde adı geçen mukataanın yıllık gelirinin 10.177,5 kuruş 50 akça olduğu görülmüştü. Resm- ağnâm, resm-i şütürân (deve), bennâk ve mücerred vergilerinden oluşan bu vergilerin dışında kendilerinden hâne-i avârız alınmaması, serbestiyet üzere vergilendirildiklerinden voyvodalarından başka kimsenin müdahalesine fırsat verilmemesi padişah fermanıyla emr edilmekteydi[45].

Kozan ve Kars-ı Mar‘aş (Kadirli) civarında yaşamakta olan Kerimli aşireti büyük bir aşiret olup vergilerini Cemâ‘ât-ı Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukataası’na ödemekteydiler. Çıkan bir anlaşmazlık üzerine aşiret halkı Adana’ya 20 saat (100 km) uzaklıktaki yerlere kaçmışlar ve vergilerini ödememek için direnmeye başlamışlardı. Ancak bu mukataanın yöneticilerinden birisi Adana Mütesellimi Ahmet Bey olunca İstanbul’dan beklenilen ferman gelmekte gecikmemişti. Başmuhasebe defterlerine bakıldığında yılda 10.177,5 kuruş vergileri olduğu görülmüştü. Bu türden Ekrâd ve Türkmen reayası konar-göçer taifesinden olduklarından avârızhânesi vermeyip bağlı oldukları mukataaya konar-göçer vergisi ödemek zorundaydılar. Bu yüzden kaçtıkları yerden kaldırılarak eski mekânlarına yerleştirilmeleri ve vergilerini tam olarak ödemeleri için bu ferman yayınlandı[46].

IV. Üzeyir Sancakbeyi Küçükalioğlu Halil Paşa ve Hasanpaşazâdeler

Napolyon Bonapart’ın Mısır ve Suriye üzerine yürüdüğü o savaş yılları, Payas ve İskenderun çevresinde Üzeyir sancakbeyi olarak bulunan Küçükalioğlu Halil Paşa’nın isyan bayrağını kaldırması için en uygun zamandı. Dörtyol ve İskenderun’dan geçen hac ve ticaret yollarını kapayan ve bölgeyi tam bir derebeyi gibi idare eden Küçükalioğlu Halil Bey, devletten bir anlamda zorla beylerbeyilik unvanını da almış Burnaz ve Payas menzillerinden bâc (vergi, harac) almadan hiç kimseyi geçirmez olmuştu[47]. Bu yüzden erzâk ve mühimmat sevkiyatının Tarsus- Lazkiye iskeleleri yoluyla denizden yapılması, bu iş için de Tarsus’da bir menzilhâne açılması hususunda Tarsus Mütesellimi Mustafa Bey’e ve Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e gerekli emirler gönderilmişti[48]. Mayıs ayı başlarında Tarsus mütesellimine gönderilen fermanda, Adana Mütesellimi Ahmet Bey ile birlikte Tarsus’a gönderilen gemiye gerekli hububatın yüklenilmesinden sonra üzerine yeteri kadar asker koyup Yafa limanına gönderilmesi emir buyurulmaktaydı[49].

Küçükalioğlu Halil Bey, Burnaz ve Payas menzillerini işlemez hale getirdiğinden Adana Mütesellimi Ahmet Bey ve Tarsus Mütesellimi Karmudzâde Mustafa Bey’e bölge kadılarına gönderilen fermanda Adana menzilhânesi de işlevsiz kaldığından buradaki menzil beygirlerinin Tarsus’a gönderilmesi ve gelen ulakların ve nakli gereken diğer eşya ve askerin Tarsus İskelesi’nden gemilere yüklenerek Lazkiye limanına gönderilmesi istenilmekteydi. Ulukışla ve Kızanlı İskelesi menzilleri ise bu kazaların ahalileri tarafından işletilecek, işlerin aksamasına izin verilmeyecekti[50].

V. Lojistik Merkezi Adana: Deve, Buğday, Arpa ve Bulgur Temini

Bir savaş sırasında Adana eyaletinden buğday ve arpa dışında en çok istenen şey deve idi. Özellikle Suriye ve Mısır üzerine yapılacak bir harekâtta develere fazlasıyla ihtiyaç vardı. Dergâh-ı mu‘allâ gediklilerinden Mîr Hamza bu iş için görevlendirilerek Adana’ya gelmişti. İstenilen 150 mehâr mekkârî şütürânı 3-5 gün içerisinde mükemmel havut ve diğer koşum takımları ile orduya getirilecek ve yüke girdikleri günden itibaren gerekli ücretleri devecibaşı tarafından verilerek Yafa’ya ulaştırılacaktı[51]. Yusuf Ziya Paşa’nın Napolyon üzerine harekâtında Adana eyâletinden istenilen bu 150 mehâr deveden Adana sancağının hissesine 53 mehâr deve düşmüştü.

Bu 53 mehâr deveyi Adana Mütesellimi Ahmet Bey satın almış ve gereken parayı Adana Müftüsü İshak Efendi ve Adana Naibi İmamzâde Ahmet Efendi’den talep etmişti. Ancak bu paranın ödenmesine karşı çıkan müftü ve naib efendilerin Evâil-i Zilhicce 1213 (7- 16 Mayıs 1799) tarihli ferman ile Amasya Kalesi’nde hapis olunmaları emr olunmuştu.

“Osmanlı’nın yasağı üç ay sürer” darbımeselini doğrularcasına yeni Adana naibi efendi İstanbul’a yeni bir arz ve beraberinde bir de mahzar göndermişti. Yeni naib bu kimselerin fitne uyandıran kimseler olduğunu, halka yaptıkları zulmün nihayeti olmadığını kabul ediyordu. Ancak halkın, ilmiye sınıfının ve sâlih kimselerin ortak ricasını iletiyor ve bu kimselerin hapisten çıkarılarak memlekete dönmelerine izin verilmesini istiyordu. İshak Efendi ve İmamzâde Mustafa Efendi memlekete dönecek olurlarsa konaklarından dışarı çıkmayacaklar, ehl-i örf taifesinden hiç kimse ile konuşmayacaklar ve hükümet işlerine karışmayacaklardı[52]. Adana Müftüsü İshak Efendi’nin, Mütesellim Ahmet Bey’in amcası oğullarından olduğunu bildiğimiz için bu meselenin 3 ay içerisinde çözüme kavuşturulması bizim için oldukça anlaşılır bir durumdur. Ancak İshak Efendi’nin deve bedeli meselesinde niçin Ahmet Bey’e karşı geldiğine ilişkin bir bilgiye sahip değiliz.

Adana ve Tarsus’ta olan arpanın Tarsus’tan gemiye yüklenerek Yafa İskelesi’ne ulaştırılması için Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e, Tarsus Mütesellimi Karmutzâde’ye ve Adana satınalma memuru Halil’e ferman gelmişti. Toplanan arpanın “mahiyyeli” gemilerden Nemçeli Vasil Kaptan’ın gemisine yüklenilerek Yafa’ya ulaştırılması isteniliyordu[53]. Belgede Tarsus mütesellimi Karmutzâde denildikten sonra “ve şerîki Ahmet” denilmesi ilginçtir. Tarsus mütesellimliğindeki bu ortağın Adana Mütesellimi Ahmet Bey olması akla en yakın ihtimal olarak gelmektedir. Ancak mütesellimliğin bu şekilde ortaklaşa yürütülmesi konusu Tarsus gibi tamamı mukataa haline getirilmiş olan bir sancak için ayrı bir anlam taşır[54]. Belgede dikkat çeken bir başka husus ise devletin savaş sırasında deniz nakliyatında bir Avusturya (Nemçe) gemisini ücretli olarak kullanmasıdır.

Napolyon Bonapart’ı kovmak için hazırlanan ordunun ve sadrazam mutfağının ihtiyacı için Konya eyaletinden beher kıyyesi üçer para üzerinden bulgur temin edilmişti. Bu bulgurdan 10.000 kilesini Niğde, 10.000 kilesini ise Kayseri kazaları halkı ödeyeceklerdi. Ancak iş bu kadar basit değildi. Bulgurun kıyyesi 3 paradan 8 paraya çıkmıştı. Bu 8 paranın 3’er parası resmî fiyatı üzerinden Niğde ve Kayseri halkı tarafından ödenecek geri kalan 5’er parası ise devletin resmî satınalma memuru tarafından ödenecekti. Bir başka ifade ile gereken 30.000 kuruş Niğde ve Kayseri halkı tarafından karşılanmış olacak, bu satıştan elde edilen 50.000 kuruş ise devletin yeni alımları için kullanılacaktı. Buradan anlaşıldığına göre devlet savaş hazırlıkları için bulgur satışına aracılık ederek kendisi için yeni kaynak yaratmaktaydı. Karaman halkı ise bir anlamda savaş için devlete ucuz bulgur temin etmiş oluyordu[55].

Devlet bölgeden satın alınacak olan eşyanın satın alınması sırasında bir suistimal olmaması için çoğu zaman merkezden güvenilir bir kişiyi “mübayaacı” ünvanıyla satın alma memuru olarak gönderiyordu. Ancak bu kişilerden devletin beklediği hizmeti alması çoğu zaman mümkün olmuyordu.

1801 yılında Adana mübayaacısı olan Mehmet Sürurî[56], devlete ait satın alma işlerini yaparken Adana kadısı marifetiyle hesabı görülmüş ve 118.583 akça açığı olduğu tespit edilmişti. Adana ve Tarsus mübayaacılığına Seyyid Halil tayin olunmuş ve devlet alacağının tahsili için Sadrazam çukadarlarından Küçük Hasan mübaşir olarak gönderilmişti. Bu belge, devlet alacaklarının kimler elinde nasıl çar-çur edildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Adana mütesellimi Ahmet Bey’in zimmetinde 9.000 kuruş; şehir kethüdası zimmetinde 470 kuruş; Adana ahalileri zimmetinde 10.000 kuruş; Tarsus mütesellimi zimmetinde 5.000 kuruş; Tarsus’da depoda bulunan pamuk bahasından 18.250 kuruş olmak üzere alacakları bulunduğu görülmüştü. Bu paraların tahsili için gönderilen Hasan Ağa bir kuruş para göndermemiş ve yeni alım-satımlara girişmiş, “ol tarafda vazîfesinden hâric memleket âyânlığıyla meşgûl” olmuştu. Bu sefer gönderilen Çukadar Hasan’dan eski mübaşir Hasan’ın zimmetinde kalan paraları tahsil edip göndermesi için sıkı tembihler yapılmaktadır[57]. Bu tembihler de işe yaramamış olmalı ki Adana’ya gelen Çukadar Kürt Hasan Ağa, eski mübayaacı Sürurî Mehmet Ağa’nın zimmetinde görünen paralardan Adana Mütesellimi Ahmet Bey zimmetinde 9.000 kuruş; Adana ahalisi zimmetinde 10.000 kuruş olmak üzere toplam 38.112 kuruşun tahsil olundukça parça parça teslim olunacağına dair yeni mübayaacı Halil Ağa’nın elinden bir tahvil senedi almakla belki de bu işin sorumluluğundan kurtulmayı amaçlamaktaydı[58].

VI. Adana Serdarlığı ve Yeniçeri Mevacipleri

Adana serdarlığı görevi, çoğunlukla Adana âyânları tarafından yürütülmekteydi. Bu durum 1601 yılında başlayan ve bütün Çukurova’yı etkileyen Büyük Celalî Kaçgunu’nu durdurabilmek için devletin âyân-ı vilâyetin gücünden yararlanmak zorunda kalması ile açıklanmaktaydı. Bu görevi alanların daha önce yeniçeri, ser-turnayî gibi görevlerde bulunmuş olan ocak eskileri olduğu ve görevleri bittikten sonra Adana’ya yerleşip eşrâf ve âyân sınıfı arasında yer aldıkları görülmektedir. Bu ailelerden birisi de Çopurzâdeler diye anılan aile idi. Adana serdarı olan Çopurzâdelerden Hacı Mehmet[59] 1800 yılı Nisan ayında ölünce zimmetinde 2.000 kuruş kaldığı görülmüştü. Bu alacağın tahsili ve muhallefâtının zabtı için Çorbacı Numan Ağa görevlendirilmişti. Numan Ağa Adana’ya geldiğinde Paşabeyoğlu’nun kethüdası Hacı Halil oğlu Halil’in müteveffanın çiftliklerini ve 20 keseden fazla değeri olan eşyalarını “fuzûlî zabt” etmiş olduğunu, bu yüzden yasal mirasçısı olan kızına çok az bir şey verildiğini görmüştü. Bu 2.000 kuruşun tahsili için daha önce adı geçen Halepli Es-seyyid Mustafa tarafından da mühürlü mektup verilmişti[60].

Çopurzâde Hacı Mehmet’i, Ahmet Cevdet Paşa, “Çopuroğlu Mehmed Ağa” adıyla Hasanpaşazade Abdullah Paşa’nın adamlarından birisi olarak tanıtmaktadır. Cevdet Paşa’ya göre Ahmet Bey’in babası olan Adana Mütesellimi Abdullah Bey’e, Payas sancağı muhafazası görevi ile beylerbeyilik/ paşalık rütbesi verilmişti. Bu sırada Adana halkı ile aralarında ortaya çıkan anlaşmazlık açık kavgaya dönüşmüş ve birkaç kişi ölmüştü. Bunun üzerine Adana halkının şikâyetlerini Adana müftüsü yanına aldığı birkaç kişi ile birlikte Divan-ı hümayuna iletmişti. Magosa’ya sürgünü emr edilen Abdullah Paşa’nın Adana’daki davası vekili vasıtasıyla görülecekti. Ancak Abdullah Paşa, Magosa’ya gitmekten imtina edince bu hareketi isyan olarak yorumlanarak, yeni vali Yusuf Paşa tarafından Çopuroğlu Mehmed Ağa ile birlikte idam edilerek kesik başları İstanbul’a gönderilmişti[61]. A. Cevdet Paşa’nın kontrolsüz olarak Vasıf Efendi’den aktardığı bu bilgiler[62] ulaşabildiğimiz hiçbir arşiv belgesi ile desteklenmemiştir.

Adana mukataaları ve İfrâz-ı Zü’l-kadriyye Mukataası ve bazı diğer gelir kaynaklarından bir kısmı Erzurum, Kars, Ahıska ve Sohum kalelerinde görev yapmakta olan yeniçerilerin mevâcipleri için tahsis edilmişti. 1197- 1200 senelerine ait 4 yıllık mevâciplerine ve 1211- 1214 senelerine mahsuben tahsili ferman olunan 59.059 kuruş tutarındaki gelirler adı geçen eyaletlerin kalelerine ulaştırılmak üzere görevli salyaneciye teslim edilerek ulaştırılması istenilmekteydi[63]. Bu belge Nizâm-ı Cedîd askeri ile Yeniçeri askeri arasındaki tercihin bir göstergesi ve yeniçerilerin ne derece ihmal edilmekte olduklarının bir belgesi olarak değerlendirilebilir[64].

Mukataa ihaleleri problem olduğu gibi mukataaların yıllık gelirlerini ve kalemiyyelerini toplamak da aynı şekilde problem olmaktaydı. Devlet bu durumu “sefer-i hümayun meşguliyetlerinin yaklaşması” ile yeterince ihtimam olunmaması, dolayısıyla mukataaların “kâr-güzâr” kimselerin uhdelerine verilmemesi ile açıklamaktaydı[65]. Adana mukataa gelirlerinden 13.155 kuruşun tahsili için çukadar Ankaralı Halil mübaşir tayin edilerek gönderilmişti. Ancak her sene hazineye teslim edilmesi gereken bu para 1210 senesinde 1214 senesine gelinceye kadar tam 4 yıl hiç ödenmemiş ve 52.622 kuruşa ulaşmıştı. Şimdi Ankaralı Halil’den istenilen bu paranın ne şekilde olursa olsun mutasarrıflarından ve mültezimlerinden tahsil edilerek Hazine-i âmireye ulaştırılması idi[66]. Adana’da bulunan Halep Mirmiranı Mukataasının mutasarrıflarından Seyyid Mehmet Ali’nin vefatı üzerine hissesi başkasına verilmemiş ve ortağı bulunan Gönenli Hüseyin dahi ödemesi gereken parayı devlete ödememişti. Böylece yıllık 4.347 kuruşun tahsili için yine İstanbul’dan Defterdar çukadarlarından Halil Adana’ya gönderilmişti[67].

VII. Üstdüzey Bürokratların Adana’da Mülk Edinmeleri

Yüreğir nahiyesinin Akarca köyü ve köyde bulunan bir çiftlik, Sadaret Kaymakamı bulunan Abdullah Paşa’nın uhdesinde bulunmaktaydı. Bu yüzden köy halkının, adı geçen köyün ve çiftliğin imarına hizmet etmeleri karşılığında 3 sene müddetle tekâlîf-i örfîden muaf olmaları için ferman yayınlanması çok zor olmadı. 3 sene sonunda ise köy halkı yıllık 150’şer kuruş maktû‘ vergi ödeyeceklerdi. Buna ilişkin muafiyet emrinin gönderilmesi için Ahmet Bey’in başvurusu üzerine hazine kayıtlarında yapılan inceleme sonunda Adana kazasının 264 adet avârız ve nüzul hânesi bulunduğu ve ödemeleri gereken verginin mukataaya bağlanmış olduğu görülmüştü. Yapılan bu araştırmada Yüreğir nahiyesinde Akçalu isimli bir cemaat bulunduğu ama Akarca isimli bir köy kaydı bulunmadığı anlaşılmıştı. Akarcalı köyünün de uzun süreden beri ahalisi etrafa dağılmış ve boşalmış köylerden olduğu ve bu sebeple diğer köylerle birleştirilmiş olduğu, bu tür köylerin durumları düzelinceye kadar 3-5 seneye kadar üzerlerine tekâlîf hissesi tarh olunmayıp halkın himaye edilmesi “muktezâ-yı şurût” olduğu mevkûfâttan derkenâr olunmuştu. İşte bu gerekçe ile Sadrazam vekilliği görevini yürüten Abdullah Paşa’nın68 Akarca köyündeki çiftliği reayasının 3 sene vergiden muaf tutulmaları ve 3 sene sonunda maktû‘ vergiye bağlanmaları memleketin imarı ve halkın refahı için gerekli görülmüş ve buna ilişkin ferman mütesellime, kadılara ve gerekli olan makamlara gönderilmişti[69].

Bu şekilde devlet arazilerinin bataklıktan kurtarılması ve tarıma kazandırılması şartıyla devlet görevlilerine tahsisi, Adana Valisi Abidin Paşa zamanında 100.000 dönüm arazinin valiye ve hanımına tahsis edilip tapularının verilmesi ile devam edecektir[70]. Aynı uygulamanın Cumhuriyetin ilk yıllarında sınırlı ölçülerde de olsa devam ettirildiğini bilmekteyiz.

Tarsus sancağında bulunan Tarsus ve Tevâbi‘i Mukataası’nın mâlikâne ortaklarından birisi Valide Sultan’ın Kethüdası Yusuf Ağa idi.

Napolyon’un Akkâ Seferi dolayısıyla ordunun ihtiyaçları artmış ve Tarsus sancağına da birçok yeni vergi yüklenmişti. Oysa Kethüda Yusuf Ağa’ya göre hac yolu üzerinde bulunan bu mukataa Ak Köprü, Yanıkhan, Yayla, Kızoluğu ve Çakıd Hanı’ndan Adana’ya varıncaya kadar olan bütün bölgenin yol güvenliği için önem taşımaktaydı. Ona göre Tarsus Sancağı’nın mukataaya bağlanması da bu sebeple olmuştu. Oysaki şimdi Adana Valisi bulunan Hüseyin Paşa, daha önceden Tarsus’tan istenmeyen zahîre-bahâ, döşeme-bahâ ve kaftan-bahâ gibi isimlerle tekâlîf-i şâkka talep etmekteydi. Adana valilerinin Tarsus Mukataası halkına bu tür tekâlîf yüklememeleri ve halkı incitmemeleri konusunda bu ferman kaleme alınarak Adana mütesellimine ve Adana kadısına gönderilmişti. Fermanın başına da “Tarsus sancağının mu‘âfiyet emridir” diye ayrıca yazılarak fermanın önemi sanki belirtilmek istenilmişti[71]. Bu fermanın çıkarılmasında öne sürülen gerekçe çok geçerli olmasa da mâlikâne sahiplerinden birisinin Valide Sultan’ın kethüdası Yusuf Ağa olması çok daha geçerli bir gerekçe olduğu açıktır.

VIII. Değişik Olaylar (Vekâyi‘-i Şettâ)

1. Kilise Tamiri Yasağı

Adana Eyâlet Divânı’ndan 1799 yılı Eylül ayında gönderilen bir buyurulduda “yeni kilise” yapılmaması emri çerçevesinde izinsiz olarak kilise tamirlerinin de yasak olduğu ve izinsiz olarak kiliselerine “bir ağaç veya bir taş bile ekleyenlerin” cezalandırılacağı bildirilmekteydi. Yeni kilise yapılması yasak olduğundan gayrımüslim halk, “eski, yıkık kiliseleri tamir ediyoruz” diyerek genişletmekte ve yeni yeni kiliseler yapmaya çalışmaktaydılar. Adana kadısına ve Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e gönderilen bu emirde “tâ’ife-i Nasranî” ayrı ve “millet-i Ermeniyân” ayrı sayılmış olması dikkat çekmektedir[72].

2. Mülk Satışı

Ahmet Bey, Adana mütesellimi olmanın yanı sıra mukataalar satın alıyor, bunları iltizama veriyor, eyaletin cizyelerinin toplanması işini üstleniyor ve bu arada bir emlak bürosu gibi bazı mülk alım satımları da yapıyordu. Durmuş Fakih Mahallesi’nde bulunan bir köşk ve bir evin mülkiyetine kardeşi Mehmet Bey ve amcasının oğlu Mustafa Bey ile birlikte ortaklaşa sahip iken bu köşkü akça/kuruş değeri belirtilmeksizin “ma‘lûmü’l-mikdâr meblağa” Misislioğlu Seyyid Mustafa Bey’e satmışlardı[73]. Bu satış sırasında Ahmet Bey mütesellim olarak görev yapmakta ve Serrâcân Mahallesinde oturmaktadır. Şahitler arasında Ahmet Bey’in divan kâtibi Şehrî Mehmet Efendi, Tüfenkçibaşısı, turnacıbaşı Mustafa Ağa da bulunmuşlardı. Bu binanın Tepebağ Mahallesi’nde bulunan ve Ramazanoğlu Evi olarak kayıtlara geçirilen bina olması mümkün görünmektedir[74]. 1572 yılı tahririnde görülen Tepebağ Mahallesi’nin 1750 yılı mahalle listesinde görülmemesi ve Durmuş Fakih Mahallesi’nin ortaya çıkmış bulunması ve Hasanpaşazâdelerin daha sonra Ramazanoğlu kimliği almış olmaları bu kanaatimizi güçlendirmektedir.

3. Kayıp Beratlar, Kayıp Mühürler

1801 yılı mayıs ayında her nasıl olmuşsa olmuş, Adana Mütesellimi Ahmet Bey kendisine verilen mâlikâne beratlarından birisini “kazâen” kayıp etmişti.

Beratını kayıp eden bütün vatandaşlar gibi Ahmet Bey de Divân-ı hümâyûna başvurmuş ve kendisine yeni bir berat verilmesini istemişti. Beratı yitirilmiş olan mukataa, Adet-i ağnâm-ı nâhiye-i Dündarlu ve Koyunculu ve Tevâbi‘i ma‘a ‘avârız-ı nâhiye-i mezbûr mukataası olup yıllık 7.043 kuruş malı ve 1.125 kuruş muaccelesi bulunmaktaydı.

Beratlarını kayıp eden kişiler “meşhûr ve mütesâdif” kişiler ise bunlara beratları verilecek eğer değilse “kasr-ı yedlerine i‘tibâr” olunmayacaktı. Padişaha verilen telhis üzerine ferman yayınlanmış, hakkında “inâyet-i pâdişâhî” zuhûr ederek 1215 yılı Muharrem ayının başlangıcından başlayarak eski muaccelesiyle “hayatda oldukça te’bîden ber vech-i mâlikâne”, bu mukataayı işletmeye Ahmet Bey hak kazanmıştı[75].

Bu anlatılanlar çerçevesinde her şey usûlüne uygundu ve aslında kayda değer hiçbir durum yoktu. Ancak bu berat diplomatika açısından oldukça sorunlu bir berat olarak görünmektedir. Adana Şer’iye Sicili’nde yer alan bu berat doğal olarak bir surettir. Ancak beratın yazım tekniği ve kullanılan bazı ifadeler bildiğimiz Osmanlı berat tekniğine pek uymamaktadır. Ahmet Bey için düzenlenen bütün beratlarda elkab kısmı belli iken bu beratta ek olarak, “nâkil-i yarlığ-ı belîğ-i mekremet-unvân-ı cihân-bânî” gibi süslü ifadeler kullanılmıştır. Ayrıca beratın birçok yerinde anlatım bozukluğu vardır: … “zâyi‘den berât-ı şerîfim virilmek şartıyla şürûtundan idüğü derkenâr olundukda” veya “ meblağ-ı mezbûru beher sene an hızâneye havâleten edâ” ifadeleri sorunludur. Te’kid kısmından sonra tarih kısmının farklı yazılması, beratın Maliye kaleminden değil Divândan verilmiş olması ve tarihin metin içerisinde “zuhûra getürüb biñ iki yüz on altı senesi Muharreminiñ onuncu günü bu berât-ı hümâyûnu virdim” olarak belirtilmesi ile açıklanabilir[76]. Buna rağmen belgenin dili oldukça sorunludur. Adana Şer’iye sicillerinde bu şekilde sorunlu/şüpheli belgeler için daha birçok örnek göstermek mümkündür[77]. Ayrıca bir süre önce de Hasanpaşazâdelerin ceplerindeki şahsî mühürlerini kayıp ettikleri sicillere yansımıştı[78]. Yöre halkından birilerinin valilik makamına geçmesi ve uzun süre bu makamda oturması, bunların bölgedeki nüfuzlarının kadıları bile etkileyecek dereceye ulaşmasını mümkün kılmaktaydı. Böyle olunca da kadıların böyle güçlü mütesellimlerle uyumlu çalışması bir zorunluluk gibi olmaktaydı.

4. Altın Fiyatları

Osmanlı Devleti’nin enflasyona karşı almış olduğu tedbirlerden birisi de altın fiyatlarını kontrol altında tutabilmekti. Bunu sağlamak için devlet zaman zaman kazâlara fermanlar göndererek tespit edilen resmî rayiclerin dışında yüksek fiyatla altın alım ve satımını yasaklamakta, buna uymayan alıcıların ve satıcıların sorumlu tutulacaklarını bildirmekteydi[79]. 1801 yılı temmuz ayında Adana mütesellimi Ahmet Bey’e gönderilen fermanda İstanbul Zer-i Mahbûb altını 5 kuruşa; yarım Zer-i Mahbûb 100 paraya ve çeyreği ise 50 paraya alınıp satılacaktı. Eski ve yeni Fındık altını, Macar altını, Mısır Zer-i Mahbubu için konulan narhlar da tek tek bildirildikten sonra konulan bu narha uyulması için gereken tenbih ve tehditler yapılmaktaydı[80]. Bu ferman, narh uygulaması ile ilgili olmasına rağmen Adana kadısına değil Adana mütesellimine gönderilmişti. Bu durum belki de mukataa ve cizye ödemelerinde uygulanacak altın rayiclerini göstermek içindi. Bu belgeler resmi fiyatların bilinmesi açısından önemli olsa da uygulamada çoğu zaman piyasa fiyatlarının devletin yasaklarını deldiğini bilmekteyiz. Devletin Yeniçeri aylıklarını ödeyebilmek ve bütçe açığını kapatabilmek için altın ayarlarına yaptığı bilinçli müdahaleler ise bu türden resmî narhları tamamen geçersiz kılmaktaydı.

5. Adana’da Gündelik Yaşam

Adana’da günlük yaşamın renklerine ilişkin Adana’lı Ayşe isimli kadının arzı güzel bir örnek olabilir: Ayşe’nin iddiasına göre kocası olan Adana Kalesi Dizdârı Mehmet 2.000 kuruş değerindeki mal ve eşyasını alarak ortadan kayıp olmuştu. Ayşe’nin bu şikâyeti üzerinde İstanbul’dan ferman gelmiş ve ödememekte ısrar ederse Dizdar Mehmet’in İstanbul’a gönderilmesi emr edilmişti. Ancak gelen emr-i şerif hiçbir işe yaramamış ve Ayşe Hanım, hakkını aramak için İstanbul’a giderek burada 2.000 kuruş harcamak zorunda kalmış ve tam anlamıyla borca batmıştı. Şimdi devlet Adana mütesellimi Ahmet Bey’e ikinci bir emir göndererek Dizdar Mehmet’in yargılanmak üzere ne şekilde olursa olsun hemen İstanbul’a gönderilmesini emr etmekteydi[81].

18. yüzyılda Adana’ya atanan valilerin çoğu Adana’ya hiç gelmeden doğrudan muhafazasına memur oldukları Rumeli’deki kale ve şehirlere gidiyorlar, Adana’ya mütesellimlerini gönderiyorlardı. Dışarıdan gelecek bir mütesellim bölgede gerekli nüfuzu sağlayamayacağı için bu mütesellim genellikle yerli eşrâf ve âyândan birisi olmaktaydı. 1750 yılından 1831 yılına kadar atanan mütesellimlerin çoğunluğu bölgenin en güçlü âyân ailesi Hasanpaşazâdelerden olmaktaydı.

6. Valiler, Mütesellimler ve Re‘âyâ

1215/ 1801 yılının şubat ayında İsmail Muhafızı Muhammed Paşa’ya Adana eyaleti verilince Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e ve Adana kadısına valinin hissesine düşen 7.500 kuruş imdâd-ı hazeriyye vergisinin tahsil edilerek kendisine gönderilmesi için ferman gönderilmişti. Fermanda fazlaca mübaşir göndererek halktan gereksiz yere mübaşir ücreti istenilmemesi gerektiği de hatırlatılmaktaydı. Bu fazladan mübaşir göndererek birilerine gelir kapısı temin etmek soygunu padişahların da dikkatini çekecek kadar yaygınlaşmıştı[82]. Kısa bir süre sonra gönderilen ikinci bir fermandan Adana Valisi Muhammed Paşa’nin tam adının Şerif Muhammed Paşa olduğu anlaşılmakta ve mahiyye, hass ve seferiyye akçalarından alacağı olan 8.693 kuruşun toplanarak gönderilmesi istenilmekteydi[83].

Adana’nın Yüreğir nahiyesinde bulunan İki Kilise Mezraası mukataa yapılmış ve 1801 yılında Mehmet isimli birisine satılmıştı. Ancak mukataayı alan Mehmet kısa bir süre sonra ölünce 5.337 kuruş tutan borcunun ödenmesi yetimlerinden talep edilmiş ve 1.384 kuruş tahsil edilip hazineye konulmuştu. Daha sonra mukataa sahibi Mehmet’in mukataanın gelirlerini toplayamadan ölmüş olduğu anlaşıldığından halkın zimmetinde görünen 5.337 kuruşun her kimin zimmetinde kalmışsa onlardan tahsil edilmesi ve yetimlerden alınan 1.384 kuruşun tekrar kendilerine verilmesi emr edilmekteydi[84]. Bu belge Osmanlı maliyecilerinin “hazineden tekrar para çıkmaz” felsefelerinin zaman zaman da olsa halk lehine değişebilmesine güzel bir örnek olmaktadır.

Timar ve zeamet sahiplerinden küçük yaşta olanlar ve yaşı ilerlemiş ve emekliye ayrılmış sipahiler kendileri sefere gidemediği için cebelü bedeliyyesi ödemek zorundaydı. Adana sancağından 9,5 nefer, Tarsus’tan 5,5 nefer, İçil sancağından 3,5 nefer ve Alaiyye (Alanya) sancağından 1 nefer olmak üzere toplam 19,5 nefer cebelü karşılığında her cebelü için 40 kuruş hesabı ile toplam 790 kuruş cebelü bedeliyyesinin tahsili için mütesellim Ahmet Bey’e ilgili defter gönderilmişti[85]. Bu belgeden Ahmet Bey’in sadece Adana sancağından sorumlu olmadığını, mütesellimliğinin sınırının gerektiğinde bütün eyaleti kapsadığı anlaşılmaktadır.

Sonuç

Taşrada oluşturulan arşiv belgelerine ulaşmanın güçlüğü pek çok tarihi olayın ve tarihi şahsiyetin merkez tarafından daha az bilinmesine sebep olmuştur. Adana Şer’iye Sicilleri’nin ana kaynak olarak kullanıldığı bu araştırmada Napolyon’un Mısır ve Akkâ Kalesi seferlerinin detaylarına ait pek çok bilginin ortaya çıkması mümkün olmuştur. Anadolu âyânları arasında genel literatürde yeteri kadar yer bulamayan Hasanpaşazâdeler âyân ailesinin Adana eyaletinin yönetimindeki payları bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış olan bu belgelerin yayınlanması ile ortaya çıkacaktır.

Osmanlı ordusunun bir sefere çıktığında geçmiş olduğu bölgelerde yapılan lojistik hazırlıkları, gerekli erzak ve hububatın satın alınması, gereken yerlere taşınması için yapılan planlamaları bu defterlerde yer alan belgelerden anlayabilmekteyiz.

1793 yılında Adana mütesellimi olan Hasanpaşazâde Ahmet Bey 1811 yılında öldüğü zaman yine Adana mütesellimi olarak bulunuyordu. Bu makale ile Ahmet Bey dönemine ait belgelerin tamamını yayınlamayı planlamışken belge çokluğundan dolayı ancak 1802 yılına kadar olan 75 belgeye yer verebildik. 1802- 1811 dönemine ait çok önemli belgeler olduğu gibi 1811 yılında ölümünden sonra bile Ahmet Bey’in geçmiş borç ve alacaklarına ilişkin birçok belge ortaya çıkmıştır.

Mukataaların ve mâlikânelerin bir aile elinde nasıl toplandığı ve ne şekilde bölgenin en güçlü ailesi haline geldiğini bu belgeler sayesinde anlayabilmekteyiz. Bir taraftan yerli eşrâf ve âyân, mukataa ve mâlikânelere çeşitli yollardan sahip olurken diğer yandan da sadaret kehüdası, valide kethüdası gibi üst düzey yöneticilerin de bu mâlikâne ve mukataa kapma yarışına katıldıkları, çiftlikler edindikleri ve bunlara çeşitli imtiyazlar sağlamaya çalıştıkları görülmektedir. Üst düzey yetkililer mülk ve mâlikâne edinirken yerel eşrâf ve âyân ile ilişkilerini uyumlu olarak yürütmeye dikkat etmekteydiler.

1793-1801 yılları Payas-İskenderun yöresinde Üzeyir Sancakbeyi Halil Bey’in hac ve ticaret yollarını kontrolü altına aldığı ve devletten adeta zorla “beylerbeyilik” unvanını kopardığı yıllardır. Bu sebeple devlet Adana bölgesinde ikinci bir çıbanbaşı âyân istemediği için Hasanpaşazâde Ahmet Bey ile ilişkilerini germemeye dikkat etmiştir. Nizâm-ı Cedîd projesini destekleyerek büyük bir güç ve nüfuz kazanan Çapanoğlu Süleyman Bey’in Hasanpaşazâde Ahmet Bey’i desteklemesi de onun 1811 yılına kadar bölgenin en güçlü âyânı olarak kalmasına sebep olmuştur.

