Öşür Vergisi ve İltizam Sistemi
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren alınan vergileri şer’î ve örfi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Şer’î vergilerin başında haraç, cizye ve öşür gelmektedir. Öşür, toprak mahsullerinden alınan verginin adı olup kelime itibariyle onda bir anlamına gelmektedir. İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren bütün İslam devletleri tarafından alınan öşür vergisi, Osmanlı Devleti tarafından da alınmıştır. Toprağın sahibinin devlet olduğu mantığından yola çıkılarak, toprak üzerinde kiracı olan halkın elde ettiği ürünü, devlet ile paylaşması esasına dayanan öşür vergisi, toprak mahsullerinden ve hububattan aynî yani mahsul olarak alınan bir vergi idi[1] .
Teorik olarak Müslümanlardan alınan ve mülk topraklara ait mahsullerin zekâtını ifade eden öşür, Osmanlı vergi sisteminde toprak kirasının bir alt dilimi olarak görülmüştür. Gerek mirî araziler üzerindeki çiftliklerden gerekse şahıs mülkiyetindeki topraklardan elde edilen ürünlerden öşür alınmıştır. Öşür alınan ürünlerin başında bağ, şıra, bahçe, bostan, fevâkih (meyveler, yemişler), kovan, harir (ipek), pamuk, giyah (ot), odun ve ağ (balık) gelmekteydi[2] . Öşür, onda bir manasına gelmesine rağmen, toprağın verimlilik derecesine, toprağın sulama şartlarına, ziraat çeşitlerine, mahalli örf ve adetlere göre dörtte birden onda bire kadar değişen oranlarda alınmıştır[3] . Mahsulün yetiştiği zamanki ağırlığı, adedi veya yetiştirilen alan üzerinden tespit edilen öşür vergisi, başta aynî olarak tahsil edilmişse de daha sonra hem aynî hem de nakdî olmak tahsil edilmeye başlanmıştır. Vergi, tahıl ve bakliyat ürünlerinde aynî olarak tahsil edilirken, lili bitkiler, sebze ve meyveler, resm-i ağnam, resm-i kovan ve gümrük vergisinde alacaklısına seçme hakkı tanınmış[4] , genellikle nakdî olarak tahsil edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş devrinde öşür, tımarlı sipahiler veya iltizam sahipleri tarafından toplanmıştır. Tımar sistemi ile birlikte işleyen ve devletin topladığı vergilerin yarıya yakınının tahsil edilmesini sağlayan iltizam sistemi, hem aynî olarak toplanan verginin nakliye, depolama ve satışında yaşanan güçlükler hem de devletin artan masralarını karşılamak için nakit paraya olan ihtiyacı nedeniyle daha yaygın hale gelmiştir[5] . İltizam, kelime anlamı itibariyle gerekli sayma, üzerine alma, bir tarafı tutma gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak iltizam ise bir bölgeye ait vergi toplama işinin belirli bir süreliğine devredilmesidir. Yapılan sayımlar veya bir önceki yılın vergi geliri esas alınarak belirlenen miktar açık artırmaya çıkarılır, vergiyi toplamaya talip olan kişiler, masraları çıktıktan sonra devlete ödemeyi taahhüt ettiği miktarı bildirir, en yüksek fiyatı veren kişi vergi toplama hakkını elde ederdi. Bu şekilde iltizam sahibi olan kişiye, mültezim denirdi. Mültezim ile devlet arasında bir sözleşme yapılır, kârı ve zararı kendisine ait olmak üzere, vergi toplama hakkını gösteren bir tahvil verilirdi[6] . Mültezim, vergi verenlere iyi davranmayı ve o bölgedeki vergi gelirlerini artırmayı peşinen taahhüt etmiş sayılırdı. Mültezimin herhangi bir suiistimali görüldüğü zaman, malları müsadere edilir ve sert cezalar verilirdi.
Mültezim, belirlenen iltizam bedelinin bir kısmını hazineye peşin olarak yatırmak, kalan kısmını da taksitler halinde ödemek zorundaydı. Mültezim, iltizam bedelini ödeyemediği takdirde mültezimin yerine ödemeyi, kaçması veya kaybolması durumunda mültezimi bulup mahkemeye ya da idarî makamlara teslim etmeyi üstlenen kefiller bulmak zorundaydı[7] . Kefillerin, başka mültezime kefil olmasına izin verilmezdi. Büyük kısmı sarralardan oluşan kefiller topluluğu, giderek uzmanlaşan ve başta İstanbul olmak üzere büyük merkezlerde yoğunlaşan bir kredi kurumu haline gelmiştir[8].
Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra yapılan düzenleme ile öşür vergisinin oranı, 1/10 olarak sabit hale getirilmiştir. Ücretli ve merkezi bir ordu kurmaya çalışan Osmanlı Devleti, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için öşür vergisini iltizam yoluyla toplamaya çalışmıştır. Öşür vergisini toplama hakkını açık artırma ile alan mültezimler, bu işi ikinci bir kişiye ihale edebilmişlerdir. Bu durum ortaya bir iltizam hiyerarşisi çıkarmış ve artık öşür yerine, kelimenin çoğulu olan “A’şar” kelimesi kullanılmaya başlanmıştır[9] .
Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra öşür vergisinin tahsili ile ilgili pek çok yöntem denenmiştir. Emanet usulü, maktûan ihale ve açık arttırma usulüyle verilen iltizam yoluyla öşür vergisi tahsil edilmeye çalışılmıştır. Yolsuzlukları ve haksızlıkları önlemek amacıyla, öşür toplama görevi bir süreliğine muhassıl olarak isimlendirilen resmi görevlilere verilmiştir. Muhassılların vergiyi toplama, nakletme ve değerlendirmede başarısız olması, devletin ağır vergi kayıplarına uğramasına neden olmuştur. 1840-1843 yılları arasında iltizamla devlet memurluğunu birleştiren emanet yöntemi denenmiştir. Anadolu ve Rumeli’ye, muhassıl denilen, merkeze bağlı maliye memurları atanmıştır. Teknik imkânsızlıklar ve mali idarenin iyi teşkilatlanamaması nedeniyle, muhassıllar vasıtasıyla emaneten vergi toplama uygulamasından istenilen sonuç alınamamıştır. Hazine gelirleri düştüğü için tekrar iltizam sistemine dönülmüştür[10]. Öşür vergisi, 1843-1847 yılları arasında iki yıllığına, 1847-1853 yılları arasında beş yıllığına ihale ile mültezimlere verilmiştir[11]. 1856-1861 yıllarında ise açık arttırma usulü uygulanmıştır. 1861-1871 yılları arasında Anadolu ve Rumeli’de farklı yöntemler izlenmiştir. Rumeli’de, geçmiş beş yıllık vergi ortalaması esas alınarak hesaplanan öşür vergisi, çiftçilik yapan halkın üzerine ihale edilmiş ve oluşturulan “Ta’şir Meclisleri” ile vergiler toplanmaya çalışılmıştır. Anadolu’da ise köy köy ihale usulü denenmişse de başarılı olmamıştır. 1871 yılından itibaren, iltizam ve emanet usulüyle öşür vergisinin toplanması işi vilayetlere bırakılmış, iltizama verilemeyen yerlerde de emanet yöntemiyle vergi toplanmıştır[12] .
