Giriş
Kendisi muhtemelen harp meydanında hiç bulunmamış olsa da Bizans İmparatoru VI. Leo (886-912) göründüğü kadarıyla askerî meseleler ile muharebenin sevk ve idaresine büyük bir ilgi duyuyordu. Neticede o, Bizans -ya da kendisinin tercih edeceği adla Roma- silâhlı kuvvetlerinin yüce kumandanıydı. Augustus Sezar (MÖ 27-MS 14), Traianus (98-117), I. Konstantinos (324-337) ve I. Iustinianos’un (527-565) halefi olarak kendisinden, savaşlarda muzaffer olması ve barbar halkları Roma’nın boyunduruğuna alması bekleniyordu. O, çok geçmeden, askerî teçhizat ve uygulamalarla ilgili sağlam bir bilgi birikimi olmadan bunu yapamayacağını idrak etmişti. Nitekim harp düzeni taslakları ve okçuluk becerisinin gelişiminden, şehir ablukası ve müdafaasına kadar savaşa dair pek çok teknik bilgi içeren ciltlerce ilmî eser Antik Çağ’dan Bizanslılara miras kalmıştı. VI. Leo tüm bu çalışmaları inceleyip hülâsa ederek subaylarına askerleri muharebeye nasıl hazırlayacaklarını ve onları seferlerde ve harp meydanında nasıl konuşlandıracaklarını anlatan bir eser hazırlamıştı. Ortaya çıkan bu eser Taktiksel Nizamnameler, diğer bir adıyla Taktika’ydı. Bir mukaddimeyle başlayıp hâtimeyle sonlanan 20 nizamnamenin[1] (bölümün [διάταξις])** çok az kısmı orijinaldir. Bununla birlikte Bizanslılar orijinal eserlerle ilgilenmek yerine eskilerin otoritesine saygı duyuyorlardı. Sarazenlere[2] ve deniz savaşına[3] ayrılan bölümler haricinde, Taktika isimli yapıt Bizans askerî tarih yazınına[4] önemli derecede tesir eden Onasander[5] (MS birinci yüzyıl), Aelian[6] (MS ikinci yüzyıl), Aeneas Tacticus[7] (MS dördüncü yüzyıl) ve Mauricius[8] (MS 600 civarı) gibi daha önceki devirlerin önem arz eden müelliflerine ait çalışmaların uyarlamaları ve farklı sözcükler kullanılarak yapılan tefsirlerinden oluşmaktadır. Bilge Leo Taktika’yı imparator iken derlemiş olmalıdır; zira babası I. Basileios’tan (867-886) müteveffa olarak bahsetmektedir. Bir hükümdara atfedilen diğer tüm eserlerde olduğu gibi bu çalışmanın da ne kadarının bizzat VI. Leo tarafından ne kadarının kâtipleri ya da araştırmacıları tarafından kaleme alındığı net değildir. Her hâlükârda, eserin nüshaları çıkarılmış ve oğlu VII. Konstantinos’un 959 senesinde ölümünden bir süre önce, bir nevi askerî ansiklopedi olan büyük bir Yunan askerlik sanatı ve mesleğiyle alâkalı ilmî eserler cildine eklenerek imparatorluk kütüphanesine tevdi edilmiştir. Grekçeden İngilizceye tercüme esnasında kullanılan çalışma -ya da onun bir nüshası- X. yüzyıl ortalarına ait olan Mediceo-Laurentianus graecus, 55, 4 (M) adlı el yazması eserdir (kodeks).[9]
Eserin çevirisinin mukaddimesinde belirtildiği üzere deniz harbine ayrılan bölüm Sarazenlerle yapılan mücadeleler bağlamında su coğrafyasında birçok hareketliliğin yaşandığı bir devri ele almaktadır. Bu noktada yapıtın telif edildiği dönemde Akdeniz’de meydana gelen savaş ve hadiselere ana hatlarıyla temas etmek faydalı olacaktır.
I. Basileios’un elde ettiği bütün başarılara rağmen, halefi VI. Leo devrinde, imparatorluk yeniden ciddi tehditler ile karşılaştı. Kuzeyde, Bulgar Çarı I. Simeon’a (893-927) karşı bir muharebe başladı ve imparatorluk filosunun bir bölümü 895 senesinde Bulgaristan’a akınlar düzenlemek amacıyla Macarları Tuna’nın karşısına geçirmek için kullanıldı.[10] Bulgar harbi maliyeti yüksek hezimetlerle sonuçlanırken, bu dönemde Arapların denizlerdeki hâkimiyeti ve tehdidi Bizans bahrî gücünün kalbi olan Ege Denizi’nin kıyılarına yapılan hücumlarla zirveye ulaştı.
Bu süreçte Ege’yi denetlemek için Bizanslılar mobil hâldeki deniz kuvvetlerini kullandılar. Zira bu tür hızlı devriye binitleri (gemileri) ada sakinlerinin güvenliğini sağlamaya yetiyordu. Ancak ara sıra yapılan bu müdahaleler, Ege’de düzenli deniz seferlerini güvence altına almak için yetersiz kalıyordu.[11] 891 ya da 893 yılında, Arap donanması Sisam Adası’nı muhasara edip adanın strategosu (στρατηγός)[12] ve aynı zamanda patrikiosunu (πατρίκιος)[13] rehin aldı. Nitekim Sisam’da bir strategos bulunması, Girit’te konuşlanan Arap korsanların Ege ve Akdeniz kıyılarındaki tehditleri sebebiyle burada bir Bizans themasının (θέμα)[14] oluşturulduğunun göstergesiydi. Müslüman Araplar 898 senesinde muhtemelen Kibyrrhaiote (Κιβυρραιῶται) Theması’ndan bir Bizans filosuna denk geldiler ve Amiral Râgıb kumandasındaki İslâm filosu sayısız gemi ele geçirip 3.000 denizciyi öldürerek muzaffer oldu. Bu hezimetler, Bizans müdafaa gücünü zayıflattı ve Ege’yi Suriye filolarının hücumlarına açık hâle getirdi.[15]
Tiren Denizi’ndeki hadiseler de Bizans aleyhine gelişmekteydi. 888 yılında Sicilya’da, Milazzo kentinde Bizans donanması Arap filosuyla karşı karşıya geldiğinde imparatorluk güçleri ağır bir mağlubiyet alarak yaklaşık 12.000 askerini kaybetti. Arapların İtalya kıyılarındaki ilerleyişi sonraki senelerde de devam etti. 900 senesinde Konstantinopolis’ten Messina’ya gönderilen bir imparatorluk filosu Araplara karşı koyamadı. Neticede Araplar 901’de Reggio Calabria’yı[16] yıktılar.[17] Ancak ilk büyük kayıp 902 yılında geldi; mühtedi Amiral Dimnâna,[18] Demetrias’ı[19] yağmaladı; akabinde imparatorluğun Sicilya’da son kalan yeri Taormina, Müslümanların eline geçti.[20] Ardından 902 senesinin sonlarında ya da 903’ün başlarında Limni Adası, Araplar tarafından muhasara edildi ve ada sakinleri tutsak edildi. Fakat en büyük felaket 904 yılında vuku buldu; bir başka mühtedi olan Trabluslu Leo (ö. 921-922’den sonra), Ege’ye akınlar düzenledi. Müslüman Arapların donanması, Çanakkale içlerine sızdıktan sonra imparatorluğun ikinci büyük kenti Selanik’i zapt etti ve burada kentin strategosu esir alındı. Trabluslu Leo burada 22.000 kişi tutsak olarak ele geçirildi ve Müslüman esirler de Bizanslıların elinden kurtarıldı. Bununla birlikte Bizans filosundan 60 gemi alıkonulurken şehirden yüklü miktarda ganimet elde edildi. Tüm bu olanlar sırasında Bizans donanması Müslüman Arapların üstün gücü karşısında tesirli olamadı.[21] Selanik kuşatılmış, hinterlandı yağmalanmış ve herhangi bir gemi kaybedilmeden geri dönülmüştü.[22] Üstelik Girit’teki Müslümanların saldırıları daha yoğun hâle gelmiş ve nihayetinde VI. Leo’nun hükümdarlığının sonlarına doğru Güney Ege adalarının çoğu ya terk edilmiş ya da bu bölgelerde Müslümanların hâkimiyeti tanınmıştı.[23] Bu devir sadece Müslüman akınlarının yaşandığı değil, Ege’de de Arap gücünün iyiden iyiye pekiştiği bir dönemdi. İmparator VI. Leo, Müslümanlara karşı mukavemet gösteremediği gibi Suriye ve Tarsus’taki İslâm donanmasının yeniden vücut bulma ihtimali zuhur etti.[24] Ayrıca Girit ve Sicilya’da konuşlanmış olan Arap filoları doğrudan Bizans deniz gücünün karşısına çıkmaktan imtina etmekle birlikte genellikle korsan saldırılarıyla Bizans kentleriyle adalarını yağma ve talan ediyorlardı.[25] Nitekim imparator, Girit Emîrliği ile Trablusşam ve Tarsus gibi donanma merkezlerine karşı ivedilikle önlem alınması gerektiğinin farkındaydı; zira Doğu Akdeniz’deki İslâm üstünlüğü imparatorluğun aleyhine gelişiyordu. VI. Leo, bu sebeple imparatorluğa yönelik deniz tehdidi hususuna özel bir ilgi gösterdi ve Doğu Akdeniz ve bilhassa Ege’deki Arap filolarının giriştiği seferlere karşı Girit’in ele geçirilmesi için gayret etti.[26] Dolayısıyla bu arzusunu gerçekleştirmek için dönemin en seçkin denizcisi Himerios’u (ö. 912-913’ten sonra) amiral olarak tayin etti. Selanik’in zaptına mâni olamayan mezkûr deniz kumandanı 910 senesinde, komutasındaki Bizans filosuyla, öncelikle Levant kıyılarına sefer düzenledi ve Kıbrıs Adası’na çıkarma yaptı. Burada Bizanslılar, Kıbrıslı Hıristiyanların da yardımıyla yağma ve talan hareketine giriştiler.[27] Başarıyla tamamlanan Lazkiye seferinin ardından Girit’e yeni bir deniz harekâtı için kolları sıvayan Himerios, 43.000 asker yanında 112 dromon (δρόμων)[28] ve 75 pamphyloi (πάμφυλον)[29] ile adaya yelken açtı. Girit seferi için imparatorluğun kasasından toplamda 239.128 nomismata (νόμισμα)[30] gibi yüklü bir miktar bulunmaktaydı.[31] Ancak Girit Emîrliği’ne[32] karşı yapılan büyük sefer başarısız olmakla kalmayıp[33] dönüş yolunda Bizans donanması; Trabluslu Leo tarafından pusuya düşürülerek Sakız Adası açıklarında 912 yılının Ekim ayında ağır bir şekilde hezimete uğratıldı.[34] İmparator VI. Leo ise büyük umutlar içinde devâsâ bir bütçe ayırdığı bu harekâtın hayal kırıklığıyla neticelendiğini bilmeden 912 senesinin Mayıs ayında hayata gözlerini yumdu.
