Giriş
II. Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu zorlaştırmış ve başarısızlığın nedeni olarak görülen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın idamına neden olmuştu[1] . Merzifonlu’nun yerine vezir-i azam olan İbrahim Paşa[2] , yaptığı faaliyetlerle durumunu sağlamlaştırmaya çalışırken, Osmanlıyı Avrupa’dan atma zamanının geldiğine kanaat getiren Papanın teşvikiyle Avrupa-Hıristiyan Birliği oluşturulmuştu. Papanın Osmanlılara karşı barıştırdığı Leh kralı ve Avusturya imparatoruna, 1684 yılında Venedik üçüncü ortak olarak katılmıştı. Yüzyılın sonlarında, savaşın bitmesine yakın da Rusya bu birliğe dahil oldu. Adı geçen devletler aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak Osmanlı Devleti’ne karşı topyekûn bir savaş başlattılar[3] . Bu durum İbrahim Paşa’yı endişelendirmiş ve kendisi cephelere gitmekten kaçınarak buralara serdarlar göndermeyi tercih etmişti[4] .
Osmanlı Devleti’nin ittifaktan sonra savaşmak zorunda kaldığı en sıkıntılı cephe Avusturya cephesi olmuştu. Macaristan tarafına Bekri Mustafa Paşa serdar tayin olundu. Yeni serdar, Belgrad sahrasında Diyarbekir Beylerbeyi Şeytan İbrahim Paşa ile buluşarak, Budin’e gitme kararı aldı. Avusturyalılar çok sayıda asker ve mühimmatla Ciğerdelen’e oradan Estergon’u geçerek Vişegrat’a ve son olarak da Vaç üzerine yürüdüklerinde Bekri Mustafa Paşa, Budin Beylerbeyi Kara Mehmed Paşa’yı serasker olarak görevlendirdi. Düşman, Peşte kalesini kuşattıktan sonra Bekri Mustafa Paşa kuvvetlerini Budin civarında yenilgiye uğrattı. Yenilginin ardından Osmanlı askeri Hamza Bey Palangası’na çekilmek zorunda kalınca Budin düşman tarafından kuşatıldı. Mustafa Paşa, Hamza Bey Palangası’nda iken düşman taarruzuna uğradı ancak askerinin bir kısmı savaştan geri çekilince Ösek tarafına geçilme zorunluluğu ortaya çıktı[5] .
Budin kuşatması sırasında Budin Valisi Kara Mehmed Paşa hayatını kaybedince onun yerine Şeytan İbrahim Paşa getirildi. Avusturyalılar, İbrahim Paşa’dan Budin Kalesi’nin teslimini istediler. Ancak cevap olumsuz olunca 4 Ekim 1684’te umumi saldırıya geçtiler. Saldırı İbrahim Paşa’nın gayretleriyle bertaraf edildiğinden Avusturya muhasarayı kaldırmak zorunda kaldı. Elde edilen başarıdan dolayı Şeytan İbrahim Paşa’nın lakabı Melek olarak değiştirildi[6] . Melek İbrahim Paşa’nın Budin müdafaası şöhretinin parlamasına ve bu yüzden Engürüs serdarlığına layık görülmesine yol açmıştı. Lakin Sadrazam Kara İbrahim Paşa, onun bu halinden rahatsız olup aleyhinde çalışmaya başladı[7] . Kışı Belgrad’da geçiren Serdar İbrahim Paşa, askeri Zemun sahrasında toplamışsa da Vezir-î azam Kara İbrahim Paşa’dan yeterli asker ve mühimmat yardımı alamayınca eksik levazımatla harekete geçmeye mecbur olmuştu. 