BELGELERİN TRANSKRİPSİYONU

Sıra No : 1
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 46, sayfa 91, belge 111
Tarih : 22 B 1213 (30 Aralık 1798)
Konu : Fransa’nın Mısır’a saldırması üzerine Adana eyaleti mâlikâne sahiplerinden cebelü bedeliyyesi olarak binde üç oranında alınacak 3.351 kuruşun tahsil edilerek Darbhane-i amire’ye teslim edilmesine dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana ve ( ) ve ( ) kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi Ahmed Bey ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân voyvoda ve a‘yân ve zâbıtân ve iş erleri ve bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Abdullah zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

El-hâletü hâzihi Fransız kefere bilâ-mûcib nakz-ı ‘ahdleri irtikâba ve bağteten Mısır-ı Kāhire üzerine hücûm ve istîlâ ve bu kadar ümmet-i Muhammed’e gadr ü ihânete ictisâr itmekden nâşî taraf-ı şer‘den verilen fetevâ-yı şerîfe mûciblerince kefere-i mesfûre üzerine berren ve bahren sefer-i hümâyûnum tahakkuk idüb tekessür-i masârıf-ı seferiyye takarrubuyla memâlik-i mahrûsetü’l-mesâlik-i pâdişâhânemde vâkı‘ mâlikâne verilen bi’l-cümle mukāta‘âtdan esfâr-ı sâbıkda olduğu misüllü cebelü tahsîline[86] ittifâk-ı arâ ile karâr virilmekden mukāta‘at mâddesine dâ’ir biñ iki yüz yedi senesinde verilen nizâmdan evvel tevcîh olunmuş olan mukāta‘âtıñ mu‘accelât-ı mukayyede-i ‘atîklerinden beher biñde üçer nefer olmak üzere yüz ellişer guruş ve ve târîh-i nizâmdan sonra tevcîh olunub üç sene mürûr edenlerin mu‘accelât-ı mukayyede-i cedîdelerinden beher biñde ikişer nefer olmak üzere yüz guruş cebelü bedeliyyeleri tertîb ve tahsîl ve tesellüm-i Darbhâne-i ‘âmirem olunmasına irâde-i kātı‘a-i mülûkânem ta‘alluk itmekle ol bâbda şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyun-ı şevket-makrûnum mûcibince Adana eyâletinde vâkı‘ mukāta‘at-ı mîriyye ashâb(ın)dan gönderilen sûret-i defter nâtık olduğu üzere tahsîli iktizâ eden üç biñ üç yüz elli bir guruş elli dört akça cebelü bedeliyyeleri ashâb-ı mâlikâneden ve kendüleri mevcûd olmayanların mültezimlerinden ve zabt iden kimesnelerinden ‘alâ eyyi hâlin cem‘ ü tahsîl[87] ve tesellüm-i Darbhâne-i ‘âmirem olunmak içün emr-i ‘âlîşânım ısdâr olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i şerîf-i ‘âlîşân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz, ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sânî ‘ışrîn Receb sene selâse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 2
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 30, sayfa 58, belge 156
Tarih : Evail L 1213 (8-17 Mart 1799)
Konu : Abdullahpaşazâde Ahmed Bey’in Adana mütesellimliğinde ibka kılındığına dair.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’ili ve’l-kelâm Adana kādîsıyla Adana eyâletinde vâkı‘ sâ’ir kazâların kuzât ve nüvvâbı zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Bu def‘a Adana eyâleti sâbıkan Sultanöñü sancağına mutasarrıf ve Rumili Beylerbeyliği pâyesiyle İsmail muhâfızı olan emirü’l-ümerâ’i’l-kirâm Mehmed Paşa dâmet me‘âliyehuya işbu biñ iki yüz on üç senesi Şevvâli’niñ dördüncü gününde tevcîh ve ihsân-ı hümâyûnum olub paşa-yı mûmâ ileyhiñ muhâfaza-i merkûmeye me’mûriyetine binâen eyâlet-i merkûmeye zabt u rabt-ı memleket ü enhâ ve himâyet ü sıyânet-i fukarâ ü zu‘afâ zımnında bir mütesellim nasbı lâzımeden olmakdan nâşî hâlen eyâlet-i mezkûrede mütesellim olan Abdullahpaşazâde kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Ahmed Bey zîde mecduhu mücerrebü’l-etvâr re‘âyâ perver olduğundan bahisle mîr-i mûmâ ileyh müteselimlik-i mezkûrda kemâkân ibkā ve takrîr kılınmak bâbında emr-i şerîfim sudûrunu paşa-yı mûmâ ileyhiñ kapu kethüdâsı bâ-takrîr istid‘â etmekle vech-i meşrûh üzere mütesellim nasb olunmak fermânım olmağın imdi mîr-i mûmâ ileyh eyâlet-i merkûme mütesellimliğinde kemâkân ibkā ve takrîr kılındığı ma‘lûmuñuz oldukda mütesellimliği mezkûru târîh-i mezbûrdan mîr-i mûmâ ileyhe zabt ve paşa-yı mûmâ ileyh tarafına râci‘ olan tayyârât ve ‘â’idâtı kadîmden olıgeldüği üzere ahz u kabz itdirüb mütesellimliği umûruna âherden ferd-i vâhidi dahl u ta‘arruz itdirilmemek bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Emr-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi evâ’ili şehri Şevvâli’l-mükerrem sene selâse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 3
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 61, sayfa 60, belge 73
Tarih : 25 Şevval 1213 (1 Nisan 1799)
Konu : Adana ve Tarsus sancaklarında mevcut olan Yörügan ve Tevabii mukataaları uhdelerinde bulunan Mehmed Bey, Ahmed Bey ve Mustafa Bey’den kalemiye bedeli olarak 4.847 kuruş 40 akça tahsil edilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fazlı ve’l kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana mütesellimi ( ) zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’lakrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Bekir zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olacak ma‘lûm ola ki:

Mukāta‘ât-ı mîriyyeden Adana sâkinlerinden Karslızâde hafîdlerinden Mehmed Bey ve Ahmed Bey ve Mustafa Bey zîde mecduhumuñ mâlikâne ‘uhdelerinde olub zamân-ı zabtı Mart evvelinden olan Adana ve Tarsus sancaklarında vâkı‘ Yörügân ve Tevâbi‘i Mukātaʻasınıñ biñ iki yüz beş senesinden biñ iki yüz on iki senesine gelince iktizâ eden kalemiyyelerinden düstûr-ı ekrem ve mu‘azzam müşîr-i efham ve muhterem nizâmü’l-‘âlem menâzımü’l-ümem hâlen sadr-ı a‘zamım sütûde-şiyem ve vekîl-i mutlak olan El-hâcc Yusuf Ziya Paşa edâme Allâhu ta‘âla iclâlehu ve zâ‘afe bi’t-te’yîd ikbâlehu ve iktidârehunuñ hissesine isâbet eden ma‘a harc-ı aklâm yalñız dört bin sekiz yüz kırk yedi guruş kırk akça kalemiyyesini mu‘accelen tahsîl ve sadr-ı a‘zamım müşârun ileyhiñ hazînesine teslîm[88] olunmak fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’ş-şânım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde siz ki kādî ve mütesellim-i mûmâ ileyhümâsız bu makûle kalemiyye akçesi sadr-ı a‘zamım olanlarıñ idâre-i dâ’ire-i masârıflarına medâr ve münhasır olmağla kaleminden muhrec derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan memhûr ve mümzâ sûret-i defterde tasrîh ü beyân olduğu üzere mukāta‘a-i mezkûre mutasarrıflarınıñ ve mübâşir-i merkûm ma‘rifetiyle ‘alâ eyyi hâlin serî‘an ve ‘âcilen tahsîl ve ta‘yîn olunan mübâşir-i merkûma tesellümen sadr-ı a‘zamım müşârun ileyhiñ hazînesine irsâl ve teslîme mezîd-i sa‘y ü gayret ve ‘avk ü te’hîrden mübâ‘aded eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i merkûmsun serî‘an mahalline varub yediñe verilen mümzâ sûret-i defter mûcebince ol mikdâr kalemiyye akçesini mukāta‘a-i mezkûre mutasarrıflarından ma‘rifet-i şer‘le ve mütesellim-i mûmâ ileyh ma‘rifetiyle ve mübâşiriyyetiñle ‘alâ eyyi hâlin tamâmen ve kâmilen tahsîl ve tamâmen makbûzuñ olduğunu müş‘ir memhûr sened i‘tâ ve tahsilâtıñı yanına istishâb ve getürüb müşârun ileyhiñ hazînesine teslîm ve ihtimâm ü dikkat ve bî-hûde meks ü tevkîfden nehy ü sedd-i ‘avk etmekten gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfimle vâsıl oldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîfim vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olub hilâfından hazer eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. El-yevmü’l-hâmisu ‘ışrîn Şevvâl sene selâse ‘aşer mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 4
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 36, sayfa 71, belge 135
Tarih : 4 ZA 1213 (9 Nisan 1799)
Konu : Fransa üzerine sefere gidecek olan ordunun Misis menzilinde konaklaması için Misis kazasından bin beş yüz kile arpa ve iki yüz kile un ve iki yüz yirmi beş re’s ağnam ve sekiz yüz kantar saman ve yüz elli araba odunun satın alınarak hazır edilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Mevlânâ Misis kādîsı ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi ( ) zîde mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân husûs-ı âtiyyü’z-zikre mübâşir ta‘yîn olunan hâssam hasekilerinden Mustafa zîde kadruhu ve a‘yân ve zâbıtân ve sâ’ir iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Düşmen-i dîn ü devlet olan Fransız keferesiniñ bundan (akdem) Mısır-ı Kāhire’ye hücûm ve istîlâsı bu def‘a Gazze ve Yafa taraflarına dahi tecâvüz ve tasallutu ma‘lûm olan hâlâtdan olmağla ‘avn ü ‘inâyet-i Cenâb-ı Hayre’n-nâsırîne tevekkül ve mu‘cizâti kesîretü’l-berekât hazret-i risâlet-penâhî sallî Allâhu ta‘âlâ aleyhi ve selleme i‘timâd ve tevessül olunarak bi’l-fi‘il sadr-ı a‘zam sütûde-şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü’l-himem düstûr-ı ekrem müşîr-i efham nizâmü’l-‘âlem nâzım-ı menâzımü’l-ümem El-hâcc Yusuf Ziya Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu ve zâ‘afe bi’t-te’yîd ve iktidârehu ve ikbâlehu bu esnâda tedârükât-ı kaviyye ve ‘asâkir-i külliye ile inşâ’e Allâhu ta‘âlâ işbu Nisan içinde bi’z-zât Der-sa‘âdetimden hareket ve Françe keferesi üzerine teveccüh ve ‘azîmet üzere olmakdan nâşî Üsküdar’dan Şam-ı şerîfe varınca hilâl-i râhda vakı‘ nüzûl edecekleri menzillerde ta‘yînât-ı ‘asâkir içün iktizâ eden zehâyiriñ tiz elden tedârüki görülmek mühimm olduğuna binâen esfâr-ı sâbıkada olduğu vechile şa‘îriñ beher İstanbulî kîlesi ma‘a nakliye otuzar ve dakîkiñ beher İstanbulî kîlesi ma‘a nakliye ve çüvâl baha altmışar ve ağnâmıñ beher re’si yüz seksen ve samanıñ beher kantarı ma‘a nakliyesiyle ma‘an otuzar ve hatabıñ beher arabası ikişer çeki gelmek üzere ma‘a nakliye altmışar akçadan lâzım gelen bahâları tamâmen hîn-i nakl ü teslîmlerinde mübâşiri yedinden ‘an nakdin ashâbına virilmek şartıyla mevkûfâtdan muhrec memhûr ve mümzâ sûret-i defter nâtık olduğu vechile cisr-i Misis menzili içün Misis kazâsından biñ beş yüz kîle şa‘îr ve iki yüz kîle dakîk ve iki yüz yirmi beş re’s ağnâm ve sekiz yüz kantar saman ve yüz elli araba hatab tertîb olunmuş olmağla vusûl-ı emr-i şerîfimde ol mikdâr zehâyir Misis kazâsınıñ kâffe-i kurâ ve çiftlikâtına tevzî‘ ve serî‘an ve ‘âcilen yerlü yerinden mübâya‘a ve tahsîl birle bir iki gün zarfında menzil-i mezkûra nakl ve mübâşir-i mûmâ ileyhe teslîm ve me’men ve mahfûz mahallere vaz‘ ve temhîr itdirilüb hitâmı haber i‘lâmı Der-‘aliyyeme irsâl ve tesyîr olunmak fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde siz ki kādî ve mütesellim-i mûmâ ileyimsiz ve sâ’irlersiz ber vech-i muharrer sadr-ı a‘zamım müşârun ileyh bâ-‘avn-i Rabbü’l-müste‘ân işbu Nisan içinde mütevekkilen[89] ‘ale’l-llâhi Der-sa‘âdetimden hareket ve ‘azîmet üzere olmağla menzil-i mezkûrda ta‘yînât-ı ‘askeriye içün iktizâ iden zehâyir ve vaktiyle hâzır bulmamak ihtimâli olur ise soñra cevâba kâdir olmayacağıñız muhakkak bilüb tertîb olan zehâyiri derhâl tevzî‘ ve tahsîl ve menzil[90] -i mezkûra nakl ve me’men mahallere vaz‘ itdirilüb tekmîli i‘lâmını Der-‘aliyyeme irsâl ü tesyîr(e) mezîd-i i‘tinâ ü dikkat ve tekrâr isti‘câle dikkat olmadığından bu bâbda mütesabbırâne hareket eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i mûmâ ileyhsin sen dahi yediñe verilen sûret-i defter ve mûcebince me’mûr olduğuñ menzil zahîresinin bahâsını ‘an nakdin ashâbına i‘ta iderek bir iki gün zarfında cem‘ ü tahsîl idüb menzil-i mezkûrda hâzır ü amâde eylemeğe bezl ü makderet ve kimesneniñ bir akçe ve bir habbe hakkını ketm ve kat‘dan ve hilâf-ı rızâ hareketden gâyetü’l-gâye tehâşî ü mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. (Tahrîren fi’l-yevmi’r-râbi‘ Zi’l-ka‘de sene selâse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf. Bi-makāmı Kostantiyyeti’l-mahrûse[91])

Sıra No : 5
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 32, sayfa 66, belge 146
Tarih :1 Z 1213 (6 Mayıs 1799)
Konu : Mustafa Ağa’nın Adana menzili gelirlerini bir seneliğine Ahmed Bey’e 18.500 guruşa kiraya verdiğine dair hüccet.

Medine-i Adana’da vâkı‘ bi’l-cümle ‘ulemâ ve sulehâ ve a‘yân ve eşrâf bi-esrihim hâzırûn oldukları hâlde hâlen umûr-ı fukâra tevzî‘ vekîli olan Mustafa Ağa meclis-i şer‘de Adana menziliniñ iki yüz on üç senesi rûz-ı Hızır ibtidâsından sene-i sâlife rûz-ı Hızır’a kadar bir sene-i kâmile sevk ve idâre etmek üzere hâkim ve vâlî harcıyla ma‘an on sekiz biñ beş yüz guruşa hâlen eyâlet-i Adana mütesellimi Hasanpaşazâde necâbetlü Ahmed Bey hazretlerine îcâr ol dahi istîcâr eylediği mîr-i mûmâ ileyhiñ vekîl-i müsecceli kethüdâ-yı muhteremleri Hacı Halilzâde silahşör-i hâssa Halil Ağa tasdîk ve kabûl eylediği işbu mahalle kayd şod. Bu sene-i mübârekede Mısır istihlâsı içün ordu-yı hümâyûn bu tarafdan mürûru emr-i muhakkak olduğundan fazla masârıf içün altı biñ beş yüz guruş dahi sene-i sâbıkına zamm olunduğu işbu mahalle şerh verildi.

Fi gurreti Z sene 213.

                                                                                            Guruş
Menzil-i mezkûra tevzî‘ ve teslîm olan ‘akîb-i îcâre             9000
Def‘aten tevzî‘ ve teslîm olan                                              1500
Fi 17 Zi’l-hicce

Sıra No : 6
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 56, sayfa 110, belge 89
Tarih : 18 Z 1213 ( 23 Mayıs 1799)
Konu : Sefere gidecek ordu ihtiyacı için 1.000 baş koyunun Adana sancağından satın alınarak orduya gönderilmesine dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana sancağında vâkı‘ kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi ( ) zîde mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım tatarlarından Hayrullah ve a‘yân ve zâbıtân ve sâ’ir iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

El-hâletü hâzihi Fransa keferesiniñ bilâd-ı İslamiyye’den def‘-i tasallut ve tecâvüzleri zımnında ‘avn ü ‘inâyet-i hayre’n-nâsırîne tevekkül ve mu’cizât-ı kesîretü’l-berekât hazret-i risâlet penâhî sâllî Allâhu ta‘âlâ ‘aleyhi ve sellem i‘timâd ve tevessül olarak bi’l-fi‘il sadr-ı a‘zamım düstûr-ı şiyem ve vekîl-i mutlak kavviyü’l-himemim düstûr-ı ekrem müşîr-i efham nizâmü’l-‘âlem nâzım-ı menâzımü’l-ümem El-hâcc Yusuf Ziya Paşa edâme Allâhu tâ‘âlâ iclâlehu ve zâ‘afe bi’t-te‘yîdi ikbâlehu ve iktidârehunuñ asâkir-i külliye ve tedârükât-ı kaviyye ile bi’z-zât Der-sa‘âdetimden hareket ve Fransa keferesi üzerine teveccüh ve ‘azimeti karar-dâde olduğuna binâ’en müşârun ileyh ma‘iyyet(iy)le ordu-yı hümâyûnumda mevcûd asâkiriñ küllî yevm virilecek lahm ta‘yînâtlarıçün iktizâ eden ağnâmıñ Anadolu cânibinde vâkı‘ elviyeden tertîb ve mübâya‘ası lâzımeden olmakdan nâşî fiy’ât-ı mîriyye ile îcâb eden bahası ordu-yı hümâyûnum kassâbbaşısı dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Mustafa dâme mecduhu tarafına hîn-i teslîmde ordu-yı hümâyûnum hazînesinden ber vech-i nakd verilmek şartıyla kart ve erkek ağnâmıñ beher re’si yetmiş beşer ve kısır marya ve şişek ağnâmıñ beher re’si altmışar ve toklu ve keçiniñ beher re’si ellişer paraya olarak Kütahya ve sâ’ir ma‘lûmu’l-esâmi sancaklardan yetmiş yedi biñ üç yüz elli re’s ağnâm ve keçi mübâya‘a tertîbine irade-i ‘aliyyem ta‘alluk etmekle kapun kaleminden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan memhûr ve mümzâ sûret-i defterde tashîh olunduğu üzere Adana sancağından tertîb olunan biñ re’s ağnâm serî‘an livâ-i mezkûr kazâlarına tevzî‘ ve yerlü yerinden cem‘ ve ordu-yı hümâyûnuma erişdirilmesi husûsuna ihtimâm ü dikkat olunmak fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde siz ki mütesellim ve kuzât ve nüvvâb ve a‘yân ve zâbıtân-ı mûmâ ileyhim ve sâ’irlersiz, fi’ât-ı mezkûre ile îcâb eden bahâsı ordu-yı hümâyûnum hazînesinden ‘an nakdin ashâbına edâ olunmak üzere ma‘rifetiñiz ve mübâşir-i merkûm ma‘rifetiyle tertîb olunan mârrü’z-zikr biñ re’s ağnâmı vusûl-ı emr-i şerîfim günü ber mûceb-i sûret-i defter derhâl kazâlara tevzî‘ ve taksîm ve yerlü yerinden serî‘an ve ‘âcilen cem‘ ve mübâşir-i merkûma teslîmen bir gün evvel ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyîr ve kassâbbaşı-ı mûmâ ileyhe teslîme mübâderet eyleyesiz. Şöyle ki livâ-i mezbûrdan müretteb mezkûrü’l-mikdâr ağnâmıñ ordu-yı hümâyûnumda mevcûd asâkir-i muvahhidîn ve ocaklu ve hademe-i devlet-i ‘aliyyemiñ ta‘yînâtı lâzımesiçün olub ma‘âza Allâhu ta‘âlâ matlûb olunan ağnâmıñ bir re’si noksân gelmek ve yâhûd zâ‘yıf olmak ihtimâli olur ise bir dür(lü) cevâba kâdir olamayub bu bâbda cümleñiz mu‘âteb ve mu’âheze olunacağıñızı muhakkak bilerek ber mûceb-i sûret-i defter matlûb olunan sâlifü’z-zikr biñ re’s ağnâmı bir an ve bir dakîka te’hîr etmeyerek serî‘an ve ‘âcilen tevzî‘ ve taksîm ve tamâmen mübâşirine teslîmen ordu-yı hümâyûnuma îsâl ve kassâbbaşı-i mûmâ ileyhe teslîm eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’s-sâmin ‘aşer Zi’l-hicce sene selâse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sâhrâ-yı Haydar Paşa.

Sıra No : 7
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 21, sayfa 40, belge 122
Tarih : 01 M 1214 (05 Haziran 1799)
Konu : Ahmed Bey, Mehmed Bey ve Mustafa Bey’in zimmetinde olan Durmuş Fakih Mahallesi’ndeki bir bâb köşk ve bir bâb evin Misislioğlu Seyyid Mustafa Bey’e satıldığına dair.

Sûret
Medine-i Adana mahallâtından Serrâcân Mahallesi sâkinlerinden hâlen Adana mütesellimi semâhatlu Ahmed Bey ve karındaşı Mehmed Bey ve ‘ammizâdesi Mustafa Bey nâmûn kimesneler meclis-i şerʻ-i lâzımü’t-tevkîrde işbu bâ‘isu hâze’l-kitâb Misislioğlu Es-Seyyid Mustafa bin Hasan nâm kimesne muvâcehesinde şöyle ıkrâr-ı tâmm ve takrîr-i kelâm ederler ki: ‘akd-ı âtî sudûrına değin silk-i milk-i sahîhamızda münselik olub medîne-i mezbûre mahallâtından Durmuş Fakih Mahallesi’nde vâkı‘ kıbleten ve şarken tarîk-i ‘âmm şimâlen İncir İmâmoğlu menzili ve garben müteveffâ İshak Efendi harimi menzil ile mahdûd bir bâb fevkânî köşk ve bir bâb tahtânî beyt ve bir mikdâr havlûyı müştemil mülk menzilimizi bi’l-cümleti’t-tevâbi‘i ve’l-levâhık ve kâffeten menâfi‘ ve’l-merâfık tarafe(y)nden îcâb ve kabûlu hâvî şurût-ı mübtile ve müfsideden ‘ârî bey‘-i bât-ı sahîhi-i şer‘ile el-yevm semen-i misli olan ma‘lûmü’l-mikdâr meblağa merkûm Mustafa’ya bey‘ ve’t-teslîm ve temlîk idüb ol dahi ber vech-i muharrer iştirâ ve kabûl ve tesellüm ve temellük eyledikden soñra müşterî-i merkûm yedînden semen-i mebî‘ mezkûr meblağı tamâmen ve kâmilen ahz u kabz eyledik min ba‘d menzil-i mahdûd-ı mezkûr müşterî-i merkûm Mustafa’nıñ mülk-i müşterâsı ve hakk-ı sırfıdır. Keyfe mâ yeşâ‘ ve hasbemâ yahtâru mülkiyyet üzere mutasarrıf olsun didikde gıbbe‘t-tasdîki’l-mu‘teber mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundı. Hurrire fi gurreti Muharremi’l-harâm li-sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Şühûdu’l-hâl
Es-seyyid El-hâcc Mustafa Ağa Ser-turnayî-i Dergâh-ı ‘âlî
Şehrî Mehmed Efendi Kâtib-i divân-ı mütesellim-i Adana
Paşa Ahmed Bey
Ser-tüfenkciyân-ı Mütesellim-i Adana
Aşgırârzâde Monla Osman Kâtib-i Kethüdâ Bey
Odabaşı Yeğen Mehmed Ağa
Ser-muhzır Es-seyyid Halil Beşe Efendi ve gayrihum mine’l-huzzâr. M.

Sıra No : 8
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 54, sayfa 106, belge 96
Tarih : 2 M 1214 (6 Haziran 1799)
Konu : Sefere gidecek olan ordu ihtiyacını karşılamak üzere zahire satın alınmasına dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana kādîsı ve Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi Silâhşörân-ı hâssamdan Ahmed Bey zîde mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân zikr-i âtî zehâyiriñ cem‘ ü tahs(î)line bundan akdem ta‘yîn olunub el-yevm ol cânibde olan hasekiyân-ı hâssamdan Mustafa ve a‘yân ve zâbıtân ve vücûh-ı ahâlî ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Fransa keferesiniñ devlet-i ‘aliyyeye sû‘-i kasdı olub bundan akdem Mısır-ı Kāhire’ye bağteten hücûm ve istîlâ etmekden nâşî kefere-i mesfûre üzerine şer‘an sefer-i hümayûnum îcâb idüb ‘avn ü ‘inâyet-i cenâb-ı Hayru’n-nâsırîn azze şânehu hazretlerine tevekkül ve i‘timâd olunarak bi’l-fi‘il sadr-ı a‘zamım sütûde-şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü’l-himem, düstûr-ı ekrem ve mu‘azzam, müşîr-i efham ve muhterem, nizâmü’l-‘âlem, nâzım-ı menâzımu’l-ümem El-hâcc Yusuf Ziya Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu ve zâ‘afe bi’t-te’bîd iktidâri ve ikbâlihi, bi’z-zât bi’l-cümle ocaklarım ve hüddâmât[92]-ı ‘aliyyem ile ma‘an me’mûr kılınmağın Üsküdar’dan Şam-ı şerîfe varınca hilâl-i râhda vâkı‘ nüzûl edecekleri menâzilde ta‘yînât-ı asker içün iktizâ eden zehâyiriñ tedâriği görülmek mühimm olduğuna binâ’en esfâr-ı sâbıkda olduğu vechile şa‘îriñ beher keyl-i İstanbûlî kilesi ma‘a nakliye ve cüvâlhâ ellişer altmışar ve ağnâmıñ beher re’si yüz seksen ve samanıñ beher kantarı nakliyesiyle ma‘an otuzar ve hatabıñ beher araba ikişer çeki gelmek üzere ma‘a nakl ile[93] altmışar akçadan lâzım gelen bahaları tamâmen hîn-i nakl ü tesl(î)mlerinde mübâşir yedinden ‘an nakdin ashâbına verilmek şartıyla Cisr-i Misis menziliçün altı biñ beş yüz keyl şa‘îr ve yedi yüz elli keyl dakîk ve sekiz yüz re’s ağnâm ve iki biñ kantar saman ve dört yüz elli (araba?) hatab ve Burnaz menziliçün kezâlik ol mikdâr şa‘îr ve dakîk ve ağnâm ve saman ve hatabı Misis ve Elbistan ve Zamantı ve Mar‘aş kazâlarından tertîb ve hîn-i teslîmlerinde iş‘âr olunduğu fiy’ât-ı mîriyye üzere akçaları verilmek içün başmuhâsebeden hesâb olunub Misis menzili zahîresiçün üç biñ dokuz yüz yirmi beş guruş ve Burnaz menzili zahîresiçün kezâlik üç biñ dokuz yüz yirmi beş guruş mübâşir-i mûmâ ileyhe teslîm olunmuşdur. Ancak kazâhâ-yı mezkûrdan bu vakte dek zehâ’iriñ menâzil-i mezkûreye tevârüd etmediği mesmû‘ olub menâzil-i mezkûre zehâyiriniñ bir habbesi girüye kalmayarak hâzır ve amâde olması matlûb olunduğuna binâ’en sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ‘uhde-i ihtimâmıña ihâle olmuşdur. Zehâyir-i mezkûru sûret-i defter mûcebince yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve mübâşiriñ yedinde olan mîrî fiy’âtı akçasını ashâbına teslîm ve eğer müretteb olan kazâlardan zehâyir celbi vakte muhtâc ise Adana eyâletinde el-hâmdu li’l-llâhi ta‘âlâ zehâyiriñ kesreti ve vefreti olduğu tahkîk olduğuna binaen fiy’ât-ı mîrîden ziyâdesi defter olunub ol defter ordu-yı hümâyûnuma arz olundukda mûcibince kazâ-i mezkûrdan tahsîl olunmak şartıyla der‘akab Adana eyâleti ve taht-ı hükûmeti olan kazâlardan cem‘ ü tahsîl ve mübâşire teslîmen menzil-i mezkûra nakl ve tesyîri husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk etmekden nâşî mûcibince ‘amel ü hareket eylemeñ fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’ş-şân ısdâr ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin bâlâda tefvîz ü beyân ve gönderilen defter-i mezkûrda terkîm olduğu vech üzere menâzil-i mezkûra tertîb olunan zehâyir-i mezkûruñ yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve mübâşir yedinde olan mîr fiy’atı üzere akçasını ashâbına teslîm ve eğer müretteb olan kazâlardan zâhire celbi vakte muhtâc ise fiy’ât-ı mîrden ziyâdesi defter olunub ol defteri ordu-yı hümâyûnuma arz olundukda mûcibince kazâ-i mezkûrdan tahsîl olunmak şartıyla der‘akab Adana eyâleti ve taht-ı hükûmeti olan kazâlardan cem‘ ü tahsîli muharrer ve senden matlûb-ı kat‘î idüğü ma‘lûmuñ oldukda fermûde-i ‘aliyyem üzere zehâyir-i mürettebe-i mezkûru tekmîlen yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve mübâşir-i mûmâ ileyhe teslîmen menâzil-i mezkûra nakl ü tesyîr ve me’men mahallere vaz‘ ve hıfz ü temhîrine müsâra‘at idüb şöyle ki bu husûs mevâdd-ı sâ’ireye mukayyes olmayub sefer-i hümâyûnum mürettebâtından ve asâkir-i muvahhidîniñ rûz-merre verilecek ta‘yînâtından olduğundan gayrı el-hâletü hâzihi ordu-yı hümâyûnum bâ-yümn ve’l-ikbâl Eskişehir’e doğru varmak üzere olub bi-mennihi ta‘âlâ menâzil-i mezkûra duhûl ânen-fe-ânen takrîb etmekde olduğundan hîn-i vusûlünde zehâyir-i mezkûrdan bir dâne ve bir hâbbesi noksân bulunmak ve yâhud a‘zâr-ı bî-hûdeyi âmiz tahrîrât irsâliy(l)e imrâr-ı vakte cesâret eylemek ihtimâli olur ise bu bâbda ‘özr ü ‘illetiñ bir dürlü müsmir ve mu‘teber olmayacağı ve hakkında vehâmet derkâr idüğü ve hilâf-ı emr-i ‘âlîşânım tekâsül ü rehâvet ve saña itâ‘at etmeyenler her kim olur ise olsun te’dibât-ı lâyıkaları icrâsına iğmâz olunmayub emrim (icrâ) olunacağı iktizâ edenlerden gûş-ı hûşlarına ilkā ederek senden me’mûl-i hüsrevânem olan gayret ve sadâkatkârlığı icrâya mübâderet ve zehâyir-i mürettebeniñ menâzil-i mezkûra bilâ-noksân nakl olunduğu haberini ordu-yı hümâyuma haber ve iş‘âra cesâret eyleyesin ve siz ki mevlânâ ve kuzât ve nüvvâb ve mübâşir ve a‘yân ve zâbıtân ve vücûh-ı ahâlî ve iş erlerisiz mazmûn-ı emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve zehâyir-i mezkûreniñ ber mûceb-i defter yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve menâzil-i mezkûreye nakli husûsuna siz ki sarf-ı kemâl-i sa‘y ü gayret ve hilâf-ı rızâ-yı hümâyûn ednâ mertebe tekâsül ü rehâvetden gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eylemek bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şânımıñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘amel ü hareket eyleyesiz. Şöyle ki ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’s-sânî Muharrem sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Ezzencir (?)

Sıra No : 9
Belge No : C.DH., 251/12536
Tarih : 18 S 1214 (22 Temmuz 1799)
Konu : Ahmed Bey’in mütesellimliği halk tarafından beğenildiği için Ahmed Bey’in mütesellimliğinin devam ettirilmesine dair.

Adana Sancağıu Mütesellimi Hasanpaşazâde Ahmed Bey kulları tarafından vârid olan evrâkıñ hülâsasıdır. Fî 16 S sene 214

Mütesellim-i mûmâ ileyh Adana’nıñ hânedânından olub cerî ü cesûr ve rükûb ü nüzûle muktedir ve memleketi eşkıyâdan hıfz u hırâset ve bâ-husûs umûr-ı mühimme-i seferiyyeniñ tanzîminde bî-kusûr saʻy ve tarîk-i câdde olmak hasebiyle ebnâ-i sebîl ve hüccâc-ı Müslimîni muhâfaza ile âminen ve sâlimen imrârlarına dikkat üzere olmağla ashâb-ı ağrâz mîr-i mûmâ ileyh hakkında hilâf-ı inhâ kaydında olurlar ise ısgâ buyurulmayub kemâ-kân hıdmet-i me’mûresinde ibkā buyurulmasın Adana kādîsı iʻlâm ve ahâlîsi mahzar ve mütesellim-i mûmâ ileyh arzıhâlinde tahrîr iderler.

Mîr-i mûmâ ileyh hakkında iştikâ vukûʻuyla bir gûne emr-i âlî sudûru irâde buyurulur ise hüsn-i hâline dâ’ir vürûd iden işbu iʻlâm ve mahzar mefhûmu evvel emirde Dîvân-ı hümâyûn tarafından derkenâr ve ifâde olunmak içün işbu hülâsa mazmûnı Dîvân-ı hümâyûna kayd olunmak buyuruldu. Fî 18 S sene 214.

Sıra No : 10
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 59, sayfa 117, belge 77
Tarih : 23 S 1214 (27 Temmuz 1799)
Konu : Adana ve Tarsus’dan 80.000 keyl unun Beyrut İskelesi’ne gönderilebilmesi için gerekli çuvalların alınmasına dair ferman.
Kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi Ahmed Bey ve Tarsus Mütesellimi Karmutzâde Mustafa zîde mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki: Dergâh-ı Mu‘allâm Kapucıbaşılarından Adana ve Tarsus mübâya‘acısı Halebli Mehmed dâme mecduhu ma‘rifetiyle Adana eyâletinden kırk biñ ve Tarsus sancağından kırk biñ keyl ki cem‘an seksen biñ keyl dakîk ma‘a nakliye ve havâle-baha tertîb ve îcâb eden bahâsı bundan akdem Rikâb-ı hümâyûnum hazînesinden i‘tâ ve mübâya‘ası bâbında me’mûriyeti hâvî evâmir-i şerîfim ısdâr ve irsâl olunmuşdur. Sâlifü’z-zikr seksen bin keyl dakîkiñ beher dört kîlesi bir çuvâla vaz‘ olunmak üzere yirmi biñ adet çuvâl iktizâ idüb ancak mübâya‘asına dâhildir denilerek dakîk vaz‘ olunacak çuvâllar za‘yıf olmak melhûz ve bu takrîb ekser dakîk telef olacağı zâhir ü âşikâr ve telef ü sirkatdan sıyâneti lâzımeden olmağla imdi dakîk vaz‘ olunan çuvâllar za‘yıf olur ise bir dürlü kabûl itmeyüb a‘lâ kilimden kolanlı deve çuvâlı olarak tedârük itdirilüb ol vechile dakîk vaz‘ ve ‘icâleten ve müsâra‘aten Tarsus’dan Beyrut İskelesi’ne irsâl olunmak fermânım olmağın işbu emr-i ‘âlîşânım ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi siz ki mütesellimân-ı mûmâ ileyhümâsız husûs-ı mezkûr zımnında mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhe nehyi hâvî diğer emr-i şerîfim ısdâr ve tesyâr kılındığı olduğu[94] ma‘lûmlarıñız oldukda sâlifü’z-zikr Adana eyâleti ve Tarsus sancağından tertîb ve mübâya‘acı-ı mûmâ ileyh ma‘rifetiyle mübâya‘a olunacak dakîki mübâya‘a fiyatına dâhildir denilerek za‘yıf çuvâla vaz‘ olunur ise bir dürlü kabûl olunmayub a‘lâ kilimden kolanlı deve çuvâlı olarak tedârük itdirilüb dakîk-ı mezkûr vaz‘ ve ‘icâleten Tarsus‘dan Beyrut İskelesi’ne irsâl ü tesyîre mübâderet ve hilâf-ı rızâ-yı hümâyûnum ednâ mertebe tekâsül ve rehâvetden hazer ü mücânebet eylemek bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda vech-i meşrûh (üzere) şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı celîl(ü’lkadr) mûcebince ‘amel (oluna). Tahrîren fî’s-sâlis ve’l-ışrîn Safer sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Adana
Kad vasele ileynâ
Fî 11 min Cemaziye’l-ulâ (11 Ekim 1799)
Mübâya‘acı işbu güne gelince ketm idüb şimdi lâzım olduğu ve zîk vakitde ihrâcdır.

Sıra No : 11
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 58, sayfa 115, belge 81
Tarih : Evâsıt RA 1214 (13-22 Ağustos 1799)
Konu : Ordu-yı Hümayuna gönderilen hazinenin Adana’dan Tarsus İskelesi’ne güvenli bir şekilde götürülmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ordu-yı hümâyûnum Şam-ı şerîfe takarrub etmek hasebiyle fî-mâ-bâ‘d ordu-yı hümâyûnuma gelecek hazâ’iniñ mesâfe olmak takrîbiyle berren irsâlinde sû‘ûbet derkâr ve Beyrut İskelesi’niñ Şam-ı şerîfe civâriyyeti bedîdar ve Tarsus İskelesi’nden sefîne ile Beyrut’a andan ordu-yı hümâyûnuma irsâl olunmasında suhûlet zâhir ve âşikâr olmakdan nâşî sen ki kapucıbaşı-i mîr-i mûmâ ileyhsin Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Bozok sancağı mutasarrıfı iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Çaparzâde Mîr Süleyman dâme mecdühu tarafından bu def‘a getürilüb Adana’ya tevârüd etmiş olan hazîneden ve bundan soñra gerek Der-‘aliyyemden ve gerek sâ’ir mahallerden ordu-yı hümâyûnuma gelecek hazâ’in-i mîriyyeyi kadr-ı kifâye cebelü neferini terfîkle muhâfaza olunarak âminen ve sâlimen Tarsus İskelesi’ne irsâle ihtimâm ü dikkat eylemeñ fermânım olmağın tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsan işbu emr-i şerîfim ısdâr ve sadr-ı a‘zamım tatarlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân İbrahim zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi gerek bu def‘a kapubaşı mîr-i mûmâ ileyh tarafından gönderilüb el-hâletü hâzihi Adana’da olan ve bâ‘d-ez-în tevârüd eden hızâneden mashûben bi’l-emn ve’s-selâme Tarsus İskelesi’ne irsâle ihtimâm ü dikkat-ı tâm eylemeñ matlûb-ı şâhânem idüği ve muhâfazada kusûr ve tekâsül vukû‘uyla hızâne-i merkûma esnâ-yı râhda bir gûne zarar ü gezend[95] isâbet eylemek lâzım gelür ise saña tazmîn etdirileceğinden başka vehâmetini dahi müşâhede ideceğinde şübhe olmadığı ve bu husûsu Tarsus mütesellimine dahi başka emr-i şerîfimle tenbîh ve te’kîd olunduğu ma‘lûmuñ oldukda ber minvâl-i meşrûh ‘amel ü harekete ihtimâm ü dikkat ve hilâfından gâyetü’l-gâye mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr (eden) fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından gâyetü’l-gâye tehâşa ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘a(lâ)met-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fi evâsıtı Rebî‘i’l-ûlâ sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Amid.

Sıra No : 12
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 08, sayfa 66, belge 55
Tarih : 22 S 1214 (26 Temmuz 1799)
Konu : Ordu ihtiyaclarının temini için lazım olan 22.906 guruşun gerekli yerlerden tahsil edilerek ordu hazinesine teslim edilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana Mütesellimi Mîr Ahmed zîde mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ordu-yı hümâyûnumuñ nüzûl edecek menâzilde nakl olduğu menziline nakl olunmak üzere Sarıçam kazâsından tertîb ve menzil-i (mez)bûr(a) nakli fermânım olan altı biñ beş yüz kile şa‘îr ve yedi yüz elli kile dakîk ve iki biñ kantar saman ve dokuz çeki hatab ve sekiz yüz re‘s ağnâmdan bir keyl ve bir habbe zahîre nakl olmadığından ordu-yı hümâyûnum bi’l-yümn ve’l-ikbâl Kızoluğu menziline vürûdunda ordu-yı hümâyûnumda mevcûd asâkiriñ mansûreniñ tayînâtları idâresi içün menzil emîni ma‘rifetiyle râyiciyle ol mikdâr zehâyir mübâya‘a ve ashâb-ı ta‘yînâta tevzî‘ olunmuş olduğu ve Sarıçam kazâsından müretteb zehâyir râyic fiy’âtı bahâsı hesâp ettirildikde altı biñ beş yüz kîle şa‘îr beher kîlesi ikişer guruşdan on üç biñ guruş ve yedi yüz elli keyl dakîkiñ beher kîlesi üçer guruşdan iki biñ iki yüz elli guruş ve sekiz yüz re’s ağnâmıñ beher re’si altışar guruşdan dört biñ sekiz yüz guruş ve iki biñ kantar samanıñ beher kantârı birer guruşdan iki biñ guruş ve dokuz çeki hatabıñ beher çekisi birer guruşdan dokuz yüz guruş ki cem‘an yirmi iki biñ dokuz yüz elli guruşa bâliğ olmağla mevkûfâtdan muhrec ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan sûret-i defter mûcebince sen ki Adana Mütesellimi mîr-i mumâ ileyhsin kazâ-i mezbûre a‘yânı Karsandıoğlu’ndan ve sâ’ir îcâb ü iktizâ edenlerden zecren lehu ma‘rifetiñle tahsîl ve ordu-yı hümâyûnum hazînesine irsâl ü tesyîre ihtimâm ü dikkat eylemeñ fermânım olmağın hâsseten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber minvâl-i muharrer zehâyir-i mezkûruñ bedeli olan yirmi iki biñ dokuz yüz altı guruşu vusûl-ı emr-i şerîfimde merkûm Karsandıoğlu’ndan ‘alâ eyyi hâlin tamâmen ve kâmilen tahsîl ve ordu-yı hümâyûnum hazînesine irsâl ü tesyîre ihtimâm ü dikkat eyleye(siz) ve hilâf-ı emr-i ‘âlîşânım vaz‘ ü hareketden mübâ‘aded eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’s-sâni ‘ışrîn Saferü’l-hayr sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Sahrâ-yı Hafa.

Sıra No : 13
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 06, sayfa 71, belge 40
Tarih : 29 RA1214 (31 Ağustos 1799)
Konu : Nefs-i Adana, Dindarlu, Karakışla, Sarıçam ve Karaisalu’dan Ahmed Bey aracılığıyla tahsil olunan 16.500 guruş imdad-ı seferiye bedelinin Adana valisine teslim edildiğine dair hüccet.

Bâ‘is-i tahrîr-i rakam oldur:

İşbu biñ iki yüz on üç mâh-ı Zi’l-ka‘detü’ş-şerîfeniñ yirmi altıncı günü avâtıf-ı aliyye-i mülûkâneden ve avârıf-ı behiyye-i tâcdârîden Adana eyâleti ‘uhdemize tevcîh ve ihsân olunmağla târîh-i mezkûrdan eyâlet-i mezkûreye mütesellim nasb ü ta’yîn olan izzetlü ser bevvâbîn-i dergâh-ı ‘âlî Ahmed Bey yedinden Cemâziye’l-evvel gurresine gelince bir mâhiyyesi kapu kethüdâmız tarafından ve dört mâhiyyesi tarafımızdan ahz u kabz olunub yedinde bir habbe kalmadığı ecliçün li-ecli’s-sened işbu tahvîl i‘tâ olundu ve nefs-i Adana ve Dindarlu ve Karakışla ve Sarıçam ve Karaisalu nâm mevâzi‘leriñ imdâd-ı seferiyyeden hisselerine isâbet eden on altı biñ beş yüz guruşu tamâmen mûmâ ileyh Ahmed Bey tarafından tamâmen[96] hazînemize edâ ve teslîm olunduğunu mübeyyin li-ecli’s-sened işbu memhûr tahvîl ketb ü tahrîr ve yed-i mûmâ ileyhe i‘tâ olundu. Fî 29 RA Sene 14

El-fakîr Hüseyin Vali-i Adana

Sıra No : 14
Belge No : C.ZB., 25/1225
Tarih : 2-10 RA 1214 (3-11 Eylül 1799)
Konu : Ordu-yı hümâyûn için Adana’ya gönderilen 250 kiselik altın, on yük hazîne, bir çift hurc ve üç yük çeltiğin Adana’ya vardığı ve Tarsus iskelesine kadar güvenliğinin sağlanmasına dair hüküm.

Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve Tarsus Mütesellimi ve Gümrük Emîni ( ) zîde mecdühümâya ve çukadâr-ı Sadr-ı aʻzamî İbrahim zîde kadrühuya (hüküm ki):

Sen ki Adana mütesellimi mûmâ ileyhsin bu defʻa tarafıñdan Ordu-yı hümâyûnuma vârid olan tahrîrâtda çukadâr-ı mûmâ ileyh İbrahim zîde kadruhu ile Âsitâne-i aliyyemden Ordu-yı hümâyûnuma îsâl olunmak üzere iki yüz elli kiselik altun ve on yük hazîne ve bir çift hurc ve üç yük çeltik Adana’ya vürûd etmiş olduğu ve Tarsus tarîkiyle irsâlinde suhûlet derkâr idiği derc ve tastîr olunmuş hazîne-i mezkûreniñ muhâfazasına ve altı cebelü neferâtı terfîkiyle âminen ve sâlimen Tarsus İskelesi’ne irsâli husûsuna ihtimâm ü dikkat olunmak fermânım olmağın tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsan işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( ) ile tesyâr olunmuşdur. İmdi hazîne-i mezkûreniñ rûz ü leyâl muhâfazasına dikkat ve kadir-dânî müsellah ve muʻtemed cebelü neferâtı terfîkiyle âminen ve sâlimen Tarsus’a irsâli senden matlûb-ı mülûkânem idüği ve maʻaze Allâhu Taʻâlâ hazîne-i merkûmeye bir gûne zarar ü gezend isâbet eylemek ihtimâli olur ise saña tazmîn itdirileceğinden başka mazhar-ı mu’âheze ü akab olacağıña katʻan iştibâh olmadığı maʻlûmuñ oldukda ber vech-i meşrûh amel ü harekete ihtimâm ve dikkat-i tâmm eyleyesin ve siz ki Tarsus mütesellimi ve gümrük emîni mûmâ ileyhimâsız hazîne-i merkûme Tarsus’a lede’l-vüsûl muʻtemed ve münâsib sefîneye vazʻ ve âminen Beyrut İskelesi’ne tesbîle saʻy ü dikkat ve hilâfından hazer ü mübâʻadet ve sen ki çukadâr-ı merkûmsun vech-i meşrûh üzere müstashabıñ olan hazîneyi berren Tarsus’a ve ândan bahren Beyrut’a göndermeğe dikkat eylemeñ bâbında. Fî Evâ’ili RA sene 214

Sahh. Buyuruldu.