Umumiyetle Müslüman Araplarla yaşanan tüm bu mücadeleler imparatoru, denizler bahsinin telifi esnasında, askerlerini onlara karşı mütemadiyen teyakkuzda bulunmaya itmiş görünmektedir. Bizans İmparatoru’nun deniz muharebeleri sırasında gözetilmek üzere verdiği talimatların savunmaya yönelik ve dikkatli bir çerçevede olması yaşadığı tecrübeler sebebiyle şaşırtıcı değildir.
Metnin Tercümesi, Notlandırılması ve Değerlendirilmesi
VI. Leo’nun denizler bahsi[35] şu cümlelerle başlar ve devam eder:
1. Şimdi deniz harbine ilişkin kural ve talimatları kaleme alacağız. Eski taktik kitaplarında bu konuyla alakalı herhangi bir düzenleme bulamamış olsak da orada burada okuduklarımızdan ve mevcut donanma kumandanlarımızın başarıları kadar başarısızlıklarını da içeren her zamanki tecrübelerinden, önceden trireme (τριήρης)[36] addedilip şimdilerde dromon[37] denilen vasıtalara binip denizde harp etmeyi amaçlayanlara burada yazılanları takdim etmemize yetecek birkaç örnek derledik. Söz konusu kural ve talimatları burada kısa ve öz bir şekilde nakledeceğiz.
2. Bu eseri kendisine hitaben yazdığımız Ey donanma kumandanı!*** Her şeyden önce, donanma taktikleri ve deniz harbinde marifetli ve tecrübeli olmanız lazım gelir. Hava ve rüzgârın hareketlerini hesaba katmayı ve ayrıca görünürdeki yıldızları, burçları ve Güneş’le Ay’ın alametlerini inceleyerek bu hareketleri tahmin etmeyi < bilmeniz> gerekir. Pek tabii, mevsim geçişlerine ilişkin bilginizin de tam ve eksiksiz olması icap eder.[38] Böylelikle, bu hususlarda tecrübe sahibi biri olarak, denizdeki fırtınalara emniyetle ve tehlikeye mahal vermeksizin karşı koyabilirsiniz.
3. Karşınıza çıkacak düşman donanmasının nizam ve vaziyetine göre, onlarla çatışmaya girmeye yetecek sayıda dromona binmelisiniz. Kendi donanmanızı düşmanla savaşmaya her yönden hazır olacak şekilde teçhiz etmelisiniz.
4. Dromonun yapı ve teçhizatı; manevra yaparken onu yavaşlatmaması için çok büyük olmamalı, zayıf kalıp dalgalarda savrulmaması ve düşman vurup bindirdiğinde kolayca parçalanmaması için de çok hafif olmamalıdır. Ancak, dromon dengeli bir şekilde yapılıp teçhiz edilsin ki seyir hâlindeyken çok yavaş ilerlemesin ve dalgalar tarafından dövüldüğünde ya da düşman bindirdiğinde güçlü ve sağlam kalsın.
5. Dromonun teçhizatında gereken hiçbir şey atlanmamalı, her şeyden ikişer tane olmalıdır. Bu teçhizata yeke, kürek, kürek dayağı, halat, dilli makara, yelken, seren cundası, her türlü mefruşat ile denizcilik ilminin tatbikatı için gerekebilecek diğer her şey dâhildir. Ayrıca geminin gövdesi için fazladan kalas ile kaplama tahtası, kendir halat, katran ve zift de bulunmalıdır. Gemide, bazıları dövme demirden olmak üzere, keser, delgi, testere ve sair tüm âletlere sahip bulunan bir gemi marangozu olmalıdır.
6. Hiç şüphesiz, geminin, âdet olduğu üzere pruvasına yerleştirilecek ve hazırlanan ateşi düşmana püskürtmeye yarayacak tunç kaplı bir tulumbası (sifonu) muhakkak olmalıdır.[39] Bu sifonun üzerinde de kendisi kaplama tahtalarından yapıldığı gibi etrafı da yine bu tahtalarla çevrili bir nevi platform bulunmalıdır. İşte, düşman gemisinin pruvasından gelecek saldırıları bertaraf edecek veya istedikleri her türlü silâhla düşman gemisinin tamamına saldıracak çatışma birliklerini tam orada konuşlandırın.
7. En büyük dromonlarda, kaplama tahtalarından yapılma duvarları gemi direğinin ortalarına gelen, tahta kale denilen yapılar dikin.[40] Bu < gözetleme noktalarından> adamlarımız değirmen taşları ya da kılıç şeklinde ağır demirler atsınlar. Bu atılanlar ya düşman gemisini delip geçecek ya da üzerlerine düştükleri kişileri büyük bir güçle çarparak ezecektir. Adamlar ayrıca düşman gemisini ateşe verebilecek ya da gemideki askerleri öldürebilecek başka şeyler de fırlatabilirler.
8. Her bir dromon yeterli uzunlukta ve uygun ebatta olsun ve biri aşağıda biri de yukarıda olmak üzere iki kürek sırası bulunsun. Her kürek sırasında kürekçilerin oturacağı en az yirmi beşer oturak olsun. Dolayısıyla, yirmi beşi aşağıda yirmi beşi de yukarıda olmak üzere toplam elli oturak olacaktır. Her bir oturakta, biri solda biri de sağda olmak üzere ikişer kürekçi otursun ki ayrıca asker olarak da görev yapan yukarıdaki ve aşağıdaki kürekçilerin sayısı toplam yüzü bulsun. Gemide, bunlara ek olarak dromonun centurionu (κένταρχος),[41] bir alemdar, yekelerin başında duran ve serdümen de denen iki dümenci ile centuriona yardımcı olacak her türlü adam da bulunacaktır. En son olarak da pruvada iki üstsubay olacak ve bunlardan biri tulumbayı idare ederken diğeri de demir atmaktan sorumlu tutulacaktır. Pruvacı üstsubay silâhlı vaziyette, pruvanın yukarı tarafında konuşlanır. Donanma kumandanının, yani centurionun şiltesi (κράββατος) [42] geminin kıç tarafında bulunmalı ve bir yandan kumandanı görünür kılarken bir yandan da onu çatışma esnasında düşman tarafından atılan silâhlardan korumalıdır. O mevkiden dromon kumandanı her şeyi görüp, gelişebilecek her türlü durum karşısında emirlerini verebilecektir.
9. Bunlardan daha büyük ve o anki şartlarda düşmana karşı alınması gereken vaziyete bağlı olarak aşağı yukarı 200 kadar adamı alabilecek yeri olan başka dromonlar da yapılmalıdır. Bu adamların 50 tanesi aşağıdaki kürek sırasında çalışırken, silâhlanmış ve yukarıda konuşlanmış 150 tanesi de düşmanla çarpışacaktır.
10. Bunlara ilaveten, keşiflerde ve hız gerektiren başka harekâtta kullanabileceğiniz, kadırga (γαλαία/γαλέα)[43] ya da monoreme (μονήρης)[44] adlı gemiler gibi çok hızlı, süratli ve hafif, daha küçük dromonlar da yaptırın.
11. Ayrıca levazım ve atların nakliyesi için de gemiler (ἱππαγωγός)[45] yaptırın. Birer yük katarı misali, bu gemiler özellikle savaş zamanı dromonları ağırlaştırmamak için askerlerin tüm teçhizatını taşıyacaktır. Ufak miktarlarda cephane ya da erzak sarf edilmesi gerektiğinde askerler onları bu teknelerden dağıtabilir.