Öşür vergisinin toplanmasında uygulanan farklı yöntemler, vergi tahsilindeki karışıklıkları önleyemediği gibi halkın ezilmesine de engel olamamıştır. 1886 yılında çıkarılan Aşar Nizamnamesi ile öşür vergisinin, köy ve idare meclislerince ihale ve iltizam yoluyla toplanmasına karar verilmiş, suiistimalleri önlemek, iltizam sistemini denetim altında tutmak için bazı tedbirler alınmıştır. Nizamname, 1925 yılına kadar yürürlükte kalmıştır[13] .
Osmanlı Devleti’nin önemli gelir kaynaklarından biri olan öşür vergisi, ülkenin tarım ekonomisi ve sosyal yapısı üzerindeki olumsuz etkisine rağmen, Cumhuriyet Dönemine kadar devam etmiş, 1925 yılında kaldırılmıştır.
1870 Tarihli Banaz Öşür İltizam Defteri
İltizam sistemi ile ilgili olarak pek çok çalışma olmasına rağmen, genelde iltizam sisteminin nasıl işlediği, özelde öşür vergisinin iltizam yoluyla nasıl toplandığı, vergiye esas olan ürünler, vergi miktarlarının tespiti ve kayıtlarının tutulmasına ilişkin bir çalışmaya rastlayamadık.
Zehra Topal tarafından hazırlanan, Akçaabat-Vakfıkebir Öşür Defteri/1850 başlıklı kitapta, Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan ve Maliyeden Müdevver Defterler Fonunda, 7957 numara ile kayıtlı bulunan Akçaabat ve Vakfıkebir Öşür Defterinin transkripsiyonu yapılmıştır. Hicri 11 Zilhicce 1266 (Miladi 18 Ekim 1850) tarihli defterde, Akçaabat ve Vakfıkebir mahalle ve köylerinden tahsil edilen öşür vergisi hakkında bilgiler bulunmaktadır. Defterde, her mahalle veya köyün ödemesi gereken toplam vergi miktarı sayfanın üst kısmına yazılmakta, alt satırlarda ise verginin şahıslara göre dağılımı yapılarak, vergi mükellelerinin isim ve şöhretleri ile ödemeleri gereken öşür vergisi miktarı kuruş cinsinden belirtilmektedir. Öşür vergisine esas teşkil eden ürünler, miktarları, arazi durumu vb. bilgilere ise yer verilmemektedir[14] .
Çalışmamıza esas teşkil eden Uşak’a bağlı Banaz[15] kazasına ait öşür iltizam defterinde ise her köyün ödemesi gereken öşür vergisi miktarı ayrı ayrı belirtilerek, öşür vergisinin hangi üründen ne kadar alınacağı kaydedilmiştir. Ancak bu verginin kimlere, ne kadar tahakkuk ettiği belirtilmemiştir.
Aile arşivinden temin edilen ve halen şahsi arşivimizde muhafaza edilen Defter, Banaz Kazasına ait 1870 yılı öşür vergisini toplayanlardan biri olan Abdülbaki Efendi tarafından tutulmuştur. 16x24 ebadında olan Defter, 94 sayfa olup, 49., 70. ve 71. sayfaları boştur. 49. sayfadan itibaren öşür vergisi ile ilgili kayıtlar sona ermekte, sonraki sayfalarda Abdülbaki Efendinin, 1895-1911 yılları arasında ortakçılarına verdiği tohum miktarı, elde edilen hâsılat, hâsılatın çeşidi ve hissesine düşen paylar hakkında bilgi verilmektedir.
Defterin ilk sayfası, “Fi 28 Cemaziye’l-evvel sene 87 ve 13 Ağustos sene 86 [26 Ağustos 1870] tarihli uhdemize ihale olunan Banaz Kazası a’şarı hakkında yedimize verilen emirnamenin sureti”, ifadesiyle başlamakta ve devamında Kütahya Mutasarrıfı İbrahim Edhem Bey tarafından, Uşak Kaymakamlığına gönderilen bir belgenin kopyası verilmektedir.
Belgede şu ifadeler yer almaktadır:
“Uşak Kaim-makamlığına
Re’fetlü Bey
Banaz Kazasının gayr-ı ez menafi ve duhan seksen altı senesi hububat a’şarı beş yük kırk dört bin guruş bedel ve meclis-i idare-i livadan tasdikli kefalet-i kaviyye ve vilayet-i celileden alınan emir üzerine Kütahya muteberanından Şeyh zade Rıza Efendi uhdesine bi’l-ihale deyn tahvili hıfz ile zabıtname ita kılındığından ve bu hususu emval-i miriyede ma’dud olduğundan nizam ve usul ve teamül-i kadimine tevfikan vaktiyle işlerinin tesviyesine mahallince icra-yı muavenet olunması zımnında tahrirat tastiri canib-i muhasebeden ba-derkenar ifade olunmuş ve hakikaten hâsılat-ı öşriye hazine-i şahanenin başlıca varidatından olmasıyla mülteziminin nizamı dairesinde vuku bulacak mes’ulatının teshilatı lâzımeden olduğu gibi efendi-yi muma-ileyhin dahi gadrden vikayesi hususuna itina olunmak muktezîyanından olmasıyla mültezim-i muma-ileyh hakkında dahi muamele-i lazime-i nizamiyenin ifasına himmet buyrulmak babında irade efendimindir.
Mutasarrıf-ı Liva-ı Kütahya
İbrahim Edhem”
Aynı sayfanın devamında da Uşak Kaymakamı Mahmud Bey tarafından, Banaz Kazasına gönderilen Rumi 18 Ağustos 1286 (Miladi 30 Ağustos 1870) tarihli bir emirnamenin kopyası yer almaktadır. Emirnamede iltizam sahibi olan kişiye, kanunlar çerçevesinde yardımcı olunması istenmektedir[16] .
Belgede yer alan ifadelerden, Banaz Kazasının 1870 yılına ait öşür vergisini toplama imtiyazının, 544.000 kuruş bedelle, Kütahya’da yaşayan Şeyh zade Rıza Efendiye verildiği anlaşılmaktadır. Öşür vergisi toplama işini üstlenen Şeyh zade Rıza Efendi ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Defterde yer alan ve tahsil olunan paraların, “Kütahya’nın Mevlevi Şeyh zadesi reşadetlü Rıza Efendiye gönderilmesi”[17] ifadesinden yola çıkarak, Şeyh zade Rıza Efendinin, Kütahya Mevlevihanesi çelebilerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Kütahya Mevlevihanesine ait şecerelere bakıldığında, Abdurrahim Ata Çelebinin oğlu İsmail Hakkı Dedenin Yahya Sâkıp Dede (doğumu H.1231/1816), Seyyid Ali Rıza Çelebi (doğumu H.1231/1816) ve İdris Hamdi Çelebi (doğumu H.1272/1855) adında üç oğlu olduğu ve bugünkü Kütahya çelebilerinin bu üç koldan devam ettiği görülmektedir[18]. Bu kola mensup aileler günümüzde “Ergun”, “Kişioğlu”, “Özbudak” soyadlarını almışlardır. Burada ismi geçen Seyyid Ali Rıza Çelebinin, iltizam işini üzerine alan kişi olması muhtemeldir.