Bir sûreti

Beyrut kādîsıyla Beyrût’dan Şam-ı şerîfe varınca yol üzerinde vâkıʻ kuzât ve nüvvâba ve mütesellimler ve sâ’ir zâbıtân ve iş erlerine ve çukadâr-ı merkûm hazîne-i mezkûre lede’l-vusûl kazâ-be-kazâ birbirlerine îsâl ve âminen Şam-ı şerîfe irsâl eylemeleriçün iktizâsına göre.

Sahh. Buyuruldu

Sıra No : 15
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 60, sayfa 118, belge 75
Tarih : Evahir R 1214 (12-21 Eylül 1799)
Konu : Beş yüz nefer askerin ordu-yı hümayuna getirilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-ekâbir el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin bundan akdem mâliye cânibinden sâdır olan emr-i şerîfim mûcibince me’mûr-ı tahrîr olduğuñ beş yüz nefer mîrilü piyâde ‘askeriñ şimdiye kadar ordu-yı hümâyûnumda isbât-ı vücûd eylemeleri husûsuna ikdâm ve ihtimâm eylemeñ vâcibe-i deyniñ iken asâkir-i mezkûre ilâ haze’l-ân vârid olmadığı nümâyân ve mâh Cemâziyye’l-ûlânıñ beşinci günü ordu-yı hümâyûnuma müsta‘inen bi’l-llâh Mısır üzerine tevcîh ve ‘azîmet edeceği bedîhî ve ayân olmakdan nâşî asâkir-i mezkûru serî‘an ordu-yı hümâyûnuma erişdirmez iseñ kapucıbaşılığıñ ref‘le iktifâ olunmayub cezâñ tertîb olacağı muhakkak ve mukarrer olmağla tevbîhan ve i‘zâren seni hâb-ı gafletden îkâzen mahsûsan işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve sadr-ı a‘zamım çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Koğuş kethüdâsı Ali zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi keyfiyet ma‘lûmuñ oldukda ber vech-i meşrûh ‘amel ü harekete ikdâm ve hilâf-ı fermân bundan böyle dahi dakîka-ı vâhide imrâr-ı vakti tecvîz ile mazhar ve ‘aberât-ı şâhânem olmakdan be-gâyet tehâşî ve ittikā-i tâmm eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren evâhir-i şehr-i Rebî‘ü’l-ahir sene erba‘a aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Sasuta‘a (?)
Mûcebince iki kıt‘a isti‘câl emri sâdır olmuşdur.

Sadr-ı a‘zamım tatarlarından Mustafa ve Ali Ağalar ile bir kıt‘a ve yine tatar-ı mezkûrdan Hasan Ağa ile bir kıt‘a dahi isti‘câl emr-i şerîfi vurûd etmişdir. Hurrire fî 5 C 1214.

Sıra No : 16
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 60, sayfa 118-119, belge 76
Tarih : 12 R 1214 ( 13 Eylül 1799)
Konu : Küçükalizâde Halil Paşa, Burnaz ve Payas menzillerini tamamen ortadan kaldırdığından Adana menzilinden lüzumu miktar beygir gönderilmesi ve Tarsus İskelesi’nden münasib üç kıta menzil kayığı tedarik edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’n-nevvâbü’l-müteşerri‘în Adana ve Tarsus nâ’ibleri zîde ilmuhumâ ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Tarsus Mütesellimi Mustafa zîde mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Tarsus kasabası menzili Yayla menzilhânesine merbût olub öteden berü mürûr u ‘ubûr iden ulaklar Yayla menzilhânesine ve andan Adana’ya ve Adana’dan dahi Burnaz menziline tevârüd idegelür iken el-hâletü hâzihi Küçükalizâde Halil Paşa Burnaz ve Payas menzillerini külliyen ref‘ idüb Adana menzili dahi mu‘attal olduğundan mürûr u ‘ubûr iden ulaklar Tarsus kasabasına vürûd idüb ancak kasaba-i mezbûrede bârgîriñ kılleti olmak takrîbiyle fukarâ bârgîr tedârükünde meşakkate dûçâr ve Tarsus İskelesiniñ limânı olmadığından iskele-i mezbûrede kayık karâr idemeyüb mürûr u ‘ubûr eden ulaklar zahîre nakline me’mûr kayıklara irkâb olunmak mülâbesesiyle etrâfdan kayık celbine ihtiyâc hiss ideceği âşikâr olmağla fî-mâ-bâd zehâyir kayıklarına kimesne tarafından dahl u ta‘arruz olunmayub fakat umûr-ı mühimme ile mürûr eden telhîs tatarları irkâb olunmak üzere Tarsus İskelesiyle Süveyde ve yâhûd Lazkıye iskelesine üçer kıt‘a kayık ta‘yîniyle kezâlik umûr-ı mühimme ile vürûd eden ulaklar irkâb ve mahall-i me’mûrlarına îsâl olunmak içün Tarsus kazâsında müceddeden bir menzilhâne ihdâs ve hüsn-i nizâm üzere i‘mâl olunmak içün Adana menzilhânesinden[97] mikdâr-ı kifâye bârgir ifrâz ve menzilhâne-i mezkûra vaz´ ve ber minvâl-i muharrer ta‘yîn olacak kayıklarıñ iktizâ eden ücretleri cânib-i mîrîden ve yâhûd mahall-i sâ’ireden ta‘yîn olunmasını Tarsus nâ’ibi i‘lâmında ve mütesellimi mûmâ ileyh ‘arzıhâlinde tahrîr ve inhâ etmeleriyle ber mûceb-i kuyûd Tarsus kazâsından cânib-i mîrîden mu‘ayyen menzil olmadığından gayrı Adana menziliniñ dahi mu‘attal olduğu mefhûm-ı tahrîrâtdan müstebân olub ancak ordu-yı hümâyûnumdan rikâb-ı müstetâbıma ve rikâb-ı müstetâbım tarafından dahi ordu-yı zafer-makrûnuma pey-der-pey tevârüd eden ulaklar ve hazâ’in-i mîriyye ve sâ’ireniñ bilâ te’hîr imrâr ü îsâlleri ehemm-i umûr-ı devlet-i ‘aliyyemden olduğuna binâ’en şimdiki hâlde Adana menzilhânesi mu‘attal sûretinde kaldığı hâlde menzil-i mezbûruñ bârgîri Tarsus’a nakl olunmak ve Tarsus İskelesinden Lazkıye İskelesine îsâl eylemek içün Tarsus’da amed şoda el verir kayıklardan menzil-i müsta‘celeye mahsûs üç kıt‘a kayık ta‘yîn ve tahsîs ve masârıfınıñ tanzîmi lâzıme-i vakt ü hâlden olmakdan nâşî Lazkıye İskelesinde üç kıt‘a kayık tedârük ve telhîs ile mürûr eden tatarlara mahsûs olmak üzere Lazkıye muhassılına hitâben diğer emr-i şerîfim ısdâr ve irsâl olunmağla imdi siz ki mütesellimân-ı mûmâ ileyhümâsız Adana ve Tarsus kurb ve civâriyyet hasebiyle ikiniz bir yere gelüb husûs-ı mezbûru te’emmül ve müzâkere ederek Adana menzilinden lüzûmu mikdâr bârgir ifrâz ve nakl birle Tarsus İskelesinden münâsib üç kıt‘a menzil kayığı tedârük ve dâ’imen iskele-i mezbûrede mevcûd olub telhîs tatarı ve sâ’ir umûr-ı mühimme-i müsta‘cele ile tevârüd eden ulaklar irkâb ve der ‘akâb Lazkıyye’ye irsâl ederek el-hâsıl Adana menziline imdâdiyye olarak tahsîs kılınan akça ile nevâl sefînesi tanzîm ve hüsn-i râbıtaya bend ve tevşîk birle ne vechile râbıta verilür ise keyfiyetini bi’l-iştirâk ordu-yı hümâyûnuma tahrîr ve iş‘âr ve umûr-ı mühimme-i müsta‘cele ile me’mûr ulakları bir gün bir mahalde bî-hûde tevkîfden tehâşî ü mücânebet eylemeñiz fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde siz ki mütesellimân-ı mûmâ ileyhümâsız husûs-ı mezbûruñ ber vefk-i matlûb nizâm ve râbıtasını sizden matlûb-ı kat‘î-i mülûkânem olduğu ma‘lûmuñuz oldukda ikiniz bir yere gelüb husûs-ı mezbûru etrâfıyla te’emmül ve mülâhaza birle râbıtasını virüb ba‘dehu keyfiyetini bi’l-iştirâk ‘icâleten ordu-yı hümâyûnuma tahrîr ve iş‘âra müsâra‘at ve ba‘d-ez-în umûr-ı mühimme ile amed şod eden ulakları bir gün bir mahalde eğlendirmeyüb serî‘an ve ‘âcilen mahall-i me’murlarına irsâl ü îsâle mübâderet ve hilâf-ı rızâ-yı ‘aliyyem ednâ mertebe tekâsül ü rehâvetden gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eyleyesiz ve siz ki nüvvâb-ı mûmâ ileyhümâsız siz dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfından ittikā ü mübâ‘adet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sânî ‘aşer şehri Rebî‘i’l-ahir sene erba‘a ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Şam-ı Şerîf.

Sıra No :17
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 58, sayfa 115, belge 82
Tarih : 9 R 1214 ( 21 Eylül 1799)
Konu : Karahacılı ve Kürkçü aşiretlerinden talep edilen kışlak akçası 6900 kuruşdan kalan 3300 guruşun Adana Mütesellimi Ahmed Bey aracılığıyla Boybeyi Osman Bey’den tahsil edildiği.

Bâ‘is-i t”ahvîl oldur ki:

Adana civârında vâkı‘ Sarıçam kışlak akçasıçün Kara Hacılu ve Kürkçü aşîretlerinden bâ-fermân-ı âlî ve bâ-tahrîrât-ı veliyyü’n-ni‘amî matlûb buyurulan mebâliğ içün tahsîl ve kabzına me’mûr olub mübâşiri olduğumuz hasebiyle bundan akdem aşîret-i mezbûrdan matlûb buyurulan biñ yüz doksan dokuz senesinden biñ iki yüz on bir senesine gelinceye kadar senede hesâb olunub altı biñ dokuz yüz seksen beş guruşa müterâkim olub senede biñer guruşa rabt olunmuş olub meblağ-ı mezbûrdan ceste-be-ceste mübâşirlerine bâ-tahvîl teslîm eyledikleri meblağdan sahhü’l-bâkî üç biñ üç yüz guruş kalmağla bu def‘a bâkî kalan üç biñ üç yüz guruşu aşîret-i mezbûr Boybeyisi Osman Bey yedinden ve Adana mütesellimi ser bevvâbîn-i dergâh-ı ‘âlî devletlü Ahmed Bey Efendi ma‘rifetiyle tamâmen ve kâmilen ahz u kabz olunub mukasseten sinîn-i güzeşte mâlından aşîret-i mezkûr zimmetlerinde bir akça ve bir habbe kalmadığından ahz u kabz olunduğunu müş‘ir li-ecli’s-sened işbu memhûr tahvîl verilmişdir. Hîn-i hâcetde ibrâz oluna ve’s-selâm. Hurrire fî 9 R sene 1214.

El-fakîr İsmail Karayılan tâbi‘-i Çaparzâde hâlen
El-fakîr Yunus çukadâr-ı kā’immakām-ı sadr-ı ‘âlî halen.

Sıra No : 18
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 58 , sayfa 115, belge 80
Tarih : 25 R 1214 (26 Eylül 1799)
Konu : İzinsiz tamir olunan kiliselerin tamir edilen kısımlarının yıkılmasına dair gönderilen Adana Divanı’nından gönderilen buyuruldu.

Şerî‘at şi‘âr Adana kādîsı fazîletlü efendi zîde fazluhu ve mefâhirü’l-emâcid ve’l-a‘yân Dergâh-ı mu‘allâm kapucı başılarından mütesellimimiz izzetlü Ahmed Bey zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân vücûh ve ağavât ve zâbıtân ve sâ’ir iş erleri zîde kadruhum inhâ olunur ki:

Memâlik-i mahrûsetü’l-mesâlik-i İslâmiyye’de vâkı‘ tâ’ife-i Nasrânî ve millet-i Ermeniyân’ıñ kilisâlarına eşcâr ve ahcâr-ı vâhide inzimâm ve ‘ilâvesine ve aslâ ta‘mîrîne mesâğ-ı şer‘i ve kat‘an rızâ-yı hazret-i cihândârî olmadığı vâlâsına kayd ü iş‘âr olub Adana’da kâ’in tâife-i E(r) meniyân kilisâlarını bilâ emr-i ‘âlî ve hilâf-ı şer‘-i şerîf ta‘mîr ve termîm itdirdiklerini sahîhan ve vâkı‘an tarafımıza ihbâr ü inhâ etmeleriyle imdi siz ki zâbitîn[98]-i mûmâ ileyhimsiz bu misüllü hilâf-ı şer‘-i şerîf ve mugâyir-i rızâ-yı hazret-i zi’l-llulâhî hâlât-ı nâ-marziyyeye cesâret edenleriñ te’dîbât-ı lâyıkaları icrâsı ve kilisâ-yı merkûmuñ inhidâmı vâcibât-ı umûrdan olmağla kilisâ-yı merkûmuñ ta‘mîr olunan mevâzi‘ini inhidâma mezîd-i sa‘y ü gayret ve bilâ-emr-i ‘âlî ta‘mîr-i kilisâya ictisâr edenleri te’dîblerine kemâl-i ihtimâm ü dikkat olunmak bâbında divân-ı Adana’dan işbu buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İnşâ’e Allâhu ta‘âlâ vusûlünde gerek(d)ir (ki) vech-i meşrûh üzere mûcib-i buyuruldu ‘amel ü hareket ve hilâfından tehâşî ve tevakkî ve hazer ü mücânebet eyleyesiz deyü. Fî 25 R sene 214.

Sıra No : 19
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 45
Tarih : Evail CA 1214 (1-10 Ekim 1799 )
Konu : Halka zulm eden Adana naibi İmamzâde Ahmed ve Adana Müftüsü İshak’ın tediblerine dair ferman.

Kıdvetü’n-nevvâbü’l-müteşerri‘în Adana kazâsı nâ’ibi mevlânâ ( ) zîde ‘ilmuhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Mısır ser-askeri ma‘iyyetine eyâlet-i Adana’dan müretteb yüz elli mehâr şütürân Adana sancağınıñ sehmine isâbet iden elli üç mehâr şütürânı Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu mübâya‘a idüb iktizâ iden masârıfını mutālebe eyledikde Adana nâ’ibi İmamzâde Ahmed ve Adana müftîsi İshak bi’l-ittifâk edâda leyse ve le‘alle ile umûr-ı mühimmeniñ ta‘tîline bâdî oldukları şütürân ihrâcına me’mûr mübâşirleriñ inhâları ve bi’l-fi‘il başdefterdâr olan iftihârü’l-umerâ’ ve’lekâbir Mustafa Reşid dâme ‘uluvvuhunuñ takrîri ve bâ-işâret-i şeyhü’l-islâm merkûmân çavuş mübâşeretiyle Amasiyye Kal‘asına kal‘a-bend olunmalarıçün biñ iki yüz on üç senesi evâ’il-i Zi’l-hiccesinde emr-i şerîfim sâdır olmuşidi. El-hâletü hâzihi sen ki mevlânâ-yı mûmâ ileyhsin bu def‘a tarafından ordu-yı hümâyûnuma vârid olan bir kıt‘a i‘lâmıñda merkûmân öteden berü mûkız-ı fitne olub başlarına gürûh-ı eşkiyâyı cem‘ ve fesâd-peydâ ve nice bi-cürm kimesneleri hilâf-ı şer‘-i şerîf ve bi-gayrı hakkın katle ictirâ ve bunlar emsâli zulm u ta‘addileriniñ nihâyeti olmadığı beyânıyla merkûmân ıtlâk olunub kazâ-i mezbûra gelürler ise konaklarından çıkmayub ve umûr-ı vilâyete dâ’ir mevâddıñ birine karışmayub ve hânelerine dahi ehl-i ‘örf tâ’ifesi taraflarından uğradılmamak üzere emr-i şerîfim sudûrunu Adana’da sâkin ‘ulemâ ve sulehâ ve sâdât-ı kirâm ve bi’l-cümle fukarâ ve zu‘afâ niyâz ve ricâ eyledikleri tahrîr ve tastîr olunmuş. Vech-i meşrûh üzere ‘amel olunmak fermânım olmağın imdi sen ki mevlânâ-yı mûmâ ileyhsin keyfiyet ma‘lûmuñ oldukda ber vech-i muharrer ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mübâ‘adet olunmak bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hil(âfından) hazer ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fı evâ’ili şehri Cemâziyye’l-evvel sene erba‘a ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Şam-ı şerîf.

Sıra No : 20
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 07, sayfa 68, belge 49
Tarih : 23 B 1214 (21 Aralık 1799)
Konu : Adana ve Tarsus Sancakları mübayaacısı Halebli Mehmed’in görevini yerine getirmediğinden cezalandırılmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm Kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu tevkî‘-i refî‘i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Devlet-i ‘aliyye-i ebediyyü’l-karârımıñ nân ü nemekle perverde ve sâyesiyle müstezıll olanlar dâ’imü’d-dehr ve bâ-husûs böyle vakitlerde müstahdem oldukları her bir hıdemâtda bezl-i tâb ü tüvân değil belki fedâ-yı cân eylemeleri muktezâ-yı istikāmet ve şe‘â‘ir-i İslâmiyyeden iken Adana ve Tarsus sancakları mübâya‘ası bundan akdem ‘uhdesine ihâle kılınmış olan Kapucıbaşı Halebli Mehmed me’mûr-ı mübâya‘ası ve cem‘ ü tahsîl ve irsâli olduğu zehâ’ir husûsunda envâ‘ irtikâb fermûde-i hümâyûn üzere vakitli külliyetlü zehâyir irişdirmediğinden mahzâ devlet-i ‘aliyyeme hıyânet eylediği ecilden kendüsiniñ ta‘yîn olunan mübâşir ma‘rifetiyle kapucıbaşılığı ve kapucular kethüdâlığı pâyesi ref‘ ve li-ecli’t-te’dîb Adana Kal‘ası’na kal‘abend içün Divân-ı hümâyûnumdan[99] başka ve elviyehâ-i mezkûrdan me’mûr-ı mübâya‘ası zehâyiriñ hesâbını ru’yet zımnında mâliye tarafından başka evâmir-i şerîfim ısdâr ve tesyâr kılınmış olub ancak merkûmuñ bu derecelerde hıyânet ve habâseti ve mübâya‘a içün verilen dört yüz kırk kise akçadan zimmetinde emvâl-i mîriyye olmak takrîbi yanında mevcûd[100] bi’l-cümle nükûd ve emvâl ü eşyâ ve hubûbât ve esliha ve raht ve pusat ve’l-hâsıl ism (-i mâl) ıtlâk olunur hasîs ü nefîs her nesi var ise anıñ cânib-i mîrîçün zabt ve defâtir ve temessükât evrâk[101]-ı sâ’iriñ ahzı ve tetebbu‘ olunarak ahz u i‘tâsınıñ zâhire ihrâcı husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk etmekle imdi sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin merkûmuñ yanında mevcûd nükûd ve kâffe-i emvâl ve esliha ve hayvânâtımıñ bir mâlı ve re’si ketm ü ihfâ ve kendüde ve etbâ‘ı yedlerinde kalmayarak cümlesini ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le cânib-i mîrîçün zabt ve tahrîr ve müfredât üzere memhûr ve mümzâ defterini başka ve defâtir ve temessükât ve evrâk-ı sâ‘iresini yegân yegân tettebbu‘ ve ahz ve i‘tâsını zâhire ihrâc ve kendüsünden dahi su’al ve tahkîk bir berâtı dahi başkaca defter idüb ‘icâleten ve müsâra‘aten ordu-yı hümâyûnuma takdîm ve keyfiyeti tahrîr ve ba‘dehu ne vechile emr-i ‘âlîşânım sudûr (eder) ise aña göre ‘amel ü hareket eylemeñ fermânım olmağın mahsûsan işbu emr-i ‘alişânım ısdâr ve sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Hasan ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde keyfiyet mantûk-ı emr-i şerîfimden ma‘lûmuñ oldukda mûcib ve muktezâ üzere ‘amel ü hareket ve hilâfı ednâ derece tekâsül ve rehâvetden tehâşî ve mücânebet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlişânım sâdr olunmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi birle ‘amel olub hilâfından be-gâyetü’l-gâye ve mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâlis ‘ışrîn şehri Receb sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 21
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 68, sayfa 132-134, belge 53
Tarih : 23 B 1214 (21 Aralık 1799)
Konu : Adana ve Tarsus’dan zahire mübayaası görevini yerine getirmeyen Halebli Mehmed’in Adana kalesinde kalabend olunmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Bundan akdem ordu-yı hümâyûn-ı nusret-makrûnum lâzımesiçün Adana ve Tarsus eyâletlerinden tertîb olunan zehâyir mübâya‘a ve ordu-yı hümâyûnuma nakl ü irsâline me’mûr kılınan kapucıbaşı Halebli Mehmed fermûde-i hümâyûn üzere vakitli külliyetlü zâhire irişdirmediğinden gayrı envâ‘ hile ve irtikâb ile mahzâ dîn ü devlet-i ‘aliyyeye hıyânet eylediği ecilden ta‘yîn olunan mübâşir ma‘rifetiyle kapucıbaşılığı ve kapu kethüdâlığı pâyesi ref‘ olunub merkûm Adana Kal‘asına vaz‘ ve habs ve kal‘abendi bâbında Divân-ı hümâyûnumdan (emr)-i şerîfim ısdâr ve tesyâr kılınmış olub ancak Başmuhâsebeden muhrec ve emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan memhûr ve mümzâ bir kıt‘a defter nâtık olduğu üzere Adana eyâletinden ma‘a çuvâl bahâ beher kilesi kırkar paraya olarak kırk biñ keyl-i İstanbulî dakîk ve beher kilesi otuzar paraya olarak def‘a-i evvelde altmış biñ keyl-i İstanbulî şa‘îr ve def‘a-i sânîde yirmi biñ keyl tertîb ve îcâb iden yüz biñ guruş bahası tamâmen Hazîne-i ‘âmiremden i‘tâ olunmuş olduğu ve Tarsus sancağından kezâlik fiy’ât-ı merkûm üzere kırk biñ keyl ve def‘a-i evvelde elli biñ keyl şa‘îr ve def‘a-i sânîde on altı biñ altı yüz altmış yedi keyl şa‘îr mübâya‘ası tertîb ve îcâb iden doksan biñ guruş bahâsı ber vech-i peşin i‘tâ olundığından başka zehâyir-i merkûmuñ nakliyyesi zımnında navl-i sefîne olarak ordu-yı hümâyûnum hazînesinden dahi otuz biñ guruş ki cem‘an otuz iki yük biñ guruş virilmiş olduğu ve elviyehâ-i mezkûrdan müretteb dakîkiñ yekûn seksen biñ kîleye bâliğ ve şa‘iriñ yekûnu yüz kırk altı biñ altmış yedi kîleye resîde olub[102] merkûmuñ işbu mübâya‘at-ı mezkûrdan ordu-yı hümâyûnuma irsâl eylediği zehâyir be-gâyet cüz’iyât makûlesi olduğundan verilen mârrü’z-zikr dört yüz kırk kise akçanıñ ekserîsi eğerçi[103] zimmetinde olduğu zâhir ve dakîk ve şa‘îr-i mezkûrdan şimdiye kadar ne mikdârını mübâya‘a eylemiş ve ne mikdâr bekāyâ kalmışdır ve el-yevm mahallerinden hâzır u âmâde ve Tarsus İskelesine tenzîl eylediği zehâyirinden meblağ-ı mezbûrdan medfû‘at ve masrûfât ve el-ân yed ve zimmetinde ne mikdâr akça mevcûddur sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ma‘rifetiñle hesâbınıñ ru’yeti ve bekāyasınıñ cem‘ ü tahsîli ve ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyîri husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekle mûcebince ‘amel ü hareket eylemeñ bâbında fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Hasan ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber minvâl-i meşrûh merkûmu Adana Kal‘asında mahbûs olduğu hâlde ber mûceb-i sûret-i defter elviyehâ-i merkûmdan müretteb dakîk ve şa‘îrden şimdiye kadar ne mikdârını mübâya‘a eylemişdir ve ne mikdârı bekāyâ kalmışdır ve el-yevm mahallerinde hâzır u âmâde eylediği ve Tarsus İskelesine nakl ü tenzîl eylediği zehâyirinden ve meblağ-ı mezbûr dört yüz kırk kise akçadan medfû‘ât ve masrûfât ve el-an yed ve zimmetinde ne mikdâr akça mevcûddur ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘ile merkûmuñ ahz ü i‘tâsı defterlerini tetebbu‘ ve kendüye istintâk iderek gadr ü himâyeden ‘ârî ve cümle hesâbını ru’yet ve evvel emirde yedinde mevcûd nükûdu ahz ve ‘indiñde hıfz idüb mikdârını ve işbu mübâya‘a zahîresinden gerek mahallinde ve gerek Tarsus İskelesinde mevcûdunu ve mikdâr-ı keylini ve el-yevm bekāyâ kalan zehâyiri ve eslâfını sahîhce defter idüb şekk ü şübheden ‘ârî münakkah muhâsebesi defterini ‘icâleten ordu-yı hümâyûnuma takdîm eyledikden sonra bekāyâ kalan dakîk ve şa‘îr ne mikdâr ise bir iki gün zarfında yerlü yerinden mübâya‘a ve tekmîl ve Tarsus İskelesine nakl ü tenzîl ve sefâîn istîcâr ve tahmîl ve ‘icâleten ve müsâra‘aten Yafa İskelesine irsâl ü tesyîre ziyâde sa‘y ü gayret idüb emr-i şerîf ve mugâyir-i ‘aliyyem ednâ mertebe tekâsül ü rehâvet ile nefsiñi mehlekeye ilkādan be-gâyet tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileyhsin sen dahi mazmûn-ı emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfından ittikā ve mübâ‘adet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘amel ü hareket idüb hilâfından be-gâyet ittikā u mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’s-sâlis ‘ışrîn şehr-i Receb sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Gazze

Sıra No : 22
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 139, belge 46
Tarih : 25 Ş 1214 (22 Ocak 1800)
Konu : Adana ve Tarsus Yörüganı Mukataası için ödenmesi lazım gelen beş bin guruşun Ahmed Bey, Mehmed Bey ve Mustafa Bey’den tahsil edildiğine dair temessük.

Bâ‘is-i tastîr-i tahvîl oldur ki:

Hâlen Adana ve Tarsus Yörügânı Mukāta‘ası Adana Mütesellimi ser-bevvâbîn dergâh-ı ‘âlî devletlü Ahmed Bey ve Mehmed Bey ve Mustafa Bey hazretleriniñ iştirâken ber vech-i mâlikâne ‘uhdelerinde olub güzeşte senede beş biñ guruş cânib-i mîriye edâ ve teslîm eylemelerine râbıta virilmiş olduğundan el-hâletü hâzihi işbu biñ iki yüz on dört senesine mahsûben mukāta‘a-i mezkûruñ mukassaten beş biñ guruşu bâ-fermân-ı ‘âlî matlûb buyurulub mübâşiri ve kabzına me’mûr olduğum hasebiyle meblağ-ı mezkûru tamâmen ve kâmilen mîr-i mûmâ ileyhim yedlerinden ahz u kabz olunmağla tarafımıza teslîm olunduğunu müş‘ir işbu tahvîl li-ecli’s-sened verilmişdir. Hîn-i hâcetde ibrâz oluna.

Fî 25 Ş sene 214
El-fakîr Mustafa Muhzır ‘an hulefâ-i kâtib hâlen.

Sıra No : 23
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 66, sayfa 129, belge 58
Tarih : 19 L 1214 (16 Mart 1800)
Konu : Tarsus sancağının Çakıd Hanı’ndan Adanaya varıncaya kadar Hacc yolu üzerinde bulunan hanlara yakınlığı ve yolcuları eşkıya saldırılarından koruması dolayısıyla bazı vergilerden muaf olması için verilen ferman.

Tarsus sancağınıñ mu‘âfiyet emr-i şerîfidir.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Hâlen kethüdâ-yı mehd-i ‘ulyâ-yı saltanat-ı seniyyem iftihârü’l-emâcid ve’l-ekâbir müstecmi‘-i cemî‘u’l-me‘âlî ve’l-mefâhir Yusuf dâme ‘uluvvuhunuñ ber vech-i mâlikâne iştirâken ‘uhdesinde olan livâ-i Tarsus ve tevâbi‘i Mukâta‘ası hüccâc-ı müslimîniñ tarîki olan Ak Köprü ve Yanıkhân ve Yayla ve Kızoluğu ve Çakıd Hânı’ndan tâ Adana’ya varınca vâkı‘ olan mahalleriñ kurb ve civârında olmak mülâbesesiyle mahall-ı merkûmede kâ’in ‘aşâ’ir ve kabâ’il ve bi’l-cümle reh-rândan gerek ebnâ-i sebîliñ ve gerek ber vech-i muharrer mahall-i merkûmeniñ[104] ve etrâfında olan şevâhık-ı cibâliñ eşkıyâsından emr-i muhâfazası akdem-i mehâmm-ı Devlet-i ‘aliyyemden olduğuna binâen Tarsus sancağınıñ mukāta‘a kayd olunması işbu kazıyyeye mebnî idüği der-kenâr ve bu hidmet-i mühimmede bulunmalarıçün sâ’ir mukāta‘ât misüllü vülât ve mîr-mîrân ve hükkâm ve zâbıtân ve mütesellimler taraflarından zahîre-bahâ ve döşeme-bahâ ve kaftân-bahâ ve seferiyye ve hazeriyye ve kudûmiyye ve sâ’ir bunlar emsâli tekâlîf-i şâkkadan mu‘âf ve müsellem olarak mefrûzü’l-kalem ve maktû‘u’l-kadem min külli’l-vücûh serbestiyet olmaları emr-i muhâfazanıñ devâm ve istikrârına vesîle-i külliye olduğundan işbu vechile râbıtaya bend olub ma‘an kayd-ı evvelden işbu aña gelince üzerlerine edâsı lâzım gelen emvâl-i mîriyyelerini edâ idegelüb Adana vâlîleriniñ Tarsus sancağından bu makûle tekâlîf mutālebe olunduğu yoğiken bu def‘a vukû‘ bulan Mısır seferi mülâbesesiyle livâ-i mezbûrdan ordu-yı hümâyûn-ı nusret-makrûnum tarafına bâ-evâmir-i ‘aliyyem deve ve katır ve ecnâs-ı zehâyir ve çuvâl ve araba ve emsâli vârid olan sâ’ir imdâdiyyelerini edâ ve bu vechile masârıf-ı külliyyeye mübtelâ olduklarına mebnî perîşânî-i hâlleri rû-nümâ olub ber vech-i muharrer Adana’ya ilhâkıyetleri yoğ iken hâlen Adana vâlîsi vezîrim Hüseyin Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu livâ-i mezbûrdan mugâyir-i kadîm nesne mutālebesiyle rencîdeden hâlî olmayub ahâli ve fukâranıñ tekrâr perîşânî hâlleriyle harâbiyet-i mukāta‘ayı müstelzim olacağı nümûdâr olmağla ber vech-i muharrer mukāta‘a-i merkûme mefrûzü’l-kalem ve maktû‘u’l-kadem min külli’l-vücûh serbesiyyet olduğuna nazaran mâl-ı mîrisiniñ kesrden vikāyeti ve ahâlisiniñ perîşânî-i hâlleriniñ sıyâneti zımnında ba‘d-ez-in Adana vâlîleri taraflarından bu makûle tekâlîf ile rencîde ü remîde olunmamalarıçün emr-i şerîfim sudûrunu kethüdâ-yı müşârun ileyh bâ-takrîr inhâ itmekle sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin takrîri mûcibince ‘amel ü hareket ve mugâyir-i serbesiyyet Adana vâlîleri taraflarından ba‘d-ez-in bu makûle tekâlîf ile rencîde ü remîde itdirilmemek ahâlî-i mukāta‘anıñ mezâlim ve ta‘addiyâtdan vâreste ve masûn olarak emn ü râhatları matlûb-ı kat‘î-i mülûkânem idüğü ma‘lûmuñ oldukda aña göre bi’l-cümle ahâlî-i mukāta‘ayı himâyet ve sıyânete sa‘y ü gayr(et) eylemeñ ve hilâf-ı rızâ-yı şâhânem hareketi tecvîz ile rencîde etmek ve itdirmekden tevakkî-ı tâmm ve ‘ale’d-devâm mukāta‘a-i mezbûruñ şîrâze-i nizâmına ve mâl-ı mîrîsiniñ kesr ü noksânına bâ‘is hâlât vukû‘a gelmemek içün min külli’l-vücûh himâyet u sıyânet eylemeñ fermânım olmağın hâsseten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile tesyâr olunmuşdur. İmdi vusûlünde keyfiyet mantûk-ı emr-i şerîfimden ma‘lûmuñ oldukda mûcib ve muktezâsı üzere ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olub hilâfından ihtirâz eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fi’l-yevmi’t-tâsi‘i aşer şehri Şevvâl sene erba‘a ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 24
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 62, sayfa 122, belge 67
Tarih : 23 L 1214 (20 Mart 1800 )
Konu : Asker tahriri için toplanılan 20.000 kuruşdan 15.436 guruşunun Adana Kalesi Dizdarı Es-seyyid Mehmed Ağa’ya ve 3.800 kuruşun dahi Adana Mütesellimi Ahmed Bey’e teslim edildiğine dair hüccet.

Bâ‘is-i nemîka budur ki:

Bundan akdem taraf-ı saltanat-ı ‘aliyyeden ordu-yı hümâyûn içün Adana’dan müretteb beş yüz nefer piyâde asker tevzî‘ ve tahrîri esnâsında asker içün cem‘ olunan yirmi biñ guruş ve asker-i mezkûra başbuğ nasb ü ta‘yîn olunan Gökvelizâde Paşa Ahmed Ağa’ya me’ûnet içün verilen üç biñ beş yüz otuz altı guruş ki cem‘an yirmi üç biñ beş yüz otuz altı guruşuñ cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘le on beş biñ dört yüz otuz altı guruşu Adana Kal‘ası Dizdârı Es-seyyid Mehmed Ağa’ya ber vech-i emâne teslîm ve sekiz biñ yüz guruşu dahi Adana mütesellimi ser-bevvâbîn-i dergâh-ı ‘âlî necâbetlü Ahmed Bey’e teslîm olunub merkûm başbuğ Ahmed Ağa zimmetinde gerek asker-i mîrîsi ve gerek kendi me’uneti içün ahz eylediği cem‘an yirmi üç biñ beş yüz otuz altı guruşdan bir para ve bir habbe kalmadığını müş‘ir li-ecli’s-sened işbu nemîka tahrîr ve yed-i merkûm Ahmed Ağa’ya kıbel-i şer‘den i‘tâ olundu. Vakt-i hâcetde ibrâz ve ihticâc oluna ve’s-selâm. Hurrire fî 23 Şevvâli’l-mükerrem sene 1214.

El-fakîr Es-seyyid Muhammed Sürûrî[105] el-müvellâ hilâfetuhu bi-medîne-i Adana

Sıra No : 25
Belge No : Adana Ş. S. 57. img 18, sayfa 31-32, belge 53
Tarih : Evâil ZA 1214/27 Mart- 5 Nisan 1800
Konu : Adana serdarı Çopurzâde Hacı Muhammed’in muhallefatını zabt eden Paşabe yoğlu kethüdâsı Hacı Haliloğlu Halil’den 2000 guruşun tahsil edilerek Ocak-ı âmire’ye teslim edilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana mütesellimi ( ) zîde mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’lakrân a‘yân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri ve söz sâhibleri ve bi’l-cümle ocak ihtiyârları zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Kazâ-i mezbûr sâkinlerinden olub bundan akdem fevt olan Adana serdârı Çopurzâde Hacı Muhammed nâm kimesne zimmetinde bâ-temessük serdârlık cevâ’izâtı bekāyâsından iki biñ guruş meblağıñ tahsîli bâbında bundan akdem ocakdan umûm kazâlarıñ bekāyâ tahsîline me’mûr ta‘yîn kılınan Çorbacı Nu‘mân zîde kadruhu medîne-i merkûmeye vusûlünde merkûm Hacı Muhammed vefât idüb Paşabeyoğlu’nuñ kethüdâsı Hacı Halil oğlu Halil nâm kimesne müteveffâ-yı merkûmuñ çiftliklerini ve yirmi kise akçalıkdan ziyâde zahîre ve eşyâ-yı sâ’iresini fuzûlî zabt idüb müteveffâ-yı merkûmuñ vâris-i ma‘rûfesi olan kerîmesini dahi vaz‘-ı yed ve ba‘dehu eşyâ-yı metrûka-i merkûmeden cüz’iyât makûlesi bir mikdâr şey virüb kerîmesiyle musâlaha olub ve ekser emvâl merkûm Halil’iñ zimmetinde kaldığı bâ-tahrîrât inhâ olunduğuna binâ’en cevâ’izât-ı mezkûre Ocağ-ı âmiremiñ vâridâtından olub ta‘tîl ve ibtâline bir vechile rızâ-yı şâhânem olmamağla ber mûceb-i tahvîl iki biñ guruş müteveffâ-yı merkûm Hacı Muhammed’iñ terk eylediği emvâl ü eşyâsını fuzûlî zabt iden merkûm Halil’den mâl-ı mütevvefâdan ma‘rifetiñiz ve ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ocaklu ittifâkı ve mübâşir ma‘rifetiyle alâ vechin kâne tamâmen ve kâmilen tahsîl ve mübâşir-i merkûma teslîmen cânib-i ocağa tesbîle mübâderet ve eğerçi edâda ta‘allül ve a‘zâr-ı vâhiyye îrâdıyla muhâlefet gûne hareketi lâzım gelür ise merkûmu Der-aliyyeme ve cânib-i ocağa ihzâra müsâra‘at olunmak bâbında sâdır olan emr-i şerîfim vürûdunda merkûm Hacı Haliloğlu Halil nâm kimesne mütesellim-i mûmâ ileyhiñ kethüdâsı olduğundan merkûm Halil’iñ zimmetinde bir akça ve bir nesne bulunur deyü irsâl eylediği i‘lâm-ı şer‘iyye mefhûmundan müstebân olub ancak müteveffâ-yı merkûm Hacı Muhammed’iñ emvâl ü eşyâsı mezbûr Halil’in zimmetinde kaldığı tevâtüren ihbâr olunmağla siz ki mevlânâ-yı ve sâ’ir-i mûmâ ileyhimsiz ocakdan mübâşir ma‘rifetiyle bâ-temessük serdârlık cevâ’izâtından müteveffâ-yı merkûm zimmetinde olan iki biñ guruşu mezbûr Halil’den alâ eyyi hâlin tamâmen tahsîl ve kabzına me’mûra teslîmen cânib-i Ocağa irsâl ve tesyîle dikkat ve eğer muhâlefet ve mümâna‘at ider ise nefy ve kal‘a-bend olacağını tefhîme mübâderet ve a‘zâr-ı vâhiyye ve alâ bî-hûdeye teşebbüs ile tahrîrât ve i‘lâm-ı tescîl irsâlinden tevakkî ü mübâ‘adet olunmak fermânım olmağın işbu emr-i şerîfim ısdâr ve mübâşir ta‘yîn kılınan kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi keyfiyet ma‘lûmuñuz oldukda vech-i meşrûh üzere müteveffâ-yı merkûm Hacı Muhammed’in emvâl ü eşyâsını fuzûlî zabt iden merkûm Halil’den ber mûceb-i temessük iki biñ guruş câ’ize-i ocağı mübâşir-i mûmâ ileyh ma‘rifetiyle tamâmen tahsîl ve cânib-i ocağa irsâle mezîd-i sa‘y ü gayret ve eğer muhâlefet ider ise merkûm kal‘abend olunub meblağ-ı mezbûr mütesellim-i mûmâ ileyhden tahsîl olacağını ifâde ü ifhâm ve hilâf-ı fermân ve menâfî-i rızâ vaz‘dan mücânebet ve sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin mazmûn-ı emr-i şerîfim seniñ dahi meczûmuñ olarak mûcib ve muktezâsıyla ‘amel ü harekete ikdâm ü dikkat ve hilâfı vaz‘ı tecvîz ile eşedd-i ‘itâb olmakdan gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eyleyesiz deyü huzûr-ı rikâb-ı müstetâbımda sekbânbaşı olan iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Halebî Es-seyyid Mustafa dâme mecduhu tarafından mühürlü mektûb virilmekle sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin vech-i meşrûh üzere amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî evâ’ili şehri Zi’l-ka‘deti’ş-şerîfe sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Mahrûse-i Kostantiniyye M.