12. Dromonların ve bunlara binecek askerlerin sayısını kestirmenin kati bir yolu bulunmak şöyle dursun, bu neredeyse imkânsızdır. Zira dromonların ve büyüklükleri gemilerin boyutuna ve muharebede kullanacakları silâh ve teçhizata göre değişiklik gösterecek askerî birliklerin sayısı, karşınıza çıkacak düşman askeri sayısının yanı sıra, ânın şartlarına göre tayin edilmelidir. İşte siz de öyle yapın.
13. Dahası, teçhizat ve at taşıyan gemilerde, silâhsız olmayıp tam aksine ok, yay, mızrak ve şartlara göre savaşta gerekebilecek her şeyle mücehhez olan kâfi sayıda asker bulunmalıdır. Gemilerde fazladan silâh bulunsun ki elindekiler tükendiği anda askerler yenilerini derhâl tedarik edilebilsin. Bu türden gemilerde ihtiyaç duyulabilecek diğer silâhların yanı sıra ağır silâh ve toplar da bulunmalıdır ki muharebe esnasında ellerindekiler biterse askerler sırf bu yüzden mağlup olmasın.
14. Yukarıda bulunan kürekçiler sırasındaki askerlere ek olarak, centuriondan tutun da en aşağı kademedeki ere kadar herkes zırh kuşanacaktır. Herkesin elinde kalkan, kargı, yay, bol bol ok, kılıç ve cirit gibi silâhlar bulunacaktır. Örme zırh ve -sırtlarına olmasa bile muhakkak göğüslerine- plaka zırh kuşanacak, miğfer takacak ve ön saflarda cenge dalıp göğüs göğüse çarpışanlar başta olmak üzere, herkes demir eldiven giyecektir. Örme ya da plaka zırhı olmayanlar, muhakkak, içi doldurulup dikişle birbirine tutturularak iki kat yapılmış, kolsuz zırh cübbesi denen şeylerden giyecektir. Bunu giyen askerler diğerlerinin arkasında siper alıp ok atacaktır. Dromonlarda ayrıca ele sığacak büyüklükte taş ve kaya parçalarından da bol bol bulunacaktır. Bu taşları düşmana fırlatmak diğer herhangi bir silâhtan daha az etkili olmaz. Zira taş hiç bitmeyen ve kolay bulunan bir silâhtır.
15. Mamafih, askerler sadece taş atmakla yetinmesin. Öyle olursa güçlerinin büyük kısmını bu işe harcayıp sonunda âtıl kalıp fırlatacak taş da bulamazlar. Düşman da bunun üzerine kalkanlarını birleştirip kendilerine fırlatılanlardan neredeyse hiç etkilenmeyebilir. Bu < taşların> hepsi atılıp tükendiğinde de hepsi birden kalkıp kendilerini kılıç ve mızraklarla savunmaya geçebilir. Toplanıp birlik oldukça da yeni bir kuvvetle dolup, zaten yorulmuş olan askerimize saldırarak onları bastırıp kolaylıkla galebe çalabilir. Barbarlar bu tür şeylerden zevk alır.
16. Sarazenler bu tür bir yaylım ateşinin gücü altında ezilmezler ve düşmanlarının bitkin düşmeye ve ok olsun taş olsun türlü silâhlarının tükenmeye başladığını gördükleri anda hep birlikte ayağa kalkıp büyük bir şiddet ve güçle hücuma geçer ve ellerindeki kılıç ve kargılarla düşmanlarına saldırırlar.
17. Dolayısıyla, bu tür şeylere karşı tedbirli olmak ve silâhları doğru amaçla atmak lazım gelir. Zararlı çıkan bizim askerimiz değil, düşman olmalıdır. Gücümüzü muhafaza etmemiz ve düşmanın tertibini dikkate alarak silâh atışını çarpışmanın başından sonuna kadar < bir düzene oturtmamız> gerekir. Çarpışmaya bu şekilde hazırlanmamız lazımdır.
18. Ey amiral! Yukarıda sayılanlara ilaveten askerlerin ihtiyacı olan erzakı da hesaba kat ki ihtiyaç duydukları şeyleri bulabilsinler. Aksi takdirde, ihtiyaçlarından mahrum kalırlarsa hâlâ kendi topraklarındayken ayaklanabilirler ve levazım kıtlığı onları tebaamıza ve vergi ödeyen vatandaşlarımıza zorbalık edip zarar vermeye sevk edebilir. O hâlde mümkünse düşman topraklarına hızla varıp tüm ihtiyacınızı oradan karşılayın.
19. Subaylarınıza emirlerindeki askerlere adaletsiz davranmamalarını söyleyin. Askerlerinden, mutat bahşiş denenler de dâhil, hiçbir surette hediye kabul etmesinler. Zatıâlinize gelince, böyle bir şeyi yapmak şöyle dursun düşünmenizin bile mümkün olmadığını söylemeye zaten ne hacet! Bilaistisna, rütbeli rütbesiz kim olursa olsun emrinizdeki hiçbir adamdan herhangi bir hediye kabul etmeyeceksiniz.
20. Dromonun yukarı güvertesinde konuşlanıp düşmanla göğüs göğüse çarpışacak askerleri cesur, güçlü kuvvetli ve bu işe can atanlardan seçin. Kimi askerlerin korkaklık ettiğini fark ederseniz onları geçici bir süre aşağıdaki kürek sırasına alın. Askerlerden biri harpte yaralanacak ya da savaşa devam edemeyecek olursa, gerektiği takdirde yerini işte aşağıdaki bu adamlardan biriyle doldurursunuz.
21. Emrinizdeki askerlerin her birinin hâl ve mizacını bilmeniz elzemdir. Cesaretlerini belli eden ne gibi vasıfları var mesela? Avcı, emeline ulaşmak uğruna hangi köpeğinin ne için biçilmiş kaftan olduğunu bilmez olur mu hiç?
22. Dolayısıyla, her şeyi çıkacağınız seferde yetecek şekilde ayarladığınızdan emin olun. Bundan kasıt, dromonlar ve onlara binecek askerlerle birlikte bunların silâh ve erzakıdır. Levazımatın geri kalanını, savaş zamanı her yaklaştığında, yük katarı misali dizmiş olduğunuz ve emniyetli yerlerde tuttuğunuz diğer gemilere yüklemeniz gerekir.
23. Dahası, atları taşıyan gemilerde, lüzum olursa düşman bölgesine bir süvari baskını düzenleyebilecek sayıda at bulundurun. Nihayet tüm hazırlıklar tamamlanınca da gereken şekilde yola çıkılsın.
24. Yola çıkmadan önce yapılacak ilk şey, rahiplerin, her bir dromon flamasını ordunun düşmana karşı çıkacağı seferin güvenliği için âlemlerin Rabb’ine edilecek şefaat dualarının eşlik ettiği kutsal ayinleriyle kutsaması olsun. Bunun ardından tüm taburlara ve ayrı ayrı subaylara hitap ederek durumun neyi gerektirdiği ve münasip kıldığını belirtmelisiniz. Bu surette orduyu cesaretlendirmiş olup ters bir rüzgârı değil, elverişli bir rüzgârı yoldaş ederek yelken açmış olursunuz.
25. Dromon filosu gelişigüzel yelken açmamalıdır. Üçerli ya da beşerli dromon < gruplarının her birinin> başına kont [komēs] (κόμης)[46] denilen subaylardan birer tane koyun. Her türlü teferruattan emrindeki dromonların kaptan ve önderi olarak bu subay sorumlu olacak ve bütün hazırlıkları o yapacaktır.
26. Emriniz altındaki bahsi geçen bu subaylar emirlerini sizden alıp bunları kendi emrindekilere iletecektir. Bu, imparatorluk filosu[47] adı verilen filo için de geçerlidir. Thema dromonlarına gelince, onların başında hem droungarioslar (δρουγγάριος) [48] hem de tourmarchlar (τουρμάρχης) [49] olacak ve bunlar rütbece amiralden düşük olup onun emirlerine uyacaktır.
27. Bundan çok uzak olmayan bir geçmişte, imparatorluk filosu geleneklerinden esinlenilerek, themaların donanma kumandalarına droungarios, bunların astlarına da yalnızca kont [komēs] ve kentarch (κένταρχος)[50] dendiği de ayrıca bizzat malumumdur. Ancak artık her bir droungariosun yetkisi amiral düzeyine yükseltilmiş olup bunlar amiral rütbesini haiz kılınmıştır.
28. Filodaki askerlere ve dromonlara, bazen tek başlarına bazen de kılıç kalkan kuşanıp birbirleriyle çarpışan gruplar hâlinde olmak üzere farklı şekillerde talim yaptırın. Ayrıca dromonları birbirlerine savaş düzeninde saldırıyor gibi yaptırarak, kâh saflarını sıklaştırıp kâh açtırarak, değişik şekillerde birbirlerine hücum ettirerek, bazen de yaklaşıp kenetlenmesinler diye düşman gemilerini mızraklarla püskürtür gibi yaptırarak birbirleriyle talim ettirin. Muharebenin tarafların birbirlerine demir çubuklarla tutunarak kenetlenmeleri, kaçınılmaz ve çetin tehlikelerden dolayı, her zaman faydalı olmamaktadır.