1685 yılında Uyvar Kalesi’nin Avusturyalılar tarafından kuşatıldığı haberi üzerine Budin önlerine gelen İbrahim Paşa, Uyvar yolunda ilerlemenin zorluğunu göz önüne alarak işgal altındaki Estergon’un kurtarılmasına karar verdi[8] . Ancak Osmanlı ordusunun kalelere dağılmış olması sebebiyle yanında az bir kuvvet bulunmakla birlikte harp levazımı da eksikti. Eksikliklerin giderilmesini talep ettiyse de Budin müdafaası dolayısıyla onun kazandığı itibardan rahatsız olan Sadrazam Kara İbrahim Paşa, istenilen yardımları yerine getirmedi. Buna rağmen yeni serdar, 1 Ağustos 1685 günü Estergon’u kuşattı. Diğer taraftan Uyvar’ı muhasara eden Avusturya Kumandanı Lotheringen, Melek İbrahim Paşa’nın az bir kuvvetle Estergon üzerine yürüdüğünü haber alınca Uyvar önünde 20.000 kişilik bir kuvvet bırakarak geri kalan birliklerini dük de Lorraine komutasında Estergon üzerine sevk etti[9] . Avusturya ordusu kuşatmanın 15. gününde Osmanlı askerini bir hile ile yenilgiye uğrattı[10]. Bu arada Uyvar Kalesi de düşmüş, Estergon civarındaki irili ufaklı birçok yerleşim birimi kaybedilmiş, İbrahim Paşa’nın Avusturya generali nezdindeki barış girişimi imparator istemediğinden sonuçsuz kalmıştı[11]. Bu olayların ardından Ösek’e gelen Melek İbrahim Paşa’nın Edirne’den gönderilen erzakı açık alana yığması, bu erzakın da Macarlar tarafından yakılması, hakkında bazı dedikoduların çıkmasına sebep oldu. Kışı geçirmek üzere geldiği Belgrad’da bulunduğu sırada Avusturyalıların, Rumeli Beylerbeyi Çelebi İsmail Paşa’nın kışlağı olan Arad Palankası’nı yağmalamaları İbrahim Paşa’nın Budin muhafızlığındaki şöhretine gölge düşürdü. 28 Kasım 1685 günü padişah huzurunda yapılan toplantıda İbrahim Paşa’nın 100.000’i aşkın askerle Estergon Kalesi’ni alamama, Avusturyalılara yenilip pek çok mühimmatın telefine sebep olma, Uyvar Kalesi’ni yardımsız bırakıp göz göre göre düşmana kaptırma, gönderilen erzakın Ösek’te yakılmasına sebep olma, merkezin haberi olmadan Avusturyalılarla barış girişiminde bulunma gibi suçlarla itham edilmişti[12] ve 3 Aralık 1685 tarihinde idam edilmişti[13].
Budin cephesinde bu olaylar olurken Macaristan ve Mora cephelerindeki savaşlar Osmanlı aleyhine gelişmiş, birçok kale ve şehir elden çıkmıştı. İbrahim Paşa serhat kalelerine sadece erzak, asker ve mühimmat sevkiyle yetinmiş[14] ve cephelerde gerçekleşen başarısız durumların padişaha duyurulmaması için özel çaba sarf etmişti[15]. Bu davranışlar kendisine karşı olanların temayüllerini arttırmış ve nihayetinde 18 Aralık 1685 tarihinde sadrazamlıktan azledilmiştir[16]. Kara İbrahim Paşa’nın azlinde, fukara ve mazlumların yaşadıklarını bildirmek için Edirne’ye akın etmelerinin etkili olduğu belirtilir[17]. Sadaretten azledilen Kara İbrahim Paşa bir süre İstanbul’da yaşadıktan sonra bütün emlak ve serveti müsadere olunarak, Rodos’a sürgün edildi (Şubat 1686). Bir müddet sonra da, Recep Paşa’nın ısrarı üzerine idamına ferman alınarak, kapıcı başı Mustafa Bey vasıtasıyla Mayıs 1687’de idam edildi[18].
II. Viyana bozgunundan sona gelişen olaylar ve Osmanlı Devleti’nin Avusturya cephesi hakkında verilen bu kısa açıklamadan sonra çalışmaya konu olan defter hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür.