Öşür vergisini toplama hakkını elde eden Şeyh zade Rıza Efendinin, vergi toplama işini tek başına yapmadığı veya başkalarına devrettiği anlaşılmaktadır. Zira defterde, 1876 yılında hâlâ tahsil edilemeyen öşür vergisi zararının, vergiyi toplayanlar arasında paylaştırıldığına dair bilgiler bulunmaktadır. Zararın paylaştırılması sırasında kullanılan ifadelerden anlaşıldığına göre, öşür vergisini toplayan yedi kişi olup bunların isimleri ve vergi toplamadaki hisseleri şu şekildeydi; Rıza Efendi 3 hisse, Abdülbaki Efendi 3 hisse, Elif zade Hacı Mustafa Efendi[19] 3 hisse, Mercimek zade 2 hisse, Keşfi Efendi 1 hisse, Molla Ömer Efendi 1 hisse, Yahya Efendi 1 hisse[20]. Bu kişilerden bazıları da kendi sorumluluklarında olan köylerin öşür vergisini toplama işini, aynı şartlarla başka şahıslara devretmişlerdir. Defterin 2. sayfasında Abdülbaki Efendi tarafından düzenlenen ve talep olması durumunda, kendi sorumluluğundaki köylerin öşür vergisini toplama işini hangi şartlarda devredileceğini gösteren bir borç senedi örneğinin yer alması, öşür vergisi toplama işinin üçüncü şahıslara da devredildiğini göstermektedir[21] .
Defterin 20. sayfasında yer alan “Banaz Kazasının seksen altı a’şarından bi’t-tesviye ihalat defteridir. Fi 21 Ağustos sene 86 [2 Eylül 1870]. Karahisarlı Hafız zade Halil Efendi, kefilleri Karahisarlı Boğa zade Bekir Efendi ve Hacı Abdürrezzak zade Refet Efendi” ifadeleriyle başlayan kayıtlara göre, Karahisarlı Hafız zade Halil Efendi, Dumlupınar, Karaköse ve Çiftlik Köylerinin öşürünü toplama işini 90.000 kuruş karşılığında üzerine almış ve bu miktarı 22.500 kuruşluk dört taksit halinde 1870 yılı ağustos, eylül, ekim ve kasım aylarında ödemeyi taahhüt etmiştir[22] .
İncelememize konu olan Defterin, öşür vergisinin toplanmasında 3 hisseye sahip olan Abdülbaki Efendiye ait olduğu anlaşılmaktadır. Zira, zarar miktarının paylaşılmasıyla ilgili mükerrer kayıtlarda, Abdülbaki Efendi ismi geçmemekte, onun yerine “bana isabet eden” ibaresi geçmektedir. Defterin ikinci sayfasında yer alan borç senedi örneğinde de kendisini “A’şar Direktörü El-hac Abdülbaki Efendi” olarak ifade etmektedir. Bu da bize Abdülbaki Efendinin sadece kendi sorumluluğunda olan bölgenin öşrünü toplamakla kalmayıp, öşür vergisini toplamaya yetkili olan diğer kişilerle ve Banaz Kazası öşür vergisini toplama imtiyazını elde eden Şeyh zade Rıza Efendi ile koordinasyonu sağladığı anlaşılmaktadır. Defterdeki kayıtlarda Abdülbaki Efendinin oturduğu köy, ailesi, yaşı, mesleği gibi bilgiler yer almamakta olup sadece Abdülbaki Efendinin, Erciş köyünde Ahmet isminde bir yeğeni olduğu anlaşılmaktadır. Kayıtlara göre Abdülbaki Efendi, toplam 68.433 kuruş 10 para öşür tahsil etmiş, masrafı olan 14.456 kuruş 20 para çıkarıldıktan geriye kalan 53.977 kuruşu, makbuz karşılığı mal sandığına teslim etmiştir. Teslimat karşılığı aldığı makbuzları da Şeyh zade Rıza Efendiye göndermiştir[23] .
Defterdeki bilgilerden, 1869 yılı öşür vergisinin 391.667 kuruş olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. 1870 yılı Banaz Kazası öşrü için öngörülen miktar ise 544.000 kuruş olup, vakılara ait 86.000 kuruş öşür bedeli de eklenince toplam öşür vergisi 630.000 kuruşa çıkmaktadır[24].1870 yılına ait öşür bedelinin hesaplanmasında bir önceki yıla ait kayıtların dikkate alındığı görülmektedir. Zaman zaman defterde yer alan “Afyon defterinden noksan hesap olunup sonradan bulunan” ifadesinden, her ürün için ayrı ayrı kayıt tutulduğu ve zaman zaman eski kayıtlara başvurulduğu anlaşılmaktadır[25] .
Defter, Banaz ve köylerine ait öşür vergisi kayıtlarını içermektedir. Banaz’a bağlı köy sayısı zaman içerisinde farklılık göstermiştir. Banaz ve köylerinin vergilendirilmesine yönelik ilk kayıtların yer aldığı Uşak Şer’iyye Sicillerindeki tevzi defterlerine göre, 1834 yılında Banaz’a bağlı 37 köy bulunmaktaydı. Hicri 1302 (Miladi 1884-1885) tarihli Osmanlı Devlet Salnamesinde Banaz’a bağlı köy sayısı 38 olarak ifade edilirken, Hicri 1307 (Miladi 1889- 1890) tarihli Salnamede Banaz’a bağlı köylerin sayısı 34 olarak verilmiştir. Hicri 1314 (Miladi 1896-1897) tarihli salnameye göre Banaz’a bağlı köylerin sayısı tekrar 38 olarak ifade edilmiştir[26]. Bu da bize XIX. yüzyılda Banaz’a bağlı köy sayısının 34-38 civarında olduğunu göstermektedir.
Defterde, afyon öşrü belirtilirken 34 köyün, tahıl öşrü belirtilirken 33 köyün ismi geçmektedir[27]. Afyon öşrü belirtilirken ismi geçen Dumlupınar ile Balcıdamı köyleri, tahıl öşrüne ilişkin kayıtlarda geçmemekte, tahıl öşründe belirtilen Küçükoturak Köyünün ismi de afyon öşrü ile ilgili kayıtlarda yer almamaktadır[28]. Ulupınar Köyü öşrü ile ilgili kayıtlarda, “Kerim, Kavacık, Boduç Damlarına” ait kayıtlar da verilmektedir. Bu durum, belirtilen yerlerin Ulupınar Köyü yakınında bulunan küçük yerleşim yerleri olduğunu göstermektedir. Kızılhisar Köyüne ait afyon öşrü verilirken, Uşak merkezine yakın olan Karlık Köyünün de ismi geçmekte olup, Karlık Köyünden 1.430 kuruş afyon öşrü alındığı ifade edilmektedir. Bu da Kızılhisar’da oturanların Karlık Köyünde tarlaları olduğunu düşündürmektedir.