29. Donanma, zatıâlinizin tasarlayabileceği ve tatbik edilebilir gibi görünen planları düşmana karşı uygular gibi yaparak başka şekillerde de talim yapsın. Bu şekilde, savaşın bağırış çağırışına ve diğer her türlü hengâmesine alışıp sanki hiç talim görmeden birdenbire ve beklenmedik bir şekilde cengin ortasına düşmüş gibi dehşete kapılmamış olurlar.
30. Anlatılan şekilde talim görüp teçhiz edildikten sonra, aralarında denizdeki rüzgârın muhtemel şiddetine göğüs gererken birbirlerinin yoluna çıkmayacak kadar mesafe bırakarak, harp düzeni alıp hep birlikte yelken açsınlar. Üslerinden yelken açtıklarında iyi eğitimli bir savaş kıtasına yaraşır biçimde ilerlesinler ve dönüş yolculuklarını da nizamlı bir şekilde yapsınlar. Ayrıca, fırtına koparsa içlerine su dolup batmasınlar diye bir kara parçasına ya da en azından bir liman veya demir yerine doğru ilerleyip nizamı bozmadan karaya yanaşsınlar.
31. Sizin, mevsimlerin alametlerine bakıp rüzgâr yönünü tayin edebilmeniz ve < çıkarımlarınıza> dayanarak demirleyeceğiniz yeri seçebilmeniz gerekir. Ortada mutlak aciliyet kesbeden bir durum yoksa, şartlar müsait olmadan, yani elverişli bir rüzgâr, durgun bir deniz ve mutlak emniyet ümidi olmadan yelken açmaya kalkmayın. Denizcilerin yıldızların alametleri dediği işaretlerle diğer faydalı unsurları dikkatle tetkik edin. Sefere de sizin bu tetkiklerinizin neticesine göre çıkın.
32. Kendi topraklarınızda bir üste demirlerseniz ve düşman faaliyeti tehlikesi de yoksa, o zaman orduyu orada nizamını bozmadan, yöre halkına hiçbir surette zarar vermeden ve adaletsizlik etmeden ya da ekinlerini gasp ve tarumar etmeden geceli gündüzlü dinlendirebilirsiniz.
33. Ancak düşman topraklarına yaklaştığınız ya da civarda düşman bulunması beklenen durumlarda hem karada hem de denizde belli bir mesafede gözcüler konuşlandırmanız kesinlikle elzemdir. Teyakkuz hâlinizden ödün vermemeli, emniyette kalmalı ve savaş düzeni almaya her an hazır olmalısınız. Zira düşmanın hile ve taktiği çoktur. Kendileri karadayken sizi demirde yatmış bulurlarsa sizi ezici kuvvetleriyle kahrederler ve fırsatını yakaladıklarında gemilerinizi yakarlar. Denizde karşınıza çıkacak olurlarsa da gece veya gündüz saldırıya geçerler. Düşman sizi olmanız gerektiği kadar hazırlıklı görmezse üstünlüğü ele geçirmiş olur. Ancak siz hazırlıklı olursanız onların planları suya düşer.
34. Size tüm bunları hatırlatıp yukarıda sayılan kuralları belirlemek konusunda üzerimize düşeni yapmış olduğumuza göre, artık muharebede savaş hattını nasıl oluşturup taarruza nasıl geçeceğinizi hülâsaten belirleme vakti gelmiş demektir. Bunu da aynı daha önceden kara harp harekâtına ilişkin emirlerimizi tebliğ ettiğimiz şekilde yapacağız.
35. Pekâlâ, amiral, harp zamanı geldiğini düşündüğünüzde askerlerinizi rütbelerine göre toplayıp tıpkı kara kuvvetleri askerî eğitimiyle ilgili kısımda belirtmiş olduğumuz gibi,[51] askerî cezaları madde madde her rütbe grubuna ayrı ayrı okutun. Sonra lisanımünasiple onları cesaretlendirerek içlerindeki cenk ateşini yakın. Öyle ki hem cezalandırılma korkusu hem de zatıâlinizin teşvikiyle, göğüs göğüse çarpışmanın tehlikeleri karşısında bile cesur ve pek yürekli olsunlar.
36. Düşmana karşı, daha çok donanmanın kâh tamamını kâh bir kısmını kullandığınız âni saldırılarla harekete geçecek olsanız da başkaca yöntem ve hilelere de başvurmanız lazımdır. Bittabi, sizi bunu yapmaya mecbur kılan çok acil bir durum olmadığı takdirde, kendinizi kıran kırana bir meydan muharebesine atmamalısınız. Zira talih denen şey tersine dönüp durur. Savaş beklendiği gibi gitmez.
37. İşte bu sebeple, daima tetikte olmalısınız. Daha önce de belirtildiği gibi, cansiparane meydan savaşına girmeye çalışmayın -özellikle de- gemilerle. Gemiler birbirine kenetlendiğinde çetin bir göğüs göğüse çarpışma kaçınılmaz olmakla birlikte gerçek bir avantaj kazanmak da imkânsızlaşır.
38. Şayet dromonlarınızın sayısı kadar askerlerinizin cesareti, vaziyeti ve şevkinin de düşmanınkinden fersah fersah üstün olduğundan emin değilseniz, yukarıda belirtilenlere riayet etmeniz lazımdır.
39. Zira içlerinde güçlü kuvvetli, yüreği pek ve düşmanla çarpışmaya hevesli askerler yoksa ne gemilerin sayısı ne de ebadı savaşta başarıyı garantiler. Tüm bunların ötesinde, askerlerin rahmet-i ilahiye ve Tanrı’nın dostluğuna mazhar olmaları şarttır. Bu da onların yaşamlarını ne derece saf ve temiz idame ettirdiklerine ve mülk sahiplerine olduğu kadar düşmana karşı da ne denli adaletli olduklarına, yani tutsaklara dînî kaidelere aykırı, utanç verici veya insanlık dışı bir şey yapıp yapmamalarına bağlıdır. Size adaletsizlik yapılmadıysa siz de başkasına adaletsizlik yapmayın, adaletsizlik yapanları Tanrı’nın yardımıyla defedin.[52]
40. Muharebe artık kaçınılmaz olmuşsa, dromonları zaman ve mekânın gereklerine göre farklı ve çeşitli şekillerde konuşlandırın. Dolayısıyla, daha önce de söylediğim gibi, düşmandan fersah fersah üstün olduğunuzdan eminseniz ve bunun neticesinde onları bastırıp savaştan galip çıkma umuduyla düşmana yaklaşmaya hazırsanız, onlarla kendi memleketinize yakın bir yerde çatışmaya girmeyin. Memleketlerine yakın yerlerde, askerler, kurtarılma umuduyla mesela ağaçtan sallar yapmaya kalkışabilirler. Bunun yerine, çatışmaya düşman memleketine yakın yerlerde girin. Kendi memleketlerinde kurtarılmayı uman askerler cenk etmektense kaçmayı tercih ederler. Savaş baskısı altındaki bir asker kaçıp güvende olmayı umar ve silâhını attığı gibi gözü kaçmaktan başka bir şey görmez. Muharebe düzeni alınınca, ister barbar olsun isterse de Romalı, çok az kişi ölümü haysiyetsizce kaçmaya yeğler.
41. Savaş gününden önce, emrinizdeki subaylarla yapılması gerekenleri planlamalısınız. Toplanan kurultay ordunun çıkarına olacak bir şeyde karar kıldığında bunun dromonların subaylarına etraflıca takdim ve ilan edilmesi gerekir ki söz konusu planları tatbike hazırlanabilsinler. Bittabi, düşman saldırısı hâlinde tam zıttı bir planın uygulanması da gerekebilir. Böyle bir durumda herkes yapılması gerekeni bildiren bir işaret görmek adına sizin dromonunuza bakmaları gerektiğini bilecektir. İşaret verildiğinde de tez zamanda sizin emirlerinizi yerine getirecektir.
42. Ey amiral! Muhakkak sizin kendi dromonunuzun olması lazımdır. Geminizdeki askerlerin de tüm ordunun en seçkin ve maharetli mensupları, cüsse, cesaret, erdem ve özel silâhlarıyla öne çıkan adamlar olması gerekmektedir. Dromonunuzun da bir bakıma tüm savaş hattının başı olarak ebat ve hız bakımından diğerlerinden üstün olması lazımdır. Zatıâliniz için pamphylian (πάμφυλον)[53] denen bu dromonu hazır etmelisiniz.
43. Kendilerinin de emri altında dromonlar bulunan astsubaylarınız da öyle yapmalıdır. Emirleri altındaki dromonlardan adamlar seçip bunları diğerlerinden ayrı tutulacak kendi özel birliklerine kaydettirmelidirler. Tüm bunlar ve donanmanın geri kalanı sizin dromonunuzu gözleyerek, elbette planlanandan çok farklı bir durum tezahür edip başka bir şekilde ilerlenmesini gerektirmediği müddetçe, harp zamanında hareketlerini sizin dromonunuza göre şekillendirmelidir.