Sıra No : 26
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 39, sayfa 73, belge 105
Tarih : 15 ZA 1214 (10 Nisan 1800)
Konu : Ordu için Adana sancağından 150 mehar deve tertib olunmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana sancağında vâkı‘ kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan Dergâh-ı mu‘allâm gedüklülerinden kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Mîr Hamza zîde kadruhu ve a‘yân ve zâbıtân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

France keferesi nakz-ı ahd birle muhârebe ve mukāteleye ibtidâr eylemekden nâşî mütevekkilen ‘âle’l-llâhi ta‘âlâ kefere-i mesfûrdan ahz-ı intikâm olunmak içün sefer-i hümâyûnum kemâkân karârdâde olduğuna binâ’en ordu-yı hümâyûnumda istihdâm olunmak üzere iktizâ eden mekkârî şütürânıñ çend rûz zarfında tertîb ve ihrâcı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk etmekle esfâr-ı sâbıkada olduğu misüllü yüke girdikleri günden hidmetde olduklarınca îcâb eden ücretleri ordu-yı hümâyûnum sârbânbaşısı tarafından virilmek üzere Adana sancağından yüz elli mehâr mekkârî şütürânı müceddeden tertîb olunmakdan nâşî imdi sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin vusûl-ı emr-i şerîfim günü ol mikdâr şütürânı tevzî‘ ve cümlesi yüke el verir tüvânâ olmak üzere üç beş gün zarfında mükemmel hâvut ve pusat-ı sâ’iresiyle bi-eyyi hâlin ihrâc ve memleket tarafından sârbân ta‘yîn ve mübâşire terfîkan ‘icâleten ve müsâra‘aten Yafa sahrâsına irişdirmeğe bezl ve sa‘y ü mecâl eylemeñ fermânım olmağın mahsûsen işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde şütürân-ı mezkûruñ mükemmel hâvut ve pusatıyla çend rûz zarfında Yafa sahrâsında mevcûd bulunması matlûb-ı kat‘î-i mülûkânem idüğü ve bundan sonra isti‘câle dikkat olmadığı ve işbu umûr-ı diniyyede tekâsül ü rehâvet câ’iz olmadığı ma‘lûmuñ oldukda bir türlü özr ü ‘illet etdirmeksizin her ne vechile ve tarîkle olur ise olsun beş on gün zarfında Yafa sahrâsına îsâli esbâbınıñ istihsâline bi’l-ittifâk sa‘y ü gayret ve hilafından be-gâyet ihtirâz ü mücânebet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun serî‘an ve ‘âcilen Adana’ya varub tertîb olunan sâlifü’z-zikr yüz elli mehâr şütürânı der-‘akab mütesellim-i mûmâ ileyhiñ re’y ve ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ittifâkı ve ma‘rifet ve mübâşeretiñle serî‘an tevzî‘ ve taksîm ve bir daha isti‘câle hâcet komıyarak hemân yola ihrâc ve ‘icâleten ve müsâra‘aten Yafa sahrâsına irişdirmeğe mezîd-i ihtimâm ü dikkat ve hilâf-ı rızâ-yı hümâyûnum ednâ mertebe tekâsül ü rehâvetden ziyâde tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ ileyhim ve a‘yân ve zâbıtân ve vücûh-ı memleket ve iş erlerisiz sizler dahi mazmûn-ı emr-i ‘âlîşânımla ‘amel ü hareket ve hilâfından ittikā ü mübâ‘adet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâmis ‘aşer şehri Zi’lka‘de sene erba‘a ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa

Sıra No : 27
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 48
Tarih : Evahir Zilkade 1214/16-25 Nisan 1800
Konu : Adana Mütesellimi Ahmed Bey’in Fransızlara karşı savaşmak üzere orduya 1000 nefer asker göndermesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mîr-i mûmâ ileyhsin mukaddem şeref-rîz-i sudûr olan emr-i şerîfimde bast ü beyân olunduğu üzere bedeniñden beş yüz ve mîrilü beş yüz cem‘an me’mûr-ı tahrîri olduğuñ biñ nefer güzîde piyâde asker ile bir an akdem ve bir dakîka mukaddem ordu-yı hümâyûnumda isbât-ı vücûd eylemeñ ne derecelerde ehemm ve ikdâm-ı umûr-ı dîn ü devlet-i ‘aliyyemden olduğu ta’rîfinden müstağnî ve el-hâletü hâzihi Mısr-ı Kāhirü’d-devâlûb (?) ve derûn-ı Mısır’da olan ehl-i İslâm hâric-i Mısır’da evvelâ küffâr-ı dûzah-karâr ile el-yevm muhârebe üzere olub yevmiye kefereden yirmişer otuzar kelle ve dil ahzıyla guzât-ı muvahhidîn fevz ü nusretde ve küffâr kahr ü tedmîrde olub verâdan dahi imdâd olunarak kefereyi araya alub tamâm ahz-ı sar ü intikām vakitleri idiği bu def‘a birbirini müte‘âkıb tevârüd iden ahbâr-ı sahîhatü’l-âsârdan müstebân ve bunlara vârid peyderpey imdâd irsâliyle ve ba‘dehu sadr-ı a‘zamım ve serdâr-ı ekremim bi’z-zât cünûd-ı vefîreye ve tedârük-ı kaviyye ile ‘azîmet ve bi-nusreti ta‘âlâ Fransa askeriniñ tamâmen kahr-ı tedmîrlerine sarf takrîbine cehd ideceği vâreste-i kayd (ü) beyân[106] olmağla işbu emr-i dîn iddi‘â-i İslâmiyye idenlere bundan soñra hâb ü râhat harâm olmağı zâhir ü nümâyân olmakdan nâşî işbu emr-i şerîfim vusûlünde bedeniñden beş yüz ve mîrilü beş yüz cem‘an me’mûr-ı tahrîri olduğuñ biñ nefer piyâde askeri bi’n-nefs istishâb ile hareket ve ‘azîmet olınmamış iseñ bir an ve bir dakîka te’hîr ü tevkîf itmeyüb derhâl hareket ve ordu-yı hümâyûnuma vusûle müsâra‘at eylemeñ fermânım olmağın te’kîden ve isti‘câlen ve tenbîhan ve istid‘â’en mahsûsan emr-i şerîfim dahi ısdâr ve ‘alâ menba‘i’t-ta‘cîl sadr-ı a‘zamım çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Halil zîde kadruhu ile irsâl olmuşdur. İmdi tamâm dîn-i mübîne ve Devlet-i ‘Aliyyem’e hidmet ve hamîde-i İslâmiyyeyi ibrâz ve mübâderet idecek vakitler işte bu mevsimler idüğü ve ma‘âza Allâhu ta‘âlâ bu bâbda tekâsül ü rehâvet ve dakîka-i vâhide imrâr-ı vakti mûcib olur ise cerâ’et ile nedâmet fâ’ide virmeyecek vehâmeti müsbetim olacağıñıza kat‘an iştibâh olmadığı ma‘lûmuñ oldukda ber vech-i meşrûh me’mûr-ı tahrîri olduğuñ ol mikdâr asker ile vusûl-ı emr-i şerîfime kadar hareket ve ‘azîmet etmemiş iseñ işbu emr-i şerîfim vusûlünde ne vechile ve ne tarîkle olur ise olsun bir an te’hîr ü tevakkuf itmeyüb serî‘an hareket ve ordu-yı hümâyûnuma vusul ü luhûka dâmen-dermiyân-ı gayret ve sarf-ı mâhil ve sa‘y ü miknet ve münâfî-i emr-i vaz‘ mikdâr-ı zerre kusûr ü rehâvet ve ifâte-i vakti mûcib olur vaz‘ı tecvîz ile[107] mazhar-ı mülâhaza u ‘ikâb olmakdan gâyetü’l-gâye hazer ü mübâ‘adet eylemeñ (bâbında) fermânım ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. ( ) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fi evâhiri Zi’l-ka’deti’ş-şerîfe sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 28
Belge No : Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 47
Tarih : Evail Z 1214 (26 Nisan-5 Mayıs 1800)
Konu : Asker tedarik edilerek Ordu-yı Hümayun’a gönderilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-a‘yân Tarsus Mütesellimi ( ) zîde mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyun vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin gerek seniñ ve gerek Adana mütesellimi iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Mîr Ahmed dâme mecdühunuñ me’mûr-ı tahrîr ü îsâl oldığıñız asâkiriñ bir dakîka mukaddem ordu-yı hümâyûnuma isbât-ı vücûd eylemeleri ehemm-i umûr-ı diniyyeden olmakdan nâşî bu def‘a zahîre tahmîliçün ol tarafa irsâl olunan bir kıt‘a sefîneye zahîreyi ba’de’ttahmîl üzerine asâkir irkâb ve irşâ ve bundan mâ‘adâ hamûle ile ol tarafdan gelecek sefînelere dahi kezâlik asker vaz‘ ve tesyîle iktizâ iden navllarını bu tarafda virilmek üzere âher sefâ’în dahi tedârük ve asâkîr-i matlûb ile ‘icâleten süvâr ve bir dakîka evvel ordu-yı hümâyûnuma vusûl ve ibrâz-ı hizmet-i hasene ve sadâkata dâmen-dermiyân-ı gayret eylemeñ fermânım olmağın ‘acelen ve isti‘câleten mahsûsan işbu emr-i şerîfim ısdâr ve sadr-ı a‘zamım çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Süleyman zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi balâda beyân olunduğu (üzere) ‘amel ü hareket olunarak ve bir nefes akdem asâkir-i mezkûr ile ordu-yı hümâyûnuma vusûl matlûb-ı kat‘î-i pâdişâhânem idiği ma’lûmuñ oldukda ber vech-i meşrûh ‘amel ü harekete ikdâm ve dakîka-i vâhide ifâte-i vakt mûcib olur hareketden be-gâyet hazer ü mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

( ) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i’timâd kılasız. Tahrîren evâ’ili şehri Zi’l-hicce sene erba‘a ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 29
Belge No : C.DH., 226/11268
Tarih :13 M 1215 (06 Haziran 1800)
Konu : Ahmed Bey’in memur olduğu askeri orduya kendisinin getirmesine veya bir başbuğ ile göndermesine dair.

Ahmed Bey’iñ Ordu-yı hümâyûna memûriyeti var mıdır Dîvândan.

Tevcîhi Târîhi.

Sahh

Adana Eyâleti vezîr-i mükerrem Hüseyin Paşa hazretlerine 26 ZA sene (1)213 târîhinde tevcîh olunmuşdur. Fermân devletlü sultânım hazretleriniñdir.

Sahh

Adana Mütesellimi Kapucıbaşı Ahmed Bey Ordu-yı hümâyûn tarafından me’mûr olduğu vechile tiz elden piyâde ve süvâri külliyetlü asker tedârük birle kendüsü ve yâhud kendüye mu‘âdil başbuğ ile Ordu-yı hümâyûna irsâl ü îsâle ikdām ve mübâderet olunmak te’kîd ve mü’eyyedet ve isti‘câli hâvî fî evâhiri ZA sene 214 târîhinde başka ve mîr-i mûmâ ileyh muktezâ-yı me’mûriyeti üzere piyâde neferâtı Tarsus İskelesi’nden sefîneye irkâb ve irsâl ve kendüsü süvârî ile bahren azîmet idecek olduğu bâ-tahrîrât inhâ olunduğuna binâ’en Adana’dan Ordu-yı hümâyûna varınca iktizâ iden zehâyiriñ iştirâsına muʻâvenet olunmak içün başka fî Evâhiri CA sene 214 târîhinde rikâb-ı müstetâbdan Dîvân-ı hümâyûn tarafına emr-i âlî virildiği mukayyeddir. Fermân devletlü sultânımıñdır. Fî 7 M sene (1)215.

Sahh.

Mîr-i mûmâ ileyh sefere me’mûr olmağla tarafından her kim münâsibse mütesellimliğe tevkîl etmek üzere kaleme buyuruldu.13 M sene 215

Kapukethüdâsı olduğum vezîr-i mükerrem saʻâdetlü Silahdâr Hüseyin Paşa hazretleriniñ ber-vech-i menâsıb ‘uhdelerinde olan Adana eyâleti mütesellimliği Dergâh-ı âlî kapucıbaşılarından Adanalı Ahmed Bey kulları ‘uhdesinde olmağla mütesellimlik-i mezkûr mîr-i mûmâ ileyh kulları ‘uhdesinde ibkā ve ol bâbda bir kıtʻa emr-i âlî inâyet ve iʻtâ buyurulmak bâbında emr ü fermân devletlü inâyetlü merhametlü sultânım hazretleriniñdir.

Sıra No : 30
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 41, sayfa 76, belge 109
Tarih : 4 S 1215 (27 Haziran 1800)
Konu : Küçükalizâde’nin Burnaz ve Payas menzillerini ortadan kaldırmış olmasından dolayı Adana, Tarsus, Ulukışla, Yayla ve Kızanlu menzilhanelerinin bağlı bulundukları kaza ahalileri tarafından idare edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucubaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Mevlânâ Adana ve Tarsus sancaklarıyla Ulukışla ve Kızanlu menzilleriniñ tâbi‘ oldıkları kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Tarsus Mütesellimi Karmudzâde Mustafa zîde mecduhu ve mefahirü’l-emâsil ve’l-akrân a‘yân ve zâbıtân ve sâ’ir iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Tarsus kazâsında cânib-i mîrîden mu‘ayyen menzil olmayub kazâ-i mezbûr ahâlisi Yayla menzilini idâre ederler iken Küçükalizâde Burnaz ve Payas menzillerini külliyen ref‘ eylediğinden Adana menzilhânesi mu‘attal olduğundan ordu-yı hümâyûnumdan rikâb-ı müstetâba rikâb-ı müstetâbdan ordu-yı hümâyûnuma pey-der-pey tevârüd eden ulaklar ve hazâ’in-i mîriyye ve sâ’ireniñ bilâ te’hîr imrâr ü irsâlleri ehemm-i umûr-ı mühimme-i devlet-i ‘aliyyemden olduğuna mebnî şimdiki hâlde Adana menzili mu‘attal sûretinde olduğu hâlde menzil-i mezkûruñ mikdâr-ı kifâye bârgirleri Tarsus’a nakl ve mürûr (u) ‘ubûr eden ulaklar irkâb ve Tarsus iskelesinden Lazkıye’ye nakl içün amed şoda elverir üç kıt‘a menzil kayığı tedârük ve iskele-i mezkûrede dâ’imâ mevcûd bulunub umûr-ı mühimme ile tevârüd eden ulaklar irkâb ve Lazkıye’ye irsâl olunmak üzere Adana menziline imdâdiyye olarak tahsîs kılınan akça ile navl-ı sefînesi idâre olunmak üzere sene-i sâbıka evâsıt-ı Rebî‘ü’l-ahiresinde Adana mütesellimi mûmâ ileyh ve Tarsus nâ’ibine hitâben emr-i şerîfim ısdâr ve tesyâr kılınmışidi. El-hâletü hâzihi Tarsus kazâsı tarafından vârid olan arz ü mahzar mefhûmunda Adana ahâlîsi bârgirlerini Adana’ya nakl eylediklerinden şimdiki hâlde gerek Adana ve gerek Ulukışla ve Kızanlu menzilleri cümlesi Tarsus ahâlîsi üzerine kaldığından idâreden ‘âciz olub menâzil-i mezkûre kadîmden idâre olunduğu vechile herkesi kendü menzillerini idâre ve tanzîm eylemelerini niyâz ve istirhâm etmeleriyle istid‘âları şürûta mugâyir olmadığı mevkûfâtdan bâ‘de’l-ihrâc ahâlîniñ istid‘âları üzere tanzîmi husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekle mûcebince ‘amel ü hareket olunmak fermânım olmağın bâ-takrîr işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde siz ki mütesellimân-ı mûmâ ileyhimâ ve kuzât ve nüvvâb ve a‘yân ve zâbıtân-ı mûmâ ileyhim iş erlerisiz, bâlâda tafsîl ü beyân olunduğu vechile Yayla ve Tarsus menzilleri Tarsus kazâsı tarafından ve Adana menzili dahi Adana kazâsı tarafından ve Ulukışla ve Kızanlu İskelesi menzilleri dahi tâbi‘ oldukları kazâ ahâlîleri tarafından hüsn-i nizâm üzere idâre ve ru’yet etdirilüb menâzil-i mezkûre umûr-ı mühimme-i müsta‘cele ile mürûr u ‘ubûr eden Devlet-i ‘aliyyem ulaklarını ve hazâ’in ve sâ’ireyi menzilhânede bir an ve bir dakîka tevkîf etdirmeyüb der-‘akab menzil bârgirlerine süvâr ve mahall-i maksûdlarına irsâle mezîd-i sa‘y ü gayret ve hilâfından ziyâde hazer ü mücânebet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olub hilâfından ihtirâz u ictinâb eyleyesiz. Şöyle bilesiz; ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’r-râbi‘ şehri Saferi’l-hayr sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 31
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 38, sayfa 71, belge 102
Tarih : 7 S 1215 (30 Haziran 1800)
Konu : Adana mukataat ve maktuat sahiplerinin ödemeleri gereken 3.351 guruş 54 akça cebeli bedelinin ilgililerden tahsil edilerek Darbhane-i Amire’ye teslim edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana ve ( ) ve ( ) kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn (olunan) Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârı Mustafa ve a‘yân ve zâbıtân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

El-hâletü hâzihi Fransız keferesiyle berren ve bahren sefer-i hümâyûnum tahakkuk ve takarrur etmekden nâşî masârıf-ı seferiyyeniñ kesret ve vefreti derkâr olduğuna binâ’en mukāta‘ât mâddesine dâ’ir biñ iki yüz yedi senesinde virilen nizâmdan evvel tevcîh olunmuş olan mukāta‘âtıñ mu‘accelât-ı mukayyede-i atîkalarından beher biñde üçer nefer olmak üzere yüz ellişer guruş ve târîh-i nizâmdan soñra tevcîh olub üç sene mürûr idenleri mu‘accelât-ı mukayyede-i cedîdelerinden beher biñde ikişer nefer olmak üzere yüzer guruş cebelü bedeliyyeleri esfâr-ı sâbıka misüllü kâffe-i mukāta‘âtdan tertîb ve tahsîl ve teslîm-i darbhâne olunmasına irâde-i kātı‘a-i mülûkânem ta‘alluk eylediğine ibtinâ’en Adana eyâletinde vâkı‘ mukāta‘ât ve maktû‘ât-ı ashâbından biñ iki yüz on üç senesine mahsûben iktizâ iden üç biñ üç yüz elli bir guruş elli dört akçanıñ tahsîli içün bundan akdem müfredât üzere sûret-i defter ve emr-i şerîf ısdâr ve mübâşir ile irsâl olunmuş olub ancak eyâlet-i mezkûre mukāta‘a‘ât ve maktû‘âtınıñ sene-i merkûme cebelüsünden şimdiye kadar bir akça tahsîl[108] olunmayub pesmânde kaldığına binâen bu def‘a dahi tekrâr emr-i şerîfim tahrîr olunmağla mebâliğ-i mezbûr cebelü akçası ber muceb-i sûret-i defter kimleriñ zimmetlerinde kalmış ise beher hâl îcâb ü iktizâ idenlerden ‘alâ eyyi hâlin tahsîli lâzımeden olmağla mukāta‘ât ve maktû‘ât cebelüleriniñ sûret-i defter mantûkunca kimleriñ zimmetlerinde kalmış ise ba‘de’t-tahkîk ashâb-ı mâlikâneden ve kendüleri mevcûd olmayanlarıñ mültezimlerinden ve hisselerini zabt u rabt edenlerden ve anlar dahi mevcûd bulunmadıkları sûretde karyeleri mahsûlâtından mutasarrıflarına ‘â’id olan ‘aşâr-ı şer‘iyyelerinden ma‘rifet-i şer‘le ‘alâ eyyi hâlin cem‘ ü tahsîl ve darbhâne-i ‘âmireme tesellüm olunmak içün kabzına me‘mûra teslîmen der-‘aliyyeme tesyîri fermânım olmağın hassaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsal olunmuşdur. İmdi vusûlünde sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsiñ bâlâda bast ü beyân olunduğu üzere eyâlet-i mezkûr ve tevâbi‘inden olan mukāta‘ât ve maktû‘âtıñ iki yüz on üç senesi cebelüsünden meblağ-ı mezbûr üç biñ üç yüz elli bir guruş elli dört akça ru’yet-i masârıf-ı seferiyye ve tanzîm-i levâzım-ı harbiyye zımnında tertîb ve tahsîs kılınmış olub ve bu makûle mürettebât-ı seferiyyeniñ bir dürlü te’hîri tecvîz olunur mevâddan olmadığı ma‘lûmuñ oldukda sûret-i mezkûrda muharrer meblağ-ı mezbûr mâlikâne mutasarrıfların ve kendileri mevcûd olmayanlarıñ hisselerini zabt u rabt iden kimesnelerden ve anlar dahi mevcûd bulunmadıkları hâlde karyeleriniñ a‘şâr- şer‘iyyelerinden ma‘rifet-i şer‘le ‘alâ eyyi hâlin tamâmen ve kâmilen cem‘ ü tahsîl ve kabzına me‘mûr mübâşir-i merkûma teslîmen Darbhâne-i âmireme îsâl ü tesyîre ihtimâm ü dikkat eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfim ile vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere ‘âmil olasız. Tahrîren fi’l-yevmi’ssâbi‘ şehri Safer sene hamse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 32
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 40, sayfa 75 belge 108
Tarih : Evail S 1215 (24 Haziran-03 Temmuz 1800)
Konu : Adana Mütesellimi Ahmet Bey’e bundan önce 3-5 defa sefere bir an önce katılması için emir gönderildiği halde henüz gitmemiş olduğu anlaşıldığından suçları affedilerek hemen orduya katılması için gönderilen fermandır.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi i‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucubaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Muvâfık-ı şerʻ-i şerîf ve mutâbık-ı kānûn-ı münîf olan mevâdda emr-i ulû’l-emre itâ‘at itmeyenleriñ şer‘an cezâları tertîb olunmak lâzım geleceği cümle indinde müsellem olan bir kazıyye-i vâzıhadan iken şimdiye üç beş def‘a evâmir-i ‘aliyyem ısdâr ile sen ki kapucubaşı-i mûmâ ileyhsin emr-i gazâ ve cihâda da‘vet ve gazâ ve cihâda mâlen ve bedenen çalışmak âyât-ı celîle ve ehâdis-i şerîfe ile farz olduğundan gayri ma‘âze Allâhu ta‘âlâ iklîm-i Mısr eyâdî-i kefere-i fecerede takarrur ve sebât bulmak lâzım gelür ise sipeh-sâr-ı enbiyâ, bâ‘is-i icâd dü-serâ, şefî‘-i rûz-ı cezâ muktedâ ve müctebâ hazret-i resûl-i kibriyâ ‘aleyhi efdali’t-tahiyyâ efendimiziñ pâk ve mutahhar ravza-i şerîfelerine sû‘-i kasd eyleyeceği bedîdâr olub hafaze Allâhu ta‘âlâ bu hâlet-i hayret-efzâ vukû‘a gelmek lâzım gelse beyzâ-i İslâmiyye mahv derecesine vâsıl olacağı zâhir ü âşikâr olmakdan nâşî ‘arûs-ı İslâmiyyeye o makûle müşrikîn dest-zede olarak nikāb-ı me‘âliyyü’l-kāb-ı muvahhidîni ref‘ eylemek lâzım geldikde mü’minîn ve muvahhidîne ‘iyâl ve evlâd ve evtân ve emlâk ve ‘akār ve râhat değil hayât dahi harâm olacağı bedîhî ve bâhir olmağla taraf-ı saltanat-ı seniyyemden kat‘an teklîf olunmaksızın eli ve ayağı tutup silâha kādir olanlar ve bâ-husûs hademe-i devlet-i ‘aliyyemden olub sâye-i ‘inâyet-vâye-i şâhânemde kesb-i temettü‘ u yesâr eyleyenler bâ- sür‘at ü şitâb ordu-yı zafer makrûnuma tecemmu‘ ve tehaşşür eyleyerek a‘dâ-yı dîn ü devlet ve düşmen-i mülk ü millet olan Fransız melâ‘îni üzerlerine hücûm ve intihâm olunarak cebren ve kahren ol arâzî-i akdesi, zülâm-ı şirk-irtisâm dalâletlerinden istihlâs vâcibe-i zimmet-i diyânet ve mertebe-i ‘uhde-i İslâmiyye iken bir kimesneden bu gûne hamiyyet-i İslâmiyye rû-nümûn olmadığından gayrı şimdiye kadar üçer ve beşer def‘a mü‘ekked ve müşedded evâmir-i ‘aliyyem ısdâr ve mübâşirler ta‘yîn ve tesyâr olunmuşken henüz hareket eylediğiñ haberi dahi zuhûr eylememiş olduğundan bu makûle emr-i dînde izhâr-ı batâ‘et ü rehâvet idenler haklarında şer‘an lâzım gelen mücâzât-ı lâyıkanıñ icrâsına teşebbüs olunmak lâzıme-i zimmet-i hamiyyet-i diyânet ü mülkdârî ise de bu def‘alık ‘afv ile mu‘âmele olunub işbu emr-i şerîf-i lâzımü’l-inkıyâdım vusûl bulduğu anda muktezâ-yı me’mûriyetiñ üzere sâ‘ikâ (?) kıyâm ü hareket ve gazâ ü cihâd arzû ve niyet-i hâlisiyesiyle ordu-yı hümâyûnuma vusûl ve lühûka şitâb ideceğini evvelce bâ i‘lâm ve tahrîrât ifâdeye dikkat ve sen dahi bir yerde ve mahalde dakîka-i vâhide ârâm ve tevakkuf eylemeyerek seyr-i serî‘ ile ordu-yı zafer-bûyuma mâ-hasal-ı kudret ü liyâkat ve bu vechile yevm-i cezâda huzûr-ı ma‘nevî-i hazret-i Rabbü’l-‘âlemînde tahsil-i rûy-ı ziyâsı (?) ve mazhar-ı şefâ‘at, sâhib-i şerî‘at-ı garrâ ve dünyâda dahi istihsâl-ı nîk-nâmî ve yektâ olmağa ikdâm ü ihtimâm ve hilâfı hareket ile dünyâ ve ‘ukbâda mübtelâ-yı ‘ikâb ve gâm ve bednâm olmakdan gereği gibi hazer ve ittikā-i tâmm eylemeñ bâbında isti‘câlen ve istirâ‘an ve tevbîhen ve inzâren mahsûsan işbu fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

( ) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fî evâ’ili şehri Saferi’l-hayr sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-makām-ı be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa

Sıra No : 33
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 05, sayfa 13, belge 30
Tarih : 07 RA 1215 (29 Temmuz 1800)
Konu : Erzurum, Kars, Ahıska ve Sohum kaleleri muhafızları mevacibleri için Adana eyaleti mukataalarından 59.059 guruş tahsil edilerek yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucubaşılarından Adana mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana ve ( ) ve ( ) kādîları zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ser-hudûd-ı hakanîyem kılâ‘ından Erzurum ve Kars ve Ahıska ve Sohum kal‘aları muhâfazalarına me’mûr Dergâh-ı mu‘allâm yeniçerileriniñ biñ yüz doksan yedi ve doksan sekiz ve doksan dokuz ve iki yüz senelerinde müstehak oldukları mevâcibleriçün iki yüz on bir ve on üç ve on dört seneleri mahsûben mahsûl-ı ihtisâb-ı Sis ve Cemâ‘at-ı ‘aşâyir-i Badılu ve Cihânbeylü ve hissehâ-ı İfrâz-ı Zü’l-kadriyye ve resm-i kışlak-ı Sarıçam ve Yassıvirân ve Çataldepe ve eyâlet-i Adana Mukāta‘âtı mâllarından havâle olunan elli dokuz biñ elli dokuz buçuk guruşuñ tahsîli umûr-ı mehâmm-ı lâzım-ı edâ- ihtimâmdan olmakdan nâşî serî‘an tahsîl ve kabzına me’mûr sâlyânecisine teslîmen kılâ‘-ı merkûmeye irsâl ve tesyîr olunmak içün emr-i şerîfim sudûru ocağ-ı ‘âmirem tarafından istid‘â olunmağla ber mûceb-i ahkâm-ı sebeb-i tahrîr meblağ-ı mezbûr ‘alâ eyyi hâlin yerlü yerinden tahsîl ve kabzına me’mûru salyânecisine teslîmen kılâ‘-ı merkûmeye irsâl ü tesyîr itdirilmek fermânım olmağın hâsseten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin meblağ-ı mezbûr kılâ‘-ı merkûme muhâfazalarında mukîm kapum kullarınñ sinîn-i mezbûre mevâcibleriçün havâle olunmuş olub edâsında tereddüd ve muhâlefet iktizâ itmemekle vurûd-ı emr-i şerîfim günlerinde meblağ-ı mezbûru ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ber mûceb-i ahkâm-ı sebeb-i tahrîr ‘alâ eyyi hâlin yerlü yerinden tahsîl ve kabzına me’mûr salyânecisine teslîm ve kılâ‘-ı merkûmâ irsâl ve tesyîri husûsuna mezîd-i sa‘y ü gayret eyleyesin ve siz ki kuzât-ı mûmâ ileyhimsiz meblağ-ı mezbûruñ tahsîl ve teslîm ve tesyîri emrine sizler dahi mezîd-i sa‘y ü gayret eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i ‘âlîşânımıñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sâbi‘ şehri Rebî‘i’l-evvel sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 34
Belge No : HAT., 39/1978
Tarih : 3 R 1215/24 Ağustos 1800
Konu : Adana vâlîsi Hüseyin Paşa ve Mar‛aş vâlîsi İsmail Paşa’nın Adana ve çevresini ele geçirmeleri mümkün olduğundan Adana mütesellimi Hasanpaşazâde Ahmed Bey’in sefer görevinden affedilerek Adana’da tutulmasının uygun olacağı konusunda Çapanoğlu (Çaparzâde) Süleyman Bey’in şukkasıdır.

Çaparzâde Kullarınıñ şukkasıdır fermân hazret-i men lehü′l-emriñdir

Devletlü ‘inâyetlü veliyyü’n-ni‘am efendim

Müşârün ileyhimâ ‛Ayntab’dan hareketlerinde Kayseri havâlîsinden ‛azîmeti ‛akılları kesmediği sûretde Mar‘aş altından Adana’ya gitmeleri mülâhazadan ba‘îd olmamağla bu sûretde mektûmen Adana mütesellimi Ahmed Bey kulları dahi âgâh olsa güzel olur zann ederim. Mîr-i mûmâ ileyh kulları dahi ordu-yı hümâyûna me’mûr imiş. Gitmek lâzım gelse Adana tarafı dahi hâliyetü’l-hâliye kalmak takrîbiyle müşârün ileyhimâ Adana’ya gelüb oturacakları melhûz olmağın bu esnâda Ahmed Bey’iñ gitmesi ve Adana’nıñ hâlî kalması müşârün ileyhümânıñ havâlî-i mezkûra gelmelerine mûcib olmağla mîr-i mûmâ ileyh kulları Adana’da mevcûd olub mâddeye dahi sırren âşinâ olduğu sûretde ol havâlîlere gelmeleri lâzım gelür ise Yörügânıñ ve sâ’iriñ ‛askerini hîn-i iktizâda celb ve mukābele edüb Adana’ya komamağa ve iktizâsına göre sûy-i bendelerini dahi âgâh etmeğe mü’eddî olacağı ve Adana’nıñ tarîkleri ve sâ’ir hâlleri cümleden ziyâde efendimizin ma‘lûm-ı devletleri olmağla eğer münâsib ise mîr-i mûmâ ileyh kulları dahi Adana’da tevkîf ve mâddeye vâkıf olmak içün bir kıt‘a fermân-nâme-i ‛aliyye tasdîr ve kuluñuzuñ tarafımdan mîr-i mûmâ ileyhe irsâl olunmak içün sûy-ı çâkerâneme tesyâr buyurula. İhtimâm olunacak tarîkiñ biri de Adana olmağla ne vechile re’y-i rezîn-i ‛âlîleri buyurulur ise yine emr ü fermân veliyyü’n-ni‘am efendimiñdir. Fî 3 R. sene 1215.

Mühür ( Bende El-müste‘id Süleyman)

Sıra No : 35
Belge No : Adana Ş. S 57, img 07 sayfa 6, belge 23
Tarih : 12 R 1215 ( 2 Eylül 1800)
Konu : Böğrük Küçüklü Mukataası mutasarrıfları sabık Adana müftüsü ve oğlu Ahmed’in borçlarından baki kalan dört yüz kırk altı buçuk guruşun tahsil edilerek Asitane’ye yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’l-a‘lâ Dergâh-ı Mu‘allâm Kapucıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ’il ve’l-ahkâm Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Ahmed zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana sancağında vâkı‘ ma‘a tefâvüt senevî iki yüz altı guruş otuz akça mâl ile mukayyede Böğrü Küçüklü Mukāta‘ası mutasarrıflarından olub Adana sâkinlerinden müftî-i sâbık zîde ‘ilmuhu ile oğlu Ahmed zîde kadruhunuñ târîh-i tevcîhleri olan biñ iki yüz dokuz senesinden on dört senesi gâyetine gelince(ye) kadar altı senelik zimmetleri olan ma‘lûmü’l-mikdâr meblağıñ tahsîli bâbında sâdır olan emr-i şerîfe cevâb olarak sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin Adana kādîsınıñ vârid olan i‘lâmında sinîn-i mezkûrdan deyni olan biñ iki yüz otuz yedi buçuk guruşdan yedi yüz on altı guruş bir def‘a ve beş yüz yirmi bir buçuk guruş bir def‘a yüz elli beş guruş bir def‘a kabza me’mûr mübâşirlerine teslîm idüb kusûr iki yüz on beş guruş deyni olduğunu mûmâ ileyh Ömer zîde fazluhum huzûr-ı şer‘de takrîr eylediğini ve meblağ-ı bâkî-i mezbûr(u) Eylül duhûlünde tesl(î)m edeceğini tahrîr ü inhâ itmekden nâşî Hazîne-i ‘amiremde mahfûz Başmuhâsebe defterleri tetebbu‘ itdirildikde mukāta‘a-i mezkûruñ iki yüz dokuz ve on seneleri mâl-ı irsâliyyesinden iki yüz on iki senesi Cemâziye’l-ulâsınıñ evâsıt târîhiyle Hacı Mehmed nâm kimesne dört yüz on iki buçuk guruş ve on ve on bir seneleri taksît ve irsâliyyesinden on iki senesi evâsıt-ı Şa‘bânında Osman nâm kimesne yediyle yüz elli üç buçuk guruş ve iki yüz on iki ve on üç seneleri taksîtinden iki yüz on üç senesi gurre-i Şa‘bânında Seyyid Mehmed nâm kimesne ma‘rifetiyle yüz elli guruş ve on dört senesi taksîtiçün sene-i mezbûr Zilhicce evâsıtından Halebli Ahmed Ağa nâm kimesne yediyle yetmiş beş guruş ki cem‘an yedi yüz doksan bir guruş Hazîne-i ‘amireye teslîm olunmuş olduğu mukayyed olduğuna binâen meblağ-ı matlûbdan teslîmât-ı mezkûrda fürû-nihâde ve mîzân olundukda dört yüz kırk altı buçuk sahîh deyni kaldığı ecilden başmuhâsebeden bir kıt‘a memhûr ve mümzâ sûreti ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfe mevzû‘an irsâl olunmağla meblağ-ı mezbûru mukāta‘a-i mezbûr mutasarrıfları mûmâ ileyhimâdan ‘alâ eyyi hâlin tahsîl ve mübâşir-i merkûma teslîmen Asitâne-i sa‘âdetime tesyîr ve Hazîne-i ‘âmireme teslîm eylemeñ fermânım olmağın işbu emr-i celîlü’ş-şân ısdâr olunmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda mûcebince ‘amel ü hareket idesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’sânî ‘aşer min şehri Rebî‘i’l-ahir sene hamse ‘aşere ve (mi’eteyn ve elf).

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 36
Belge No : HAT., 81/3367[109]
Tarih : 27 R 1215/ 17 Eylül 1800
Konu : Ordu-yı hümâyûndan Ayıntab’a gelen Adana Vâlîsi Hüseyin Paşa ve Mar‛aş Vâlîsi İsmail Paşa’nın Padişaha karşı gelerek Adana’yı ele geçirmeyi düşündükleri bildirildiğinden bu meselenin çözümü için Adana mütesellimi Hasanpaşazâde Ahmed Bey ve Tarsus Mütesellimi Mustafa Bey’in kuvvetlerinden yararlanılmasının uygun olacağı, bu iki kişinin çıkardığı gâilenin ortadan kaldırılması için Çaparzâde (Çapanoğlu ) Süleyman Bey’in görevlendirilmesi hakkındadır.

Ma‘lûm-ı hümâyûnları buyurulduğu vecihle ordu-yı hümâyûndan avdet eden Adana Vâlîsi Hüseyin Paşa ve Mar‘aş Vâlîsi İsmail Paşa’nın hilâf-ı rızâ hareket ile berülere tecâvüz niyetinde oldukları haberiniñ vürûduna mebnî müşârun ileyhümânıñ eğer hâlleri böyle ise ve mansıblarına gitmeyüb berülere gelmek niyetinde olurlar ise geçecekleri tarîklerin seddiyle mansıblarına i‘âdeleri ve hilâfı hareketleri rû-nümâ olduğu sûretde def‘-i gâ’ileleri husûsları Çaparzâde Süleyman Bey kullarına havâle ve iktizâ eden emr-i şerîfi tesyîr olundukdan sonra müşârun ileyhin İçil ve Adana taraflarından geçmek niyetinde olduklarını ta‘yîn eylediği câsûslardan tahkîk etmiş olduğundan Sivas tarafına gelürler ise kendü bi’n-nefs üzerlerine varacağını ve Adana tarafına mürûr ederler ise yolları seddlerine ve müdâfa‘a olunmak zımnında Adana ve Tarsus mütesellimleri taraflarına mezkûr Karsantıoğlu sâ’irleriñ irsâliçün evâmir-i şerîfe gönderilmesini mukaddemce tahrîr edüb mîr-i mûmâ ileyhin ol vechile tahrîrinden müşârûn ileyhümânıñ müdâfa‘asına me’mûriyyetini Sivas tarafına hasr etmek niyyeti münfehim olunduğundan müşârun ileyhimâ Sivas ve Adana tarîkleriniñ her kangısından zuhûr ve vürûd ederler ise müdâfa‘alarıyla icrâ-yı irâde-i seniyye kendünden matlûb idüğü taraf-ı âcizânemden mahsûsan tahrîr ve te’kîd ve Adana ve Tarsus mütesellimlerine ve merkûmlara istediği emirler dahi tesyîr olunmuş olmağla işbu kâğıd zikr olunan tenbîhât-ı âcizâneme cevâb olub keyfiyet-i mütâlâ‘asına rağbet-i mülûkâneleri masrûf buyuruldukda ma‘lûm olacağı muhât-ı ilm-i devletleri buyuruldukda fermân hazret-i men lehu’l-emr efendimiziñdir.

Devletlü, ‘inâyetlü, merhâmetlü, veliyyü’n-ni‘am, kesîrü’l-kerem efendim sultânım hazretleriniñ hâk-i pây-ı şerîflerine ‛arz-ı hâl-i ‛abd-ı kadîmleridir ki.