I-MAD. d. 7723 Numaralı Defterin Muhtevası
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Maliyeden Müdevver Defterler arasında 7723 numarayla kayıtlı bulunan defter, II. Viyana bozgunundan sona Osmanlı Devleti’nin Avusturya cephesinde yürüttüğü Engürüs Seferi’ne ve Estergon muhafazasına katılacak serasker ve vezir-î azam İbrahim Paşa’nın maiyetinde sefere katılan Lağımcı, Beldar ve Neccar isimlerini ihtiva etmektedir. Defter 16x45 ebadında, 24 sayfa ciltli ve ebrusuz şekilde düzenlenmiş olup adı geçen geri hizmet birliklerinin 23 Ziʼl-hicce 1096 ile gurre-i Rebiü’l-evvel 1097 tarihleri arasında tutulmuş kayıtlarını içermektedir. Bu defterdeki bilgiler sadece Engürüs Seferi hazırlıklarını içerse de Osmanlı Devleti’nin sefer organizasyonu hakkında bazı ipuçları vermektedir.
Osmanlı sefer organizasyonunda muharip kuvvetlerin yanı sıra orduya yardım eden yardımcı birlikler de her zaman mevcut olmuştu. Bur birlikler, savaş dönemlerinde ordunun ulaşım, beslenme, silah ve teçhizat ikmali[19], köprü yapımı[20], yolların temizlenmesi, geçitlerin muhafaza edilmesi gibi önemli görevleri yerine getirmişlerdi. En az savaşan sınıf kadar önemli olan ve seferin başarısına katkıda bulunan bu yardımcı birliklerin yapmış oldukları işin ağırlığı, tehlike arz etmesi, ustalık ve teknik bilgi gerektirmesi istenilen işin zamanında hazırlanmasını zorlaştırmaktaydı[21]. Ancak bu birliklerin görevlerini başarılı bir şekilde yerine getirmesi savaşın sonucunu direk etkilemekteydi.
Osmanlı Devleti 1685 Macaristan seferine çıkmadan önce savaş hazırlıkları kapsamında daha önceden belirlenmiş menzillere zahire nakli, yol ve köprü yapımı, sınırlardaki asker sayılarının artırılması, kalelerin tahkimi, orducu esnafının tedariki, yardımcı birliklerin hazırlanması ve donanmadaki eksikliklerin giderilmesi gibi konularda gerekli hazırlıkların yapılmasını sağlamıştır[22].
1685 Macaristan seferi esnasında orduda muharip güçlerin yanı sıra yardımcı kuvvetlerin de var olduğunu çalışmaya konu olan defter kayıtlarından öğrenmekteyiz. Osmanlı askeri sistem içerisinde önemli rol oynayan geri hizmet birlikleri kalelerin savunulmasında ciddi görevler üstlenmişlerdir. 1685 Macaristan seferine İbrahim Paşa’nın mahiyyetinde katılacak olan Lağımcı, Beldar ve Neccar isimleri, alındıkları kazalara göre ayrı ayrı kayıt altına alınmıştır. Bu defter yapılan askeri hazırlıkların bir kısmı hakkında bize bazı bilgiler sunmaktadır.
Geri hizmet birliklerinden olan lağımcılar, teknik bir sınıf olup, toprak altından tüneller açar ve buralara yerleştirdikleri patlayıcı maddelerle, kale fetihlerini kolaylaştırırlardı. Ayrıca ordunun ağırlıklarıyla geçirilmesi için yeni köprü yapmak veya mevcut olanları tamir etmek, düşman tarafından lâgımları körletmek vazifesiyle de mükelleftiler. Lağımcılar, yaya kapıkulu askerlerinden olup iki kısma ayrılırlardı. Bir kısmı cebeci başının emri altında olup maaş alır, diğer kısmı ise zeamet ve tımar tasarruf ederlerdi[23]. Tımarlı lağımcıların başındaki amire Lağımcıbaşı denirdi. Bundan başka kethüda ve çavuş, ocağın büyük zabitlerinden olup alemdar da küçük zabitlerdendi[24]. Osmanlı Devleti, seferlerde gerektiğinde veya lağımcıların sayısı yetersiz olduğunda dışardan lağımcı alırdı. Bu lağımcılara belirli bir ücret ödenirdi. Ücretli lağımcıların paraları bulundukları bölgelerin haslarından, mukataa ve nüzül bedellerinden ya da şehirlerin mali bütçelerinden ödenirdi[25].