44. Sizin dromonunuzdan her yerden görülebilen bir alem, bir bayrak, bir filandra ya da buna benzer bir şey çekilmelidir ki, cenge girmek, savaştan çekilmek, düşmanın etrafını kuşatmak, ağır saldırı altındaki bir bölüğe hızla yardıma gitmek, hızı kesmek ya da artırmak, pusu kurmak ya da pusudan taarruza geçmek veyahut başka türlü bir harekete geçmek olsun, yapılması gereken her türlü şey için siz işaret verdiğinizde öteki gemiler emirlerinizi ivedilikle yerine getirebilsinler. Öteki dromonlar sizin dromonunuzdan gelen tüm işaretleri dikkatle izleyerek nasıl ilerlemeleri gerektiğini görmüş olurlar.
45. Böyle bir zamanda insanın gerekli emirleri kendi sesiyle ya da borazan yardımıyla duyurması, etraftaki bağırtılar, keşmekeş ve denizin kükreyen gürültüsünün yanı sıra çarpışmalardan, kürek hareketlerinden ve bunlardan da ziyade muhariplerin naralarından çıkan vaveyla dolayısıyla imkânsızdır.
46. İşaretler, alemi düz, sağa yatık ya da sola yatık çekmek, tekrar sağa ya da sola almak, dalgalandırmak, yükseğe ya da alçağa çekmek, tamamen indirmek veya şekil ya da renklerini değiştirip baş kısmına farklı zamanlarda farklı şekiller vermek suretiyle iletilir.
47. Bazen eskiler de bu tür yollara başvururlardı. Savaş ânında, kırmızı bayrak denen muharebe işaretini verirlerdi. Bir de kamelavkion (καμελαύκιον)[54] vardı; siyah renkteydi ve mızrağın ucuna takılarak çekilirdi. Buna benzer başka < işaret yöntemleri> de vardı. İşaretler sizin elinizden < çıktığında> çabucak ve daha emniyetli bir şekilde iletilmiş olurlar.
48. Ey amiral! Kendinizi bu nevi işaretlerin kullanımında ustalaşmaya adamalısınız ki dromonların komutasındaki tüm subaylarınız bu işaretlere tamamen aşina olabilsinler. Her bir işaret ne anlama gelir? Ne zaman ve nasıl < kullanılır>? Bunları bilsinler ki yanlışa düşmesinler. Dolayısıyla, subaylarınız bu işaretlerin kullanılışına gayet hâkim olmalı ve ihtiyaç ânında onları tanıyarak ilettikleri emirleri tatbik etmeye hazır olmalıdır.
49. Önceden de belirtildiği üzere, şayet çok büyük baskı altındaysanız ya da zaferin yakın olduğunu düşünüyorsanız, dromonları zaman ve mekâna uygun olarak ve düşmanın teçhizatına ve oluşturduğu harp hattına denk bir şekilde konuşlandırın. Böyle bir anda insanı neyin beklediğini kesin bir dille söylemek mümkün değildir.
50. Bazen hilâl ya da yarım çember[55] şeklinde savaş düzeni < alın>. Dromonlar âdeta bir çift boynuz ya da el gibi her iki tarafa dizilsin ve bunlara, bilhassa uçlarda, daha güçlü ve iyi durumdaki dromonlar öncülük etsin. Ancak bu yarım çemberin çukurunda, bir nevi çemberin başı gibi, zatıâliniz bulunmalıdır ki her şeyi dikkatle gözlemleme, ayarlama ve yönetme imkânınız olsun. Böylelikle, bir yere yardım ulaştırmak icap ettiğinde bu ihtiyaca en münasip gördüğünüz yolla cevap verebilirsiniz. Hilâl düzeni, hilâl çukuruna düşen düşmanın diğerlerinden bağlantısını kesecek şekilde oluşturulmalıdır.
51. Kimi zaman muharebe hattınızı düz < oluşturun> ki icap ettiğinde düşmana pruvanızla bindirebilesiniz. Ondan sonra da tulumbalardan püskürttüğünüz ateşle gemilerini ateşe verebilirsiniz.
52. Bazen, emrinizdeki dromonların sayısına bağlı olarak, savaş düzeninizi sayısı iki ya da üçü bulacak kısımlara bölün ki bir harp hattından saldırı düzenlenirken öteki muharebe hattından da zaten enikonu savaşa dalmış düşmanın üzerine ya arkadan ya da yanlardan çullanılabilsin. Üzerlerine tokmak gibi inen böyle bir ek gücü gören düşmanın cenk etme şevki kırılacaktır.
53. Kimi zaman da pusu kuracak şekilde < savaş düzeni alın>. Düşman saldırıp kendi düzenini de bir miktar bozduğunda, hemen pusudan kalkıp birkaç geminin önüne çıkarak onları şaşırtıp kafalarını karıştırın. Böylelikle düşman saldırısının şiddeti hafifletilmiş olur.
54. Bazen hafif ve hızlı dromonları düşmana saldırtıp kaçar gibi yapın. Düşman sizi takip ettikçe bitap düşecek ve kaçan gemilere yetişemediği için kendini baskı altında hissedecektir, bazıları da < filolarının> geri kalanından ayrı düşecektir. O zaman da < mürettebatı> bitkin değil, aksine dinlenmiş olan başka dromonlarınız çıkıp bitkin düşmüş düşmana taarruza geçerek onlara boyun eğdirecektir. Yahut < dromonlarınızdan> biri, kendisinden daha güçlü düşman gemilerinden sıyrılmayı başarmışsa kendisinden güçsüz olanlara saldırmalıdır.
55. Kimi zaman, saldırıya geçip düşmanla gücünüz tamamen bitip tükenene kadar yakın mesafeden cenk ettiğinizde dromonlarınızı geri çekip uzaklaştırarak artık yorgunluktan bitkin düşmüş ve savaşma şevki kırılmış olan düşmanın üzerine o dromonlar yerine güçlü dromonlarınızı salın. Bu şekilde onlara galip gelebilirsiniz. Tabii bu, düşmandan fazla dromonunuz varsa mümkündür.
56. Bazen, hızlı dromonlarınızla kaçar gibi yapmak suretiyle arkanızdaki düşmanı tahrik edin ki onlar da peşinize düşmek için atıldıklarında muharebe düzenlerini bozmuş olsunlar. Bu durumda -bilhassa sizin dromonlarınızın sayısı daha fazlaysa- çabucak, nizamsız bir şekilde ilerleyerek sizi takip eden düşmana geri dönün. Her düşman gemisine bir ya da iki gemi düşecek şekilde pruvadan saldırırsanız onlara galip gelebilirsiniz.
57. Deniz harbinde, gemileri battığında ve fırtınada oradan oraya savrulup etkinliklerini kaybettiklerinde düşmanın üzerine gitmek gerekir. Yahut bir gece baskınıyla gemilerini yakabilir, onlar karada bir şeylerle meşgulken < saldırabilir> veya mevcut durumun gereklerine uygun saldırılar tasarlayıp yürütebilirsiniz.
58. İnsan aklı çok karmaşıktır. Bu gibi harp düzenlerinde ne olacağını keşfetmek ya da her şeyi önceden görüp kehanette bulunmak mümkün değildir. Dolayısıyla, bu ilmî eserin bizim savaş hattımızın onlarınkini sıfırlayıp etkisiz kılması için bir yol bulması mümkün değildir; elimizden tüm bunları takdiriilâhiye bırakarak, öyle hayati önem arz eden anlarda durumu istişare edip etraflıca düşünebilmeyi ve gerekeni başarabilmeyi nasip etmesi için Tanrı’ya dua etmekten başka bir şey gelmez.
59. Hem kudema hem de yakın devirlerin üstatları, düşman gemilerine ve içindeki askerlere karşı kullanılmak üzere pek çok silâh geliştirmiştir. Bunların bir misali, hortumlardan boşaltılan gürleyen ateş ve kızgın duman olup bu silâh düşmanı kapkara ederek dumanlar içinde bırakmaktadır.
60. Yahut da hem dromonun pruvasıyla kıç tarafına hem de iki yanına < yerleştirilip> sinek adı verilen küçük oklar fırlatan sapanlar.[56] Ancak başkaları da düşman gemilerine fırlatılacak çömleklere hapsedilmiş hayvanlar tasavvur etmiştir. Bu hayvanlar arasında yılanlar, engerekler, kertenkeleler, akrepler ve türlü başka zehirli mahlûkat bulunması düşünülmüştür. Çömlekler kırıldığında hayvanlar gemideki düşmanı ısırarak zehirleri sayesinde onları tamamen ortadan kaldıracaktır.
61. Bunlara ek olarak sönmemiş kireç dolu çömlekler de vardır. Bunlar fırlatılıp kırıldığında taş pamuğundan çıkan buhar düşmanı boğup kör ederek çok büyük zarar ziyana sebep olur.
62. Keza, düşman gemilerine fırlatılan demir topuk kıranlar da hiç azımsanmayacak bir sıkıntı yaratıp düşmanın önündeki savaşa vazifeşinas bir şekilde katılmasına engel olur.
63. Ancak, sizin reçete edilen yöntemle hazırlanmış müstahzar ateş dolu çömlekleri atmanız emrolunur. Bu çömlekler patlayıp kırıldığında düşman gemilerini kolayca yakıp kül ederler.