Melemenci mîr-i ‛aşîretine ve Karsantıoğlu’na[110] ve Kara Hacılu boybeyisine hitâben sâdır olan evâmir-i şerîfe ve bendelerine olan emirnâme-i sâmî-i veliyyü’n-ni’amîleri şeref-efzâyı vürûd ve mezâmîn-i celîlesine ıttılâ‛-ı çâkerânem muhît ü şâmil olmağla Adana ve Tarsus mütesellimlerine ve sâ’ir ma‘iyyetlerinde olacak kesâna evâmir-i şerîfe tasdîr ve irsâl buyurulmak husûsu kuluñuz varmamak ve tevkîf olunmak içün olmayub müşârun ileyhimânıñ niyyetleri Adana üzerinden ‛azîmet eylemek üzere olduğundan Kâfir Dağı[111] tarafında kâ’in Abdulfettah oğlunu taraflarına celb ve tarîk-i mezkûru müşâvere eyledikleri haberini mersûl câsûsuñ biri getürüb ifâde etmekle sûret-i mezkûrda müşârun ileyhümânıñ oldukları mahall Adana’ya karîb olduğu ma‘lûm-ı ‘âlîleri olan mevâddandır. Adana taraflarında vâkı‘ tarîkler sedd ü bend olunmayub hâliyyetü’l-hâliye olduğu hâlde bir gece ve bir günde Adana’ya gelecekleri ve Adana taraf-ı kullarına yetmiş seksen sâ‘at ba‘dî olmak takrîbiyle kullarına haber gelinceye kadar Ereğli tarafına veyâhûd İç-il tarafına imrâr edeceği ve bu sûretde geceyi gündüze katub ılgâr ile oldukları mahalle ‘azîmete muhtâc olunacağı ve bu takdîrce mesâfe-i ba‛îdeden ılgâr ile ve ol ‘askerin atlarında tâb ü tüvân kalmayacağı ve bâ-husûs piyâde ‘askeri gerüye kalub fenâ bir şey tekevvün edeceği etrâfıyla mülâhaza olunduğuna ibtinâ’en mâdde ifâdeye ictirâ kılındı. Her tarafa takviyet vermek muktezâ-yı mâddeden olduğuna mebnî Adana mütesellimi Ahmed Bey kullarına ve Tarsus mütesellimi Mustafa Ağa kullarına hitâben sâdır olan evâmir-i şerîfe taraflarına irsâl ve iktizâ eden vesâyâ[112] etrâfıyla tahrîr ve mektûm olarak ifâde ve sırren pey-der-pey taraflarından câsûs gönderüb celb eyledikleri haberi tahrîr ve irsâl eylemeleri husûsu iş’âr olunmağla müşârun ileyhümâ Adana taraflarına gelmeleri iktizâ eder ise tarîkleri sedd ü bend olmuş bulurlar ve tiz elden berü tarafa imrâr edemezler. Adana tarafında iken haberi dahi kullarına vâsıl olur. Varan kuluñuz dahi hareket ve erişüb üzerlerine varmağa ‛avn-ı ‛inâyet-i Hakk’la kusûr etmem. Kuluñuzuñ ifâdem “varmayım, müteselimler ne yaparlarsa yapsunlar” demek değil. Gerek Adana tarafından gelsünler ve gerek Sivas tarafından gelsünler, sâye-i evliyâ-i ni‘amîde ‘inâyet-i Rabbânî ile üzerlerine varub icrâ-yı irâdeye sarf-ı makdûr eylemekde zerret mâ kusûr etmem. Müşârün ileyhimâ el-yevm Ayıntab’da ikāmet üzere olmalarıyla câsûslarımız eksik olduğu yokdur, biri gelüb biri gidiyor. Bundan sonra ne vechile hareket ederler ise derhâl hâk-i pây-ı devletlerine tahrîr ü ifâde kılınur. Bundan kat‘-ı nazar Adalı Mehmed’iñ üzerine dinç ‘asker gönderilmesi emr ü irâde buyrulmuş. Mukaddemen üzerlerine me’mûr olanların ekseri eşkıyâ-yı merkûmun taraf-gîrleri olub biraz eyyâm üzerlerinde bî-hûde meks eyledikden sonra birer bahâne ile dağılub kazâlarına ‛azîmet ve adamım Abdulvehhab kullarını meydânda bırakmalarıyla o dahi yem ve yiyecek bulamayub ve mâddeye muvaffak olamayacağı âşikâr olduğundan merkûm kulları dahi ‘avdet edüb bu tarafa geldikleri ... Zikr olunan Adalı Mehmed ve sâ’iri delîl tâ’ifesinden olub bunlar def‛ olsa yerlerine delîl zümresinden birer bölükbaşı gelür otururlar. Beş on senedir bu hâl üzeredirler. Eşkıyâ-yı merkûmlarıñ def‘i ve adalarıñ tathîri delîl ocağınıñ ref‘ine menût bir mâddedir. Serdengeçdi bayraklarını ihrâc eylemek üzere bir kola kulunuz hareket ve bir kola dahi biraz ‛asker bir başbuğuyla göndermek üzere iken müşârün ileyhimânın me’mûriyyeti hareket-i ‛ubeydânem ve ‛asker irsâline mâni‛ olduğundan pey-der-pey isti‛câl-i irsâliyle bayrakların ihrâcına ihtimâm ediyorum. Müşârun ileyhimânıñ gâ’ileleri ber-taraf olmadıkca bir tarafa ‛asker göndermek olamaz. Gönderildiği sûretde mesâfe-i ba‘îdede bulunub kuluñuz ‘azîmetde erişmemeğe mûcib olur. Müşârun ileyhimânıñ gâ’ilesi ber-taraf olmadıkca Adalar mâddesiniñ dahi vakti olmadığı ve tevkîfi münâsib olduğu muhât-ı ‘ilm-i ‛âlem-ârâ-yı veliyyü’n-ni‛amâneleri buyurulmak iltimâsı ‘arîza-i çâkerânem terkîmine ictisâr kılınmışdır. İnşâ’e Allahu ta‘âlâ resîde ve manzûr-ı ‘ayn-ı ‘inâyetleri buyuruldukda ol bâbda emr ü fermân lutf ü ihsân devletlü, ‘inâyetlü, merhametlü, veliyyü’n-ni‘am, kesîrü’l-kerem efendim sultânım hazretleriniñdir.

Fi 27 R sene 1215
(Mühür)

Sıra No : 37
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 23, belge 115
Tarih : 15 C 1215 (03 Kasım 1800)
Konu : Ordu-yı Hümayun için lazım gelen arpanın satın alınarak Yafa İskelesi’ne gönderilmesine dair ferman.

Halil Ağa yediyle mübâya‘a-i fermân-ı ‘âlîşân sûretidir

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucubaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-emâcid ve’l-a‘yân Tarsus Mütesellimi Karmutzâde ve şerîki Ahmed ve Dergâh-ı mu‘allâm gediklülerinden Adana Mübâya‘acısı Halil zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Mustafa zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ordu-yı hümâyûnum mürettebâtından olub eyâlet-i Adana’da ve Tarsus’da der anbâr ve mevcûd olan şaʻîrden tahmîl ve Ordu-yı hümâyûnuma tavsîl eylemek üzere bu def‘a mâhiyyelü sefâyinlerinden Nemçelü Vasil nâm kapudânıñ süvâr olduğu on biñ kileye mütehammil bir kıt‘a sefînesi iskele-i mezkûra irsâline irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk etmekle siz ki kapucıbaşı ve mütesellim ve şerîki ve gediklü-yi mûmâ ileyhimsiz sefîne-i mezkûr iskele-i mezkûra mashûben bi-s-selâm[113] vusûlünde der‘akab mevcûd olan şa‘îrden tahmîl ve ordu-yı hümâyûnâ irsâl ü tesyîre mezîd-i sa‘y ü gayret eylemek fermânım olmağın hâsseten işbu emr-i celîlü’l-kadrım imrâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber vech-i muharrer sefîne-i mezkûr iskelede mezkûreye mashûben bi-s-selâm vusûlünde mevcûd ve der-anbâr olan şa‘îrden tahmîl ve Yafa İskelesine irsâl ü tesyîri husûsuna mezîd-i sa‘y ü gayret ve hilâf-ı emr-i ‘âlîşânım vaz‘ ü hâlât vukû‘unda hazer u mücânebet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle amel ü hareket birle sefîne-i mezkûru bilâ mûcib meks itdirmeksizin der‘akab şa‘îr tahmîl ve Yafa İskelesine irsâle sa‘y ü gayret ve hilâfından be-gâyet ihtirâz ü mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’l-hâdî ‘ışrîn şehri Cemâziye’l-ahir sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 38
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 6, sayfa 7, belge 21
Tarih : 26 C 1215 (14 Kasım 1800)
Konu : Bulgur ve zahire satın alınması için gönderilen 80.000 guruştan 30.000 guruşunun Kayseri ve Niğde ahalisine ödenmesine ve 50.000 guruşun dahi bir sonraki satınalma için bekletilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm Kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey zîde mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân dergâh(-ı mu‘allâ) gediklülerinden Adana Mübâya‘acısı Seyyid Halil zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım kethüdâsı kilârbaşı el-hâcc Mehmed zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Bundan akdem ordu-yı hümâyûn ve sadr-ı a‘zam dâ’iresiçün Konya eyâletinde vâkı‘ kazâlardan beher kıyyesine üçer para olarak tertîb olunan bulgurdan Niğde ve Kayseriyye kazâları hisselerine isâbet eden onar biñden yirmi biñ keyl-i İstanbulî bulgur mübâya‘a ve Adana’ya nakl olunmağla fiy’ât-ı mîriyyeniñ i‘tâsı bâ-i‘lâm inhâ olunub el-hâletü hâzihi zikr olunan bulguruñ ‘adem-i lüzûm sebebiyle beher kıyyesi sekiz paraya füruht olunub üçer parası fiy’ât-ı mîrisiçün Kayseriyye ve Niğde ahâlîlerine ve beş parası dahi sen ki mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhsin Adana sancağından mübâya‘a me’mûr-ı mübâya‘ası olduğuñ zehâyirden mübâya‘a-i ‘atîka ahâlî ta‘ahhüd idüb yedinde akça olduğundan bu def‘a bâ-tahrîrât inhâ eylediğiñe binâ’en mübâya‘a-ı ‘atîka-i mezkûr içün saña havâle olunması husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekle mûcibince zikr olunan bulguruñ sekiz paradan semeni hesâb olundukda seksen guruşa bâliğ olub meblağ-ı mezkûruñ otuz biñ guruşu fiyât-ı mîrisiçün Niğde ve Kayseriyye ahâlilerine ve elli biñ guruşu mübâya‘a-ı ‘atîka içün saña havâle olunmakdan nâşî zikr olunan bulguru ma‘rifetiñ ve ma‘rifet şer‘le ve mütesellim ve mübâşir-i mûmâ ileyhümâ ma‘rifetleriyle Adana ve Tarsus ahâlîlerine fürûht ve icâb eden seksen biñ guruşu tahsîl ile diğer sâdır olan evâmir-i aliyyem mûcibince otuz biñ guruşunu fiy’ât-ı mîriçün Niğde ve Kayseriyye ahâlîlerine i‘tâ eylemek üzere mübâşir-i mûmâ ileyhe teslîmen mahallerine îrsâl idüb kusûr elli biñ guruşunu dahi mübâya‘a-i ‘atîka içün indiñde tevkîf ve ashâb-ı zehâ’ire virerek serî‘an ve ‘âcilen külliyetlü zehâ’ir mübâya‘a ve Tarsus İskelesine nakl ü tenzîl ve sefînelere tahmîl ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyâr ve tekmîl haberini tahrîre sarf-ı kudret eylemeñ üzere fermânım olmağın hassaten işbu emr-i celîlü’ş-şânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda şeref-sudûr eden emrim üzere ‘amel ü hareket idüb mûcebince amel ü hareket idesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren el-yevmü’s-tâsi‘ ‘ışrîn şehr-i Cemâziyye’l-ahir sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 39
Belge No : C. ML 472/19258-1
Tarih : 22 B 1215 (09 Aralık 1800)
Konu : Adana Mütesellimi Ahmed Bey’den Cemaat-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukataasından 1210 senesi için 5000 guruşun tahsil edilemediğine ve bunun acilen tahsil edilip gönderilmesine dair.

Dergâh-ı muʻallâm kapucubaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhuya ve Adana kādîsına ve Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârlarından zikr-i âtî husûsa me’mûriyet ile ol-cânibde olan Yeğen Ahmed ve Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârlarından bundan akdem husûs-ı âtiyyü’z-zikrin istiʻcâline me’mûr olan İnce Ahmed zîde kadruhumâya hüküm ki:

Sen ki mübâşir-i lâhık çukadâr-ı merkûmsun, mütesellim-i mûmâ ileyhiñ birâderi ile iştirâken mâlikâne ‘uhdelerinde olan Cemâʻat-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukātaʻasından iki yüz on senesine gelince zimmetlerinde terâküm edüb taksîte rabt olunan senevî beş biñ guruşdan iki yüz on beş senesi taksîti olub bi-mennihi taʻâlâ mâh-ı Şaʻbânü’l-muʻazzamda ihrâcı musammem olan kısteyn mevâcibine tertîb ve tahsîs kılınan beş biñ guruşu mübâşir-i sâbık-ı merkûma teslîmen yola ihrâc olunmamış. Mîr-i merkûmuñ aʻzâr-ı bî-hûdesine katʻan amel ve iʻtibâr itmeyerek imrâr-ı vakt ile te’hîr sevdâsında olur ise bu akça mevâcibende olduğundan encâmı hakkıñda vahîm olacağını tefhîm iderek meblağ-ı mezbûru birkaç gün zarfında tahsîl ve giceyi gündüze katarak ihrâc-ı mevâcibden mukaddem bu tarafa irişdirmeğe ikdâm ü ihtimâm-ı azîm eylemeñ bâbında işbu sene-i mübâreke evâsıt-ı Cemâziye’l-âhiresinde emr-i şerîfim ısdâr ve yediñe iʻtâ ve tezyîl olunan emr-i şerîfim mûcebince meblağ-ı mezbûru tahsîl ve bi’l-istishâb yola ihrâc itmemiş iseñ febihâ ve eğer henüz tahsîl eylememiş iseñ mevâcib-i mezkûruñ vakt-i ihrâcı kaydın takarrür eylediği ve edâsında tereddüd ve muhâlefet ider ise kuyûdu ve hâdimiyet olunacağını mîr-i mûmâ ileyhe gereği gibi tefhîm ve muktezâ-yı me’mûriyetiñ üzere bir dakîka te’hîr itmeyerek tahsîl ve mevâcib ihrâcından mukaddem bu tarafa irişdirmeğe saʻy-ı azîm eylemeñ fermânım olmağın te’kîden ve istiʻcâlen bu defʻa dahî işbu emr-i ʻâlî-şânım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde mevâcib-i mezkûruñ ihrâcı gâyet takarrüb etmekle meblağ-ı mezbûr fermûde-i şâhânem üzere mütesellim-i mûmâ ileyhden alâ eyyi hâlin tamâmen tahsîl ve ihrâc-ı mevâcibden mukaddem Der-saʻâdetime irsâl ve Hazîne-i Âmirem’e teslîme müsâraʻat ve hilâfını tecvîz ile mes’ûl ve muʻâteb olmakdan ve imrâr-ı vaktden be-gâyet hazer ü mücânebet eyleyesin ve sen ki mütesellim-i mîr-i mûmâ ileyhsin meblağ-ı mezbûru bu defʻa dahî edâda tekâsül ü rehâvetin mesmûʻ-ı mülûkânem olur ise bir dürlü cevâba kâdir olamayub muʻâteb ve muʻâkab olacağıñı bir hoşça tefekkür ve mülâhaza birle der-ʻakab te’diyesine müsâraʻat ve ihrâc-ı mevâcibden mukaddem bu tarafa irişdirmeğe mezîd-i ihtimâm ve dikkat eyleyesin ve siz ki mevlânâ ve mübâşir-i sâbık-ı mûmâ ileyhimâsız sizler dahî mûcib-i emrim ile amel ü hareket ve meblağ-ı mezbûruñ mütesellim-i mûmâ ileyhden bi’l-ittifâk tahsîline ziyâde ihtimâm ü müsâraʻat ve hilâfından tehâşî ü mübâʻadet eylemeniz bâbıñda fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur.

YAZILA. fî 22 B sene 1215 yazılmışdır. Muhâsebe-i N. Manzûrum olmuşdur.

Sıra No : 40
Belge No : C.ML., 472/19258-3
Tarih : 22 B 1215 (09 Aralık 1800)
Konu : Adana Mütesellimi Ahmed Bey’iñ taksîte rabt olunan zimmet-i mîriyesinden iki yüz on beş senesi taksîti olan beş biñ guruşuñ tahsîli hakkında ferman yazılması için buyuruldu.

Hüve

Hâlen Adana Mütesellimi Kapucıbaşı Ahmed Bey’iñ taksîte rabt olunan zimmet-i mîriyesinden iki yüz on beş senesi taksîti olan beş biñ guruşuñ tahsîli bâbında mu’ahharan sâdır olan emr-i âlîşânın te’kîd ve istiʻcâli zımnında başmuhâsebeden serîʻan emr-i şerîfi tesvîd olunmak fermân buyuruldu.

Sahh.

Sıra No : 41
Belge No : C.ML., 377/15475
Tarih : 22 B 1215 (09 Aralık 1800)
Kon : Adana Mütesellimi Ahmed Bey’e Cemâat-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus Mukâtaʻasının 1215 senesine mahsûb taksît akçası olan 2727 guruşun hâlen daha yollanmadığı ve bir an önce meblâğ-ı mezbûrun tedârik edilip Der-sa‘ate gönderilmesine dair emir.

YAZILA.

Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhuya ve Adana kādîsına ve Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârlarından zikri âtî akçanıñ tahsiline me’mûriyetle ol-cânibde olan Mustafa zîde kadruhuya hüküm ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin, birâderiñle iştirâken mâlikâne ‘uhdeñde olan Cemâʻat-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus Mukātaʻasınıñ iki yüz on beş senesine mahsûb taksît akçası olan maʻa harc-ı vezne iki biñ yedi yüz yirmi yedi guruş bi-mennihi taʻâlâ mâh-ı Şaʻbânü’l-muʻazzamda ihrâcı musammem olan kısteyn mevâcibine müretteb ve mahsûs olmak mülâbesesiyle meblağ-ı mezbûruñ serîʻan ve âcilen tedârük ve iʻdâd ve ihrâc-ı mevâcibden mukaddem mübâşirine teslîmen Der-saʻâdetime irsâl ve Hazîne-i Âmireme teslîme cidd ü ichâr eylemeñ bâbında emr-i şerifim gönderülüb baʻdehu bi’d-defaʻât te’kîd ve istiʻcâl olunmuş iken meblâğ-ı mezbûr ilâ haze’l-an vürûd itmediği ve mevâcibiñ ihrâcına sudûr-ı emr-i şerifim târîhinde nihâyet-i inhâya yirmi yirmi beş gün kalub ol-vakte kadar dahî vâsıl olmadığı istimâʻ olunmak lazım gelür ise özr ü illetiñ bir vechile mesmûʻ ve muʻteber olmayub mes’ûl ve muʻâteb olacağıñı tefekkür ve mülâhaza ve eğer şimdiye değin yola ihrâc itmemiş iseñ dakîka te’hirini tecvîz itmeyerek irsâline ihtimâm-ı azîm eylemeñ fermânım olmağın te’kiden ve istiʻcâlen işbu emr-i şerifim ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde meblağ-ı mezbûru yola ihrâc itmemiş iseñ bundan böyle bir dakîka te’hiri ifâte-i vakti mûcib idüğini vaktiyle irişdirilmediği sûretde mes’ûl ve muʻâteb olacağını der-pîş ve mülâhaza birle te’diye-i deyne müsâraʻat ve hilâfından tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun me’mûr-ı tahsîli olduğuñ meblağ-ı mezbûr iki biñ yedi yüz yirmi yedi guruşu fermûde-i şâhânem üzere serîʻan ve âcilen tahsîl ve ihrâc-ı mevâcibden mukaddem bi’l-istishâb gönderüb Hazîne-i Âmirem’e teslîme acele ü şitâb ve imrâr-ı vakt ile tebrîkden tevakkî ve mübâʻadet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileyhsin sen dahî mûcib-i emr-i şerîfimle amel ü hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı âlî-şânım sâdır olmuşdur.

Fî 22 B sene 1215. Yazılmışdır. Muhâsebe-i N.

Sıra No : 42
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 41, sayfa 77, belge 110
Tarih : 6 Ş 1215 (23 Aralık 1800)
Konu : Adana ve Tarsus’dan mübayaası lazım gelen zehayirin afv olunmayarak hemen orduya gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana ve Tarsus kādîları zîde fazluhumâ ve mefâhiru’l-emâcid ve’l-a‘yân Dergâh-ı mu‘allâm gediklülerinden Adana mübâya‘acısı Halil ve Tarsus Mütesellimi Karmidzâde Mustafa ve şerîki Ahmed zîde mecduhum ve mefâhiru’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşeretle ol tarafda olan vücû(h)-ı beld(e) ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Bu def‘a kā’immakām Paşa edâme Allahu ta‘âlâ iclâlehu tarafından ve ordu-yı hümâyûnuma vârid olan tahrîrâtdan bir mâddeniñ hülâsası mefhûmunda ordu-yı hümâyûnumda mütehaşşid olan asâkir ta‘yîniyâtları içün Adana ve Tarsus kazâlarından tertîb olunan zehâ’iriñ perîşân hâllerine merhameten afvı istid‘âsı lehu Rikâb-ı hümâyûnuma vürûd eden iki takım i‘lâm ve mahzar ordu-yı hümâyûnuma irsâl olunduğu müşârun ileyh tahrîr ve inhâ idüb kuyûda mürâca‘at olundukda Adana ve Tarsus mübâya‘asına mukaddemen me’mûr olan Sürûrî Muhammed’iñ hesâbı ba‘de’r-ru’ye gerek Adana ve gerek Tarsus mübâya‘alarından gayr-ı ez irsâlât kusûr iktizâ eden zahîreyi ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetiyle ‘alâ eyyî hâlin tahsîl ve ordu-yı hümâyûnuma nakl ve tesyîle ihtimâm olunmak bâbında emr-i şerîfim ısdâr ve irsâl olundukdan soñra zehâyir-i mürettebe-i mezkûreyi bir takrîb afv itdirmek dâ‘iyyesiyle Adana ve Tarsus taraflarından ordu-yı hümâyûnuma bâ-i‘lâm ve mahzar vürûd eden kimesnelerce ilkâ ve der-zincîr olunarak te’dîbiyle lâyıkasına bakılması musammem iken merhameten te‘dîbleri husûsu terk ile zehâyir-i mezkûreyi ‘alâ eyyi hâlin tahsîl ve ordu-yı hümâyûnuma nakl ü tesyîle mezîd-i ihtimâm olunmak bâbında işbu sene-i mübâreke selh-i Cemâziyye’l-ûlâsında siz ki mütesellim ve mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhimâsız size hitâben isti‘câli hâvî emr-i şerîfim verilmiş olduğu başmuhâsebeden derkenâr olunub lakin ber vech-i muharrer derkenâr olunduğu vechile emr-i şerîfim verilmişken ve ordu-yı hümâyûnumda zehâ’iriñ şiddet-i lüzûmu derkâr iken matlûb olunan zehâyiri bir takrîb afv etdirmek dâ‘iyyesiyle Rikâb-ı hümâyûnuma tahrîrât göndermeleri mûcib-i töhmet olmağla bundan böyle bu dâ‘iyyeden nizâ‘ olunub zehâyir-i mezkûreniñ cem‘ ü tahsîl husûsuna müsâra‘at eylemeñiz bâbında fermânım olmağın bu def‘a dahi tenbîhen ve isti‘câlen bâ-takrîr işbu emr-i şerîfim ısdâr ve sadr-ı a‘zamım tatarlarından Hasan zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur ve imdi vusûlünde ber vech-i muharrer ordu-yı hümâyûnumda zehâ’iriñ eşedd-i lüzûmu var iken zehâyir[114]-i mezkûreniñ bir kîlesiniñ ‘afvı tecvîz olunur mevâddan olmadığı ve derkenâr olunduğu üzere emr-i şerîfim sâdır olmuşiken bu vechile tahrîrât irsâl mûcib-i töhmet idüğü ma‘lûmuñuz olundukda bu sevdâdan fâriğ olub zehâyir-i mürettebe-i mezkûru bir an akdem mevcûd ve der-anbâr zehâyirden cem‘ ü tahsîl ve ‘aceleten ol tarafda olan sefînelere ve bu tarafdan gönderilen kayıklara tahmîlen ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyîle sarf-ı vus‘ ü mecâl eyleyüb eğer bundan böyle soñra dahi mütenebbih olmayub bu vechile tahrîrât irsâli ve yâhûd vech-i uhrâ ile zehâyir-i mürettebe-i mezkûreniñ tahsîl ve irsâlinde tekâsül olunu(r) ise bilâ tevakkuf tertîb-i cezâ olunub sâ’ire gayret kılınacağıñız emr-i mukarrer olmağla aña göre encâm-kârî mülâhaza iderek zehâyir-i mezkûreyi ‘aceleten cem‘ ü tahsîl ve irsâl birle bir an akdem tekmîli haberini ordu-yı hümâyûnuma tahrîr(e) müsâra‘at eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i merkûmsun bu husûsa me’mûriyet-i sâ’ireye kıyâs olunmayub hemân mevcûd hâzır zehâyirden tahsîl ve bir tarafdan irsâl birle tekmîli haberini ‘aceleten ordu-yı hümâyûnuma avdet eyleyüb eğer bundan soñra dahi hilâf-ı emr-i şerîfime hareket olunmak bâbında ihtimâli olu(r) ise soñra cevâba kâdir olamayub vahîmü’l-âkibe olacağını bir hoşca mülâhat ederek tekmîl-i me’mûriyete sa‘y ü gayret eyleyesin ve siz ki kuzât ve vücûh[115]-ı belde ve iş erlerisiz siz dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur ve buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimin mazmûn üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz; ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâdis şehr-i Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 43
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 15, sayfa 24, belge 45
Tarih : 07 Ş 1215 (24 Aralık 1800)
Konu : Adana ve Tarsus’dan ordu-yı hümayun için 2057 kile hınta satın alınmasına dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazl ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Dergâh-ı mu‘allâm gediklülerinden Adana mübâya‘acısı Es-seyyid Halil zîde mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana mübâya‘acısı sâbık Sürûrî Mehmed’iñ Tarsus’da biñ üç yüz otuz ve Adana’da Ahmed Bey anbarında ve Adana’da Tarsus kapusunda beş yüz kırk altı ve yine Adana’da mübâya‘a zahîresi derûnunda seksen bir kîle ki cem‘an iki biñ elli yedi kile-i İstanbulî hıntası mevcûd olub zikr olunan hıntanıñ Ordu-yı hümâyûnuma celbi lazım gelse virilecek deve kirâsına vefâ itmeyeceği ecilden ol tarafda fürûhtu husûsu sen ki mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhsin bu def‘a ordu-yı hümâyûnuma vârid olan tahrîrâtıñdan müstebân olmağla tıbk-ı tahrîriñ üzere zîkr olunan hıntayı ol tarafda râyic-i vakt üzere ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le fürûht ve bahâsını me’mûr-ı mübâya‘ası olduğuñ zahîre akçasını mahsûben ahz u kabz eyleyüb ne mikdâr bahaya fürûht olunduğu ordu-yı hümâyûnuma tahrîr ve iş‘âra müsâra‘at eylemeñ fermânım olmağın hâsseten işbu emr-i şerîfim ‘âlîşânım ısdâr ( ) ile irsâl olunuşdur. İmdi vusûlünde ber vech-i muharrer keyfiyet-i mantûk-ı emr-i şerîfimden ma‘lûmuñ oldukda zikr olunan hıntâyı ol tarafda râyic-i vakt üzere ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le fürûht ve bahâsını me’mûr-ı mübâya‘ası olduğuñ zahîre akçasına mahsûben ahz u kabz eyleyüb ne mikdâr bahâya fürûht olunduğu ordu-yı hümâyûnuma tahrîr ve iş‘âra mübâderet eyleyesin ve sen ki kādî-ı mûmâ mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfı tecvîzden mübâ‘adet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn(u) üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sâbi‘ şehri Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene hams ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

Sıra No : 44
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 16, sayfa 26, belge 47
Tarih : 7 Ş 1215 (24 Aralık 1800)
Konu : Adana’da mevcut 535 İstanbul kilesi şaîrin Tarsus İskelesine nakl edilerek or duya gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmîd ve’l-mekârîm el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma’denü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhuve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Dergâh-ı Mu‘allâm gediklülerinden Adana Mübâya‘acısı Es-seyyid Halil zîde mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân vücûh-ı belde ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana Mübâya‘acısı sâbık Sürûrî Mehmed[116] Bey memleket anbârı derûnunda beş yüz otuz keyl-i İstanbulî şa‘îri olduğu tasmîm ve tahkîk olunmağla el-hâletü hâzihi ordu-yı hümâyûnumda ta‘yînât-ı askeriyye içün şa‘îriñ şiddet-i lüzûmu olmakdan nâşî zikr olunan şa‘îriñ celbi lâzımeden olduğuna mebnî siz ki mütesellim ve mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhimâsız ma‘rifetiñiz ve ma‘rifet-i şer‘le mezkûru’l-mikdâr şa‘îri zâhire ihrâcı ve tahsîl ve ‘icaleten Tarsus İskelesine nakl ü tenzîl ordu-yı hümâyûnuma ba‘s ü tesyîle mezîd-i sa‘y ü gayret eylemeñiz bâbında husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekle mûcebince işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşânım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber vech-i muharrer ordu-yı hümâyûnumda şa‘îriñ şiddet-i lüzûmu olduğuna binâ’en mübâya‘acı-ı sâbık mûmâ ileyhiñ memleket anbârında olduğu tahkîk olunan ol mikdâr şa‘îriñ bir an akdem tahsîl ve ordu-yı hümâyûnuma irsâli husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk eylediği ma‘lûmuñuz oldukda hemân vusûl-ı emr-i şerîfim ‘akabinde ma‘rifetiñiz ve ma‘rifet-i şer‘le şa‘îr-i mezkûru zâhire ihrâcı ve tahsîl Tarsus İskelesine nakl ü tenzîl ve ordu-yı hümâyûnuma ba‘s ü tesyîle mezîd-i sa‘y ü gayret ve mugâyir-i emr-i şerîfim vaz‘ ü hareketden mübâ‘adet eyleyesiz ve siz ki kuzât-ı mûmâ ileyh ve vücûh-ı belde ve iş erlerisiz siz dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâf-ı emr-i şerîfim vaz‘ ü hareketden be-gâyet mübâ‘adet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki.

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâbi‘ şehri Şa‘bâni’l-mu‘azzam sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurdu sahrâ-yı Yafa m.

Sıra No : 45
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 37, sayfa 69, belge 100-101
Tarih : 1215-1800
Konu : Adana’dan iki yüz elli nefer seçkin askerin bir başbuğ maiyyetinde orduya katılmak üzere Mısır’a gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed dâme mecduhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân vücûh-ı memleket ve iş erleri ve zikr-i âtî askeri mahallinden ihrâc ve ordu-yı hümâyûnuma îsâle bundan akdemce ordu-yı hümâyûnum tarafından mahsûs mübâşir ta‘yîn olunan ( ) zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Siz ki mütesellim ve vücûh-ı memleket ve iş erleri mûmâ ileyhimsiz ordu-yı hümâyûndan şeref-yâfte-i sudûr olan emr-i şerîfimden tafsîl ü beyân olunduğu üzere iklîm-i Mısır’da olan Fransuz melâ‘îni gerek ordu-yı hümâyûn-ı zafer-makrûnumla ve gerek kapudân düstur-ı mükerrem müşîr-i mufahham nizâmü’l-‘âlem vezîrim Hüseyin Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu ve İngilterelü ‘askeriyle bi’d-defa‘ât vâkı‘ olan muhârebelerde bâ-‘avn ü ‘inâyet-i cenâb-ı Rabb-i müste‘âda bir vechile mukāvemet idemeyerek bir fırkası İskenderiye Kal‘asına tahassun ve bir gürûhu dahi nefs-i Kāhire-i Mısır’a girîzân idüb ber muktezâ-yı vakt ü hâl merâsim-i hazm ü ihtiyâta ri‘âyet lâzımeden olmağla Adana kazâsından harb ü darb erbâbından iki yüz elli nefer güzîde ve cenk-âzmûde piyâde asker hemân vusûl-ı emr-i şerîfimden iki nihâyet üç gün zarfında tahrîr ve tertîb ü techîz ve zabt u rabta muktedir başbuğ ma‘iyyetiyle ‘icâleten ihrâc ve münâsib olan iskeleden sefîneye süvâr ve ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyâra kemâl-i sür‘ati ve sa‘y-ı şumâr eylemeñiz vesâyâ ve tenbîhâtı emr-i şerîf-i mezkûrda derc ve iş‘âr olunduğu bu def‘a sadr-ı a‘zamım ve serdâr-ı ekremim tarafından derbâr-ı şevket-karâr-ı mülûkâneme vârid olan tahrîrâtda ibnâ olunmuş ancak li’l-llâhi’l-hamd ve’l-minne Mısır-ı Kāhire’de olan Fransalular bir vechile tâb-âver tahammül olamayarak harben ve sâlimen ihrâc ve Mısır-ı Kāhire eyâdî-i menhûselerinden feth ü teshîr olunduğu ve el-hâletü hâzihi İskenderiyye Kal‘asına mütehassın olan müşrikîniñ dahi bâ-‘avn-ı Bârî kahr u tedmîrleri zımnında asâkir-i muvahhidîn teveccüh ü ‘azîmet itmiş olmalarıyla inşâ’e Allâhu ta‘âlâ kal‘â-i merkûm dahi tahlîsi ve arâzî-i mukaddeseniñ külliyen vücûd-ı şirk-âlûdlarından tasfiye ve tathîri eltâf-ı hafiyyetü’l-İlâhiyyeden mes’ûl ise dahi bir müddetcik muktezî olan mahalleriñ istihkâm ve muhâfazası ve lâzım gelen hıdemâtda istihdâm içün ‘asâkir-i mezkûreniñ bir kadem akdem ve bir sâ‘at mukaddem sadr-ı a‘zamım müşârun ileyhiñ ma‘iyyetinde bulunmaları vâcibât-ı umûrdan olmakdan nâşî vûsul-ı emr-i şerîfim kadar asker-i mezkûru başbuğ ma‘iyyetiyle ihrâc itmemiş iseñiz bundan sonra bir dakîka ifâte-i ikāmeti tecvîz itmeyerek ve giceyi gündüze katarak derhâl güzîde ve bahadır ve harb ü darbe kâdir yiğitlerinden ol mikdâr neferâtı techîz ve tekmîl birle nihâyet üç gün zarfında muktedir başbuğ ma‘iyyetiyle serî‘an ve ‘âcilen ihrâc ve ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyâra şitâb ü sür‘at ve hilâfından gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eylemeñiz fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve isti‘câlen ve ihtimâmen Rikâb-ı hümâyûnumdan dahi işbu emr-i şerîfim ısdâr ve Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı tatarlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Veli zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi Mısır gibi sevâdd-ı a‘zamıñ cevânib ü etrâfı muhâsara ve muhârebe olunarak ‘avn ü ‘inâyet-i Bârî ve imrâr-ı ruhâniyet-i hazret-i risâlet-penâhî ile eyâdî-i şirkînden nez‘ ü teshîri müyesser olub inşâ’e Allâhu ta‘âlâ karîben İskenderiyye Kal‘asınıñ dahi feth ü teshîri eltâf-ı hafiyye-i İlâhî’den me’mûl olmağla tez elden li-ecli’l-ihtiyât iktizâ iden mahallarden ordu-yı hümâyûnuma müretteb olan asâkir ile asker-i mezkûrun ‘icâleten ve müsâra‘aten ordu-yı hümâyûnuma vusûlleri matlûb-ı kat‘î-i pâdişâhânem idüğü ve bu vakti evkât-ı sa’ireye kıyâs birle ‘özr ü ‘illet îrâdıyla tahrîrât irsâl itmek ihtimâliñiz olur ise tekrâr isti‘câl kaydına düşülmeyüb hakkıñızda âher gûne mu‘âmele olunacağı muhakkak olmağla fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i (şerîfimle) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn (belgenin devamı yok Y.K.)