Hendese bilmeyi gerektiren lağımcılık teşkilatı en mükemmel şeklini XVI. yüzyılda almıştır. Lağımcılar son büyük hünerlerini uzun süren Kandiye kuşatmasında göstermişler ve Girit’in tamamen fethinde büyük rol oynamışlardı. Buradaki Türk istihkam tekniği Fransız Generali Vauban tarafından öğrenilmiş ve zamanla Avrupa’ya yayılmıştır. Girit’in fethinden sona ihmal edilen teşkilat bozulmaya yüz tutmuş, III. Selim döneminde ise Humbaracı Ocağına bağlanmıştır. II. Mahmud zamanında Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye kurulurken Rumeli ve Anadolu’daki lağımcılar, İstanbul’a getirtilerek yoklamadan geçirilmiş ve sipahilik ünvanları kaldırılıp Tophâne-i Âmire Müşirliği’ne bağlanmışlardı. Bu teşkilat zamanla yerini modern istihkam sınıfarına bırakmıştı[26].
1685 Macaristan seferi sırasında kale kuşatmaları esnasında lağımcılardan geniş bir şekilde istifade edildiğini görmekteyiz. Bunun için Anadolu ve Rumeli’nin muhtelif yerlerinden lağımcılar tedarik edilmiştir. İstanbul’dan tedarik edilip Serdar-ı Ekrem İbrahim Paşa’nın maiyetine verilen lağımcıların toplam sayısı 200 idi. Lağımcılara verilen ücret ise 500 esedî kuruştu. Anadolu eyaletinde bulunan Niğde Kazası’ndan ise 30 nefer lağımcı temin edilmiş ve bunlara 1.500 esedî kuruş para verilmişti. Kayseri’deki Müslim-gayrimüslim mahalleleri ve köylerinden mübaşir Ahmed Ağa marifetiyle 81 nefer lağımcı temin edilmişti. Bunlar için ise 330 esedî guruş para verilmişti. Yine Üsküp Sancağı ve tabi kazalarından 85 lağımcı tedarik edilmişti. Temin edilen lağımcılar arasında ser-lağımcıyan, usta, ser-bölükbaşı gibi farklı statülerde görevliler yer almaktadır. Bu durum yardımcı birlikler içerisinde de bir iş dağılımının varlığını göstermektedir. Ayrıca temin edilen lağımcı isimleri kefilleriyle deftere kaydedilmiş ve meskûn oldukları yerler belirtilmiştir. Lağımcı seçiminde etnik ve dini kimliğin ayırt edici özellik olmaması dikkat çekmektedir.
1685 Macaristan seferi için 231 kişi İstanbul’dan, 81 kişi Kayseri’den ve 85 kişi Üsküp’ten olmak üzere toplam 379 kişi lağımcı alınmıştı. Bu lağımcılardan Kayseri’den alınanlar Müslim ve gayrimüslim mahalleleri ile tabi köylerden, Üsküp’ten alınanlar Üsküp, Krotava, Kalkandelen, Köprülü ve İvranya’dan temin edilmiş iken İstanbul’dan olanların nerelerden temin edildikleri hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
Yardımcı askeri birlikler içerisinde önemli guruplardan biri de beldarlardır. Beldarlar, önemli yol ve geçitlerdeki derbentleri muhafaza eden kimselerdi. Bunlar iki grup idiler. Birinci grup civar ve köy halkından olup çeşitli muafiyetler karşılığında bu işi yaparken ikinci gurup ücret karşılığında bu hizmeti yerine getirirdi. Derbentçi ile belderan arasındaki fark da bu idi. Derbentçi görevini muafiyet karşılığı, belderan ise ücret karşılığı yapardı[27]. Beldarlar, ordunun hareketi sırasında yolları açıp düzeltme işiyle uğraşırlardı. Bunlar, muharebe esnasında ordunun geri hizmetlerinde kullanılırlardı. Beldarların aldıkları ücretler bulundukları bölgeye göre değişir ve o yerin vergi dağıtım defterine alınıp halktan toplanırdı[28].