64. Ayrıca diğer yöntemi de kullanın: Yani askerlerin tuttuğu demir kalkanların arkasından küçük tulumbalar püskürtmesi yöntemi.[57] Bunlara el tulumbası denmektedir ve majestelerinin daha yenilerde icat ettikleri âletlerdir. Bu tulumbalar da düşmanın yüzüne müstahzar ateş püskürtecektir.
65. İlaveten, düşmana demir topuk kıranlar ve kendir ya da benzeri bir kumaşa sarılıp ateşe verilecek olan ağaçtan yontulma toplara saplanmış sivri çiviler de fırlatılacaktır. Bunlar muhtelif yerlere düşerek gemileri ateşe verecektir.
66. Fakat düşman ateşi söndürmek için bunların üzerine basacak ve birçokları savaşın en kızgın ânında ayaklarını yaralamış olacak, bu da düşmana azımsanamayacak bir engel teşkil edecektir.
67. Vinç denilen âletleri ya da bunlara benzer, kendi etraflarında dönebilen gama harfi şeklindeki düzenekleri kullanmak da mümkündür. Düşman gemileri dromonlarınıza kenetlendiğinde bu düzeneği onlara döndürüp üzerlerine alevli katran dökerek, ağ fırlatarak ya da benzer başka bir şeyle saldırın.
68. Eğer dromonunuzla yan tarafından kenetlenebilirseniz bir düşman gemisini alabora etmek mümkündür. Bu durumda düşman, genelde herkesin yaptığı gibi, göğüs göğüse çarpışmak için geminin bir tarafına hücum ederek kendi gemilerinin tüm ağırlığını sizin dromonunuza bindirecektir. Bunun ardından, başka bir dromon düşman gemisinin kıç tarafına doğru yandan bindirerek kuvvetle ittirecektir. Sonra, kendini kenetten kurtaran < birinci> dromon< biraz geri çekilme fırsatı bularak artık düşman gemisinin yükünü çekmeyecektir. Öteki dromon da artık bu kez tüm gücüyle bindirerek düşman gemisini tüm mürettebatıyla alabora edecektir. Bu taktikte gemileri tamamen hizalı bir şekilde kenetlememek, aksine düşman gemisinin kıç tarafında bir miktar boşluk bırakmak lazımdır ki öteki dromonunuz o taraftan çarpıp düşmanı alabora edebilsin.[58]
69. Bunlara ilaveten, düşmanı öldürmek için alt kürek sırasındaki kürek deliklerinden büyük mızraklar saplanmaması kanaatimce şahsıma hayli önemli görünmektedir (yani biz artık bugünlerde böyle düşünüyoruz.)[59]
70. Ancak daha etkili olabilecek başka bir yöntem daha vardır. Doğuştan el becerisi olan adamlara rast gelirseniz, dromonu alt kürek sırasındaki kürek deliklerinden suyla doldurmak için belirlenen yöntemi uygulatın.
71. Eskiler tarafından deniz harbinde kullanılmak üzere tasarlanmış başka tertipler de vardır ve daha nicelerinin tasarlanması da mümkündür. Ancak mevcut eserin özet niteliğinde olması sebebiyle bu konular hakkında burada yazmak pek pratik olmaz. Dahası, bu zararlı bile olabilir zira bunları bize karşı kullanmasınlar diye düşmanı bazı hususlardan haberdar etmemek gerekir. Ne zaman yeni bir harp hilesine başvurulsa bile düşmanın buna karşı tedbir alıp strateji oluşturması mümkün olur. Dolayısıyla, her icadın kullanılmaya başlanana dek gizli tutulması lazım gelir.
72. Kadim taktik ve savaş hilelerinin anlatıldığı ansiklopedi cildine bakılırsa burada anlatılanlardan daha fazlası orada bulunabilir.[60] Daha önceden de belirtildiği üzere, sınırsız sayılarından ötürü bu ihtimallerin her birini yazılı olarak tamamen ele almak mümkün değildir.
73. Yine de özetlemek gerekirse, dromonlar tamamen silâhlı olarak vaziyet alsınlar ve içlerinde de göğüs göğüse çarpışabilecek, yürekleri pek, görevleri kendilerine iyi tebliğ edilmiş ve eğitilmiş cesur askerler bulunsun. Bunları karadaki askerlere benzer biçimde, yani ağır silâhlı olacak şekilde teçhiz edin. Üst kürek sırasında bulunan adamların tümü bu şekilde silâhlandırılmalıdır.
74. Ey amiral! Dromonların ayarlanmasını, düşman gemilerinin nitelik ve sayısını göz önünde bulundurarak bizzat siz idare etmelisiniz. Bizim dromonlarımızda düşmanınkinden az sayıda muharebe eden asker olmaması, bilakis, mümkünse daha fazla adam bulunması gerekmektedir; özellikle de < gemilerin> birbirine kenetlendiği ve askerlerin bire bir cenge gireceği dromonlarda. Her iki taraf da cesaretini yitirmeyip iş çarpışmaya varırsa sayıca fazla olan taraf galip gelecektir.
75. Şayet düşmanın çok sayıda asker taşıyan gemileri olduğunu görürseniz sizin de dromonlarınızı aynı sayıya çıkarmanız gerekir. En iyi askerlerinizi seçip bunlardan yeterli sayıda adamı silâhlandırın ve tam teçhizatlı sağlam dromonlara bindirin. İşte düşman gemileri ve askerlerinin sayısı böyle çoksa, ya iki geminin aldığı askeri tek bir gemiye bindirin ya da daha önce de söylendiği üzere, tüm ordudan en iyi askerlerinizi seçin ve bunların sayısını dromon başına 200 ya da daha fazla asker düşecek şekilde ayarlayın. Böylelikle, dromon sayısı ve ebadı ile askerlerin savaşma hevesi bakımından düşman gemilerinden üstün olursunuz. Tanrı’nın yardımıyla onlara galebe de çalarsınız.
76. Ayrıca düşmanı takip edip onlara yetişebilecek ancak kendileri takip edildiğinde yakalanmayacak, olağandan daha küçük ve hafif dromonları da teçhiz etmelisiniz. Bu dromonları da ya düşmana zarar vermek ya da onların size vereceği zarardan kaçınmak için özellikle kullanışlı olacakları zaman elinizde bulundurmalısınız.
77. O an hasmınız olan milletin kullandığı dromonlara uygun büyük ve küçük dromonlar edinin. Mesela barbar Sarazenlerin filosu, Kuzey İskitleri[61] denenlerinkiyle aynı değildir. Zira Sarazenler daha büyük ve daha yavaş olup koumbaria[62]
78. Muharebeden çekilmek istediğinizde, daha önce de belirttiğimiz üzere, dromonlarınıza hilâl şeklini aldırın. Bu şekilde geri çekilin çünkü bu türden bir harp düzeni, bu yöntemi kullanan eskilerin tanık olduğu üzere, böylesi durumlarda hem taarruz hem de geri çekilme için emniyetli bir yöntemdir.
79. Ey amiral! Cenk sona erdiğinde, düşmandan elde edilecek ganimeti askerlere eşit şekilde paylaştırmanız lazımdır. Akşamları onlara özel yemekler yedirin, nişanlar takdim edin, ziyafet verin ve şenlikler tertip edin. Hizmetleriyle diğerlerinden öne çıkanlara iftihar nişanı ve hediyeler verin; bir askere yakışmayan davranışlar sergilemiş olanlara da münâsip cezayı verin.
80. Ey amiral! Takdir edersiniz ki erkeklikten nasibini almamış korkak askerlerle dolu bir sürü dromon, karşılarında az sayıda düşman askeri olsa bile bunlar gözü pek ve cesur adamlarsa onlara karşı hiçbir başarı kaydedemez. Aynı şekilde, muharebe etme hevesleri ve teçhizatlarıyla gerçek birer asker olduklarını kanıtlamadıkları müddetçe, bir sürü adam birkaç adama karşı herhangi bir başarı elde edemez. Bir iki kurt binlerce koyunu tarumar etmez mi hiç?
81. Dolayısıyla, düşmanın nizamını tam bir kesinlikle gözlemleyerek dromonlarınızın teçhiz edilmesini, askerlerinizin silâhlandırılmasını, bunların sayı ve ebadını ve düşmana karşı kullanılacak teçhizatın geri kalanını ona göre ayarlamanız lazımdır. Ayrıca elinizde savaş için değil, öncülük ve gözcülük etmek, emirleri < iletmek> ve hâsıl olabilecek başkaca ihtiyaçlar için teçhiz edilmiş küçük ve hızlı dromonlar ile bunlara ilaveten hesapta olmayan durumlara karşı silâhlandırılmış monoreme ve kadırgalar da bulundurun.
82. Her durumda ciddiyet, alicenaplık ve sükûnetle hareket etmeli ve özellikle baskı altında olacağınız tüm iş ve teşebbüslerinizde keskin zekâlı olmalısınız ki Tanrı’nın lütfuna layık olduğunuzu ve hükümdarlığı Tanrı vergisi olan majesteleri nezdinde son derece muktedir ve kendini ispat etmiş bir amiral olduğunuzu göstermiş olarak emeklerinizin hak edilmiş karşılığını her ikisinden de alabilesiniz. Tanrı’nın mirası uğruna çektiğiniz sıkıntılar için O’nun ebedî mükâfatına nail olur, bizdense münasip iftihar nişanları ve hediyeler alırsınız zira rütbenizin hakkını vermiş olmakla birlikte gerçek bir amiral olduğunuzu ve size o şekilde hitap edilmesi gerektiğini de kanıtlamış olursunuz.