Sıra No : 46
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 42, sayfa 77, belge 111
Tarih : 1215-1800
Konu : Adana’dan satın alınan arpanın orduya gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Adana mübâya‘acısı Dergâh-ı mu‘allâm gediklülerinden Halil zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husû(sa) me’mûriyetle ol tarafda olan ve bu[117] def‘a mahsûs tekrâren mübâşir ta‘yîn ve irsâl olunan sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Hasan zîde kadrühümâ tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ordu-yı hümâyûn lâzımesiçün Adana sancağından müretteb şaʻîriñ Ordu-yı hümâyûnumda şiddet-i lüzûmu olmak takrîbiyle livâ-i mezkûrdan tertîb olunan altmış kile şaʻîriñ bir an akdem mübâyaʻa mevcû(d) şa‘irden tekmîl ve Tarsus İskelesine nakl ve tenzîl ve Ordu-yı hümâyûnuma ba‘s ü tesyîl olunmak üzere bi’d-defa‘ât evâmir-i şerîfim ısdârıyla te’kîd ve isti‘câl olunmuş iken şimdiye kadar iskeleye tenzîli haberi vürûd itmeyüb ancak Ordu-yı hümâyûnumda ta‘yînâta virilecek bir iki günlük şa‘îr mevcûd olmadığından şa‘îr husûsunda müzâyaka-i tâmm derkâr ve ma‘âzallahu ta‘âlâ müretteb olan mahallerde bekāyā kalan şa‘îriñ dahi bu günden ‘adem-i vürûdu lâzım gelür ise kayd-ı zarûret dûçâr olunacağı aşikâr olmağla siz ki mütesellim ve mübâya‘acı-i mûmâ ileyhimâsız sizden me’mûl olan gayret ve sadâkat-ı diniyye muktezâsı üzere Adana sancağından müretteb şa‘îr şimdiye kadar tekmîlen iskele-i mezbûra nakl olunmamış ise bundan böyle hâb u râhatı terk ile geceyi gündüze katarak mevcûd olan şa‘îrden tekmîl ve iskele-i mezkûra nakl ü tesyîl eylemeğe kemâl-i ihtimâm ü dikkat eylemeñiz fermânım olmağın te’kîden ve tenbîhen ve isti‘câlen işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve ile irsâl olunmuşdur ve imdi vusûlünde ber vech-i muharrer ordu-yı hümâyûnumda şa‘îriñ şiddet-i lüzûmu olduğu ve ma‘âza Allâhu ta‘âlâ bekāyā kalan şa‘îr bu günlerde irişmez ise ‘asâkir mevcûdu ta‘yînât husûsunda kîl-i zarûrete giriftâr olunacağı ve bu bâbda her ne kadar sa‘y ü ikdâm ider iseñiz encâmında min ciheti’d-dünyâ ve’l-âhire mazhar-ı mükâfât olunacağı ma‘lûmuñuz oldukda livâ-i mezkûrdan müretteb şa‘îr tekmîlen iskele-i mezbûra nakl olunmamış ise bundan böyle hâb ü rahâtı nefsiñize harâm idüb geceyi gündüze katarak ve bir an ve bir dakîka hâlî durmayub mevcûd olan şa‘îrden tekmîlen iskele-i mezbûra nakl ü tenzîl ve ol tarafda olan ve bu tarafdan gönderilen sefînelere ‘icâleten vaz‘ ü teshîr ile şu günlerde Ordu-yı hümâyûnuma irişdirmeğe nihâyet-i vus‘ ü kudretiñizi izhâra cehd ü gayret[118] eyleyüb eğer bundan sonra dahi şa‘îrden mezkûr(a) dek tekmîli ve i(r)sâli husûsunda tekâsül ve rehâvet eylemeñiz lâzım gelü(r) ise der-‘akab te’dîble lâyıkañız

Sıra No : 47
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 08, sayfa 24, belge 44
Tarih : 07 N 1215 (22 Ocak 1801)
Konu : Adana’da mevcut mukataa ashabından cebelü bedeli olarak 3036,5 guruş 50 akça tahsil edilerek Dersaadet’e gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Adana sancağı mütesellimi Dergâh-ı mu‘allâm kapucubaşlarından Mîr Ahmed dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana kādîsı ve Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân Hasan zîde kadruhu ve voyvoda ve a‘yân ve zâbıtân ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

El-hâletühü hâzihi berren ve bahren vâkı‘ olan sefer-i hümâyûnum takrîbiyle derkâr olan masârıf-ı seferiyyeye li-ecli’l-‘i‘âne bi’l-cümle mukāta‘âtdan cebelü tertîbi öteden berü olduğundan başka emr-i cihâda ‘i‘ânet cümleye farîza-i zimmet-i diyânet olmağla binâ-ber-în memâlik-i mahrûseti’l-mesâlik-i pâdişâhânemde vâkı‘ mâlikâne virilen mukāta‘ât-ı mîriyyeden biñ iki yüz yedi senesinde virilen nizâmdan evvel tevcîh olunmuş olan mukāta‘âtıñ mu‘accelât-ı mukayyede-i ‘atîkalarından beher biñde üç nefer olmak üzere yüz ellişer guruş ve nizâm târîhinden soñra tevcîh olunub üç sene mürûr edenler mu‘accelât-ı mukayyede-i cedîdelerinden beher biñde ikişer nefer olmak üzere yüz guruş cebelü bedeliyyeleri iş‘âr-ı sâbıkadan olduğu misüllü iki yüz on beş senesine mahsûben dahi tertîb ve tahsîl ve teslîm-i Darbhâne-i âmirem olunmasına irâde-i seniyyem ta‘alluk idüb ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûnum şeref efzâ-yı sudûr olmağla siz ki kapucubaşı ve kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ ileyhimâsız Adana eyâletinde vâkı‘ mukāta‘ât emr-i şerîfime maktû‘an gönderilen bir kıt‘a sûret-i defter nâtık olduğu üzere tahsîli iktizâ iden üç biñ otuz altı buçuk guruş elli akça cebelü bedeliyyeleri ashâb kimesnelerden el-hâsıl hiç kimesnelerden cem‘ ü tahsîl ve teslîm-i Darbhâne-i ‘âmirem olunmak içün Dersa‘âdetim’e îsâl ü tesyîr olunmak fermânım olmağın hâsseten işbu (emr)-i celîlü’ş-şânım ısdâr ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda bast ü beyân olunduğu üzere cebelü akçası olan meblağ-ı mezbûr ru’yet-i masârıf-ı seferiyye ve tanzîm-i levâzım-ı harbiyye zımnında tertîb ve ‘ale’l-husûs emr-i cihâda i‘ânet cümleye farîza-i zimmet-i diyânet olunduğuna mebnî bir akçasınıñ te’hîr ve tevkîfi kat‘an câyiz olma(ma)ğla serî‘an tahsîli matlûb-ı şâhânem idüğü ma‘lûmuñ oldukda kabzına me’mûr mübâşir-i merkûmâ teslîmen Darbhâne-i Âmireme teslîm olunmak içün mukāta‘alarından ref‘ ve âhere fürûht olunan iktizâ idenlere tenbîh ve tefhîme mübâderet ve mantûk-ı emr-i ‘âlîşânım üzere ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tevakkî ü mübâ‘adet eyleyesiz ve siz ki vovyoda ve a‘yân ve zâbıtân-ı mûmâ ileyhim ve sâ’irlerisiz sizler dahi mûcib-i emrim üzere hareket eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i merkûmsun me’mûr-ı tahsîl olduğuñ cebelü akçasınıñ mukāta‘ası ve kādî isim ve resmiyle memhûr ve mümzâ ashâbına i‘tâ ve tahsîlâtıñı bir tarafdan Dersa‘âdetim’e irsâle müsâra‘at ve hilâf-ı rızâ-yı hümâyûnum tama‘-ı hâmma teba‘iyyet ve be-gâyet tehâşî ü mücânebet eylemek bâbında vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sâbi‘ şehri Ramazan sene hamse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Be-makām-ı mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 48
Belge No : Adana Ş. S. 48, img 73, sayfa 143, belge 228
Tarih : Evail L 1215 (15-24 Şubat 1801)
Konu : Ahmed Bey’in Adana mütesellimliği görevinde bırakıldığına dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana kādîsıyla eyâlet-i Adana’da vâkı‘ sâ’ir kazâlarıñ kuzât ve nüvvâbı zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana eyâleti (...)[119] işbu biñ iki yüz on beş senesi Şevvâlinin dördüncü günü hâlen İsmail muhâfızı düstûr-ı ekrem müşîr-i mufahham nizâm-ı ‘âlem vezîrim Mehmed Paşa edâme Allahu ta‘âlâ iclâlehu kal‘a-i mezbûreniñ muhâfazasına (...) şartıyla tevcîh ve ihsân-ı hümâyûnum olub müşârün ileyhiñ muhâfaza-i mezkûreye me’mûriyeti (hasebiyle) tarafından zabt u rabt-ı memleket ve himâyet u sıyânet-i fukarâ-yı ra‘iyyete muktedir bir mütesellim nasbı (...) lâ-büdd ve muktezî olmakdan nâşî hâlen eyâlet-i merkûmede bâ-fermân-ı ‘âlî mütesellim olan Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Ahmed Bey dâme mecduhu reʻâyâ-perver ve evsâf-ı mezkûre ile mevsûf olduğu beyânıyla mûşârun ileyh tarafından dahi kemâkân mütesellim nasb olunmak bâbında emr-i şerîfim sudûrunu müşârün ileyhin kapu kethüdâsı hâcegân-ı divân-ı hümâyûnumdan arpa emîni kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Hasan zîde mecduhu bâ-takrîr istid‘â itmeğin vech-i meşrûh üzere mütesellim nasb olunmak fermânım olmağın imdi siz ki mevlânâ-yı mûmâ ileyhimsiz kapucıbaşı-i mûmâ ileyh müşârun ileyh tarafından dahi mütesellim nasb olunduğu ma‘lûmuñuz oldukda ber vech- i meşrûh mütesellimlik-i mezkûru târîh-i merkûmdan i‘tibâr ile zabt ve müşârun ileyh tarafına râci‘ olan ‘â’idât ve tayyârâtı kadîmden olıgeldiği vechile ahz u kabz itdirilüb mütesellimliği umûruna âherden bir ferdi dahl u ta‘arruz etdirilmemek bâbında fermân-ı ‘âlişânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından ittikā ü mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘âlâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî evâ’ili şehri Şevvâli’l-mükerrem sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiyyeti’l-mahrûse

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmîd ve’l-mekârîm el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi ( ) dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlarıñ kuzât ve nüvvâbı zîde fazluhum ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân a‘yân-ı vilâyet zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana eyâleti işbu biñ iki yüz on beş senesi Şevvâli’niñ dördüncü gününde hâlen İsmail muhâfızı düstûr-ı mükeremm müşîr-i mufahham nizâmu’l-‘âlem vezîrim Muhammed Paşa edâme Allâhu ta‘âla iclâlehu(ya) tevcîh ü ihsân-ı hümâyûnum olub Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlardan vâlî içün tertîb ü ta‘yîn kılınan imdâd-ı hazeriyyeden sene-i mezbûra mahsûben müşârün ileyhiñ tevcîhi târîhine göre kıstu’l-yevm hesâbı üzere hissesine isâbet eden hazeriyye akçası ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetiyle yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve müşârun ileyh tarafından kabzına me’mûra edâ ü teslîm etdirilmek bâbında siz ki mütesellim ve mevlânâ ve sâ’ir mûmâ ileyhimsiz size hitâben emr-i şerîfim sudûrunu müşârun ileyhiñ kapu kethüdâsı hâcegân-ı divân-ı hümâyûnumdan hâlen Adana emîni kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Hasan zîde mecduhu bâ-takrîr istid‘â ve divân-ı hümâyûnumda mahfûz tevcîhât defterlerine mürâca‘at olundukda eyâlet-i merkûme ber vech-i meşrûh târîh-i mezkûrda müşârun ileyhe tevcîh olunduğu mastûr ve hazeriyye şurûtu lede’s-sû’al Adana vâlîleriçün Adana sancağından senede iki taksît ile yedi biñ beş yüz guruş imdâd-ı hazeriyye ta‘yîn kılındığı tertîb defterinde mukayyed olmağla ve hazeriyyede re’s-i sene gurre-i Muharrem i‘tibâr olunmağla ‘azl ü nasb vukû‘unda halk ve silk herkes tevcîhi târîhinden kıstu’l-yevm hesâbı üzere hissesine isâbet edeni ahz u kabz eylemek şurût-ı hazeriyyeden idüği tahrîr olunmağla siz ki mütesellim ve mevlânâ ve sâ’ir mûmâ ileyhimsiz vech-i meşrûh üzere ‘amel olunmak fermânım olmağın imdi Adana eyâleti dâhilinde kâ’in kazâlardan vâlî içün senede iki taksît ile müretteb olan sâlifü’z-zikr imdâd-ı hazeriyyeden sene-i mezbûra mahsûben müşârun ileyhiñ tevcîhi târîhine göre kıstu’l-yevm hesâbı üzere hissesine isâbet eden hazeriyye akçası selefi zimmetine geçmiş ise selefinden ve ahâli zimmetlerinde kalmış ise mükerrer ve mikdâr-ı mu‘ayyenden ziyâde hazeriyye tahsîlinden hazer olunarak cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘le îcâb ü iktizâ edenlerden tamâmen tahsîl ve müşârun ileyh tarafından kabzına me’mûra te’diye ve teslîme mübâderet ve ‘avk ü te’hîrden ve bu vesîle ile kazâlara kesret üzere mübâşirler ile irsâliyle[120] ücret-i mübâşiriyye mutālebesinden ittikā ü mübâ‘adet olunmak bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî evâhiri şehri Şevvâli’l-mükerrem sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 50
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 14, sayfa 22-23, belge 43
Tarih : 13 L 1215 (27 Şubat 1801)
Konu : Sabık Adana valisi Şerif Muhammed Paşa’nın alacağı olan 8.693 guruş mahiyye, hass ve seferiyye akçalarının tahsil edilerek kendisine gönderilmesine dair ferman.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey zîde mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa hâssaten mübâşir ta‘yîn olunan ve sadr-ı a‘zamım kethüdâsı çukadârlarından Mustafa zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana kādîsınıñ bu def‘a ordu-yı hümâyûnuma vârid olan i‘lâmı hülâsasında Adana vâlîsi sâbık Şerif Muhammed Paşa’ya Adana eyâletinden ‘â’id mâhiyye ve gerek hâss ve seferiyye akçalarından iktizâ eden mebâliğiñ tahsîl ve ordu-yı hümâyûnum hazînesine irsâl ü tesyîli bâbında sâdır olan emr-i şerîfim ve gerçi vâsıl olub ancak paşa-yı mûmâ ileyhiñ Dersa‘âdetimde kapukethüdâsı olan Süfyan dâme mecdühuya vir(e)ceği olmak mülâbesesiyle eyâlet-i merkûmeniñ paşa-yı mûmâ ileyhe hîn-i tevcîhinde infisâline kadar hazeriyyeden ber mûceb-i hesâb kıstü’l-yevm isâbet eden hissesi tahsîl ve mûmâ ileyh tarafından kabzına me’mûra alacağına mahsûben te’diye ve teslîm olunmak üzere rikâb-ı müstetâbım tarafından dahi diğer emr-i şerîfim ısdâr olunmuş olmağla mütesellimlik mâhiyyesinden beş biñ guruş ve hazeriyyeden üç biñ yüz doksan üç guruş üç rub‘ ki cem‘ân paşa-yı mûmâ ileyhiñ hissesine beş buçuk ayda sekiz biñ altı yüz doksan üç guruş üç rub‘ isâbet eylediğini beyân birle meblağ-ı mezbûruñ her kangı mahalle i‘tâsı irâde olunur ise ol tarafa teslîm olunacağını tahrîr ü inhâ itmekle kuyûdât lede’t-teblîğ paşa-yı mûmâ ileyhiñ bağiyâne hareketi vukû‘una mebnî tuğu ve sancağı ref‘ ile emvâl ü eşyâsınıñ cânib-i mîrîden zabt(ı) fermânım olmakdan nâşî eyâlet-i mezkûreniñ müteselimlik mâhiyyesinden ve ‘â’idât ve tayyârât-ı sâ’iresinden mûmâ ileyh Şerif Paşa’nıñ tevcîhi târîhine düşeni seferiyye akçasına ma‘an tamâmen tahsîl ve mübâşirine teslîmen ordu-yı hümâyûnum hazînesine irsâl ü tesyîl olunmak üzere emr-i şerîfim verilmiş olduğu başmuhâsebeden derkâr olunub el-hâletü hâzihi ordu-yı hümâyûnumda masârıf-ı mühimmeniñ kesreti olub ziyâde akçanıñ lüzûmu takrîbiyle paşa-yı mûmâ ileyhe ‘â’id akça umûru-ı cihâda sarf olunacak akça olmağla eyâlet-i merkûmeniñ paşa-yı mûmâ ileyhe tevcîhi târîhinden gurre-i Şevvâle kadar mütesellimiñ mâ’hiyyesinden ve hazeriyye ve seferriye akçasından ve’l-hâsıl kâffe-i ‘â’idât ve sayyâdâtından isâbet eden hissesi mukaddem sâdır olan emr-i şerîfim mûcebince sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ‘alâ eyyi hâlin tamâmen ve kâmilen tahsîl ve defteriyle ma‘an mübâşirine teslîmen Ordu-yı hümâyûnuma ‘icâleten irsâl ü tesyîli müsâra‘at ve Rikâb-ı hümâyûnum tarafından kabzına me’mûr kimesneye keyfiyet ifâde birle va‘desine mübâderet eylemeñ fermânım olmağın mûcibince te’kîden ve isti‘câlen bâ-takrîr işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber vech-i muharrer eyâlet-i merkûmeniñ paşâ-yı mûmâ ileyhe târîh-i tecvîhinden gurre-i Şevvâl’e kadar şehr ve hâss ve seferiyye ve ‘â’idât-ı sâ’ireden isâbet eden hissesi tahsîl olunması senden matlûb kat‘î-i şâhânem idüği ve bir akçasının ketm ve ihfâsına cesâret edenleri olur ise lede’t-tahkîk te’dîb olunacağı ma‘lûmuñ oldukda fermûde-i hümâyûnum üzere eyâlet-i merkûmeniñ paşa-yı mûmâ ileyhe tevcîhi târîhinden gurre-i Şevvâl’e kadar şehriyye ve hâss-ı seferiyye ve ‘â’idât ve sâ’ireden isâbet eden hissesi ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ‘alâ eyyi hâlin tamâmen tahsîl ve defteriyle ma‘an mübâşirine teslîmen ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesbîle mezîd-i i‘tinâ ü dikkât ve hilâfından be-gâyet hazer ü mücânebet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun, sen dahi me’mûr-ı tahsîli olduğuñ şehriyye ve hâss ve seferiyye ve ‘â’idât-ı sâ’ireden paşa-yı mûmâ ileyhiñ hissesine tamâmen ve kâmilen ve ‘icâleten tahsîl ve bi’l-istishâb Ordu-yı hümâyûnuma getürüb teslîme müsâra‘at ve bî-hûde meks ü ikāmetden ve tahsîl etmedikce hatve-i vâhide hareketden mübâ‘adet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileysin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ bâbıda fermân-ı ‘âlîşân sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından be-gâyet[121] tehâşî ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sâlis ‘aşer şehri Şevvâl sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Bersiya (?)

Sıra No : 51
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 09, belge 29
Tarih : 15 L 1216 (01 Mart 1801)
Konu : Adana Mütesellimi Ahmet Bey, kardeşi Mehmet Bey ve amcasıoğlu Mustafa Bey’in ortaklaşa uhdelerinde olan Yörügan-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukataasına tabi yörügan cemaatinin ahalileri başka başka yerlerde oturmakta olduklarından bunlara kendileri dışında bir kimsenin müdahale ettirilmemesine dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-kelâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm zikr-i âtî Yörügân cemâ‘ati re‘âyalarınıñ bulundukları mahalleriñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana nâ’ibi Müftüzâde kıdvetü’n-nüvvâbi’l-müteşerri‘în Mevlânâ Es-seyyid Ahmed zîde ilmuhunuñ Rikâb-ı hümâyûnuma gönderdiği i‘lâmı mefhûmunda iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ile birâderi kıdvetü’l-emâcid vel’-a‘yân Muhammed Bey ve ammizâdesi Mustafa Bey zîde mecdühumâ meclis-i şer‘-i şerîfe varub berât-ı ‘âlîşânımla ber vech-i mâlikâne ‘uhdelerinde olan cemâ‘athâ-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukāta‘asına tâbi‘ Yörügân cemâ‘ati re‘âyalarınıñ ekserisi âher kazâda kâ’in olmaları hasebiyle re‘âya-yı mezbûruñ kâ’in oldukları kazâların kuzât ve nüvvâb ve voyvodaları bilâ mûcib ta‘addî ü rencîde eylediklerinden perâkende ü perîşânlıklarına ve mâl-ı mîrîniñ kesr ü noksânına bâ‘is bir keyfiyetde olmakdan nâşî re‘âyâ-yı merkûmeniñ umûr ve husûsları ancak mukāta‘a-i mezbûr mutasarrıfları mûmâ ileyhim taraflarından ru’yet olunub hilâf-ı şurût kuzât ve nüvvâb ve voyvoda taraflarından ve taraf-ı âherden müdâhele olunmamak içün emr-i şerîfim sudûru istid‘âsında oldukları nâ’ib-i mûmâ ileyh i‘lâm itmeğin Hazîne-i ‘âmiremde mahfûz Başmuhâsebe defterlerine nazar olundukda mukāta‘a-i mezbûr senevî ma‘a zamm on biñ yüz yetmiş yedi buçuk guruş elli akça mâl ile mûmâ ileyhimiñ iştirâken ber vech-i mâlikâne ‘uhdelerinde olduğu ve Anado(lu) Yörügânı Mukāta‘âtı cemâ‘atleri konar ve göçer göçebe tâ‘ifesinden olub bir mahalde ‘avârızhânesine kayd olunur makûleden olmayub şütürân ve ağnâm ve bennâk ve mücerredlerine fî’l-cümle mâl ta‘yîn ve takdîr olunmağla ‘avârız-ı nuzl ve tekâlîf-i şâkkadan mu‘âf ve müsellem olub kadîmî sâkin oldukları mahallesinde bir def‘a edâ eylediklerinden soñra taraf-ı âherden vechen mine’l-vücûh bir dürlü müdâhale itdirilmemek ve umûrlarına voyvodalarından gayr-ı kimesne karışmayub serbestiyet üzere voyvodaları ma‘rifetiyle ru’yet olunmak virilen evâmir-i şerîfim şurûtundan olmağla bu sûretde mukāta‘a-i mezbûr re‘âyâları kadîmî sâkin oldukları mahallde rusûm-ı ra‘iyyetlerin hâsıl kayd olundukları mahalle edâ eyledikleri hâlde umûr ve husûsları ber mûceb-i şurût-ı serbesiyetde voyvodoları ma‘rifetiyle ru’yet olunub vechen mine’l-vücûh taraf-ı âherden bir dürlü naks ve müdâhale itdirilmemek üzere emr-i şerîfim ısdârı iktizâ eylediği derkenâr olunmağla derkenârı mûcebince emr-i şerîfim virilmek bâbında iftihârü’l-emâsil ve’l-akrân müstecmi‘ cemî‘ü’l-müvellâ ve’l-mefâhir Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı Es-seyyid Feyzullah dâme ‘uluvvuhu telhîs itmekle imdi telhîs mûcebince ‘amel olunmak bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda cemâ‘at-ı mezbûr zâbıtından südde-i sa‘âdetimden ihrâc olunmuş mühürlü ve nişânlu sahîh sûret-i defter-i cedîd-i hâkānî taleb idüb göresiz. Cemâ‘at-ı mezbûr re‘âyâsı defter-i cedîd-i hâkānîde mukayyed ra‘iyyet ve ra‘iyyeti oğullarından olub konar-göçer göçebe tâ’ifesinden olmalarıyla bir mahalde ‘avârızhânesine kayd olunur makûleden olmayub ancak ağnâm ve şütürân ve bennâk ve mücerredlerine bi’l-cümle mâl ta‘yîn ve takrîr olunmağla ‘avârız-ı nuzl ve tekâlîf-i şâkkadan mu‘af ve müsellem olub kadîmî sâkin oldukları mahallerde kānûn ve defter mûcebince vire geldikleri mâl-ı mîrî ve rusûm-ı ra‘iyyetlerin asıl kayd olundukları mukāta‘a-i mezbûr tarafından senede bir def‘a edâ eylediklerinden soñra umûr ve husûslarını ber mûcebince şurût serbestiyet voyvodaları ma‘rifetiyle ru’yet itdirilüb hilâf-ı kānûn ve mugâyir-i emr-i ‘âlîşânım bir ferde ta‘allül ve muhâlefet ve müdâhale ve ta‘addî itdirmeyüb amma bu bâbda ziyâde ihtimâm idüb aheriñ defterlü re‘âyâsını iskân teklîfi ve sâ’ir bahâne ile rencîde ü ta‘addî itdirmeyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’l-hâmis ‘aşere min şehri Şevvâl sene hamse ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı mahrûse-i Kostantiniyye.

Sıra No : 52
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 31, sayfa 56-57, belge 85
Tarih : 18 L 1215 (4 Mart 1801)
Konu : Adana eyaletinden 3.291 guruş 18 akça cebelü bedeliyesinin tahsil edilerek Darbhane-i amireye gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmîd ve’l-mekârîm el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana ( ) ve ( ) kādîları zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân husûs-ı âtiyyü’z-zikre mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârlarından Veli zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

El-hâletü hâzihi France keferesi üzerine berren ve bahren sefer-i hümâyûnum vâkı‘ olmakdan nâşî kudret-i masârıf-ı seferiyye takrîbiyle memâlik-i mahrûseti’l-mesâlik-i pâdişâhanemde vâkı‘ mâlikâne verilen mukāta‘âtdan esfâr-ı sâbıkada olduğu misüllü cebelü tahsîline irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk eylediğine binâ’en Adana eyâletinde vâkı‘ mukāta‘ât-ı mîriyyeniñ mu‘accelât-ı ‘atîka ve cedîdelerinden iki yüz on üç senesine mahsûben tertîb ve ihrâc olunan cebelüden gayr-ı ez tahsîlât bekāyâ kalan cebelü bedeliyyeleriniñ tahsîl(i) bâbında bundan akdem sâdır olan emr-i ‘âlîşânım mûcebince ashâb-ı mukāta‘âtdan sene-i merkûm cebelüleri taleb olundukda her birerleri a‘zâr-ı vâhiyye irâdıyla ‘uhdelerinde olan mukāta‘ât cebelüleriniñ edâsından imtinâ‘ eyledikleri mahallî kādîlarınıñ Der‘aliyyeme vârid olan i‘lâmâtı mefhûmlarından eğerçi müstebân olub ancak işbu cebelü akçası mürettebât-ı seferiyyeden olmakdan (nâşî) bir dürlü te’hîr ü tevkîfi câ’iz olur mevâddan olmamağla o makûle mukāta‘ât ashâbınıñ bir vechile a‘zâr-ı vâhiyyelerine ‘amel ü itibâr olunmayarak Hazîne-i ‘âmirem defterlerinden muhrec derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an gönderilen sûret-i defter mûcebince eyâlet-i mezkûrede vâkı‘ mukāta‘âtıñ sene-i merkûmeye mahsûben bekāyâ kalan üç biñ iki yüz doksan bir guruş on sekiz akça cebelü bedeliyyeleri ashâbından ve kendüleri mevcûd olmayanlarıñ mültezimlerinden ve hisselerini zabt u rabt edenlerinden ve anlar dahi mevcûd bulunmadıkları sûretde karyeleri mahsûlâtından mutasarrıflarına ‘â’id a‘şâr-ı şer‘iyyelerinden siz ki mütesellim ve kādîlar-ı mûmâ ileyhimsız ma‘rifetiñizle ‘alâ eyyi hâlin tahsîl ve Darbhâne-i ‘âmireme teslîm olunmak içün kabzına me’mûr mübâşir-i merkûma teslîmen Der‘aliyyeme irsâl ü tesyîri husûsuna ihtimâm ü dikkat eylemeñiz fermânım olmağın te’kîden ve isti‘câlen tekrâr işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda bast ü beyân olunduğu üzere meblağ-ı mezbûr cebelü akçası ru’yet-i masraf-ı seferiyye ve tanzîm-i levâzım-ı harbiyye zımnında tertîb olunmuş olub bu makûle mürettebât-ı seferiyyeniñ bir vechile te’hîr ü tevkîfi tecvîz olunmayub beher hâl tahsîl ve teslîmi matlûb-ı mülûkânem idüği ma‘lûmuñuz oldukda ba‘d-ez-în dahi zikr olunan cebelü akçasını edâ eylemezler ise ‘uhdelerinde olan mukāta‘aları üzerlerinden ref‘ ve âher tâlibine fürûht olunacağı iktizâ edenlere ifâde ü tefhîm olunarak sûret-i defter-i mezkûrda muharrer mukāta‘âtıñ iki yüz on üç senesine mahsûben bekāyâ kalan mezkûrü’l-mikdâr cebelü bedeliyyeleri ashâbından ve kendüleri mevcûd olmayanlarıñ mültezimlerinden ve hisselerini zabt ü rabt edenlerden ve anlar dahi mevcûd bulunmadıkları hâlde karyeleri mahsûlâtından mutasarrıflarına ‘â’id olan a‘şâr-ı şer‘iyyelerinden ‘alâ eyyi hâlin tahsîl ve Darbhâne-i ‘âmireme teslîm olunmak içün Dersa‘âdetim’e irsâline bezl ve hâsıl-ı kudret eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i merkûmsun me’mûr-ı tahsîli olduğuñ bekāyâ-i mezkûre mütesellim-i mumâ ileyh ma‘rifeti ve hükkâm-ı şer‘ ma‘rifetleri ve seniñ ma‘rifet ve mübâşeretiñle ashâb-ı mukāta‘âtdan bir gün evvel ve bir sa‘ât mukaddem tahsîl ve getürüb Darbhâne-i ‘âmireme teslîme müsâra‘at ve hilâf-ı rızâ-yı hümâyûnum tama‘-ı hâmma teba‘iyyet ve hâtır ve göñüle ri‘âyet ile ta‘tîline[122] bâ‘is hâlâtdan be-gâyet tehâşî ü mübâ‘adet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celilü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından hazer ü mübâ‘adet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâmin ‘aşer şehri Şevvâl sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 53
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 8, sayfa 11, belge 27-b
Tarih : Selh-i L 1215 (15 Mart 1801)
Konu : Adana, Tarsus ve Sis Mukataası yörük cemaati reayasının miri mal vermemek için başka yere gittiklerinden asıl yerlerine döndürülmelerine dair ferman.

Mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm zikr-i âtî cemâ‘at re‘âyâlarınıñ bulundukları mahalleriñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhunuñ takdîm eylediği ‘arzıhâl mefhûmunda berât-ı ‘âlîşânımla iştirâken ber vech-i mâlikâne ‘uhdesinde olan Cemâ‘ât-ı Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Sis Mukāta‘asına tâbi‘ Kerimli cemâ‘ati ahâlilerinden ba‘zıları muharrer mâl-ı mîriyyelerini virmemek dâ‘iyyesiyle medîne-i Adana’ya yirmi sâ‘at mesâha mahalle firâr eylediklerine binâ’en zimmetlerinde katı vâfir emvâl-i miriyye müctemi‘ olmağla cemâ‘at-ı merkûm ahâlîleri bulundukları mahalden kaldırılub makarr-ı kadîmlerine ve asıl cemâ‘atleri derûnuna îvâ ü iskânlarıçün emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â-yı ‘inâyet etmeğin Hazîne-i ‘âmiremde mahfûz Başmuhâsebe defterlerine nazar olundukda mukāta‘a-i mezbûr ma‘a haşem ve tefâvüt senevî on biñ yüz yetmiş yedi buçuk guruş mâl ile mûmâ ileyhiñ şürekâ-i sâ’iresiyle ber vech-i mâlikâne ‘uhdesinde olduğu ve bu makûle Ekrâd ve Türkmen re‘âyâsı konar ve göçer göçebe tâ’ifesinden olub bir mahallde ‘avârızhânesine kayd olunur makûleden olmamalarıyla bu misüllü mahall-i âhere müteferrik ve perîşân olan re‘âyâsı bulundukları mahallde hâne ve zâmân i‘tibâr olunmayub ma‘rifet-i şer‘ ve zâbıtı ma‘rifetiyle kaldırılub makarr-ı kadîmlerine nakl ü iskân itdirilmek şurûtundan olduğu derkenâr olmağla imdi şurût mûcebince ‘amel olunmak fermânım olmuşdur. Buyurdum ki: Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda mukāta‘a-i mezbûr zâbıtından südde-i sa‘âdetime ihrâc olunmuş mühürlü ve nişânlu sahîh sûret-i defter-i cedîd taleb idüb göresiz cemâ‘at-ı mezbûruñ re‘âyâsı konar ve göçer tâ’ifesinden olub bir mahalde ‘avârızhânesine kayd olunur makûleden olmamalarıyla cemâ‘ât-ı mezbûruñ o misillü mahall-i âhere müteferrik[123] ve perîşân olan defterlü re‘âyâ bulundukları mahalden ma‘rifet-i şer‘ ve zâbıtı ma‘rifetiyle kaldırılub makarr-ı kadîmlerine ve asıl cemâ‘atleri derûnuna nakl ü iskân itdirilüb hilâf-ı kānûn u defter ve mugâyir-i emr-i ‘âlîşân bir ferde ta‘allül ve muhâlefet itdirmeyesiz. Amma bu bâbda zîyâde ihtimâm idüb âheriñ defterlü re‘âyâsını iskân teklîfi ile rencîde ü ta‘addî itdirmekden ziyâde hazer ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî selhi şehri Şevvâl sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 54
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 30, sayfa 54-55, belge 83- 84
Tarih : 9 ZA 1215 (24 Mart 1801)
Konu : Adana ve Tarsus Yörüganı cemaati, Dündarlı ve tevabii Mukatasının adet-i ağnam kalemiye ücreti olarak Sadrazam El-hâcc Yusuf Ziya Paşa’nın hissesine isabet eden 7.249 guruş 16 akçanın tahsil edilerek hazineye teslim ettirilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân zikr-i âtî kalemiyye akçası tahsîline mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum kā’immakāmı çukadârlarından Veli zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Zamân-ı zabtı Mart ibtidâsından olub sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyhsin müşterekleriñle ’uhdeñde olan Cemâ‘at-i Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve ‘Âdet-i Ağnâm-ı Nâhiye-i Dündarlu ve Tevâbi‘i Mukāta‘asınıñ biñ iki yüz altı senesinden biñ iki yüz on dört senesine gelince ber mûceb-i muʻtâd-ı kadîm iktizâ eden kalemiyyelerinden düstûr-ı ekrem müşir-i efham nizâmü’l-‘âlem nâzım-ı menâzımü’l-ümem hâlen sadr-ı a‘zamım sütûde-şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü’l-himem El-hâcc Yusuf Ziya Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu ve zâ‘afe bi’l-fikri ve’t-tekmîli iktidârehu ve ikbâlehunuñ hissesine isâbet iden ma‘a harc-ı aklâm yalñız yedi biñ iki yüz kırk dokuz guruş on altı akça kalemiyye akçasını mu‘accelen tahsîl ve müşârun ileyhiñ hazînesine irsâl ü tesyîri mühimm ve muktezî olmağın hâsseten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi kaleminden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan sûret-i defter mûcebince sinîn-i merkûmeye mahsûben ol mikdâr kalemiyye akçasını serî‘an ve ‘âcilen tedârük ve tahsîl ve kabzına me’mûr mübâşir-i merkûma teslîmen Dersa‘âdetim’e irsâl ve hazîne-i müşârün ileyhe teslîme bezl ve sa‘y ü makderet eyleyesin. Şöyle ki sadr-ı a‘zamım olanlarıñ idâre-i dâ’ireleri ‘ale’l-husûs masârıf-ı zarûriyye-i seferiyyeleri bu makûle kalemiyye akçasına menût ve muvakkıf olmağla vusûl-ı emr-i şerîfimde meblağ-ı mezbûru ‘alâ eyyi hâlin serî‘an ve ‘âcilen tahsîl ve tedârük ve mübâşir-i merkûmâ teslîmen Dersa‘âdetim’e irsâl ve hazîne-i müşârun ileyhe teslîme ihtimâm ü dikkat ‘avk ü te’hîr misüllü hâlâtdan mübâ‘adet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun me’mûr-ı tahsîli olduğun[124] kalemiyye akçasını ber mûceb-i sûret-i defter mütesellim-i mûmâ ileyhden tamâmen tahsîl ve makbûzum olduğunu müş‘ir memhûr sened i‘tâ birle tahsîlâtını yanıña istishâben getürüb hazîne-i müşârun ileyhe teslîme ‘acele ü şitâb ve bî-hûde meks ü tavakkuf ile imrâr-ı vakitden gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşânımıñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’t-tâsi‘ şehri Zî’l-ka‘de sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-makāmı mahrûse-i Kostantiniyye

Sûret-i Defter-i Kalemiyye-i Hazret-i Sadr-ı Ālî

Mukāta‘ât-ı Cemâ‘at-ı Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Tevâbi‘ihâ vâcib ‘an evvel-i Mart sene 1205 ilâ sene 1214 der ‘uhde-i Ahmed Bey mütesellim-i Adana nısf hisse ve Mustafa Bey nısf hisse mâlikâne berây-ı hisse-i sadr-ı ‘âlî.

Mukāta‘ât-ı ‘âdet-i ağnâm-ı nâhiye-i Dündarlu ve tevâbi‘ihâ vâcib ‘an evvel-i Mart sene 1213 ve sene 1214 der ‘uhde-i Ahmed Bey mütesellim-i Adana ashâ(b)-ı mâlikâne berây-ı hisse-i hazret-i sadr-ı ‘âlî.


Yalñız yedi biñ iki yüz kırk dokuz guruş on altı akça mukāta‘ât ashâbları Ahmed Bey ve Mustafa Bey’den tahsîl olunacaktır. Sahh.

Sıra No : 55
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 11, sayfa 10, belge 36
Tarih : 11 ZA 1215 (26 Mart 1801)
Konu : Adana ve Tarsus Yörüganı Mukataasının taksite bağlanan mevacib taksitinin ödenmesine dair ferman.

Adana mütesellimi izzetlü necâbetlü Ahmed Beyefendi Hazretleriniñ Yörügân mukāta‘asıdır. Sahh.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdveü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûs-ı ‘âtiyyü’l-beyân içün mübâşir ta‘yîn olunan hâlen Rikâb-ı hümâyûnum etbâ‘ından Makremecibaşı İbrahim zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin birâderiñ ile iştirâken mâlikâne ‘uhdeñde olan Cemâ‘at-ı Yörügân-ı Adana ve Tarsus Mukāta‘asından iki yüz on senesine gelince zimmetiñizde terâküm idüb taksîte rabt olunan senevî beşer biñ guruşdan iki yüz on beş senesi taksîti olan beş bin guruş sene-i mezbûra mahsûben ve asl-ı mukāta‘anın mevâcib taksîti olan ma‘a harc-ı vezne iki biñ yedi yüz yirmi yedi guruş defterdâr-ı müşârun ileyhiñ çukadârlarından bundan akdem mübâşir ta‘yîn olunan İnce Ahmed’e teslîmen irsâl eylemeñ bâbında başka ve ba‘dehu te’kîd ve isti‘câli hâvî başka ısdâr ve tesyâr olunan evâmir-i şerîfim mûceblerince meblağ-ı mezbûruñ beş biñ guruşunu bâ-poliçe mübâşir-i merkûma teslîmen Der-‘aliyyem’e irsâl eyleyüb kusûr iki biñ yedi yüz yirmi yedi guruşu dahi çend rûz zarfında irsâl ideceğini takrîr ve inhâ ve mûcebince bir kıt‘a i‘lâm-ı şer‘iyye dahi irsâl eylemişsin. Sâbıku’z-zikr kusûr zimmet-i mîriyyeñ olan iki biñ yedi yüz bu kadar guruşu dahi bi-mennihi ta‘âlâ iki yüz on altı senesi Muharreminde ihrâc ve tevzî‘i musammem olan kapum kulları mevâciblerine tertîb olunmuş olduğu ma‘lûmuñ oldukda vusûl-ı emr-i şerîfim(d)e tedârük ve ta‘dâd ve bu def‘a ta‘yîn olunan mübâşir-i merkûma teslîmen serî‘an ve ‘âcilen Der‘aliyyem’e irsâle müsâra‘at eylemeñ fermânım olmağın işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde meblağ-ı mezbûruñ iki biñ yirmi yedi guruşu mukaddem ve mu’ahhar sudûr iden evâmir-i ‘aliyyem mûciblerince derhâl tedârük ve mübâşir-i merkûmâ teslîmen Dersa‘âdetim’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîme müsâra‘at eyleyesin ve sen ki mübâşir-i mûmâ ileyhsin me’mûr-ı tahsîli olduğuñ meblağ-ı mezbûru tamâmen ve kâmilen tahsîl ve bi’l-istishâb getürüb Hazîne-i ‘âmireme teslîm eyleyüb ve ikāmet ve te’hîr ve tevkîfe bâdî (olduğun) istimâ‘ olunmak lâzım gelür ise mes’ûl ve mübtelâ olacağıñ musammem olmağla aña göre ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve sen ki kādî-ı mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfından ittikā ü mübâ‘adet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur ve buyurdum ki:

Hükm şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘amil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’l-hâdî ‘aşer Zi’l-ka‘de sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 56
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 21, sayfa 37, belge 56
Tarih : Evâsıt ZA 1215 (26 Mart-3 Nisan 1801)
Konu : Eşinin malını alıp firar eden Adana Kalesi Dizdarı Mehmed’in yakalanarak Dersaadet’e yollanmasına dair feman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Ayşe nâm hatun Rikâb-ı hümâyûnuma arzıhâl idüb bunuñ zevci Adana sâkinlerinden Adana Kal‘ası Dizdârı Mehmed nâm kimesneniñ biñ iki yüz on üç senesinde zevc-i âherinden mütevellid mâlı olmak üzere kendü mesâlihini bitirmek için gerek nükûd ve gerek eşyâ iki biñ guruşluk mâlını ahz ve Adana tarafına firâr eyledikde mukaddemen lede’l-inhâ ve’l-istid‘â zimmetinde mütehakkık olan meblağı edâda tereddüd ider ise bi-eyyi hâlin Dersa‘âdetim’e ihzâr olunmak bâbında işbu sene-i mübâreke evâsıt-ı Şa‘bânında sâdır olan emr-i şerîfim infâz ve icrâ olmadığın ve mezbûreniñ bu tarafda iki biñ guruş masârifi olub duyûna giriftâr ve ahvâli diğer-gûn olduğun bildirüb sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ma‘rifetiñle mezbûr li-ecli’t-terâfu‘ Der‘aliyyem’e ihzâr olunmak bâbında saña hitâben emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â itmekle sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin merkûm Mehmed’i ‘alâ eyyi hâlin Dersa‘âdetim’e ihzâr ve irsâle mübâderet ve hilâfından ittikā ü mübâ‘adet olunmak fermânım olmağın imdi ber vech-i meşrûh merkûm Mehmed’i ma‘rifetiñle ahz ve ‘alâ eyyi vechin kâne Dersa‘âdetim’e ihzâr ve irsâle ikdâm ü dikkat ve iğmâz ü tesâmüh ile ‘adem-i ihzârını mûcib vaz‘ı tecvîzden ittikā ü mücânebet olunmak bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle ( ) vusûl buldukda bu bâbda mukaddemen ve hâlen vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr iden fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfına rızâ ü cevâz göstermeyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren evâsıtı Zi’l-hicce sene hamse ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 57
Belge No : Adana Ş. S. 57, img. 24-25, sayfa 43-44, belge 67-68
Tarih : 10 M 1216 (23 Mayıs 1801)
Konu : Abdullah Paşazâde Ahmed Bey beratını kaybettiğinden kendisine yeniden verilen Dündarlı kazâsının mâlikâne berâtı.

Ser-bevvâbîn-i Dergâh-ı ‘alî kapucıbaşılarından Hasan Paşazâde Ahmed Bey hazretleriniñ Dündarlı kazâsının mâlikâne berâtıdır.

Nişân-ı ‘âlişân.