Banaz kazasına ait öşür bedelinin 1870 yılı eylül, ekim, kasım, aralık ile 1871 yılı ocak ayında 90.666’şar ve şubat ayında 90.670 kuruşluk altı taksit halinde, Kütahya Vilayeti Mal Sandığına ödenmesi kararlaştırılmıştır[29]. İltizam usulünde, mültezimin aşar vergisi bedelinin bir kısmını peşin olarak devlete ödemesine dair uygulamalar varsa da, incelediğimiz defterde peşin ödenen paraya ilişkin bir bilgi yer almamaktadır. Vakfa ait öşürler ise ya vakfa gönderilmekte ya da sarrafa teslim edilerek alınan ilmühaber, iltizam sahibi Şeyh zade Rıza Efendiye iletilmekteydi. Ödeme ve tahsilâtlarla ilgili bilgi verilirken genelde kuruş cinsinden ifadeler yer alırken bazen de “lira-i Osmanlı, İngiliz lirası”, gibi ifadelere de yer verilmektedir.
Öşrün toplamasına ilişkin yazışmalarda, taksitlerin ödenmemesi veya gecikmesi durumunda cezai işlem uygulanacağı belirtilerek, verginin toplanması sırasında halkın rencide edilmemesi, verginin toplanması ve nakli sırasında ahaliye haksızlık yapılmaması, verginin tespitinde bir önceki yıldaki kayıtların ve vergi miktarının esas alınması gerektiği belirtilmiştir[30] .
1870 yılına ait öşür bedellerinin tamamı tahsil edilememiş, tahsil olunamayan 18 köye ait paranın toplanması için, 19 Eylül 1872 tarihinde 21 gün mühletle senet hazırlanmış ve yaklaşık 26.000 kuruşun tahsilât işi, Banaz kâtibi olarak görev yapan Kütahyalı Mumcu zade Abdullah Efendiye verilmiştir. Tahsil olunan paraların Şeyh zade Rıza Efendiye gönderilmesi istenmiştir[31] . Defterdeki 5 Kasım 1876 tarihli kayıtta, Banaz Kâtibi Abdullah Efendinin 12.499 kuruş 10 para toplayarak, Şeyh zade Rıza Efendiye gönderdiğine dair ifadeler yer almaktadır[32]. Bu da kalan borçların tahsilâtının birkaç yıl sürdüğünü ve tamamının tahsil edilemediğini göstermektedir.
Öşür Vergisine Esas Teşkil Eden Ürünler ve Köylere Göre Dağılımı
Belirlenen öşür miktarının toplanmasında esas alınan iki temel ürün grubu göze çarpmaktadır. Bunlardan biri afyon, buğday, arpa gibi tahıl ürünleri, diğeri de bağ, bahçe, bostan gibi tarımsal üretimlerdir. Ayrıca arı kovanları ve değirmenler de öşür vergisine dâhil edilen gelir kalemleri arasında yer almıştır. İncelediğimiz defterde 1870 yılı hububat öşrünün %12.5, bağ, bahçe, bostan gibi tarımsal ürünlerden alınan öşür vergisinin de %10 olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Ürün bazında alınan öşür vergisine baktığımızda, afyon ekilen tarlaların a’lâ dönümünden 100 dirhem afyon ile bir ayar haşhaş, evsatından 75 dirhem afyon ile bir buçuk mintan* haşhaş, ednâsından 50 dirhem afyon ile bir mintan haşhaş alınması gerektiği, bir giyâh** arabası yükünün 200 okka (yaklaşık 256,400 kilo) olarak hesaplanarak araba başına 3 kuruş, değirmen başına 40 kuruş, ceviz ağacı başına 4 kuruş öşür alınacağı ifade edilmiştir[33] .
Kızılhisar ve İslamköy’e ait kayıtlardan, öşür vergisinin tespitinde hangi üründen ne kadar vergi alındığına dair bazı bilgiler edinmemiz mümkündür. Zira bu köylere ait kayıtlarda hem vergiye esas olan ürünün adedi veya evleği verilmiş hem de toplam vergi miktarı belirtilmiştir. Buna göre, 591,5 evlek bağa 1774,5 kuruş öşür tahakkuk ettirilmesinden yola çıkarak bağın evleğinden 3 kuruş, 46 evlek bostana 345 kuruş öşür tahakkuk ettirilmesinden yola çıkarak bostanın evleğinden 7,5 kuruş, 63 adet kovana 160,5 kuruş öşür tahakkuk ettirilmesinden yola çıkarak kovan başına 2,5 kuruş, İslam köye ait kayıtlarda bağdan elde edilen 10 yük ürüne 20 kuruş öşür tahakkuk ettirilmesinden yola çıkarak bağdan elde edilen 1 yük ürüne, 2 kuruş öşür tahakkuk ettirildiğini söylemek mümkündür[34] .
Buğday, arpa, yulaf, bakla gibi nakledilebilir ve saklanabilir tarım ürünlerinden alınan öşür vergisi, aynî olarak alınmıştır. Bu şekilde toplanan ürünler depolarda muhafaza edilerek, Uşak’a veya Afyon’a sevk edilmiştir. Defterde, bazı ürünlerden tahsil edilen nakdî öşür vergisi yerine buğday veya arpa alındığı, toplanan nakit paranın da buğday satın alınarak değerlendirildiğine dair kayıtlar yer almaktadır[35] .
Öşrün toplanması sırasında hangi ürünlerin nakdî, hangilerinin aynî olarak tahsil edileceği konusunda yeterli açıklama bulunmamaktadır. Defterin dördüncü sayfasında yer alan ifadede giyah (ot) öşrünün sadece nakit para olarak alınacağı belirtilmiştir. Yazının devamında ise afyon öşrü ile ilgili yapılan açıklamada, öşür bedelinin ürün olarak alınması halinde a’lâ (en iyi) dönümünden yüz dirhem afyon, bir ayar haşhaş ve evsat (orta) dönümünden yetmiş beş dirhem afyon, bir buçuk mintan haşhaş ve edna (düşük) dönümünden elli dirhem afyon, bir mintan haşhaş alınması gerektiği belirtilmiş ve öşrün, nakit para olarak alınması halinde a’lâ dönümünden afyon bedeli olarak yüz, evsat dönümünden yetmiş beş ve edna dönümünden elli kuruş alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bu da bize bazı ürünlerin öşründe vergiyi verenlere, vergi bedelini ürün veya nakit para olarak ödemeleri konusunda seçme hakkı tanındığını ve nakit olarak verenlere indirim yapıldığını göstermektedir[36] .
Tablo 2’deki verilere bakıldığında Corum, Karaköse’ye bağlı Balcıdamı, Samra, Yenice, Dumlupınar köylerinde bağ, bahçe, bostan öşrü ile ilgili kayıt olmadığı anlaşılmaktadır. Bağ, bahçe, bostan, tütün vb. ürünler üzerinden en fazla öşür vergisi ödeyen köyler arasında 4.241 kuruşla Susuz, 3.576 kuruşla Kızılcasöğüt, 3.309 kuruşla Ahad, 2.033 kuruşla Büyükoturak, 1.852 kuruşla Banaz merkez köyü başta gelmektedir. En az öşür vergisini ödeyen köyler ise 65 kuruşla Kavacık, 308 kuruşla Öksüz, 354 kuruşla Kızılcaören köyleridir.