< 83>. Bu eserin özet hâline uygun olarak, deniz harbinden bu kadar bahis kâfidir.
Nizamname’nin Deniz Harbine Dair başlıklı XIX. bölümünde VI. Leo’nun ifade ettiği hususlar hülâsaten şöyle değerlendirilebilir:
İmparator birinci ve ikinci paragrafta, öncelikle geçmişteki tecrübeleri aktarmak ve başkalarına yol göstermek amacıyla deniz savaşı hakkında bazı konuları kaleme aldığını belirtirken, amirale hitaben yazıldığı anlaşılan metinde kara ordusundan farklı olarak deniz kuvvetlerinde muharebeden sorumlu olan amiralin astronomi hususunda da malumatının bulunması ve mevsimsel geçişler ile hava durumuna dair konularda da vukufiyetinin olması zorunluluğu vurgulanmıştır.
3 ilâ 33 numaralı paragraflar arasında VI. Leo’nun hatırlatma ve tavsiye mahiyetinde değindiği noktalar şunlardır: Bilhassa deniz savaşları için dromon gemilerinin teçhizatının çok önemli olduğunu izah eden imparator, bu tür binitlerin olası bir harpte gerektiği gibi karşılık verebilmesi için sahip olması gereken özelliklere değinip, dromonlarda alet ve edevatın ziyadesiyle bulunması ve teçhizatı kullanacak ustaların gemide hazır vaziyette yer alması zorunluluğuna işaret etmektedir. Öte yandan Grek Ateşi’nin gemilerde olmasının gerekliliği ve muhtemel hücumlara karşı müdafaaya hazır olma durumuna vurgu yapılırken, deniz harbi esnasında dromondan düşman gemilerine fırlatılabilecek ve zarar verebilecek nesneleri bulundurma zorunluluğunun altı çizilmektedir. İmparator VI. Leo, savaş için hâlihazırda mevcut bir dromonun özellikleri ve gemi mürettebatı ile her görevlinin sorumlu olduğu vazifeler hakkında bilgi verdikten sonra bir dromonun gerekli durumlarda daha da büyük inşa edilmesinin önemine değinmekte ve doğal olarak daha büyük gemilerde ne kadar asker bulundurulabileceği konusunda görüşlerini sunmaktadır. Daha sonra dromon dışında kullanılan ve dromona benzeyen gemilerin isimlerini zikreden imparator, muharebe ve nakliye sınıfı gemilerin farklı varyasyonlarda olması gerektiği tavsiyesinde bulunarak, aksi hâlde dromonların manevra kabiliyeti bakımından güç kaybedebileceğini vurgulamıştır. Dromon ve askerî birliklerin adedinin yapılacak harbe göre şekillendiğine işaret eden imparator, teçhizat ve atları taşıyan gemilerdeki mürettebatın da silâh yönünden çatışmaya hazır hâlde olmaları gerektiğine ve muharebe esnasında askerlerin giymek zorunda olduğu kıyafetleri tanımlaması yanında, kolay bulunabilen taş ve kaya parçalarının gemilerde yedeklenmesinin zaruri olduğuna değinmektedir. Nizamname’de, savaş esnasında yalnızca taş ve kaya kullanımının oluşturabileceği problemlere temas edildikten sonra, imparatorun özelde Sarazenleri[63] kendisine düşman olarak gördüğünü ifade eden ve Müslüman Arapları harp stratejilerine varana kadar tanıdığını gösteren ibareler mevcuttur. Savaş için hareket edecek askerlerin ihtiyaçlarının Bizans sınırları içinde karşılanması gerekliliğine vurgu yapıldığı gibi aksi takdirde yaşanabilecek menfi hadiselerin[64] neler olabileceği zikredilmektedir. Bununla birlikte ihtiyaç durumunda levazım kıtlığının düşman topraklarından temin edilmesinin daha doğru olacağı da belirtilmiştir. Kumandanların âdil olması ve hiçbir surette hiç kimseden hediye, bir anlamda rüşvet alınmaması gerektiği izah edilirken askerlerin mizaçlarının iyice tanınması, sınıflandırılması ve gerekli durumlarda hangi muharibin kullanılacağının bilinmesi hususuna vurgu yapılıp korkak askerlerin kürek çekme sırasına gönderilmesi gerektiği zikredilmektedir. Denizlerdeki harekât ve çıkarmalarda atın kullanımına özellikle vurgu yapılmakla birlikte seyrüsefere çıkmadan önce gerçekleştirilmesi gereken dinî ritüelin zorunluluğuna ve tesirine işaret edilmiş, aynı zamanda kumandanın sahip olması icap eden cesaretlendirici hitabet gücüne değinilmiştir. Gemilerin gruplar hâlinde ilerlemesi ve her grupta bulunan sorumlu subayın bilinmesi gerektiği belirtilmiş, sonra ise denizciliğe dair rütbeler arası hiyerarşiden bahsedilmiştir. Yine metinde dikkati çeken bir başka durum da imparatorun donanmadaki subayların/görevlilerin rütbeleri hakkında bilgi sahibi olduğunu amirale ifade etmesidir. Diğer yandan VI. Leo savaş talim ve tatbikatının neleri içermesi gerektiğini kaydetmiş ve uygulanan bazı taktiklerin her zaman başarıyla neticelenmeyeceğini vurgulamıştır. Nitekim askerlerin muharebe ortamına alıştırılmasının ancak tatbikatlarla mümkün olabileceğini fark eden imparator, iki numaralı paragraftaki hava koşullarına dikkat edilmesi gerektiğini bir daha hatırlatarak, rüzgâr şiddetine dikkat edilerek gemiler arasındaki mesafenin hesaplanması gerektiğine ve kötü hava koşullarında ise donanmanın icra etmesi elzem olan hususlara bir kere daha vurgu yapmıştır. Hava koşullarının seyrüsefer için ne kadar önemli olduğuna ve astronomi bilgisinin deniz harekâtlarında gerekliliğine işaret ettikten sonra imparatorluğa ait sahillerde donanma demirlediği zaman ilgili üssün halkına askerler tarafından zarar verilmeyecek bir tutum sergilenmesi gerektiği ifade edilmiş ve düşman topraklarında gemilerin yüzdürülmesi durumunda teyakkuz hâlinin altı çizilerek imparatorluğa yönelik muhtemel hücumlara hazırlıklı olunması belirtilmiştir.
34 numaralı paragrafta VI. Leo birtakım temel hususları hatırlattıktan sonra muharebede hattın nasıl oluşturulup taarruza nasıl geçileceğini ve daha pek çok hususta hülâsaten malumat vereceğini kaydeder. Bu münasebetle 35 ilâ 57 numaralı paragraflarda şu noktalar ele alınmaktadır: Askerlerin harp öncesinde menfi tasarrufları sebebiyle askerî cezalara çarptırabileceği hususunda bilgi veren, diğer yandan da askerleri cesaretlendirmeye ve savaşa hazırlamaya yönelik durumlara temas eden imparator, kimi zaman risk alınması zorunluluğuna işaret ederken gerekmedikçe de muharebeye girilmemesini tavsiye eder. Gemilerin pozisyonları sebebiyle denizlerdeki savaşın her zaman daha tehlikeli olduğu ifade edilirken, askerlerin motivasyonunun düşman kuvvetlerinden daha yüksek olmasının ehemmiyeti üzerinde de durulmaktadır. Eserde, bir galibiyette askerlerin ilâhi takdire güven duymalarının ve Tanrı ile olan kuvvetli bağlarının[65] gemilerin ebat ve sayısından çok daha önemli, hatta esas olduğu da zikredilmektedir. Dromonların alması gereken pozisyonlar ile birlikte özellikle deniz harbinin düşman deniz sahasında yapılmasının elzem olduğu zira kendi topraklarına yakın yerlerde askerlerin korkuya kapılıp muharebeyi terk etme[66] durumlarının yaşanabileceğine temas eden VI. Leo, savaş öncesinde alınan kararların subaylara aktarılması ve beklenmeyen ya da âniden oluşabilecek durumlarda yeni kararlar için kumandanın dromonundan gelecek işaretlerin takip edilmesinin gerekliliğini ifade eder. Kumandanın ve astsubayların sahip olması gereken dromonun özellikleri, âni durumlarda takip edilecek amirale ait dromonun verdiği işaretlerin taşıdığı[67] anlamların bilinmesinin zorunluluğu izah edilirken, imparatorun geçmiş tecrübelere vâkıf olduğu ve onlardan istifade ettiği[68] anlaşılmaktadır. Denizlerde kullanılan hilâl, düz ve gruplar hâlindeki muharebe düzenleri zikredilirken, deryada pusu kurmanın önemi ve avantajları, diğer savaş taktikleri, Grek Ateşi’nin kullanımının ehemmiyeti ve dromonların nasıl konuşlandırılması gerektiği yanında hangi durumlarda generalin nasıl pozisyon almasının lazım olduğu da ilgili paragraflar arasında anlatılmıştır.