Binâen ‘alâ zâlik hâlen Adana mütesellimi müteveffâ Abdullah Paşazâde Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından işbu râfi‘-i tevkî‘-i refî‘ü’ş-şân-ı hâkānî ve nâkil-i yarlığ-ı belîğ-i mekremet-unvân-ı cihânbânî, iftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim Ahmed Bey dâme mecdühunuñ rikâb-ı müstetâbımda Divân-ı hümâyûnuma takdîm eylediği ‘arzıhâl mazmûnunda Adana sancağında vâkı‘ ‘âdet-i ağnâm-ı nâhiye-i Dündarlu ve Koyunculu ve Tevâbi‘i ma‘a ‘avârız-ı nâhiye-i mezbûr mukāta‘ası ber vech-i mâlikâne ‘uhdesinde olub yedinde olan berâtı kazâen zâyi‘ olmağla zâyi‘den berât-ı şerîfim i‘tâsını istid‘â-yı ‘inâyet eylediği ecilden Hazîne-i ‘mirem’de mahfûz Başmuhâsebe defterlerine nazar olundukda Adana sancağında vâkı‘ ‘adet-i ağnâm nâhiye-i Dündarlu ve Koyunculu ve Tevâbi‘i ma‘a ‘âvârız-ı nâhiye-i mezbûr mukāta‘asınıñ ma‘a tefâvüt-i şemsiyye senevî yedi biñ kırk üç guruş mâlı ve zamân-ı zabtı Mart ibtidâsından olub beher sene mâlın ‘an hizâneye havâleten edâ ve kalemiyyesin virüb hesâbın görmek üzere mukāta‘a-i mezbûr biñ yüz yirmi beş guruş mu‘accele ile mîr-i mûmâ ileyhiñ ‘uhdesinde olduğu ve bu makûle mâlikâne mutasarrıflarından berâtı zâyi‘ edenlerden sâhibi meşhûr ve mütesâdif olanlara berât virilüb, meşhûr ve mütesâdif olmayanlarıñ fi-mâ ba‘d kasr-ı yedlerine i‘tibâr olunmamak üzere zâyi‘den berât-ı şerîfim virilmek şartıyla şürûtundan[125] idüğü derkenâr olundukda kaydı ve şürûtı mûcebince zâyi‘den berât-ı celîlü’l- ‘ünvânım virilmek bâbında bi’t-telhîs fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmağın hakkında mezîd-i ‘inâyet-i pâdişâhânem zuhûra getürüb biñ iki yüz on altı senesi Muharreminiñ onuncu günü bu berât-ı hümâyunu virdim ve buyurdum ki mûmâ ileyh Ahmed Bey dâme mecduhu mukāta‘a-i mezbûreyi biñ iki yüz on beş senesi Martı ibtidâsından mu‘accele-i kadîmesiyle kemâ fi’s-sâbık hayâtda oldukça te’bîden ber vech-i mâlikâne zabt u rabt ve vâkı‘ olan mahsulât ve rüsûmâtın kānûn-ı kadîm ve ola geldüği üzere ahz u kabz ve senevî olan meblağ-ı mezbûru beher sene an hızâneye havâleten edâ ve kalemiyyesin virüb ve senesi âhirinde hesâbını görüb yedine sûret-i muhâsebesin aldıkca zabt ve rabtına ve mahsûlât ve rüsûmâtınıñ ahz u kabzına taraf-ı âherden ferd ta‘addî u ta‘arruz eylemeyeler. Şöyle bileler alâmet-i şerîfe i‘timâd kılalar.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse m.

Sıra No : 58
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 34-35, sayfa 63-64, belge 94
Tarih : 11 M 1216 ( 24 Mayıs-2 Haziran 1801)
Konu : Adana’dan iki yüz elli nefer asker tertib olunarak bir başbuğ nezareti altında Ordu-yı Hümayun’a gönderilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve mefâhiru’l-emâsil ve’l-akrân zikr-i âtî ‘asâkiri mahallinden ihrâc ve ordu-yı hümâyûnuma îsâle mahsûs mübâşir ta‘yîn olunan Hasan ve vücûh-ı memleket ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Li’l-llâhi’l-hamd ve’l-minne iklîm-i Mısır’da olan Fransız melâ‘îni gerek ordu-yı hümâyûn-ı nusret-makrûnumla ve gerek kapudân-ı deryâ düstûr-ı mükerrem müşîr-i mufahham nizâmü’l-‘âlem vezîrim Hüseyin Paşa edâme Allâhu ta‘âla iclâlehu ve İngilterelü asâkiriyle bu esnâda vâkı‘ olan muhârebelerde bâ-‘avn ü ‘inâyet-i cenâb-ı Rabb-ı müste‘ân bir vechile mukāvemet idemeyüb ve nesîm-i fevz-i nusret cânib-i asâkir-i İslâmîden ve dubûr-ı nühûs ve idbâr sûy-i düşmenden vezzân olarak müncerr ve sergerdân ve haybet ü hüsrân ile bir fırkâsı hâsıl-ı İskenderiyye’ye şitâbâne ve bir gürûhu dahi nefs-i Kāhire-i Mısır’a girîzân idüb zikr olunan mahallerde tahsîl ve karâr itmiş oldukları bedîhi ve ma‘lûm ve bi-havli’l-llâhi ta‘âlâ ve kuvvetihi kefere-i mesfûre dahi karîben karîn-i kahr ü dimâr olacakları her ne kadar emr-i gayr-i mevhûm ise de merâsim-i cezm ü ihtiyâta ri‘âyet cemî‘ zamânda ve bâ-husûs bâb-ı Haremeyn-i muhteremeyn olan Kāhire-i Mısır’ıñ bir an akdem eyâdî-i küffâr-ı ırkıyet-tebârdan nez‘ ü istihlâsa ihtimâm olunmak farîza-i dîniyyeden olmağın siz ki mütesellim, kapucıbaşı ve sâ’ir mûmâ ileyhimsiz ma‘rifetiñiz ile Adana kazâsından harb ü darb erbâbından iki yüz elli nefer güzîde ve cenk-azmûde piyâde asâkir ve techîz ve üzerlerine zabt ü rabta kādir ve i‘mâl ü idâre-i asâkire muktedir başbuğ nasbıyla vusûl-ı emr-i şerîfimden iki nihâyet üç gün zarfında ‘icâleten ihrâc ve münâsib olan iskeleden sefîneye süvâr ve Ordu-yı hümâyûnuma îsâle kemâl-i sür‘at ü şitâb eylemeñiz fermânım olmağın tenbîhen ve ihtimâmen ve istirdâ‘an ve isti‘câlen mahsûsan Ordu-yı hümâyûnumdan işbu emr-i şerîfim ısdâr ve mübâşir-i mûmâ ileyh ile irsâl olunmuşdur. İmdi Mısır gibi sevâd-ı a‘zamıñ cevânibi ü etrâfı muhassan[126] olunub li-ecli’l-ihtiyât Tiran’dan Ordu-yı hümâyûnuma mikdâr-ı vâfî asâkir celbi rütbe-i vücûbdan olduğu ve kazâ-i mezbûreden müretteb ve matlûb olan asâkir-i mezkûreniñ başbuğ ma‘iyyetiyle ‘icâleten ve müsâra‘aten Ordu-yı hümâyûnuma vusûlleri matlûb-ı kat‘î-i pâdişâhânem idüğü ve bu vakti evkât-ı sâ’ireye kıyâs ile özr ü illet îrâdıyla dakîka-i vâhide imrâr-ı vakti mûcib ûmûr-ı harekete cesâret olunmak ve asâkir-i mezkûru noksân ve nâ-tüvân ‘aceze makûlesinden göndermek lâzım gelür ise özr ü illetiñiz bir vechile müfîd olmayub mazhar-ı mu’âheze ve ikâb-ı şâhânem olacağıñızda şübhe olmadığı ma‘lûmuñuz oldukda ber vech-i meşrûh kazâ-i mezbûruñ harb ü darb erbâbından ma‘rifetiñiz ile zabt u rabta kâdir başbuğ nasbıyla vusûl-ı emr-i şerîfimden iki nihâyet üç gün sonra bi-eyyi hâlin ihrâc ve semt olan iskeleden sefîneye irkâb ile serî‘an ve ‘âcilen ordu-yı hümâyûnuma îsâl ü tesyâra mübâderet birle ibrâz-ı ziyâde tehâşî ü mücânebet eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i mûmâ ileyhsin seni bu husûsa ta‘yînden maksûd ‘icâleten bu cânibden hareket ve serî‘an Adana’ya varub kazâ-i mezbûrdan müretteb ve matlûb olmağla aña göre ‘amel ü hareket ve tekmîl-i emr mübâşeretiñe dâmen dermiyân gayret ve hilâf-ı fermân ser-i mû hâlet vukû‘unu tecvîz ile nedâmet fâ’ide virmeyeceği afviyet ukûbetere giriftâr olmakdan nefsiñi sıyânet eylemeñ fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân merkûm Hasan zîde kadruhu hükm-i şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından tehâşî ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi evâsıtı şehri Muharremi’l-harâm sene sitte ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Yafa.

M.

Sıra No : 59
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 35, sayfa 64, belge 96
Tarih : 16 M 1216 (29 Mayıs 1801)
Konu : Sabık Adana mübayaacısı Mehmed Sürûrî’nin 118.583 kuruş zimmetinden kalan meblağın gereken yerlerden tahsil edilerek ordu-yı hümayuna yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı Mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm Adana ve Tarsus kādîları zîde fazluhumâ ve kıdvetü’l-emâcid ve’l-a‘yân Dergâh-ı Mu‘allâm gediklülerinden Adana ve Tarsus mübâya‘acısı Seyyid Halil ve Tarsus Mütesellimi Karamıdzâde Mustafa zîde mecduhumâ ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu def‘a mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zamım çukadarlarından Küçük Hasan zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Adana ve Tarsus mübâya‘acısı sâbık Mehmed Sürûrî dâme mecduhunuñ bundan akdem hesâbı yevmü’r-ru’ye ma‘rifet-i şer‘le tanzîm olunan mümzâ ve memhûr defter mantûkunca cânib-i mîrîye yüz on sekiz biñ beş yüz seksen üç guruş zimmeti zuhûr idüb lakin sen ki Adana mütesellimi mûmâ ileyhsin kapucıbaşı-i mûmâ ileyhiñ dahi seniñ zimmetiñde dokuz biñ guruş ve şehirkethüdâsı zimmetinde dört yüz yetmiş guruş ve Adana ahâlîleri zimmetlerinde gayrı ez teslîmât on biñ guruş ve Tarsus mütesellimi mûmâ ileyh zimmetinde beş biñ guruş ve Tarsus’da mevcûd penbe bahâsından on sekiz biñ iki yüz elli guruş ki cem‘an on iki bin beş yüz yirmi guruş alacağı ve Tarsus anbârlarında biñ beş yüz altmış beş kîle hınta olmağla gerek meblağ-ı mezbûruñ ve gerek zikr olunan hıntanıñ zimmet-i mîriyyesine mahsûben tahsîli bâbında bundan akdem emr-i şerîfim ısdâr ve sadr-ı a‘zamım çukadârlarından Hasan zîde kadruhu mübâşeretiyle tesyâr olunmuşidi. Ancak el-hâletü hâzihi çukadâr-ı merkûm me’mûr-ı tahsîli olduğu emvâlden şimdiye kadar bir akça göndermeyüb ol tarafda vazîfesinden hâric memleket a‘yânlığıyla meşgûl ve tahsîlâtdan bir para göndermeyüb nezdinde tevkîf ile ahz u i‘tâya sarf itmekde olduğundan merkûmuñ hesâbı ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ru’yet ve zimmetinde zuhûr iden tahsîlâtı ahz ve zimemât-ı merkûmeden bekāyâ ne mikdâr kalmış ise bu def‘a merkûmuñ yerine ta‘yîn olunan çukadâr-ı merkûmu mübâşeretiyle yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve Ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyîle mezîd-i sa‘y ü dikkat eylemeñ husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekle mûcebince ‘amel ü hareket olunmak fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşânım sâdır ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber vech-i muharrer keyfiyet mantûk-ı emr-i şerîfimden ma‘lûmuñ oldukda fermûde-i hümâyûnum üzere ol tarafda olan çukadâr-ı merkûmuñ hesâbı ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ru’yet ve zimmetinde zuhûr iden tahsîlâtı ahz ve zimemât-ı merkûmeden bekāyâ ne mikdâr kalmış ise ta‘yîn olunan çukadâr-ı merkûm mübâşeretiyle yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve ‘icâleten Ordu-yı hümâyûnuma irsâl ü tesyîle mezîd-i sa‘y ü gayret ve bundan böyle dahi te’hîrine bâ‘is hâlât vukû‘unu tecvîz ile mazhar-ı ‘inâyet ve hitâb olmakdan hazer ü mücânebet eyleyesin ve sen ki çukadâr-ı merkûmsun sen dahi muktezâ-yı gayret[127] ve me’mûriyetiñ üzere bir an akdem ol tarafa varub mütesellim ve mübâya‘acı-ı mûmâ ileyhümâ ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşeretiñle selefiñ merkûmuñ hesâbını ru’yet ve zimmetinde zuhûr iden mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ile mübâşir-i sâbık-ı merkûmuñ hesâbı ru’yet[128] idüb Ordu-yı hümâyûnuma irsâle müsâra‘at ve hilâf vaz‘ ü hareketden mübâ‘adet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm–i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûnu üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’l-hâdî ‘aşer min şehri Muharrem sene sitte ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-yurd-ı sahrâ-yı Recve (?) m.

Sıra No : 60
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 25, sayfa 45, belge 71
Tarih : Evahir M 1216 (3-12 Haziran 1801)
Konu : Adana Eyaletinin mütesellimler tarafından beş sene idare edilmesine dair ferman.

Hasanpaşazâde necâbetlü Bey Efendi hazretleriniñ beş senelik mâlikâne sûret-i âlîşânıdır.

Kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân, a‘yân ve vücûh-ı memleket zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mevlânâ-yı mûmâ ileyhsin bu def‘a tarafıñdan Rikâb-ı hümâyûnuma vârid olan i‘lâm ve ahâliniñ mahzarlarında bundan akdem Adana’da vukû‘ bulan cerrârıñ istîlâsı ve kesret-i bârân sebebiyle ekser hâneleri harâb ve vebâ ve kaht u galânıñ dahi temâdîsi hasebiyle ahâlîsi perâkende ü perişân ve etrâf kazâlarıñ her biri birer mahalle istinâd ve ba‘zısı mâlikâne olduğun vâlîlere îrâd-ı mu‘ayyene olarak imdâd-ı hazeriyyeden gayrı bir nesne kalmayub bi’l-cümle tekâlîfleri üçer beşer evli yirmi otuz pâre kurâ ile beş altı yüz hâneli şehre münhasıra olduğundan hâlleri diğergûn ve ber vech-i mansıb vüzerâ-yı ‘izâm ve mîr-mîrândan biri zuhûrunda dâ’iresini idâreye kudretleri olmadığından başka konak tedâriki dahi emr-i asîr olduğu derc ü tastîr olunmuş ve el-hâletü hâzihi Adana eyâleti İsmail muhâfızı düstûr-ı mükerrem müşir-i mufahham nizâmü’l-‘âlem vezîrim Muhammed Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehunuñ üzerinde olarak el-yevm mütesellim ile zabt olunmağla bundan soñra dahi beş seneye kadar bi’nnefs ikāmet ider vüzerâ-yı (‘izâm) ve mîr-mîrâna tevcîh olunmayub yine muhâfazada olanlara ilhâkan tevcîh birle mütesellimlik vechile zabt olunması ve i‘mâr-ı beldeyi mûcib olacağı bedîhi olduğundan ber vech-i muharrer vârid olan i‘lâm ve mahzar Rikâb-ı hümâyûnuma arz ü takdîm olundukda ol vechile tanzîmi bâbında hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum şeref-yâfte-i sudûr olmağla mûcebince eyâlet-i merkûme beş seneye kadar bi’n-nefs ikāmet ider vüzerâ ve mîr-mîrâna tevcîh olunmayub yine muhâfazada olanlara tevcîh ve kâffe-i ‘â’idâtı vâlîsine edâ ve ol vechile mütesellimlik vechile zabt olunmak fermânım olmağın i‘lâmen ve ifhâm işbu emr-i şerîfim ısdâr ve irsâl olunmuşdur. İmdi şeref-yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum mûcebince beş seneye kadar eyâlet-i merkûme vüzerâ ve mîr-mîrâna tevcîh olunmayub muhâfazada olanlara ilhâken tevcîh ve kâffe-i ‘â’dâtı vâlîsine edâ olunarak mütesellimlik vechile zabt itdirileceği ve mâliye ve tahvîl kalemlerine ve Ordu-yı hümâyûnuma dahi başka başka ilm ü haberleri i‘tâ olunduğu siz ki mevlânâ ve sâ’ir-i mûmâ ileyhimsiz ma‘lûmuñuz oldukda ber vech-i meşrûh amel ü hareket ve devâm-ı ömr ü devlet ve kıvâm-ı ferr ü şevketim ed‘iyyesine muvâzebet eylemeñiz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki: vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mücânebet eyleyesiz. Şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî evâhiri şehri Muharrem sene sitte aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 61
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 53, sayfa 101, belge 134
Tarih : 17 S 1216 ( 29 Haziran 1801)
Konu : Adana’daki mukataa sahiplerinden malikane kalemiyesi bedelinin tahsil edilerek Asitane-i Saadet’e gönderilmesine dair ferman.

Fermân-ı kalemiyye budur:

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân kalemiyye akçası tahsîline mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârlarından Ali zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Mukāta‘ât-ı mîriyyeden Ahmed Bey zîde kadruhu ile sâ’ir kesânıñ ber vech-i mâlikâne nısf hissesi ‘uhdelerinde olub zamân-ı zabtı Mart evvelinden olan Yörügân-ı Adana ve Tarsus ve Tevâbi‘i Mukāta‘asınıñ biñ iki yüz on iki senesinden on beş senesine değin ve sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ber vech-i mâlikâne ‘uhdeñde olan ‘âdet-i ağnâm-ı nâhiye-i Dündarlu ve Tevâbi‘i Mukāta‘ası’nıñ biñ iki yüz on üç senesinden kezâlik iki yüz on beş senesine gelince ber mûceb-i mu‘tâd-ı kadîm iktizâ iden kalemiyyelerinden iftihârü’l-ümerâ’ ve’l-ekâbir müstecmi‘u cemî‘i’l-fezâyil ve’l-mefâhir el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’l-kādir bi’l-fi‘il Başdefterdârım Halil Recayi dâme ‘uluvvuhunuñ hissesine isâbet iden ma‘a harc-ı aklâm iki biñ yüz kırk iki buçuk guruş kalemiyye akçasınıñ mu‘accelen tedârük ve tahsîl ve hazînesine teslîmi mühimm ve muktezî olmağın hâssaten işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi kaleminden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan imzâlu sûret-i defter mûcibince ol mikdâr kalemiyye akçasını yerlü yerinden ve îcâb ü iktizâ idenlerden tamâmen ve kâmilen tahsîl ve seniñ hisseñe isâbet ideni dahi tekmîlen tedârük birle mübâşirine teslîmen bir an akdem Âsitâne-i sa‘âdetime irsâl ve defter[129] ve defterdâr-ı şıkk-ı evvelim müşârun ileyhiñ hazînesine îsâle mezîd-i i‘tinâ ü dikkat eyleyesin. Şöyle ki zikr olunan kalemiyye akçası müşârun ileyhiñ vâridât-ı mu‘ayyenesinden olub bir akçasınıñ ‘akd-ı te’hîre dûçâr olduğuna bir dürlü rızâ-yı ‘aliyyem olmadığı ma‘lûmuñ oldukda serî‘an ve ‘âcilen irsâle mübâderet eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun meblağ-ı mezkûru yerlü yerinden tamâmen tahsîl ve ahz ve bi’l-istishâb getürüb hazîne-i müşârun ileyhe teslîme sür‘at ve makbûzuñu müş‘ir sened i‘tâsına mübâderet eyleyesin ve sen ki kādî-i mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşânımıñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasın. Şöyle bilesiñ ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fi’l-yevmi’s-sâbi‘ ‘aşer şehri Safer sene sitte ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 62
Belge No : Adana Ş. S 57, img. 49, sayfa 92, belge 126
Tarih : 22 S 1216 (4 Temmuz 1801)
Konu : Adana mukataa gelirlerinden 13.155 guruşun iktiza edenlerden tahsil edilerek Hazine-i Amire’ye teslim edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapubaşılarından hâlen mütesellim Mîr Ahmed dâme mecduhu ve mefâhiru’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı ve Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve bu husûsa mübâşir ta’yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum çukadârlarından Ankaralı Halil zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Devlet-i kavî-şevket-i şehânemiñ vâkı‘ olan masârıfât-ı mu‘tâdınıñ ru’yet ve idâresi vâridât-ı mukarrere-i mîriyye tahtına idhâl olunan mukāta‘ât mâlınıñ vâridât[130]-ı sâ’ire emvâliniñ celb ve celbine mevkûf ol dahi hademe-i Devlet-i ‘aliyyemden kârgüzâr kimesneleriñ ‘uhdelerine ihâlesine mu‘allakāt olduğu usûl-ı mütefâhimesinden iken meşâgil-i sefer-i hümâyûnum takarrubuyla bu usûle ba‘zen ri‘âyet olmadığından katı vâfir (mâl-ı) mîrîniñ zimem-i nâsda ibkāsı fukarâtdan (fazla) nukûda bâ‘is bir hâlet olduğu ecilden bu makûle emvâl aklâm hazâ’in-i ‘âmirem defterleri tetebbu‘ olunarak zâhire ihrâc ve tahsîl ve cânib-i mîrîden der‘uhde ve iltizâm olacakları ve tanzîm olunmak husûsuna irâde-i nâtık-ı dâverânem ta‘alluk itmekle binâ-ber-în başmuhâsebeden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘ memhûr ve mümzâ ve sûret-i defter nâtık olduğu üzere senevî mu‘azzam ve tefâvüd-i şemsiyye on üç biñ yüz elli beş guruş mâl ile mukayyed eyâlet-i Adana’da vâkı‘ gerek mâl ve kalemiyyesiñ Adana vâlîlerine vermek üzere ba‘zı kesânıñ mâlikâne ‘uhdelerinde olan mukāta‘ât ve gerek Adana vâlîleri taraflarından zabt u rabt olunan mukāta‘a‘âtı iki yüz on beş sene(sine) mahsûben henüz kimesneniñ ‘uhdesine iltizâm ve ihâle olunmadığı ecilden sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin sene-i merkûma mahsûben eslâfıñ ‘uhdesine kayd olunduğu misillü seniñ uhdene ihâle ve tefvîz kılınmağla sene-i mezkûra mahsûben zikr olunan mukāta‘ât-ı maktû‘ât zabt u rabt birle sâbıku’z-zikr on üç biñ yüz elli beş guruş mâl-ı mîrlerini ashâb-ı mukāta‘ât ve ahâli-i kurâ ve îcâb (ve) iktizâ edenlerden ‘icâleten ve müsâra‘aten cem‘ ü tahsîl ve mübâşir-i merkûma teslîmen Der ‘aliyyem’e irsâl ve Hazîne-i ‘Âmire(m)’e mübâderet eylemeñ fermânım olmağın me’mûriyetiñi hâvî mahsûs emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve merkûm Ankaralı Halil ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde ber minvâl-i muharrer eyâlet-i Adana’da vâkı‘ mukāta‘ât ve maktû‘âtlarıñ iki yüz on beş senelerine mahsûben uhde-i iltizâmıña ihâle ve tafvîz kılındığı ma‘lûmuñ oldukda ber mûceb-i sûret-i defter îcâb (ve) iktizâ edenlerden ‘icâleten ve kâmileten tahsîl ve mübâşir-i merkûma teslîmen bir an ve bir mukaddem Hazîne-i ‘âmireme teslîmen ve mübâderet ve hilâf-ı rızâ-ı hümâyûnum emvâl-i mîriyyeniñ kesr ü noksânını mûcib halâtdan ve âher gûne tekâsül (ve) rehâvetden ziyâde tehâşî ü mücânebet (eyleyesin) şöyle meblağ-ı mezbûruñ tahsîli karîn ta‘attul lâzım gelür ise kusûr-ı rehâvetiñe azr ü haml ile mes’ûl ve mu‘âteb olacağını tefekkür birle tahsîle sa‘y ü gayret eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sânî el-ışrîn şehri Safer sene sitte ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 63
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 50, sayfa 94, belge 128
Tarih : 22 S 1216 ( 4 Temmuz 1801)
Konu : Adana’nın dört senelik mukataa ve maktuat geliri olan 52.622 guruşun iktiza edenlerden tahsil edilerek Hazine-i Amire’ye teslim edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm, ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm Adana eyâletinde vâkı kâzalarıñ kādîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârları Ankaralı Halil zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Eyâlet-i’Adana’da vâkı‘ gerek mâl ve kalemiyyesin Adana vâlîlerine vermek üzere ba‘zı kesânıñ ‘uhdelerinde olan gerek mukāta‘ât ve gerek Adana vâlîleri taraflarından zabt u rabt olan maktû‘ât ma‘a zamm ve tefâvüd-i şâkka senevî on üç biñ yüz elli beş buçuk guruş mâl ile mukayyed olub meblağ-ı mezbûr vakt (ü) zamânıyla sene-be-sene tamâmen tahsîl ve teslîm-i Hazîne-i ‘Âmire olmak iktizâ ider iken biñ iki yüz on senesinden on dört senesine gelince dört sene cem‘an terâküm[131] ve müctemi‘ olan elli iki biñ altı yüz yirmi iki guruş bekāyâ Hazîne-i ‘Âmire’de mahfûz Başmuhâsebe defterlerinde müstebân ve masârıf-ı mu‘tâdınıñ ve el-hâletü hâzihi ziyâde ve noksân masârıfât-ı zarûriyye ve Devlet-i ‘aliyyemiñ ru’yet ve idâreti bu makûle mebâliğiñ cem‘ ü tahs(î)line menût idiği vâreste-i kayd ü beyân ve tahsîline ikdâm lâzımeden olduğu ecilden ma‘rifetle yerlü yerinden tahs(î)li husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk idüb memhûr ve mümzâ bir kıt‘a sûret-i defteri kalem-i mezbûdan ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan sûret-i defterde terkîm ve tahrîr olunduğu üzere sâlifü’z-zikr dört senelik elli iki bin altı yüz yirmi iki guruş mukāta‘ât-ı maktû‘ât-ı mezkûre ashâbından ve mültezimîn ve ashâb-ı kurâ ve mezâri‘den ve kurâsı hâsılâtından el-hâsıl fukarâ-i ra‘iyyetden mükerrer akça alınmayarak îcâb ü iktizâ idenlerden her ne vechile ve ne tarîk ile olur ise olsun tamâmen ve kâmilen ‘âcilen tahs(î)l ve Der‘âliyyem’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme tesl(î)mi esbâbınıñ istihsaline bezl ve hâsıl-ı kudret eylemeñ fermân olmağın mahsûsan emr-i şerîfim ısdâr ve mübâşir-i ileyh çukadârı merkûm Ankaralı Halil ile irsâl olmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda tenbîh ve iş‘âr olunduğu üzre mukāta‘ât-ı mezkûre emvâl-i mîriyyesinden dört senede bekāyâ kalan elli iki biñ altı yüz yirmi iki guruşu mutasarrıflarından ve mültezimîn ve kurâ ve mezâri‘den ve mevcûd ve der-anbâr olan hâsılâtlarından irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîmi esbâbının istihsâline mübâderet ve bu husûsa ednâ derece kusûr ve tekâsül u betânet eylediğiñ sem‘-i şahânem olmak lâzım gelür ise bir dürlü cevâba kādir olmayub mes’ûl ve mu‘âteb olacağını tefekkür ve mülâhaza birle tedbîrâtı husûlune ihtimâm-ı ‘azîm eyleyesiz ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ ileyhimsiz ve sizler dahi mazmûn-ı emr-i ‘âlîşânımla ‘amel ü hareket eyleyesiz ve sen ki mübâşir-i mûmâ ileyhsin muktezâ-yı me’mûriyetiñ üzere meblağ-ı mezbûru müddet-i kalîlede tahs(î)l ve irsâlde kusûr ve rehâvet ve tama‘-ı hâmma teba‘iyyet ile infâz-ı emr-i ‘âlişânıma ihtimâm ü dikkat etmediñ hâlde siz dahi mübtelâ-yı vehâmet olunacağını yakînen bilüb ol vechile tahs(î)l getürüb Hazîne-i ‘âmireme tesl(î)me müsâra‘at ve icrâ-yı sa‘y ü gayret eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlişânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda sâdır (olan) emr-i şerîf-i vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’s-sâni ‘ışrin şehri Safer sene sitte ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 64
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 48, sayfa 90, belge 124
Tarih : Gurre RA 1216 ( 12 Temmuz 1801)
Konu : Adana’da mevcut Halep Mirmiranı Mukataası mutasarrıflarından Seyyid Mehmed Ali vefat ettiğinden ve Gönenli Hüseyin dahi ödemesi gereken meblağı ödemediğinden 1215 senesi gelirinin Adana mütesellimi tarafından zabt edilerek tahsil edilen meblağın Hazine-i Amire’ye yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim ve câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Senevî dört biñ üç yüz kırk yedi buçuk guruş otuz akça mâl ile mukayyed Adana eyâletinde vâkı‘ Mîr-i mîrân-ı Haleb Mukātaʻasına ber vech-i iştirâk mutasarrıf olan Seyyid Mehmed Ali ve Gönenli Hüseyin nâm kimesnelerden merkûm Seyyid Mehmed Ali fevt olub hissesi cânib-i mîrîden zabt ve mezâde kā’imesi ihrâc olunmuş ise dahi şimdiye kadar bir kimesneniñ ‘uhdesine geçmediğinden ve merkûm Hüseyin dahi zimmet-i mîriyyesini edâ ve teslîm itmediği kuyûd(da)n müstebân olmağla ol makûle mukāta‘ât-ı mîriyye mâl-ı mîrîleri vakt ü zamânıyla edâ ve teslîm itmeyenleriñ ve ba‘zen fevt olub mutasarrıf olduğu mâlikânesi henüz âher(e) tevc(î)h olmayanlarıñ hisseleri cânib-i mîrîden ilzâm oluna geldiğine binâen mukāta‘a-i mezbûruñ dahi cânib-i mîrîden zabt ve idâresi beher hâl lâzım gelmekden nâşî sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin mukāta‘a-i mezbûra biñ iki yüz on beş senesi Mart ibtidâsından i‘tibâr ile tarafıñdan zabt u rabt ve mahsûlât ve rüsûmâtını ahz u kabz ve cem‘ ü tahs(î)l birle memhûr ve mümzâ defteriyle bir an akdem ısdâr ve Rikâb-ı hümâyûnum defterdâr çukadârlarından Halil ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde mukāta‘a-ı mezbûruñ on beş senesi Mart ibtidâsından zabt u rabt ve hâsılâtı cem‘ ü tahs(î)l birle bir akçası ketm ü ihfâ olunmayarak müfredât defteriyle hâsıl olan meblağı Hazîne-i ‘Âmire(ye) irsâl ve tesl(î)me sarf-ı makderet eyleyesin ve sen ki mûmâ ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olumuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr iden işbu emr-i ‘âlîşânım mazmûn-ı münîfi üzere ‘âmil olub hilâfından haze(r) ü mücânebet eyleyesiz. Alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî gurretii şehr-i Rebi‘i’l-evvel sene sitte ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Be-makām-ı mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 65
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 48, sayfa 91, belge 125
Tarih : Gurre RA 1216 (12 Temmuz 1801)
Konu : Adana’da mevcut Halep Mirmiranı Mukataası 1215 senesi geliri mallar kimlerin zimmetinde kaldıysa Adana mütesellimi tarafından zabt edilerek tahsil edilen meblağın Hazine-i Amire’ye yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucubaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhu ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâ‘şir ta‘yîn olan Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârı Ankaralı Halil zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin senevî dört biñ üç yüz kırk yedi buçuk guruş otuz akça mâl ile mukayyed Adana eyâletinde vâkı‘ mîrmîrân-ı Haleb Mukāta‘ası diğer emr-i şerîfim mûcebince iki yüz beş senesi Martı ibtidâsından i‘tibâren zabt ve hâsılâtı Dersa‘âdetim’e irsâl olunmak üzere mîrden uhdene ihâle olunmuş olub ancak mukāta‘a-i mezbûruñ rub‘ hissesine mutasarrıf olub fevt olan Seyyid Mehmed Ali nâm kimesneniñ ve diğer rub‘ hissesi mutasarrıfı Gönanlı Halil nâm kimesneniñ iki yüz on iki senesinden on dört senesi gâyetine gelince iktizâ iden mâl-ı mîriyyesi tesl(î)m-i Hazîne-i ‘âmirem olmadığı kuyûd[132] tahkîk olunmak mülâbesesiyle mukāta‘a-i mezbûruñ sinîn-i mezkûreyni mahsûben vâkı‘ olan mahsûlâtı kimleriñ zimmetlerine geçmişdir ve kimler ahz eylemişdir. Etrâfıyla gereği tahkîk ve zâhire ihrâc ederek ve bir guruş zimem-i nâssda kalmayarak yerlü yerinden îcâb[133] ü iktizâ idenlerden ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘ile ‘alâ eyyi hâlin tahs(î)l ve mübâşir-i merkûma teslîmen Dersa‘âdetim’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîme sa‘y-ı bihümâl eylemeñ fermânım olunmağın işbu (emr)-i şerîfim ısdâr ve müşârun[134] ileyhiñ çukadâr-ı merkûm Halil zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde mukāta‘a-i mezbûruñ sinîn-i güzeşte emvâl kimleriñ zimmetlerine geçmişdir ve kimler ahz eylemişdir. Etrâfıyla gereği gibi tahkîk ve zâhire ihrâc iderek ve bu bâbda hâtır ve göñüle ri‘âyet ile tahsîlinde tekâsül ve rehâvet itmeyerek yerlü yerinden îcâb ve iktizâ edenlerden tahsîl ve memhûr ve mümzâ defteriyle mübâşir-i merkûma teslîm ve Dersa‘âdetim’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme tesyîre bezl ü sa‘y-ı makderet ve cânib-i mîrî farîzasına ri‘âyet idüb tehâşî ü mücânebet eyleyesin ve mübâşir-i merkûmsun mukāta‘a-i mezbûruñ sinîn-i güzeşte hâsılâtı her kimleriñ zimmetlerine geçmiş ise ma‘rifet-i şer ve mütesellim-i mezbûr ma‘rifeti ve mübâşeretiñle tahsîl ve memhûr ve mümzâ defterleriyle bi’l-istishâb getürüb Hazîne-i Âmirem’e teslîm ve sa‘y ü gayret ve hilâfından tehâşî ü mücânebet ve icrâ-yı levâzım-ı me’mûriyete ihtimâm ü dikkat eyleyesin ve sen ki mûmâ ileyhsin sen dahi emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eyleyesin ve hilâfından tehâşî ü mücânebet eylemeñ fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şânımıñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî gurreti şehri Rebi‘i’l-evvel sene 216.

Be-makām-ı mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 66
Belge No : Adana Ş. S 57, img. 49, sayfa 93, belge 127
Tarih : 1 RA 1216 (12 Temmuz 1801)
Konu : Vefat eden Mehmed’in mallarının bir kısmının yetimlerine verilmesine ve bir kısmının ise Hazine-i amireye teslim edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından hâlen Adana Mütesellimi Mîr Ahmed dâme mecdühu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kādîsı zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân husûs-ı (âtiyy)ü’l-beyâna mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûn defterdârı Ankaralı Halil zîde kadruhu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:[135]

Müteveffâ[136] Mehmed’iñ senevî beş yüz altmış altı guruş mâl ile nısf hissesi doksan bir senesinden iki yüz on iki senesi gâyetine gelince(ye) kadar ber vech-i mâlikâne ‘uhdesinde olan Adana kazâsında Yüreğir ve gayruhu nâhiyelerinde kâ’in mezra‘a-i İki Kenise Mukāta‘ası’ndan beş biñ üç yüz otuz yedi guruş ve ba‘zı mâdûn dahi biñ altı yüz altmış altı guruş zimmet-i mîriyyesi olmakdan nâşî mebâliğ-i merkûmdan biñ üç yüz seksen dört guruş müteveffâ-yı merkûmuñ eytâmlarından tahsîl ve Hazîne-i ‘âmireme tesl(î)m olunmuş olub ancak müteveffâ-yı merkûm mukāta‘a-i mezbûruñ tevcîh târîhinden berü hâsılâtına dest-rest olmadığından meblağ-ı merkûm beş biñ üç yüz otuz yedi guruş re‘âyâ zimmetinde bâkî kalmağla hâsılât-ı mukāta‘at her kimleriñ zimmetlerinde kalmış ise ‘alâ eyyi hâlin tamâmen tahs(î)l ve eytâm-ı merkûmuñ Hazîne-i ‘âmire(ye) tesellümleri olan biñ üç yüz seksen dört guruş kendülerine i‘tâ ve kusûru müteveffâ-yı merkûmuñ deyn-i mîriyyesine mahsûb olmak içün emr-i şerîfim ısdâr olunmuş iken ilâ hâze’l-ân bir akçası tahsîl[137] olunmayub el-yevm re‘âyâ zimmetinde bekâyâ[138] kaldığı ve meblağ-ı mezbûr emvâl-i mîriyyeden olub ekserini Hazîne-i ‘âmireme ve bir mikdâr dahi eytâm-ı merkûmeye virilecek akçadan olub devr-i deverân-ı müteveffâ cânib-i mîriyye zararı ve eytâm-ı merkûmeye gadrı mûcib bir keyfiyet olmakdan nâşî ba‘d-ez-în (‘avk) u te’ahhura rızâ-yı ‘aliyyem olmamağla meblağ-ı mezbûr her kimiñ zimmetinde kalmış ise fazlası eytâm-ı merkûmeye virilmek ve mâ‘adâsı cânib-i mîriye alınmak içün mahalliniñ gereği gibi tashîh ve tahakkuk olunarak îcâb ve iktizâ edenlerden sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘ ile ve mübâşir-i merkûm ma‘rifetiyle tamâmen tahsîl (ve) Der-sa‘âdetime tesyîr eylemeñ fermânım olmağın işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda beyân olduğu vechile cânib-i mîriye hasâretden ve eytâm-ı merkûma gadrdan sıyâneten meblağ-ı mezbûr her kimleriñ zimmetlerinde kalmış ise mahallinden tahsîl olunarak ve bir guruş zimem-i nâssda kalmayarak îcâb ve iktizâ edenlerden tamâmen tahsîl ve deyn-i mîriyyesinden fazla ise eytâm-ı merkûma tesl(î) m olunmak içün mübâşire tesl(î)m (ve) Der-sa‘âdetime irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîmi husûsuna bu def‘a dahi dikkat ü ihtimâm eylemedi(ği)ñ istimâ‘ olmak lâzım gelür ise mes’ûl ve mu‘âteb olmağı tefekkür birle tedbirât husûsuna sa‘y ü gayret eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun me’mûr-ı tahsîl olduğuñ meblağ-ı mezbûruñ bir akçası gerüye kalmamaksızıñ tamâmen getürüb Hazîne-i ‘âmire(ye) teslîme sa‘y ü gayret ve avk (ü) te’ahhurdan ve ifâte-i vakti mûcib-i hâlâtdan tevakkî ü mübâ‘adet eyleyesin. Şöyle meblağ-ı mezbûr emvâl-i mukarrer-i mîriyyeden olmak mülâbesesiyle bir akçasınıñ zimem-i nâssda bırakılmayacağını ve her ne vechile olur ise tahsîline ikdâm ü ihtimâm olunmağı iktizâ edenlerden gûş-ı hûşlarına ilkā ve tebeyyün birle icrâ-i levâzımına ihtimâm ü dikkat eyleyesin ve sen ki kādî-ı mûmâ ileyhsin (sen) dahi emr-i ‘âlîşânım mûcebince emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñ üzere fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu (emr)-i şerîf-i ‘âlîşânımıñ mazmûn-ı münîfi üzere ‘amel idüb mûcib-i ‘amel ü hareket eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasın. Tahrîren fî gurreti şehri Rebî‘i’l-evvel sene sitte ‘aşer mi’eteyn ve elf.

Bi-makāmı Kostantiniyyeti’l-mahrûse.