Banaz kazasında bağcılık oldukça yaygın olup, 20 köyde bağcılıkla ilgili öşür kaydı bulunmaktadır. Bağcılıkla uğraşan köylerin başında Susuz, Kızılhisar, Erciş ve Gümle köyleri gelmektedir. Bostan yetiştiriciliğinde hemen hemen her köyde öşür kaydı olmakla birlikte sadece Erciş, Hallaçlar, İslam, Kızılhisar, Büyükoturak, Paşacık ve Susuz köyleri ile ilgili kayıtlarda, miktar belirtilmiştir. Bunlar içerisinde bostandan en fazla öşür alınan köy, Susuz ve Büyükoturak Köyleridir. Arıcılıkla ilgili öşür kayıtlarından Banaz yöresinde 7 köy hariç, her köyde arıcılıkla ilgilenildiği anlaşılmaktadır. Arıcılıktan en fazla öşür ödeyen köyler, Susuz, Hallaçlar ve Kızılhisar Köyleridir. Tütün üretimi bölgede az miktarda yapılmakta olup, sadece Derbent, Gedikler, İslam ve Kaplangı köylerinden tütün öşrü alınmıştır. En fazla tütün öşrü alınan köy, Gedikler’dir. Bahçe öşrü ile ilgili olarak 14 köyün ismi geçmekte olup, sadece Erciş, Kızılhisar, Büyükoturak ve Susuz köyleri ile ilgili kayıtlarda miktar belirtilmiştir. Giyah (ot) öşründe sadece 4 köyün ismi geçmekte olup, en fazla öşür alınan köyün Büyükoturak olduğu görülmektedir[37] .
Banaz Kazasında 5 köyde tütün ekimi yapıldığı, en fazla tütün öşrünün Gedik ve Derbent köylerinden alındığı, 12 köyden ceviz öşrü alındığı, en fazla ceviz öşrü ödeyen köylerin Bahadır ve Hatıplar Köyü olduğu anlaşılmaktadır.
Banaz Kazasında 8 köyde toplam 20 değirmen olduğu ve bu değirmenlerin 6’sının Banaz merkezde bulunduğu anlaşılmaktadır. O dönemde değirmenlerin suyla çalıştığı düşünülürse, Banaz merkezinde değirmen sayısının fazla olmasının, Banaz Çayı ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Değirmenlerle ilgili vergi kaydedilirken bazen değirmenlerin kime ait oldukları da belirtilmiştir. Örneğin Dümenler köyüne ait bilgiler verilirken köyde 3 adet değirmen olduğu ve bunların Hacı Mehmet, Ayan Ahmet ve Molla Emin Beylere ait olduğu, Susuz Köyde 2 değirmen bulunduğu ve sahiplerinin Yahya ve Süleyman Ağalar olduğu ifade edilmiştir[38] .
Ürün çeşidine baktığımızda Çiftlik Köyünden sadece göğeri, Kavacık’tan kovan ve ot, Kızılcasöğüt’ten bağ ve bostan, Öksüz’den bostan ve kovan öşrü alındığı görülmektedir. Banaz merkez köyünden 7 ayrı, İslamköy’den 6 ayrı kalemden, Şaban, Büyükoturak ve Paşacık köylerinden 5 ayrı kalemden öşür alındığı görülmektedir.
Tablo 3’de gösterilen afyon öşrüne bakıldığında, 1870 yılında afyondan toplam 197.689 kuruş 4 para öşür toplandığı, bunun 20.613 kuruş 4 paranın vakıf, 177.076 kuruşunun miri gelirlerden elde edildiği görülmektedir. İncelediğimiz defterin 2. sayfasında, afyon öşrü hakkında bilgi verilirken, afyon ekilen tarlaların a’lâ (en iyi) dönümünden 100 dirhem afyon ile bir ayar haşhaş, evsat (orta) dönümünden 75 dirhem afyon ile bir buçuk mintan haşhaş, ednâ (düşük) dönümünden 50 dirhem afyon ile bir mintan haşhaş alınması gerektiği belirtilmiştir[39]. Bu doğrultuda köylere ait afyon öşürleri belirtilirken afyon ekilen tarlalar, a’lâ, evsat ve ednâ olarak üç gruba ayrılarak evlek* cinsinden miktarları belirtilmiş, daha sonra da toplam afyon öşrü verilmiştir. Tablo 3’de yer alan, “Afyon ekilen toplam arazi miktarı” ve “Evlek başına düşen vergi ortalaması” sütunları, defterdeki kayıtlardan yola çıkılarak tarafımızdan oluşturulmuştur. Buna göre 8.471,5 evlek tarlaya toplam 197.689 kuruş 4 para öşür tahakkuk ettirilmiştir. Defterdeki kayıtlardan, Vilayet İdare Meclisi kararıyla afyondan alınan öşür vergisinde yaklaşık %1,5’luk bir indirim uygulandığı görülmektedir.
Afyon ekilen tarlaların dağılımına baktığımızda 3.176,5 evlek tarlanın a’lâ, 2.929,5 evlek tarlanın evsat, 2.365,5 evlek tarlanın da ednâ olarak tasnif edildiği anlaşılmaktadır. Bu rakamlardan yola çıkarak, afyon ekilen tarlaların %37,5’nin a’lâ, %34,5’nin evsat, %28’nin ednâ olduğu görülmektedir.
Tablo 3’de yer alan Gedikler Köyü miri öşür vergisinin sadece ednâ, Kuşdemir Köyüne ait miri öşür vergisinin sadece a’lâ ve evsat cinsinden hesaplandığından yola çıkarak a’lâ olarak nitelenen afyon tarlasından evlek başına 30 kuruş, evsat olarak nitelenen tarladan evlek başına 22 kuruş, ednâ olarak nitelenen tarladan evlek başına 15 kuruş öşür vergisi alındığını ifade etmek mümkündür.
Afyon öşrünün köylere göre dağılımına baktığımızda en fazla vergiyi 22.492 kuruş 40 para ile Büyükoturak köyünün ödediği anlaşılmaktadır. Onu, 12.812 kuruşla Susuz, 9.663 kuruş 30 parayla Yenice, 9.404 kuruşla Şaban köyleri izlemektedir. En az afyon öşrü ödeyen köy ise 247 kuruş 20 para ile Kavacık olup onu 675 kuruşla Kuşdemir köyü, 1.401 kuruşla Kızılcaviran köyleri taklip etmektedir.
Evlek başına düşen vergi ortalamasına bakıldığında en verimli afyon tarlalarının 27,4 ortalama ile İmrez, 26,8 ortalama ile Kızılhisar, 26,7 ile Kızılcasöğüt köylerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ortalaması en düşük köyler ise 18,3 ortalama ile Kavacık, 18,7 ortalama ile Kayılı, 18,92 ile Dumlupınar köyleridir.