VI. Leo 58 numaralı paragrafta kendi itikadına ve tüm askerlerinin inanması gerektiği Tanrı’ya güçlü bir şekilde temas etmektedir. Nitekim o, bütün planların ve hazırlıkların ötesinde en nihayetinde olası her durumda Tanrı’nın inayetine itibar edilmesinin ve muharebenin bir nevi anlık olduğunun altını çizer. Çünkü imparatora göre zafer ilâhidir ve savaş daima plan dâhilinde oluşmadığı için tedbirin bittiği yerde takdir başlamaktadır.
59 ilâ 67 numaralı paragraflar arasında imparatorun bahsettiği noktalar umumiyetle; deniz savaşlarında kullanılan Grek Ateşi, ok fırlatan sapanlar, düşman gemisine atılan zehirli hayvanlar, kireç veya ateş dolu çömlekler,[69] demir topuk kıranlar, ateş püskürten el sifonları, sivri çiviler ve deniz muharebelerinde kullanılan bazı düzenekler hakkındadır. Diğer yandan 62 numaralı paragrafta bilhassa düşmanın motivasyonunu kırma fikri vurgulanmakta, psikolojik harbin ne derece önemli olduğunun VI. Leo tarafından iyice kavrandığı anlaşılmaktadır.
İmparator 68 ilâ 70 numaralı paragraflarda ise deniz harbinde düşman gemisinin alabora edilmesi için yapılması gerekenler yanında muharebe esnasında hangi durumlarda nasıl taktik geliştirilmesi gerektiği hususunda fikir vermiştir.
71 numaralı paragrafta VI. Leo’nun, kendisinin dahi devamlı teyakkuz hâlinde bulunduğuna değinerek her taktikten bahsetmesinin bu çalışmada mümkün olamayacağını zikretmesi ve düşmanın geliştirilen stratejilerden haberdar olma ihtimalini bertaraf etme amacıyla fikirlerini hülâsaten arz etmesi ciddi manada ne kadar temkinli olduğunu göstermektedir.
73 ilâ 81 numaralı paragraflar arasında genel bir tekrar ve özet söz konusudur. İmparator tarafından ekseriyetle şu hususlar yinelenmiştir: Deniz muharebelerinde dromon gemilerinin nasıl olması gerektiği, Sarazenlerin[70] İskitlerden farkı ve her iki tarafın kullandığı gemilerin özellikleri[71] hakkında malumat sunulmuştur. Diğer yandan hilâl savaş düzeni hakkında mükerrer bilgi verilmek suretiyle bu tertibin daha güvenilir olduğuna dikkat çekilmiştir. Savaş sonrasında hizmetlerinden ötürü askerlerin ganimetten pay sahibi olmalarının, eğlendirilmelerinin ve takdir edilmelerinin önemiyle birlikte gerektiğinde de cezalandırılmalarına vurgu yapıldığı gibi askerlerin cesaretinin artırılmasının başarı için gerekliliğine ve teçhizatın önemine yeniden temas edilmiştir. Teçhizatın zorunluluğu, askerlerin silâhlandırılması, hâsıl olabilecek durumlar için dromon haricinde muhtelif gemi çeşitlerinin hazır bulunmasının gerekliliği hakkında da tekrar mahiyetinde bilgi verilmiştir.
82 numaralı paragrafta imparator bir kumandanda olmasını istediği ve beklediği özellikleri zikretmiş, bir amiralin Tanrı’ya ve majestelerine layık olması gerektiğini ifade edip onlardan takdir alması zorunluluğuna vurguda bulunmuştur. Kriz yönetiminin bir general için vazgeçilmez bir özellik olduğu belirtildiği gibi mezkûr görevin uhrevi ve ilahi boyutu gözler önüne serilmiştir.
Sonuç
Taktika bir bütün olarak genel manada Ortaçağ tarihçilerinin, daha özel bağlamda da Deniz Savaşlarına Dair (Nizamname XIX) bölümü dolayısıyla denizlerde vukua gelen hadiselerle ilgilenen tarihçilerin sık sık başvurduğu önemli bir kaynaktır. Bizans askerî literatüründe muharebelerin tanzimi, harekâtlar ve muhtelif stratejilerin (taktika) yanı sıra donanma savaşlarına dair (naumakhika) bilgiler veren, kalelerin müdafaası veyahut kalelere yapılacak hücumları (poliorketika) ele alan ve kumandan kademesi hakkında farklı özelliklerin (strategika) sunulduğu eserlerin bulunması hasebiyle VI. Leo’nun Taktikası Bizans harp literatürünü güncellemek sûretiyle günün şartlarına uymayan taktikleri de modernize etmesi bakımından ehemmiyet arz etmektedir.
Bu çalışmada hem tarihî hem de kısmen edebî değeri hâiz Taktika isimli eserden faydalanılmak suretiyle IX. asrın son çeyreği ile X. asrın ilk çeyreğinde Bizans İmparatorluğu’nun denizlerdeki askerî gücünü tasvir eden, donanma yapısını tanımlayıp ana hatlarıyla özellikle Akdeniz’deki rakipleri Sarazenler hakkında bilgiler nakleden ve devrin denizcilerinin bilmesi gereken ansiklopedik malumatı ihtiva eden Deniz Savaşlarına Dair (Nizamname XIX) kısım çevrilerek alanda çalışanların istifadesine sunulmuştur.
İmparator VI. Leo, eserin dilini her ne kadar sade ve anlaşılır tutacağını belirtmesine rağmen Deniz Savaşlarına Dair (Nizamname XIX) adlı bölümde kullanılan lisanın yer yer müphem kaldığı görülmektedir. Öte yandan Bizans İmparatoru’nun, eski eserlerde çokça karşılaşıldığı üzere, bazen tekrara düştüğü görülmekle birlikte bu durum, birtakım ibareleri ihtiyaten yinelediğini düşündürmektedir.
Çoğu maddenin sonunda VI. Leo’nun, bir tespitte bulunup amiralin dikkatini o noktaya çekmekte olduğunu, anlattıklarını bir sonuca bağlamayı ve okuyan kişide kesin bir fikir oluşturmayı hedeflediğini söylemek mümkündür. Mesela; “Alevli topuk kıranları düşman gemisine atarsanız onlar da üzerlerine basıp söndürmeye çalışır, bunun neticesinde kendilerini yaralarlar.”; “Bütün enerjinizi elinizdeki taşları atmaya harcarsanız düşmanın eline koz verirsiniz, özellikle barbar Sarazenler size hücum edip savunmanızı kolayca kırar.”; “Düşman gemisini alabora etmek için iki dromon kullanabilirsiniz ama geminin kıç tarafında biraz pay bırakın ki öteki dromon yandan bindirebilsin, böylece ilk dromona kaçış fırsatı doğar ve geminin tek bir kanadına hücum eden düşman alabora olur.” mealindeki ibareler gibi.
Taktika isimli eserin Deniz Savaşlarına Dair (Nizamname XIX) bölümü her ne kadar harp taktiği üzerine yazılmışsa da basit bir şekilde, olması veyahut olmaması gerekenleri belirtmek yerine muharebe esnasında bir şey yapılırsa ya da yapılmazsa gidişatın nasıl sonuçlanabileceğine değindiğinden hem bir rehber hem siyasetname hem de bir nasihatname özelliği taşımaktadır. 21 ve 80 numaralı ibarelerin sonunda bulunan özdeyiş ya da atasözü benzeri birer cümle, metindeki öğütlere örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca VI. Leo ilk maddede her ne kadar mevcut konu hakkında yazılı kurallar bütünü bulunmadığını, o yüzden de kendi okudukları yanında kumandanlardan duyduklarını hülâsaten aktaracağını önceden belirtmiş olsa da yer yer; “bizden öncekiler şöyle düşünmüşler, eskiler şunu tasarlamışlar” diyerek anlattıklarının sözlü ve yazılı bir geleneğin devamı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hem bu yönden hem de gerektiğinde atasözü/özdeyiş gibi ifadelere başvurması dikkate alındığında mezkûr bölümün edebî bir yönü olduğu da söylenebilir.
İlgili tercümeyi özel kılan bir diğer husus ise George T. Dennis tarafından X. yüzyıl ortalarına ait Mediceo-Laurentianus graecus, 55, 4 (M) adlı Grekçe el yazması eser temel alınarak kaleme alınmış olan Taktika’nın ilk tam metin modern eleştirisinde sunulan İngilizce çeviriden istifade edilmesidir. Tennis’in söz konusu eleştirel çalışması ve sunduğu tercüme otoritelerce kabul görmüş prestijli bir eser olduğundan bu makalede sunulan çeviri için de sağlam bir kaynak teşkil etmektedir.
Uzun zamandır transkripsiyonu mevcut olan bu önemli çalışmanın bugüne kadar Ortaçağ Grekçesinden Türkçeye tam ve bütünlüklü mahiyette tercüme edilmemesi üzüntü vericidir. Bu makalede askerî tarih yazını açısından mezkûr eserin muhtevasına dikkat çekilmeye çalışılmış ve Taktika’daki bahriyeyle ilgili nizamname gelecekteki Ortaçağ denizcilik tarihi çalışmalarına katkı sağlaması amacıyla Türkçeye kazandırılmıştır.
EKLER