1685 Macaristan seferinde istihdam edilmeleri için lağımcılarda olduğu gibi beldarlar da farklı yerlerden temin edilmişlerdi. Temin edilen beldarların seçiminde Müslüman olup olmadığına bakılmaması, Osmanlı askeri teşkilat içerisinde farklı etnik grup ve dinden kişilerin varlığına işaret etmektedir. Temin edilen beldarlar isimleri ve kefilleri ile deftere kaydedilmiş ve meskûn oldukları yerler belirtilmiştir. Bu sefer için toplanan beldarların %40’ının Edirne ve bağlı nahiyelerinden temin edilmiş olması dikkat çekmektedir.
1685 Macaristan seferi için Edirne Kazası’ndan 80, Ada Nahiyesi’nden 6, Çöke Nahiyesi’nden 12, Leskofça Kazası’ndan 14, Samakov Kazası’ndan 40, Biga Kazası’ndan 13, Lapseki Kazası’ndan 7, Eynepazarı Kazası’ndan 12, Manastır Nahiyesi’nden 12, Üsküdar Nahiyesi’nden 10, Alacahisar Sancağı’ndan 5, Ürgüb Kazası’ndan 1, Biga Sancağı’ndan 60, Güvercinlik Kazası’ndan 3 ve Kal’a-yı Sultaniye Kazası’ndan 3 olmak üzere toplam 308 belderan temin edilmişti.
Defterde adı geçen diğer bir yardımcı birlik ise saray teşkilatında ehl-i hiref arasında zikr edilen neccarlardır. Neccar, dülger ve doğramacı yerine kullanılan bir tabirdir[29]. Ehl-i hiref sınıfından olan neccarlar bina inşası, köprü ve kale tamiri, şayka yapımı, sefer sırasında ordunun ağrılıklarıyla geçeceği köprü ve yolların düzenlenmesi ve hazır duruma getirilmesi gibi önemli görevleri ifa ederlerdi. Bu vazifelerin aksaması savaşın sonucuna doğrudan etki edeceğinden işlerin dikkatle yapılmasına özen gösterilirdi. 1685 Macaristan seferinde istihdam edilmek üzere İstanbul’dan 35 nefer neccar tedarik edilmişti. Bunlar isim ve unvanlarıyla birlikte deftere kaydedilmişlerdi. Ancak neccarlara ne kadar ücret verildiği konusunda defterde herhangi bir bilgi mevcut değildir. Yine bu sefer sırasında Estergon’un muhafazasında istihdam edilmek üzere İstanbul’dan 13 nefer neccar temin edilmiştir. Bunlara verilen ücret ise 65 esedî kuruştur. Estergon Seferi için temin edilen neccarlar, İbrahim Paşa’nın (Melek İbrahim) maiyetinde çalışmışlardı.
Transkripsyon:
MAD. d. 07723
(1)
Ser-asker ve vezîr-i mükerrem İbrahim Paşa hazretleri ile Engürüs seferi içün İstanbul tarafından ihrâc olunan lağımcılardan mezbûr lağımcının sefer-i mezbûrdea icrâ-yı hizmet eyledüğüne ordusu tarafından verilen edâ tezkeresi olmağla mahalline kayd olmağın şerh verildi.
Fî 23 Ziʼl-hicce sene 1096
Neferan:
‘An-cânib-i Kayseri 49
‘An-cânib-i İstanbul 68
(2)
Zehâ’ir
İhrâc kerde-i lağımcıyân ve neccâran ‘an-cânib-i mezkûrîn berâ-yı sefer vezîrim serdâr-ı ekrem İbrahim Paşa el-vâki’ fî 1096
‘An-cânib-i İstanbul
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
‘An-cânib-i İstanbul
(9)
‘An-cânib-i Kazâ-i Edirne
(10)
(11)
(12)
‘An-cânib-i kazâ-i Niğde
Lağımcıyân
Neferan: 30
(13)
‘An-cânib-i kazâ-i Kayseri[yye]
Mübâşir Ahmed Ağa ber-mûceb-i defter-i memhûr Ramazan kâdı-ı Kayseri
Lağımcıyân Neferan
Nefer-i Kazâ-i Kayseriyye
(14)
(15)
‘An-cânib-i livâ-i Alâcahisâr
Mübaşir Şaban Çavuş
Beldâran Neferan 20
(16)
Yekûn livâ-i Alâcahisâr
Beldâran Neferan: 20
‘An-cânib-i Üsküb
Lağımcıyân Neferan: 75
Kazâ-i Üsküb Neferan: 30
(17)
Kazâ-i Kratova Neferan: 23
(18)
Kazâ-i Kalkandelen der-livâ-i Üsküb Neferan: 10
Kazâ-i Köprülü Neferan: 12
Kazâ-i İvrânye Neferan: 10
(19)
Defter oldur ki Estergon muhâfazasında me’mûr olan neccâr kullarıdır ki divân tezkireleri vardır.