Tablo 4’de yer alan hububat ve bakliyattan alınan öşrün ürünlere göre dağılımına baktığımızda en çok öşür alınan ürünlerin başında buğday ve arpa geldiği, onu mısır, fasulye ve yulafın takip ettiği görülmektedir. Hububat üretimi içerisinde en fazla buğday üreten köyün, Büyükoturak Köyü olduğu, onu Susuz ve Paşacık köylerinin takip ettiği görülmektedir. Arpa üretiminde de Büyükoturak Köyü en fazla üretim yapılan köy olup onu, Susuz ve İslam köyü takip etmektedir. 13 köyde fasulye üretimine rastlanmazken, en fazla fasulye üreten köyün, Susuz Köy olduğu anlaşılmaktadır. Melez üretimine sadece altı köyde rastlanmakta olup, en fazla melez üreten köyler Derbent ve Kızılcasöğüt köyleridir. Mercimek üretimine ise sadece Çiftlik Köyünde rastlanmakta olup, 4 evleklik bir alanda mercimek üretimi yapıldığı anlaşılmaktadır[41]. Halı iplerinin boyanmasında önemli bir unsur olan boya tohumu tarımı ile ilgili bilgiler sadece Ulupınar Köyüne ait kayıtlarda görülmektedir[42]. Mercimek ve boya tohumu ile ilgili bilgilere sadece birer köyde rastlandığı için Tablo 4’de gösterilmemiştir.
Göğeri öşrü ile ilgili bilgilere hem Tablo 2’de gösterilen bağ, bahçe, bostan, tütün vb. ürünlerin öşürleri ile ilgili kayıtlarda, hem de Tablo 4’de belirtilen hububat ve bakliyat öşrü ile ilgili kayıtlarda rastlanmaktadır. Hububat ve bakliyat öşrü ile ilgili kayıtlarda Banaz, Dümenler, Düzlüce, Gedikler, Hallaçlar, Büyükoturak, Paşacık köylerindeki göğeri öşrü ayrı bir kalem olarak belirtilmiş ve bu köylerden toplam 37.220,5 kuruş göğeri öşrü alınmıştır. En fazla göğeri öşrü alınan köyler arasında 23.193 kuruş ile Büyükoturak, 8.634 kuruş ile Düzlüce, 7.600 kuruş ile Paşacık köyleri başta gelmekteydi. Bu durum, belirtilen köylerde sebze üretiminin oldukça fazla olduğunu göstermektedir. Bağ, bahçe, bostan, tütün vb. ürünlerin öşürleri ile ilgili kayıtlarda ise Çiftlik, Hasanköy, Hatıplar, İslam ve Şaban köylerindeki göğeri öşrü, ayrı bir kalem olarak belirtilmemiş, toplam öşür miktarını belirleyen ürünlerden biri olarak gösterilmiştir. Buradan yola çıkarak Çiftlik, Hasanköy, Hatıplar, İslam ve Şaban köylerinde sebze üretiminin az olduğunu ifade etmek mümkündür.
İncelediğimiz defterde Banaz yöresinin önemli bir ürünü olan palamut üretimi ve köylere dağılımı ile ilgili bilgi verilmemekte, sadece Banaz kazasının 1870 yılı palamut öşürünün 16.000 kuruş olduğu ifade edilmektedir[43] .
Tablo 4’e bakıldığında 1870 yılı hububat ve bakliyat öşründen 69.939 kuruş öşür vergisi toplandığı görülmektedir. Toplanan öşrün ürünlere göre dağılımı şu şekildedir; göğeri %53,2, buğday %34,3, arpa %8,4, mısır %1,7, fasulye %0,6, yulaf %0,4, erzen %0,4, melez %0,4, nohut %0,1, burçak %0,2[44] .
Defterdeki kayıtlara dayanarak, öşür vergisinin ürün gruplarına göre dağılımına baktığımızda; 33.553 kuruş 2 parası bağ, bahçe, bostan, tütün vb., 197.689 kuruş 4 parası afyon, 69.939 kuruşu hububattan olmak üzere toplam 301.201 kuruş 6 para öşür toplandığı görülmektedir. Toplanan öşürde ürünlerin oranına baktığımızda, öşrün %65,7’sinin afyondan, %23,1’nin hububattan, %11,2’sinin de bağ, bahçe, bostan, tütün vb. ürünlerden alındığı anlaşılmaktadır. Toplanan öşrün %90,4’ü miri, %9,6’sı vakıf gelirlerinden oluşmuştur.
Sonuç
1870 Tarihli Banaz’a Ait Öşür İltizam Defterindeki kayıtlardan yola çıkarak, öşür vergisinin iltizam yoluyla toplanması, öşür vergisinin belirlenmesi ve tahsilinde yapılan uygulamalar hakkında bazı tespitlerde bulunmanın faydalı olacağını düşünmekteyiz.
Defterdeki kayıtlardan iltizam sisteminin nasıl işlediğine dair bazı ipuçları bulmak mümkündür. Kayıtlardan yola çıkarak iltizam ihalesinin aleni bir şekilde yapıldığı, iltizama talip olacak kişinin güvenilir kefiller bulmak zorunda olduğu, taahhüt ettiği miktarı altı taksitte mal sandığına ödemek zorunda olduğu, ödemediği taktirde cezai işleme tabi tutulup ödenmeyen miktarın faiziyle birlikte tahsil edildiği, verginin toplanması sırasında halkın rencide edilmemesi, iltizam sahibinin verginin toplanması ve nakli sırasında ahaliye haksızlık yapılmaması konusunda uyarıldığı, verginin tespitinde bir önceki yıldaki kayıtların ve vergi miktarının esas alındığı, tahsil edilemeyen öşür vergilerinin toplanması için senet karşılığında bazı kişilere yetki verildiği, öşür vergisi tahsilâtının birkaç yıl sürdüğü ve tamamının tahsil edilemediği anlaşılmaktadır.
Öşür vergisi toplama işini alan kişinin, sahip olduğu imtiyazı başkalarına havale edebildiğini/paylaşabildiğini, paylaştığı kişilerin de kendi bölgelerindeki köylere ait öşür vergisi toplama işini başkalarına devredebildiğini, bu devir işlemi sırasında borç senedi hazırlandığı ve keiller istendiği, böylece öşür vergisi toplama işinde bir hiyerarşinin oluştuğu görülmektedir.
Defterdeki kayıtlardan öşür vergisinin bazı ürünlerde aynî, bazı ürünlerde ise nakdî olarak tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Buğday, arpa, yulaf, bakla gibi nakledilebilir ve saklanabilir tarım ürünlerinden alınan öşür vergisi aynî olarak, bağ, bostan gibi ürünlerden ise nakdî olarak tahsil edilmiştir. Nakdî olarak tahsil edilen vergi ile, buğday veya arpa satın alınıp Uşak veya Afyon pazarında satılarak, paranın değerlendirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Defterdeki mevcut bilgilerden yola çıkarak hububat öşrünün %12,5, tarım ürünleri öşrünün %10 olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Ürün bazında alınan öşür vergisine baktığımızda, afyon ekilen tarlaların a’lâ dönümünden 100 dirhem afyon ile 1 ayar haşhaş, evsatından 75 dirhem afyon ile 1,5 mintan haşhaş, ednâsından 50 dirhem afyon ile 1 mintan haşhaş alındığı, afyon öşrünün nakit alınması halinde a’lâsından afyon bedeli olarak 100 ve evsatından 75 ve ednasından 50 kuruş alınması gerektiği, kayıtlardan yola çıkarak afyon tarlasından a’lâ olandan evlek başına 30 kuruş, evsat olandan evlek başına 22 kuruş, ednâ olandan evlek başına 15 kuruş öşür vergisi alındığı, bir ot (giyah) arabası yükünün 200 okka (yaklaşık 256 kilo 400 gram) olarak hesaplanarak araba başına 3 kuruş, değirmen başına 40 kuruş, ceviz ağacı başına 4 kuruş öşür alındığı, 1 evlek bağdan 3 kuruş, 1 evlek bostandan 7,5 kuruş, 1 adet arı kovanından 2,5 kuruş, bağdan elde edilen 1 yük üründen 2 kuruş öşür alındığı anlaşılmaktadır.