Sıra No : 67
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 50, sayfa 95, belge 129
Tarih : Evail RA 1216 (12-21 Temmuz 1801)
Konu : Adana’da kullanılan altınların rayicine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi ( ) dâme mecdühu tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olacak ma‘lûm ola ki:

Sikke-i hasene-i şâhânem ve düvel-i sâ’ire sikkeleriyle meskûk ecnâs-ı altunuñ fiy’ât-ı mukarreresinden ziyâdeye revâcı mu‘âmelât-ı nâssıñ ihtilâlini mûcib olduğu âşikâr olmakdan nâşî fî-mâ ba‘d Zer-i Mahbûb-ı İstanbulî beş guruşa ve nısfiyyesi yüz paraya ve rub‘iyyesi elli paraya ve ‘Atîk ve Cedîd Fındık altunu yedi guruşa ve rub‘iyyesi yetmiş paraya ve Mısır Zer-i Mahbûbu dört guruşa ve nısfiyyesi iki guruşa ve Macar Altunu yedi guruşa ve Yaldız Altunu yedi buçuk guruşa ve riyâl üç guruş on paraya cârî olub bir akça ziyâdeye alınub virilmemek ve her kim ziyâdeye alur ve virir ise bilâ emân siyâset ve cezâsı der-‘akab icrâ olunmak bâbında tenbîhât ve te’kîdât-ı sâ’ireyi hâvî sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin saña ve Adana eyâletinde vâkı‘ kazâlarıñ kuzât ve nüvvâbına ve a‘yân ve zâbıtânına hitâben mufassal ve meşrûh evâmir-i şerîfim ısdâr ve mahsûs mübâşir ile tesyâr olunub ancak bu nizâm ba‘d-ez-în icrâsına ikdâm ü ihtimâm-ı şâhânem derkâr olmağla bu tenbîhâtı, tenbîhât-ı uhrâya kıyâs itmeyesin. Diğer sudûr iden evâmir-i şerîfem mûciblerince ‘amel ü hareket birle nizâm-ı mezkûruñ Adana eyâletinde vâkı‘ kazâ ve kasabât ve kurâda infâz ve icrâsına ikdâm ü mübâderet eylemelerini iktizâ idenlere buyuruldu ve kâğıdlar tahrîriyle tenbîh ü te’kîde müsâra‘at ve devâm ve istikrârı emrine dikkat ve bir vaktde hilâfı hâlât vukû‘a gelmemesine bi’n-nefs i‘tinâ ve nezâret ve hilâfı vaz‘ı tecvîzden tevakkî ü mübâ‘adet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım olmağın te’kîden ve ihtimâm ve tenbîhen ve ikdâmen işbu emr[139]-i şerîfim ısdâr ve dergâh-ı mu‘allâm gediklülerinden Mehmed zîde kadruhu ile irsâl olunmuşdur. İmdi nizâm-ı mezkûruñ icrâ ve istikrârı hass-ı metâlib-i dâverânem olduğu ve bu bâbda ser-i mû kusûr u rehâvet bir vechile câ’iz olmadığı ma‘lûmuñ oldukda ber vech-i meşrûh diğer sudûr iden evâmir-i şerîfim mûceblerince ‘amel ü hareket ve nizâm-ı mezkûruñ icrâsına dikkat eylemelerini ve hilâfı vaz‘a cesâretle mazhar-ı gazab-ı hüsrevânem olacaklarını eyâlet-i Adana dâhilinde olan kazâ ve kasabât ve kurâya buyuruldu ve kâğıdlar tahrîriyle ifâde ü tefhîm birle infâz-ı emr ü irâde-i şâhâneme bezl ü sa‘y ü kudret ve hilâfı vaz‘ı tecvîz ile mübtelâ-yı nedâmet-i vehâmet olmakdan ittikā ü mübâ‘adet eylemeñ bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vacibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘amel ü hareket ve hilâfından be-gâyet tehâşî ü mücânebet eyleyesin. Şöyle bilesin ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın. Tahrîren fî evâ’ili şehri Rebî‘i’l-evvel sene sitte ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Bi-makām-ı Kostantiniyyeti’l-mahrûse

Sıra No : 68
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 54, sayfa 102-103, belge 135
Tarih : 10 RA 1216 (21 Temmuz 1801)
Konu : Adana’da mevcut Küçükkend mezraası ve diğer dört mukataanın taksit akçası olan 2873 guruş 54 akçanın sahiplerinden tahsil edilerek Hazine-i amireye teslim edilmesine dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapıcubaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecduhu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘âdinü’l-fezâ’il ve’l-kelâm zikr-i âtî mukāta‘ât ashâbınıñ bulundukları mahalleriñ kâdîları ve nâ’ibleri zîde fazluhum ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân bu husûsa mübâşir ta‘yîn olunan Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârlarından Ali ve a‘yân ve zâbıtân ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Bu defʻa kaleminden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan sûret-i defter nâtık olduğu üzere biñ iki yüz on altı senesine mahsûben Adana eyâletinde vâkı‘ ba‘zı kesânıñ ber vech-i mâlikâne ‘uhdelerinde olan Mezra‘a-i Küçükkend ve sâ’ir dört kadar mukāta‘âtıñ taksît akçası olan ma‘a harc-ı vezne iki biñ sekiz yüz yetmiş üç guruş elli dört akça bi-mennihi ta‘âlâ işbu sene-i mübâreke Şa‘bânında Dîvân-ı müşeyyedü’l-erkân-ı mülûkânemde kapu kullarına ihrâc ve tevzî‘i musammem olan kısteyn mevâcibine tertîb ve tahsîs kılınmakdan nâşî meblağ-ı mezbûruñ bir gün evvel tahsîl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîmi husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk itmekle sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ber mûceb-i sûret-i defter meblağ-ı mezbûru yerlü yerinden ‘icâleten tahsîl ve mübâşir-i merkûma teslîmen bir an akdem Der-sa‘âdetim’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîmine mezîd-i sa‘y ü ihtimâm eylemeñ fermânım olmağın işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve mübâşir-i merkûm ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda tahrîr ü beyân ve sûret-i defterde tasrîh ü beyân kılındığı üzere mukāta‘ât-ı merkûm ashâbından matlûb meblağ-ı mezbûr mevâcib-i mezkûra tertîb olunmakdan nâşî bir gün evvel gelüb Hazîne-i ‘Âmireme teslîmi matlû(b)-ı şahânem idüğü ma‘lûmuñ oldukda derûn-ı emr-i şerîfimde meblağ-ı mezbûru ma‘rifetiñ ve ma‘rifet-i şer‘le ‘ala eyyi hâlin tamâmen ve kâmilen yerlü yerinden tahsîl ve mübâşir-i merkûmâ teslîmen serî‘an ve ‘âcilen Der-sa‘âdetim’e irsâl ve Hazîne-i ‘âmireme teslîme sa‘y ü gayret eyleyesin. Şöyle ki: meblağ-ı mezkûru ashâb-ı mukāta‘âtdan ve kendüleri mevcûd olmayanların mültezimlerinden ve anlar bulunmadığı hâlde mukāta‘aları hâsılâtından ve fevt olmuşları var ise terekesine vâzı‘u’l-yed olanlardan ve’l-hâsıl îcâb ve iktizâ idenlerden tahsîline müsâra‘at ve muhâlefet ideri olur ise mukāta‘aları üzerinden ref‘ olunmak içün Der-sa‘âdetime ‘arz ü i‘lâm eyleyesin ve sen ki mübâşir-i merkûmsun muktezâ-yı me’mûriyetiñ üzere meblağ-ı mezbûr iki biñ sekiz yüz yetmiş üç guruş elli dört akçayı ber mûceb-i sûret-i defter mütesellim-i mûmâ ileyhiñ ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşiriniñ cümle ittifâkıyla bi-eyyi hâlin tamâmen tahsîl ve ahz ve istishâb ve bir gün evvel getürüb Hazîne-i ‘âmireme teslîme mezîd-i sa‘y ü gayret ve hilâf-ı rızâ tûl müddet meks ü ikāmetden gâyetü’l-gâye hazer ü mücânebet eyleyesin ve siz ki kādî ve a‘yân ve zâbıtân-ı mûmâ ileyhim ve sâ’irlerisiz, sizler dahi mûcib-i emr- şerîfimle ‘amel ü hareket eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşânımıñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’l-‘âşir şehri Rebî‘i’l-evvel sene sitte ‘aşer ve mi‘eteyn ve elf.

Mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 69
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 6, sayfa 7, belge 22
Tarih : RA 1216 (Temmuz 1801)
Konu : Eski Adana mübayacısı Sürûrî Muhammed Ağa’nın zimmetinden kalan paranın tahsil edilmesine dair tahvil.

Bâ‘is-i tahrîr-i tahvîl oldur ki:

Sâbık Adana Mübâya‘acısı Sürûrî Muhammed Ağa’nıñ Adana ve Tarsus’da olan zimemâtı tahsîline me’mûr çukadârân-ı hazret-i veliyyü’n-ni‘amîden Kürd Hasan Ağa ma‘rifetiyle Adana Mütesellimi Ahmed Bey zimmetinde olan dokuz biñ guruş ve Adana ahâlisi zimmetinde olan on biñ guruşdan üç biñ yedi yüz kırk iki guruş ve Şehirkethüdâsızâde zimmetinde olan dört yüz yetmiş guruş ve Tarsus Mütesellimi Karmutzâde Mustafa Ağa’da beş bin guruş ve Tarsus’da penbe bahâsı on sekiz biñ iki yüz elli guruş ve Tarsus’da hınta bahâsı biñ altı yüz elli guruş ki mecmû‘u otuz sekiz biñ yüz on iki guruş çukadâr-ı merkûm yediyle tahsîl olundukca ceste ceste tarafımıza teslîm olunmağla bâ-fermân-ı ‘âlî matlûb olunan mübâya‘aya havâle olduğu ecilden indimizde hıfz olunub merkûm Hasan Ağa yedine işbu tahvîl virildi. Biñ iki yüz on altı senesi Rebî‘ü’l-ûlâ.

El-fakîr Halil Mübâya‘acı-yı Adana hâlen.

Sıra No : 70
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 46, sayfa 87, belge 120
Tarih : 25 RA 1216 (05 Ağustos 1801)
Konu : Adana, Tarsus, İçil, Alaiyye sancaklarından cebelü bedeli olarak 790 guruşun tahsil edilerek Hazine-i amireye yollanmasına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı muʻallâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecdühu ve mefâhirü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fezâ‘il ve’l-kelâm Adana ve Tarsus ve İçil ve ‘Alaiyye sancağında vâkı‘ olan kazâların kâdîları ve nâ‘ibleri zîde fazluhum ve kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân alaybeyi ve çeribaşıları zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Biñ iki yüz on altı senesine mahsûben Adana ve Tarsus ve İçil ve ‘Ala’iyye sancaklarında vâkı‘ zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârdan sıbyân ve mütekā‘idiniñ cebelü bedeliyyeleri tahsîli sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin ‘uhdeñe kayd ve emr ve defteri i‘tâsına irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmekden nâşî Adana sancağınıñ dokuz buçuk[140] bir rub‘ neferi ve Tarsus sancağınıñ beş buçuk neferi ve İçil sancağınıñ üç buçuk neferi ve ‘Ala’iyye sancağınıñ bir neferi ki cem‘an elviye-i mezkûreniñ on dokuz buçuk bir rub‘ neferleri olub beher neferine kırk guruştan îcâb (iden) yedi yüz doksan guruş cebelü bedeliyyeleri tahsîliyye me’mûriyetiñi hâvî işbu emr-i ‘âlîşânım ısdâr ve Rikâb-ı hümâyûnum defterdârı çukadârlarından Yusuf ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde Başmuhâsebeden ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan dört kıt‘a memhûr ve mümzâ sûret-i defterde tahrîr ü beyân olunduğu üzere ib‘âs-ı mezkûrede vâkı‘ zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârdan sıbyân ve mütekā‘idîniñ üzerlerine edâsı lâzım gelen ol mikdâr cebelü bedeliyyelerini yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve sebeb-i tahrîr-i ahkâmı mûciblerince havâle olunan mahallere ve Hazîne-i ‘âmireme edâ ve teslîm ve senesi ahirinde senedin Der-‘aliyyeme irsâl ve hesâbıña mahsûb ve sûret-i muhâsebeyi ahz ile emvâl-i mezkûreniñ te’diyesine gayret eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ ileyhim ve alaybeyleri ve çeribaşılarısız ib‘âs-ı mezkûrede vâkı‘ zu‘amâ ve erbâb-ı tîmârdan sıbyân ve mütekā‘idîniñ sene-i merkûma mahsûben üzerlerine edâsı lâzım gelen cebelü bedeliyyelerini yerlü yerinden cem‘ ü tahsîl ve ahz ü kabz husûsuna ihtimâm ü dikkat eyleyesiz. Şöyle ki elviye-i mezkûrda vâkı‘ zu‘âmâ ve erbâb-ı tîmârdan sıbyân ve mütekā‘idiniñ üzerlerine edası lâzım gelen cebelü bedeliyyesini kendülerinden ve kendüleri mevcûd olmayanlarıñ subaşı ve voyvoda ve vekîllerinden ve anlar dahi mevcûd olmadıkları hâlde karyeleri mahsûlâtından zu‘âmâ ve erbâb- tîmâra ‘â’id olan a‘şâr-ı şer‘iyyelerinden ma‘rifet-i şer‘le ‘alâ eyyi hâlin tahsîl itdirilüb hilâf ve emr ü defter kimesneye ‘özr ve muhâlefet itdirilmeyüb ve ideri olur ise men‘ ü ref‘ eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i ‘âlîşân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı münîfi birle ‘âmil olasız. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fî’l-yevmi’l-hâmis ‘ışrîn şehri Rebi‘i’l-evvel sene sitte ‘aşere ve mi’eteyn ve elf.

Mahrûse-i Kostantiniyye

Sıra No : 71
Belge No : Adana Ş. S. 57, img 51, sayfa 97-98, belge 131
Tarih : 4 CA 1216 (12 Eylül 1801)
Konu : Yüreğir nahiyesinin Akarca köyünde mevcut çiftlik ve karye ahalisinin üç sene müddetle tekalif-i örfiyyeden muaf olunduklarına dair ferman.

İftihâru’l-emâcid ve’l-ekârim câmi‘u’l-mehâmid ve’l-mekârim el-muhtassu bi-mezîdi ‘inâyeti’l-meliki’d-dâ’im Dergâh-ı mu‘allâm kapucıbaşılarından Adana Mütesellimi Ahmed Bey dâme mecdühu ve kıdvetü’l-kuzât ve’l-hükkâm ma‘denü’l-fazlı ve’l-kelâm mevlânâ Adana kâdısı zîde fazluhu ve mefâhirü’l-emâsil ve’l-akrân a‘yân ve zâbıtân ve iş erleri zîde kadruhum tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki:

Sen ki mütesellim-i mûmâ ileyhsin bu def‘a tarafından Der-‘aliyyem’e vârid olan evrâkdan bir mâddeniñ hülâsa-i mefhûmunda Rikâb-ı hümâyûn kā’immakāmı düstûr-ı mükerrem müşîr-i mufahham nizâmü’l-‘âlem vezîrim Abdullah Paşa edâme Allâhu ta‘âlâ iclâlehu ‘uhdesinde olan Adana kazâsında Yüreğir nâhiyesinde vâkı‘ Akarca nâm karyede kâ’in çiftlik ve karye-i mezkûreniñ i‘mârı esbâbınıñ istihsâline mübâderet olunması husûsuna irâde-i ‘aliyyem ta‘alluk itmiş olduğuna mebnî karye-i mezkûreniñ i‘mârına vesîle olmak içün işbu duhûl eden Eylül ibtidâsından i‘tibâr ile üç seneye kadar tekâlîf-i ‘örfîden mu‘âf olmak ve üç sene tekmîlinde senevî yüz ellişer guruş maktû‘ edâ eylemeleri şartıyla kayd olunmak üzere râbıta virilüb sicill-i mahfûza dahi kayd itdirilmiş olmağla bu vechile mahalline kayd ile iktizâ eden mu‘âfiyet emriniñ ısdâr ve tesyârı tahrîr ü inhâ eylemişsin. Hazîne-i ‘âmirem kuyûdâtına[141] mürâca‘at olundukda vilâyet-i Adana’da vâkı‘ nefs-i Adana’da vâkî‘ nefs-i Adana kazâsınıñ iki yüz altmış dört ‘aded ‘avârız ve nüzulhânesi olub iktizâ iden mâlı mukāta‘asına ilhâk olunmuş olduğu ve kazâ-i mezbûra tâbi‘ Yüreğir nâhiyesinde kâ’in Akçalu cemâ‘atiniñ nısf hânesi olmağla kazâsınıñ asıl hânesine dâhil olduğu mukayyed olub tıbk-ı hülâsada muharrer olduğu vechile Akarca ismiyle müsemmâ karye kaydı bulunmayub ancak o makûle müddet-i vâfireden berü ahâlîsi perîşân ve hâlî ‘ani’r-re‘âyâ olan karye ahâlîleri karyelerine cem‘ ile kendülere gere(ği) gibi rutûbet ve nizâm-ı hâl gelince kazâları tarafından üç beş seneye değin üzerlerine bilâ fermân-ı ‘âlîşânım tekâlîf hissesi tarh ve tahmîl olunmayub re‘âyânıñ himâyet ü sıyânet olunmaları muktezâ-yı şurût idüği mevkûfâtdan der-kenâr olunmağla imdi vâridât-ı mîriyyeniñ kesrden vikāyesi matlûb olduğu misüllü harâb olan kurânıñ i‘mârı vesâ’iliniñ tahsîli dahi mültezim olub vâkı‘an seniñ tahrîriñ üzere karye-i merkûmuñ ve arâzîsinde kâ’in kā’immakām-ı müşârun ileyhiñ ‘uhdesinde olan çiftlik-rea‘âyâsınıñ ma‘mûr ve şen olması ve üç seneye dek tekâlîfden mu‘âf ve ba‘dehu senevî yüz ellişer guruş maktû‘ân edâ eylemeleri şartıyla tıbk-ı inhâñ üzere mevkûfâta kayd olunmağla mûcebince ‘amel ü hareket olunmak fermânım olmağın üç sene mu‘âfiyetleriñi hâvî i‘lâmını muhtevî hâssaten işbu emr-i celîlü’l-kadrım ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde bâlâda serd ü beyân olunduğu üzere vâridât-ı mîriyyeniñ kesrden vikāyesi matlûb olduğu misüllü harâb olan kurânıñ i‘mârı vesâ’iliniñ tahsîli dahi mültezim ve matlûb-ı mülûkânem olduğuna mebnî karye-i merkûm ve çiftlik-i mezkûr ahâlîlerinden üç seneye değin tekâlîf mutālebe olunmayub bâ‘dehu senevî yüz ellişer guruş maktû‘an edâ eylemeleri şartıyla mevkûfâta kayd olunmuş olduğu ma‘lûmuñ oldukda işbu Eylül’den i‘tibâr ile fî-mâ ba‘d üç sene karye-i merkûm ahâlîsi tekâlîf mutālebesiyle ta‘cîz ve tazyîk olunmaması husûsuna mezîd-i i‘tinâ ü dikkat eyleyesin ve siz ki kādî ve a‘yân ve zâbıtân-ı mûmâ ileyhim ve sâ’irlerisiz sizler dahi mûcib-i emr-i şerîfimle ‘amel ü hareket ve hilâfından hazer ü mücânebet eylemeñiz bâbında fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki:

Hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü’ş-şân-ı vâcibü’l-ittibâ‘ ve lâzımü’l-imtisâlimiñ mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla ‘âmil olub hilâfından ihtirâz ü ictinâb eyleyesiz. Şöyle bilesiz ‘alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız. Tahrîren fi’l-yevmi’r-râbi‘ şehri Cemâziye’l-evvel sene sitte ‘aşer ve mi’eteyn ve elf.

Mahrûse-i Kostantiniyye

BELGELERİN TIPKIBASIMI















































































Bu makale Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisans (CC BY-NC) ile lisanslanmıştır.

Dipnotlar

  1. Bu makalenin hazırlanmasında çeşitli aşamalarda yardımlarını gördüğüm Artvin Çoruh Üniversitesi Tarih Bölümü Arş. Gör. Mehmet Çetinkaya’ya ve son okumayı yaparak önemli düzeltmelere imkân veren Dr. Canan Çetinkaya’ya teşekkür ederim.
  2. Yılmaz Kurt-Ertan Ünlü, “Çukurova Ȃyȃnları I: Hasanpaşazâdeler İle İlgili Arşiv Belgeleri I”, Belgeler, C XXXIII/S. 37 (2012), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2014, s. 57-116; Yılmaz Kurt-Ertan Ünlü, “Çukurova Ȃyȃnları II: Hasanpaşazâdeler (Karslızâdeler) İle İlgili Arşiv Belgeleri II”, Belgeler, C XXXIV/S. 38 (2013), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2016, s. 17- 86; Yılmaz Kurt, “Çukurova Ȃyȃnları III: Hasanpaşazâde Ahmet Bey”, Belgeler, C XXXVII/S. 41, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2022, s. 39- 210.
  3. Enes Kabakçı, “Napeleon Bonaparte’ın Mısır Seferi (1798- 1801)”, Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. Selim Dönemi, ed. Seyfi Kenan, İSAM Yayınları, İstanbul 2010, s. 339.
  4. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Nizam-ı Cedid ve Tanzimat Devirleri (1789- 1856), C V, 4. baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1983, s. 38- 39.
  5. Adana Şer’iyye Sicilleri (Adana Ş. S.), 55, img 46, sayfa 91, belge 111, 22 B 1213/30 Aralık 1798 tarihli ferman (Sıra no: 1).
  6. Adana Ş. S. 57, img 38, sayfa 71, belge 102, 7 Safer 1215/30 Haziran 1800 tarihli ferman (Sıra no: 31).
  7. Adana Ş. S. 57, img 46, sayfa 87, belge 120, 25 RA 1216/05 Ağustos 1801 tarihli ferman (Sıra no: 70).
  8. Adana Ş. S. 57, sayfa 56- 57, img 31, belge 85, 18 L 1215/04 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 52).
  9. Walther Hinz, “İslâm’da Ölçü Sistemleri”, çev. Acar Sevim, Türklük Araştırmaları Dergisi, S. 5, 1989, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1990, s. 51: 1 kile arpa = 22, 25 kg; 1 kile un 25,656 kg.
  10. Adana Ş. S. 55, img 32, sayfa 66, belge 146, 1 Zilhicce 1213/6 Mayıs 1799 tarihli ferman (Sıra no: 5).
  11. Adana Ş. S. 55, img 56, sayfa 110, belge 89, 18 Zilhicce 1213/23 Mayıs 1799 tarihli ferman (Sıra no: 6).
  12. Adana Ş. S. 55, img 54, sayfa 106, belge 96, 2 Muharrem 1214/06 Haziran 1799 tarihli ferman (Sıra no: 8).
  13. Adana Ş. S. 55, img 59, sayfa 117, belge 77, 23 Safer 1214/27 Temmuz 1799 tarihli ferman. (Sıra no: 10).
  14. Savaş şartları içerisinde bir deve yükü 250 kilograma kadar çıkabiliyordu. Bk. Ömer İşbilir, “Mekkâre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), C 28, Ankara 2003, s. 554-555.
  15. Hinz, “İslâm’da Ölçü Sistemleri”, s. 17: “Harvâr”.
  16. Adana Ş. S. 55, img 07, sayfa 68, belge 49, 23 B 1214/21 Aralık 1799 tarihli ferman (Sıra no: 20); Adana Ş.S. 55, img 68, sayfa 132- 134, belge 53, 23 B 1214/21 Aralık 1799 tarihli ferman (Sıra no: 21).
  17. Zübeyde Güneş Yağcı, “Hac ve Askerî Yol Üzerinde Bir Menzil: Adana Menzili”, Tarihte Adana ve Çukurova, C III, ed. Yılmaz Kurt - Fatih Sansar, Akademisyen Kitabevi, Ankara 2016, s. 450.
  18. Adana Ş. S. 55, img 58, sayfa 115, belge 81, Evâsıt-ı Rebi‘ü’l-evvel 1214/13-22 Ağustos 1799 tarihli ferman (Sıra no: 11); Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Cevdet (C.), Zabtiye (ZB.), 25/1225, 2-10 Rebi‘ü’l -evvel 1214/03-11 Eylül 1799 tarihli hüküm (Sıra no: 14).
  19. Adana Ş.S. 55, img 58, sayfa 115, belge 82, 9 Rebi‘ü’l-âhir 1214/ 21 Eylül 1799 tarihli ferman (Sıra no: 17.)
  20. Serkan Polat, Yenilikçi Bir Âyan: Çapanoğlu Süleyman Bey, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2017, s. 222.
  21. Adana Ş. S. 55, img 36, sayfa 71, belge 135, 4 Zilka‘de 1213/9 Nisan 1799 tarihli ferman (Sıra no: 4).
  22. Adana Ş. S. 55, img 60, sayfa 118, belge 75, Evail-i Rebi‘ü’l -âhir/12-21 Eylül 1799 tarihli ferman (Sıra no: 15).
  23. Gökvelizâde veya Gökvelioğulları Kars-ı Maraş (Kadirli) taraflarında ünlü bir âyân ailesi olup bugün Güveloğulları olarak tanınmaktadır. Geniş bilgi için bk. Seyfi Güvel, Sumbas ve Gökvelioğulları, yay. haz. Enver Alper Güvel, Adana 2001, s. 55.
  24. Adana Ş.S. 55, img 62, sayfa 122, belge 67, 23 Şevvâl 1214 /20 Mart 1800 tarihli ferman (Sıra no: 24).
  25. Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 48, Evâhir-i Zi’l-ka‘de 1214/16-25 Nisan 1800 tarihli ferman. (Sıra no: 27).
  26. BOA, Cevdet (C.), Dahiliye (DH.), 226/11268, 13 Muharrem 1215/06 Haziran 1800. (Sıra no: 29).
  27. Adana Ş. S. 57, img 40, sayfa 75, belge 108, Evâ’il-i Safer 1215/24-03 Haziran 1800 tarihli ferman. (Sıra no: 32).
  28. BOA, Hatt-ı Hümâyûn (HAT.), 39/1978, 3 R 1215/24 Ağustos 1800 tarihli şukka. (Sıra no: 34). Bu belge, Belgeler, C XXXIII/S. 37, 2012, s. 68’de yayınlanmıştır. Aynı yerde yayınlanan BOA, HAT., 81/3367 numaralı belge de aynı konuyla ilgilidir.
  29. Menemencioğlu Ahmed Bey, Menemencioğulları Tarihi, yay. haz. Yılmaz Kurt, Akçağ Yay., Ankara, 1997, s. 33-34.
  30. Menemencioğulları Tarihi, s. XX.
  31. Adana Ş. S. 57, img 34-35, sayfa 63- 64, belge 94, 11 Muharrem 1216/24 Mayıs 1801 tarihli ferman (Sıra no: 58).
  32. Adana Ş. S. 57, sayfa 96- 97, img 51, belge 130, 20 CA 1216/19-28 Eylül 1801 tarihli ferman.
  33. Adana Ş. S. 55, img 30, sayfa 58, belge 156, Evail-i Şevval 1213/8-17 Mart 1799 tarihli ferman (Sıra no: 2).
  34. BOA, C.DH., 251/12536, 18 Safer 1214/22 Temmuz 1799 tarihli telhis (Sıra no: 9).
  35. Câbî Ömer Efendi, Câbî Târihi, C II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2006, s. 896- 897: “Hasan Paşazâde Ahmet Bey öteden berü kendü hâlinde olmayup zeâmet, timar ve ol havalîde olan mukāta‘ât eshâblarına birer mikdar meblağ irsâliyle zabt, temessükâtını ahz ve sâhibi bir ferd iltizâmı mümkin olmayub, hatâen bir iltizâmcı alıp gitse mezbûru avdetde helâk ve mahallinde zulm eyledi” diyerek ahaliye idam ettirirdi.
  36. Adana Ş.S. 55, img 06, sayfa 71, belge 40, 29 Rebi‘ü’l-evvel 1214/31 Ağustos 1799 tarihli hüccet (Sıra no: 13).
  37. Adana Ş. S. 57, img 25, sayfa 45, belge 71, Evahir-i Muharrem 1216/ 03- 12 Haziran 1801 tarihli ferman (Sıra no: 60).
  38. Polat, Yenilikçi Bir Âyan : Çapanoğlu Süleyman Bey, s. 383.
  39. Adana Ş. S. 55, img 61, sayfa 60, belge 73, 25 Şevval 1213/1 Nisan 1799 tarihli ferman (Sıra no: 3).
  40. Kemal Beydilli, “Yusuf Ziya Paşa”, DİA, C 44, İstanbul 2013, s. 34.
  41. Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 139, belge 46, 25 Ş 1214/22 Ocak 1800 tarihli temessük (Sıra no: 22)
  42. Adana Ş. S. 57, img 30, sayfa 54- 55, belge 83- 84, 09 ZA 1215/24 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 54).
  43. Adana Ş. S. 57, img 11, sayfa 10, belge 36, 11 ZA 1215/26 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 55).
  44. Adana Ş. S. 57, img 54, sayfa 102- 103, belge 135, 10 RA 1216/21 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 68).
  45. Adana Ş. S. 57, sayfa 22-23, img 9, belge 29, 15 L 1216/01 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 51).
  46. Adana Ş. S. 57, sayfa 11, img 8, belge 27-b, Selh-i L 1215/15 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 53).
  47. Ahmed Vasıf Efendi, Mehâsinü’l-âsâr ve Hakâikü’l-ahbâr, yay. Mücteba İlgürel, İ.Ü.E.F. Yay., İstanbul 1978, s. 341.
  48. Adana Ş. S. 55, img 60, sayfa 118- 119, belge 76, 12 Rebî’ül-âhir 1214/13 Eylül 1799 tarihli ferman (Sıra no: 16).
  49. Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 47, Evâ’il-i Zi’l-hicce 1214/26 Nisan- 5 Mayıs 1800 tarihli ferman (Sıra no: 28).
  50. Adana Ş. S. 57, img 41, sayfa 76, belge 109, 4 Safer 1215/27 Haziran 1800 tarihli ferman (Sıra no: 30).
  51. Adana Ş.S. 57, img 39, sayfa 73, belge 105, 15 ZA 1214/ 10 Nisan 1800 tarihli ferman, (Sıra no: 26).
  52. Adana Ş. S. 55, img 70, sayfa 137, belge 45, Evâ’il-i Cemâziye’l-evvel 1214/ 1- 10 Ekim 1799 tarihli ferman (Sıra no: 19)
  53. Adana Ş. S. 57, img 23, belge 115, 15 C 1215/ 03 Kasım 1800 tarihli ferman (Sıra no: 37).
  54. Mütesellimlik uygulaması hakkında bk. Yılmaz Kurt, “Çukurova’da Mütesellimlik Uygulaması”, XVIII. Türk Tarih Kongresi Kongreye Sunulan Bildiriler, C III, haz. Semiha Nurdan-Muhammed Özler, Ankara 2022, s. 1485-1500; Fatma Şimşek, Anadolu Sancaklarında Mütesellimlik Kurumu (XVIII. Yüzyıl), Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Antalya 2010.
  55. Adana Ş. S. 57, img 6, sayfa 7, belge 21, 26 C 1215/14 Kasım 1800 tarihli ferman (Sıra no: 38).
  56. Sicill-i Osmânî’de adı geçen aynı dönemde yaşamış Sürûrî Mehmed Paşa, 1806 yılında Başbakıkulu olarak görev yapmıştır. Burada “Bey” ünvanı ile anılmış olması bu tahmini güçlendirmektedir. Bk. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, Osmanlı Ünlüleri, C V, yay. haz. Nuri Akbayar, Eski Yazıdan Aktaran Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 1555. Ancak buraya aldığımız bir hüccette ise Muhammed Sürûrî Adana kadısı olarak gösterilmiştir. Bk. Adana Ş. S. 55, img 62, sayfa 122, belge 67 (Sıra no: 24). Kadılara “bey” diye hitap edilmeyeceği için bir isim benzerliği söz konusu olabilir. Şeddeli olarak yazıldığı için Muhammed Sürûrî diye okuduğumuz isimle Mehmed Sürûrî olarak okuduğumuz isim aynı olsa bile verilen ünvanların ağa, efendi ve bey olması düşündürücüdür.
  57. Adana Ş. S. 57, img 35, sayfa 64, belge 96,16 Muharrem 1216/29 Mayıs 1801 tarihli ferman (Sıra no: 59).
  58. Adana Ş. S. 57, img 6, sayfa 7, belge 22, RA 1216/Temmuz 1801 tarihli tahvil (Sıra no: 69).
  59. Çopurzâde Mehmet’i 1787 yılında Çerkesî Hasan Paşa’nın Adana valiliği döneminde Adana mütesellimi olarak görmekteyiz. Bk. Adana Ş. S. 64, belge 76, 3 Safer 1202/5 Ekim 1787 tarihli tahvil.
  60. Adana Ş. S. 57, img 18, sayfa 31-32, belge 53, Evâ’il-i ZA 1214/27 Mart-5 Nisan tarihli ferman (Sıra no: 25).
  61. Ahmed Cevdet Paşa, Târîh-i Cevdet, haz. Abdülkadir Özcan, C III, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2018, s. 361.
  62. Ahmed Vasıf Efendi, Mehâsinü’l-âsâr ve Hakâikü’l-ahbâr, s. 351. Burada verilen bazı yeradları Azâz: Üzeyir (Özerili); Kilis: Kurdkulağı olarak düzeltilmelidir.
  63. Adana Ş. S. 57, img 05, sayfa 13, belge 30, 07 RA 1215/29 Temmuz 1800 tarihli ferman (Sıra no: 33).
  64. Mehmet Mert Sunar, “Ocak-ı Âmire’den Ocak-ı Mülgâ’ya Doğru: Nizâm-ı Cedîd Reformları Karşısında Yeniçeriler”, Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. Selim Dönemi, ed. Seyfi Kenan, İSAM Yayınları, İstanbul 2010, s. 504.
  65. Adana Ş. S. 57, img 49, sayfa 92, belge 126, 22 Safer 1216/4 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 62).
  66. Adana Ş. S. 57, img 50, sayfa 94, belge 128, 22 Safer 1216/4 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 63).
  67. Adana Ş. S. 57, img 48, sayfa 90, belge 124, Gurre-i RA 1216/12 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 64).
  68. Adana’da çiftlik sahibi olup çiftliği için bu muafiyeti alan Abdullah Paşa’nın “Sadâret kethüdası” olmasının dışında bir bilgiye sahip değiliz. Menemencioğlu Ahmet Bey’in hatıratında adı geçen Çapanoğlu Süleyman Paşa’nın kethüdası olarak gösterilen ve Adana’da Hasanpaşazâde Ahmet Bey ile birlikte 40.000 askere komuta ettiği söylenilen Abdullah Kethüda olması ve bu görevlendirme sırasında Yüreğir’deki bu çiftliği sahiplenmiş olması mümkün görünmektedir. Bk. Menemencioğulları Tarihi, s. 19.
  69. Adana Ş. S. 57, img 51, sayfa 97-98, belge 131, 04 CA 1216/12 Eylül 1801 tarihli ferman (Sıra no: 71).
  70. Yılmaz Kurt, “Adana Valisi Abidin Paşa ve Karslızâdeler”, Sonsöz Gazetesi, 11 Şubat 2021, Tarihin İçinden; Yılmaz Kurt, “Adana Valisi Abidin Paşa’nın Çiftlik Sevgisi”, Sonsöz Gazetesi, 17 Şubat 2021, Tarihin İçinden Köşesi, s. 3; Musa Çadırcı, “Abidin Paşa’nın Adana Valiliği”, Tarihte Adana ve Çukurova, C III, ed. Yılmaz Kurt - Fatih Sansar, Akademisyen Kitabevi, Ankara 2016, s. 11-24.
  71. Adana Ş. S. 55, img 66, sayfa 129, belge 58, 19 L 1214 /16 Mart 1800 tarihli ferman (Sıra no: 23).
  72. Adana Ş. S. 55, img 58, sayfa 115, belge 80, 25 R 1214/26 Eylül 1799 tarihli buyuruldu (Sıra no: 18).
  73. Adana Ş. S. 55, img 21, sayfa 40, belge 122, 01 Muharrem 1214/05 Haziran 1799/23 Mayıs 1799 tarihli kat‘î satış hücceti sureti (Sıra no: 7).
  74. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Adana 01, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 2010, s. 259- 261.
  75. Adana Ş. S. 57, img 24-25, sayfa 43-44, belge 67-68, 10 Muharrem 1216/23 Mayıs 1801 tarihli berat (Sıra no: 57).
  76. Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Arşiv Belgelerinin Dili (Diplomatik), Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, İstanbul 1994, s. 131.
  77. Yılmaz Kurt-Muhammed Ceyhan, “Osmanlı Arşivlerinde Bulduğumuz Şüpheli Belgeler Üzerine”, Bütün Yönleriyle Osmanlıca ve Mirası Uluslararası Sempozyumu Bildiriler, Kırıkkale Üniversitesi İslamî İlimler Fakültesi Yayınları, Ankara 2017, s. 393- 406.
  78. Kurt, “Çukurova Ȃyȃnları III: Hasanpaşazâde Ahmet Bey”, s. 48.
  79. Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Paradigma Yayıncılık, ed. Ekrem Ayyıldız, İstanbul 2012, s. 197; Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, ed. Ali Berktay, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2007, s. 48.
  80. Adana Ş. S. 57, sayfa 95, belge 129, Evâil-i RA 1216/ 12- 21 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 67); Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Toplumu, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2010, s. 291.
  81. Adana Ş. S. 57, sayfa 37, img 21, belge 56, Evâsıt-ı ZA 1215/ 26 Mart- 3 Nisan 1801 tarihli ferman (Sıra no: 56).
  82. Adana Ş. S. 57, sayfa 8, belge 28, sayfa 10, Evâil-i L 1215/25 Şubat-6 Mart 1801 tarihli ferman (Sıra no: 49).
  83. Adana Ş. S. 57, sayfa 22- 23, img 14, belge 43, 13 L 1215/27 Şubat 1801 tarihli ferman (Sıra no: 50).
  84. Adana Ş. S. 57, sayfa 93, img 49, belge 127, 1 RA 1216/12 Temmuz 1801 tarihli ferman (Sıra no: 66).
  85. Adana Ş. S. 57, sayfa 87, img 46, belge 120, 25 RA 1216/05 Ağustos 1801 tarihli ferman (Sıra no: 70).
  86. Metinde “tahassülüne”.
  87. Metinde “tahassül”.
  88. Metinde tesellüm yazılmıştır.
  89. Metinde ( متوکالی ) şeklinde yazılmıştır.
  90. Kelime iki kere yazılmış
  91. Belgede tarih verilmediğinden bir önceki fermanın tarihi yazılmıştır.
  92. Metinde bu şekildedir.
  93. Metinde bu şekildedir.
  94. Metinde bu şekildedir.
  95. Metinde “güzend” şeklinde yazılmıştır.
  96. “tamâmen” kelimesi cümle içerisinde iki defa kullanılmıştır.
  97. Metinde menzilhâne iki kere yazılmıştır.
  98. Metinde “mezâbitîn” yazılmıştır.
  99. Hümâyûn kelimesi iki kere yazılmıştır. Yazıda pek çok yazım yanlış düzeltilmiş fakat dipnotta gösterilmesine gerek duyulmamıştır.
  100. Metinde “munında” şeklinde okunabilen kelime “mevcûd” kelimesi ile “yanında” kelimesinin bölünerek tekrarından oluşmuş görünmektedir.
  101. واراق şeklinde yazılmıştır.
  102. Kelime iki kere yazılmıştır.
  103. Metinde “yeğerçi” şeklinde yazılmıştır.
  104. Mahall kelimesi elifle yazılmıştır.
  105. Metinde ikinci “r” harfi unutulmuştur. Belge 47’de Surûrî Muhammed olarak geçmektedir.
  106. Metinde “vâreste” yerine “verâsında” yazılmıştır.
  107. “İle” kelimesi iki kere yazılmıştır.
  108. Metinde “tahassül” yazılmıştır.
  109. Bu belge; Belgeler, C XXI/S. 25, 2000, sayfa 97’de yayımlanmıştır.
  110. Metinde gayın ile Garsantıoğlu şeklinde geçmektedir. Bugün Adana, Aladağ (Karsantı) ilçesi.
  111. Gâvur Dağı, Kâfir Dağı, bugünkü Amanos Dağları.
  112. Metinde “vesyâyâ” şeklinde yazılmıştır.
  113. Metinde tamlama “elif-lam” konulmaksızın şedde ile yazılmıştır.
  114. Metinde zehâ yazılmıştır
  115. Metinde vücû yazılmıştır.
  116. Metinde şeddeli olarak Muhammed/ Mehemmed şeklinde yazılmış ve kendisine “Bey” unvânı verilmiştir.
  117. Metinde “ve bu” iki defa yazılmıştır.
  118. Metinde “ve gayret” kelimesi iki defa yazılmştır.
  119. Satır sonunda bazı kelimeler belge yırtık olduğundan okunamamıştır.
  120. Metinde bu şekildedir.
  121. Kelime iki defa yazılmıştır.
  122. Metinde ta‘dîline şeklinde yazılmış, tı’nın keşidesi unutulmuştur.
  123. Metinde mutasarrıf yazılmıştır.
  124. Metinde olduğum yazılmıştır.
  125. Metinde bu şekildedir.
  126. Hısn, tahsîn kelimesinden kâtip ism-i mef‘ûl yapmış.
  127. “muktezâ” kelimesi metinde (نقضای ) şeklinde yazılmışsa da bu şekilde anlamı tamamlayabilen bir kelime bulunamamıştır.
  128. “ru’yet” kelimesi iki kere yazılmıştır.
  129. Metinde bu şekildedir.
  130. Metinde vâridet yazılmıştır.
  131. Metinde merâküm şeklinde yazılmıştır.
  132. Metinde kapu yazılmıştır.
  133. Metinde اجاب yazılmıştır.
  134. Metinde مشارڭ yazılmıştır.
  135. “Ma‘lûm ola ki” sehven iki defa yazılmıştır.
  136. Müteveffâ kelimesinden sonra gelen “nun Cemâ‘ası” şeklindeki iki kelime silinmiş gözükmektedir.
  137. Metinde “tahassul” yazılmıştır.
  138. Metinde “bâkiyâ” şeklindedir.
  139. Emr kelimesi metinde iki kere yazılmıştır.
  140. Metinde dokuzuncu yazılmıştır.
  141. Metinde kapudânına yazılmıştır.

Şekil ve Tablolar