(22)
Sahh
İzzetlü Defterdâr Efendi
Derûn-ı defterde mestûr olan otuz beş nefer lağımcı ve on üç nefer neccâr tarafına verilmekden beşer gurûş kayd şod. Gurre-i Ra 97
Defter oldur ki Estergon muhâfazasında me’mûr olan lağımcılara bâ-tezkire-i divan
İmzalısı zâyi’ olmuş
Hâliyâ otuz bir nefer kulları mevcuddur. Emr u fermân devletlü sultânımındır.
(23)
Kazâ-i Samakov Neferan: 40
(24)
‘An-cânib-i Biga
BeldâranNeferan: 60
Kazâ-i Biga
Kazâ-i Güvercinlik Neferan: 3
Kazâ-i Lapseki Neferan: 7
Kazâ-i Kal’a-i Sultâniye Neferan: 3
Kazâ-i Eynebazârı Neferan: 12
Sonuç
Çalışmaya konu olan defter, Osmanlı Devleti’nin II. Viyana bozgunundan sona Avusturya cephesinde giriştiği mücadelelerin bir kesitine dair bilgiler içermektedir. Bilindiği üzere Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirilen Kara İbrahim Paşa, hastalığını bahane etmiş ve cepheye gitmeyerek serdarlar göndermeyi tercih etmişti. Bu süreçte Budin savunmasındaki başarılarından adı ön plana çıkan İbrahim Paşa (Şeytan/Melek), Macaristan seraskerliğine atanmıştı. İbrahim Paşa, Estergon’u almak için bir kuşatma planlamışsa da başarılı olamamış bu arada Uyvar da düşmüştü. Bu başarısızlıklar İbrahim Paşa’ya karşı olan kişiler için fırsat doğurmuş, bu kişilerin etkisiyle idamına karar verilmişti. İbrahim Paşa’nın, Macaristan seraskerliği yaptığı süreçte düzenlenen ve çalışmaya konu olan defterde dikkat çeken bir husus defterdeki bazı tarihlerin İbrahim Paşa’nın idamından (6 Muharrem 1097/3 Aralık 1685) sonraki döneme denk gelmesidir. Ancak bu kısımlarda kullanılan Ser-asker ve vezîr-i mükerrem İbrahim Paşa ifadesi tarihleme konusunda katibin yanlışlık yaptığı ihtimalini akla getirmektedir.
Engürüs Seferi ve Estergon muhafazasına 379 lağımcı, 308 beldar ve 48 neccar katılmıştı. Bu hizmet birlikleri İstanbul, Kayseri, Edirne, Manastır, Niğde, Alacahisar, Leskofça, Ürgüb, Üsküb, Katova, Kalkandelen, Köprülü, İvranye, Samokov, Biga, Güvercinlik, Lapseki, Sultaniye ve Eynebazarı yöre ve kazalarından temin edilmişti. Hem Anadolu hem de Rumeli kazalarından temin edilen bu kişiler arasında Müslim-gayrimüslim ayrımı yapılmamış olması Osmanlı askeri teşkilatı içerisinde farklı din ve etnikten kişilerin varlığını teyit etmektedir. Ayrıca deftere kaydedilen belderan ve lağımcılara bazen bir bazen birden fazla kişinin bazen de köy ahalisinin hepsinin kefil olması bu gurupların temininde seçilen kişilerin güvenirliğinin önemsendiğini göstermektedir.
DEFTER