Toplanan öşürler, makbuz karşılığı olarak mal sandığına teslim edilmiş, Vakfa ait öşürler ise ya vakfa gönderilmiş ya da makbuz karşılığı sarrafa teslim edilmiştir. Vergiyi toplayan kişiler, başta afyon tarlalarının tespitinde görevlendirilen memurun maaşı olmak üzere, nakliye ücretlerini, yazışma giderlerini masraf olarak göstermişler ve bu giderleri toplanan öşürden düşmüşlerdir. Nakit olarak toplanan vergileri değerlendirmek için arpa, buğday gibi ürünler satın alınmış, satın alınan ve aynî olarak toplanan ürünler Afyon, Uşak, İzmir gibi yerlere gönderilerek nakde çevrilmiştir.
Öşür vergisi ile ilgili olarak Banaz Kazası özelinde bazı tespitlerde bulunmak mümkündür. Buna göre; Banaz Kazasına ait 1869 yılı öşür vergisinin 391.667 kuruş olduğu, 1870 yılında 544.000 kuruş olarak hesaplandığı, 1870 yılında ayrıca vakıf geliri olarak 86.000 kuruş öşür belirlendiğini, 1870 yılı öşür toplama imtiyazını Kütahya Mevlevilerinden Şeyh zade Rıza Efendinin aldığı, öşür vergisini toplama işini Abdülbaki Efendi, Elif zade Hacı Mustafa Efendi, Mercimek zade, Keşfi Efendi, Molla Ömer Efendi ve Yahya Efendi ile birlikte gerçekleştirdiği, toplanan vergilerin mal sandığına teslim edildiği, vakıf ile ilgili olan öşürlerin makbuz karşılığı vakfa veya sarrafa teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Öşür vergisi ile ilgili ödeme ve tahsilatlarda kuruş cinsinden ifadeler yer almakla birlikte bazı kayıtlarda “Osmanlı lirası”, “İngiliz Lirası” gibi para birimlerden de bahsedilmektedir.
Banaz kazasında bağ, bostan, bahçe tarımının ve sebze yetiştiriciliğinin, arıcılığın ve ceviz yetiştiriciliğinin yaygın olduğu, 5 köyde tütün ekimi yapıldığı, 8.471,5 evlek tarlada afyon tarımı yapıldığı, başta buğday ve arpa olmak üzere, fasulye, yulaf, mısır, darı, burçak, melez tarımının yapıldığı görülmektedir. Defterde yer alan ve öşür vergisi tahakkuk ettirilen ürünler, ürünlerin cins ve miktarları ile köylere göre dağılımı bize XIX. yüzyılında sonlarında Banaz Kazasının ekonomik durumu ve tarım faaliyetleri hakkında bir fikir vermekte, bölgeye ilişkin verileri önceki ve sonraki yıllarla kıyaslama, başka bölgelerdeki bilgilerle karşılaştırma imkânı sağlamaktadır.
EKLER
Numro: 500
Fi 28 Cemaziye’l-evvel sene 87 ve 13 Ağustos sene 86 [26 Ağustos 1870] tarihli uhdemize ihale olunan Banaz Kazası a’şarı hakkında yedimize verilen emirnamenin sureti
Uşak Kaim-makamlığına
Re’fetlü Bey
Banaz Kazasının gayr-ı ez menafi ve duhan seksen altı senesi hububat a’şarı beş yük kırk dört bin kuruş bedel ve meclis-i idare-i livadan tasdikli kefalet-i kaviyye ve vilayet-i celileden alınan emir üzerine Kütahya muteberanından Şeyh zade Rıza Efendi uhdesine bi’l-ihale deyn tahvili hıfz ile zabıtname ita kılındığından ve bu hususu emval-i miriyede ma’dud olduğundan nizam ve usul ve teamül-i kadimine tevfikan vaktiyle işlerinin tesviyesine mahallince icra-yı muavenet olunması zımnında tahrirat tastiri canib-i muhasebeden ba-derkenar ifade olunmuş ve hakikaten hâsılat-ı öşriye hazine-i şahanenin başlıca varidatından olmasıyla mülteziminin nizamı dairesinde vuku bulacak mes’ulatının teshilatı lâzımeden olduğu gibi efendi-yi muma-ileyhin dahi gadrden vikayesi hususuna itina olunmak muktezîyanından olmasıyla mültezim-i muma-ileyh hakkında dahi muamele-i lazime-i nizamiyenin ifasına himmet buyrulmak babında irade efendimindir.
Mutasarrıf-ı Liva-ı Kütahya
İbrahim Edhem”
Numro
Uşak kaim-makamlığı tarafından Banaz Kazasına emirname suretidir.
Fütüvvetlü Efendi
Merkez-i livadan şeref-varid (?) edüb sureti balaya tenzil kılınan emirname-i âliyye-i mutasarrıfide ihale olunduğu beyan buyrulan kaza-i mezkûr a’şarının nizam ve usul ve teamül-i kadimine tatbikan tesviyesi ve hükümet-i mahalliyeden ifası lazım gelen muavenet-i mukteziye-i nizamiyenin icrası hususuna himmet eylemeleri siyakında terkim-i zeyle ibtidar kılındı. Fi 2 Cemaziye’l-ahir sene 87 ve fi 18 Ağustos sene 86 [30 Ağustos 1870]
Kaim-makam-ı
Uşak Mahmud
Senet suretidir
Badi-i deyn senedim oldur ki
Banaz Kazasına tabi falan karyesinin gayr-ı ez duhan seksen altı senesine mahsuben hububat a’şarı miriyesinden yüzde on iki buçuk ve eşçar-ı müsmiresinden yüzde on ve afyonun a’lâ dönümünden yüz dirhem afyon ile bir ayar haşhaş ve evsat dönümünden yetmiş beş dirhem afyon ile bir buçuk mintan haşhaş ve edna dönümünden elli dirhem afyon ile bir mintan haşhaş ve giyahın iki yüz kıyye gelür arabasından üç guruş ve afyon tahririne tayin olunan memur ücreti tarafımdan verilmek üzere mültezim direktörü elhaç Abdülbaki Efendi’den ber-vech-i bâlâ şu kadar bin kuruş ve şu kadar taksit ile ba’zı (?) sene-i merkûme ağustos gayesinden kânun-ı evvel gayesine değin eda itmek üzere deruhte eyledik ve bedel-i mezkûru fiyat-ı miri beşlik beş kuruşa ve sim-i mecidiye yirmi guruşa eda itmek ve zarar ziyan iddia itmemek ve her ne dürlü niza ve iddiam tekevvün ider ise başkaca hazine-i celileden aramak (?) üzere tekasit-i malume bedelinden bir akçe tevkife salahiyetim olmamak ve şayet vakt-i tekasit meyanında meblağ-ı mezbûru tediye idemediğim halde mürur eden eyyam güzeştesini usul-i sarrafan vechiyle kisesi bin akçe hesabıyla ma’a güzeşte-i mezkûr şu kadar guruş direktör-i muma-ileyh emr u havalesine eda etmek üzre zimmetimde deynim ve borcum olduğunu mübeyyin işbu deyn senedim ita kılındı.
Et-tekasit
……….Gayet-i Ağustos 86:
……….Gayet-i Eylül:
……….Gayet-i Teşrin-i Evvel:
……….Gayet-i Teşrin-i Sânî:
Zabıtname suretidir
Kütahya Sancağı dâhilinde Banaz Kazasının gayr-ı ez menafi ve duhan,
hububat a’şârı
Bedel-i Sabıkı
391.667
Tekasiti 90666:
Gayet-i Eylül sene 86
90666: Gayet-i Teşrin-i Evvel sene 86
90666: Gayeti Teşrin-i Sânî sene 86
90666: Gayet-i Kanun-ı Evvel 86
90666: Gayet-i Kanun-ı Sânî sene 86
90670: Gayet-i Şubat sene 86
------------------------------
544.000
Badi-i terkîm-i zabıtname oldur ki
Kütahya Sancağı dâhilinde Banaz Kazasının varidat-ı öşriye-i miriyesi seksen altı senesine mahsuben mahallince müzayede-i aleniyesi icra ve muahharan reis-i livada ifa kılınarak diğer taliplerinin inkıta’-ı rağebatından sonra beş yük 44.000 guruş bedel ile Şeyh zade Rıza Efendi uhdesine takarrür etmekle bedel-i mezkûrun tekasiti hulul ittikçe beşlik olarak Kütahya mal sandığına kâmilen teslim olunmak ve evkat-ı muayyenesi geçirmek ve geçtiği surette a’şar hakkında cari ve mer’i olan nizamname ahkâmına terfikan muamele kılınmak ve hiçbir suretle zarar ve ziyan iddia itmemek ve bir gûna davası zuhur ider ise bunun içün asla tekasitten akçe tevkifine salahiyeti olmayıp usul ve nizamına tevfikan rü’yet olunmak üzere başkaca canib-i hazineden istida olunmak ve ahali-i kasaba ve kurayı hilaf-ı nizama hiçbir suretle rencide itmeyip a’şarın nakli ve ta’şiri hakkında şeref-varid olup neşrolan emirname-i sami ve nizamnamenin hilafında hali ve hareket vukua getürülmeyerek ta’şir itmek ve evkaf-ı saire mürettebatı olup da mültezim tarafından aynî ve mebaliği başkaca tesviye olunacak şeylerine mültezim-i muma-ileyh tarafından bila tereddüd ifa kılınmak ve bir karyenin sene-i sabıkında ne kadar hududu ve sınırı ve mezraası olup ta’şir olunmuş ise yine ol vechle ta’şir olunmak ve afyonun a’lâ dönümünden yüz dirhem afyon ile bir ayar haşhaş ve evsatından yetmiş beş dirhem afyon ile bir buçuk mintan haşhaş ve ednasından elli dirhem afyon ile bir mintan haşhaş alınmak ve giyahın bir arabası iki yüz kıyye itibarı ve kıyyesi altışar para itibariyle bedelinden üç guruş öşür ahz ve istihsal kılınmak velhasıl teamül-i sabıkının hilafına gidilmemek üzere Kütahya ahaliye-i mütehavvilatından ve zaten bir gûna zimmet-i miriyesi olmayıp ashab-ı servet ve iktidardan bulundukları meclis-i idare-i livadan tasdik olunan Uşak Kaim-makamlığı dâhilinde kain Banaz Kazasının kefilleri bulunan Baki Efendi zade vesaire kefaletleri ve bedel-i mezkûre ile varidat-ı mezkûrenin sene-i merkûmiyeye mahsuben merkûm tarafından zabt ve idaresine havi işbu zabıtname ita kılındı. Fi 28 Cemaziye’l-evvel sene 87 ve fi 13 Ağustos sene 86 [26 Ağustos 1870]
Mutasarrıf-ı Liva-ı Kütahya
İbrahim Edhem”
Kaim-makamlıktan Banaz’a afyon göğerisi ve giyah öşrü için yazılan emirname suretidir
Numro: 192
Fütüvvetlü Efendi
A’şarın afyon öşrü hakkında mukaddema şeref-varid iden suret-i âliyyesi neşr olunan emirname-i âliyyede zikr olunduğu gibi aynen olduğu halde a’lâ dönümünden yüz dirhem afyon bir ayar haşhaş ve evsatından yetmiş beş dirhem afyon, bir buçuk mintan haşhaş ve ednasından elli dirhem afyon, bir mintan haşhaş ve bedelen olduğu suretde a’lâsından afyon bedeli olarak yüz ve evsatından yetmiş beş ve ednasından elli öşür alınmak ve haşhaş öşrü bedelinin dahi sene-i sabıkı misüllü tesviyesi lazım olup ve giyah öşrü dahi iki yüz kıyye itibariyle beher arabasından üçer kuruş bedelen öşür alınması emr-i şeref-varid eden emirname-i âliyye dahi mukaddema bildirilmiş olduğundan bu kere ihale buyrulan Banaz Kazası a’şarının ol vechle tesviyesi ve mültezimi tarafına ifası lazım gelen muavenetin icrasıyla bi’l-cümle işlerinin vaktiyle rü’yet olunması hususuna mezid-i itina ve dikkat eylemeleri siyakında şukka-ı mahsusa tahrir ve tesyir kılındı. Fi 12 Cemaziye’l-ahir sene 87 ve fi 27 Ağustos sene 86 [9 Eylül 1870]
Kaim-makam-ı Uşak
Esseyyid Mahmud Er-Rıza
Banaz Kazasının Seksen altı sene a’şar-ı miriyesi ez gayr-ı menafi’
Bedeli
544.000 guruş
086.000 guruş vakıf a’şarı bedeli ez gayr-ı menafi’
630.000 guruş Fi 13 Ağustos sene 86 tarihlü zabıtname ile uhdemize ihale şüd
Ber-vech-i bâlâ a’şar-ı mezkûre varidatından Uşaklı Andreye bazargana ihale olunan
Palamut Bedeli 18.000 guruş, fi 29 Eylül sene 86,
Et-teslimat 8.000 guruş, fi 29 Eylül sene 86 lira-i Osmanlı aded 80, Elif zadeye
Banaz Kazasının seksen altı senesi a’şarından afyon ve göğeri-i sâire ve kovan rüsumlarının defteridir ki, ber-vech-i âtî karye be-karye beyan olunur. Fî 19 Ağustos sene 86 [31 Ağustos 1870]
Banaz Kazasının Seksen Altı Senesi İdareye Kalub Ta’şir Olunan Karyelerin Hâsılat Defteridir. Fi 7 Eylül Sene 86 [18 Eylül 1870]